..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Tanrý insaný yarattý, insan da sanat yapýtýný. -Oscar Wilde
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Ýsa Kantarcý




2 Aralýk 2023
Genç Kýzlarýn Ýç Dünyasý ve Dýþardakiler  
harcanýþ

Ýsa Kantarcý


Zarife, üst katta odalarý temizliyordu. Kýzlarýn seslerini ve gülmelerini duydukça seviniyor, içi bir hoþ oluyor, içine ormansý bir ferahlýk iniyor; ama o ýslak bezi sert sert öfkeyle ahþaba sürerken çýlgýn bir isyan hissediyordu, bu ahþabýn da evin de… küfür ediyordu içinden. Evin hanýmý Hayriye temizlik konusunda hastalýklýydý, her yer temiz olsa bile yine temizlenmeliydi, özellikle onun odasý. Ve Zarife bu iþi yapmaya öyle konsantre olurdu ki sanki ahþapla seviþirdi, kan ter içinde kalýrdý, Nezaket onun görür; “kýz býrak delirdin mi sýçarým evine! Gel yanýmda otur, abarttýn… Hayriye, onu böyle alýþtýrmýþtý, bir bakýþta onun yüreðiyle çalýþýp çalýþmadýðýný anlar, iþi iyi yapmýyorsa tekrar sildirirdi ayný yerleri. Gýcýklýðýndan deðil; içi rahat etmediðinden. Sonra kendine kýzardý kýzý yordum diye ve Zarife’ye ara ara altýn eþyalar alýrdý ama Zarife’nin bundan haberi olmazdý, (mesela kolye, küpe) Nezaket o altýnlarý saklardý. Hayriye ufak tefek altýn eþyalarý Zarife’nin çeyizi için, evlendiðinde bozdurup kullanmasý için verirdi, bunu söylerdi Nezaket’e ama Nezaket bu altýnlarý ikisinin sonsuza dek yaþamasýna olanak verir diye delice sevinerek, Roma arenasýndaki gladyatör gibi hýrsla saklýyordu, ne evlenmesi! Zarife’yi bir güzel dövüp sömürüp her þeyi elinden alýrlar ve sokaða atarlardý. En iyisi ikisinin beraber yaþlanmasýydý, ancaaak çok güvenilir birisi çýkarsa… ona da belki onay verirdi. Erkekler baþta düzgündür, sevgi doludur; ama sonra çocuklar olur, karýlarýný dövmeye baþlarlar, sonra onlarý baþlarýndan atýp yeni karý almaya… Zarife, çeyiz denen þeyden de hiç hoþlanmaz ki, ikisi için istedikleri gibi takýldýklarý, bir boyunduruk altýnda olmadýklarý rahat bir yaþamý sever ama… peki, Zarife kendi yolunu, kaderini çizmek için Nezaket’i terk etmek istese, iþte bunu Nezaket hiç düþünmüyordu ve düþünmek bile istemiyordu; çünkü o ellerindeki gözle görünmez pençeleri, çenesindeki gözle görünmez diþleri, kýlýç diþli aslan diþleri…düþleri… pençelerini onun ensesine, uzun keskin pençeleri de genç kýzýn safiyet dolu papatyalar kadar güzel sýrtýna geçirmiþti, “sonsuza dek benimsin!” Çýðlýðýyla çarpýyordu sinesi. Büyükler küçüklerin üstüne mutluluklarýný kurmak isterken küçükler tam tersi yollarda koþmayý pek severler. Küçükler için yaþamýn yaptýðý planý kimse bilmez. Peki, sevgili okur, sýrtýnda sýfatýnda öyle pençeler varsa onlardan nasýl kurtulacaksýn? Pençeli sýrt rahat edemez ve imtihanýn da budur! Zarife, o yaþta bunlarý nasýl bilebilsin ki? Sýrtýndaki papatyalarý hayran kalýp koparacak, ya da çalmak isteyenleri nasýl bilebilsin ki? Bitmedi, üstünde çalýþýyorum, genç kýzlarýn içlerindeki ve etraflarýndaki þeylere yönelik bir romandan bir bölümdür. Tam elden geçmiþ bitmiþ hali deðil; metin kaybolmasýn diye koydum. Kýzlarýn içleri çok güzel ama dýþ dünya bombok. Harcanýyorlar. Sistemle.


:AIFJ:
BÝRÝNCÝ BÖLÜM


Aðustos sýcaðý yakarak sallýyordu her yeri, gizli köþelerde böcekler gelen geçenin sevinciyle köþelerinden çýkmýþtý, bir geyik, bir kurt, bir tilki geceye akýyordu. Gecenin üçüydü.

Ormandaki 8 bin dönüm araziye kurulu villanýn önüne kalýn tekerleri leoparý andýran yüksek bir motosiklet gelip yanaþtý, hayalet misali.
30 yaþýndaki Þeref, dizlikler, kask, siyah deri kýyafetiyle bir savaþçýya benziyordu, uzun çizmeler, çizmelerde çýngýraklý yýlan gibi öten bir zil vardý; yaþamýn karanlýðýný, acýyý, öfkeyi, kaybetmeyi, her olumsuz þeyi öteleyen bir ruh vardý bu motorda, bu kostümde, bu kel kafalý adamda, þiþ göbek, bir kulaðý küpeli, sol yanakta býçak izi anne dokunuþu gibi, siyah eldivenler olmasa olmaz. Sakallar çok uzamýþ, çok ilginç bir mavi uzamýþ, oraya bir mavi boya sürmüþ. Ýçindeki çocuktan, ruhundaki parlaklýktan sanki. Sakalda mavi olmasa olmaz, açýk mavi.
Genç kýz motordan indi, kaskýný çýkardý, Nur, adama sarýlacaktý, caydý.
“Tam evin önüne çektin! Yýrtýk dondan y.rak gibi
“Düzgün konuþ.”
“Çiçek olsun.”
Þeref güldü.
“Babam görürse çok kýzacak, o kel kafalý þiþkonun ne iþi var burada diyecek bu saatte.”
“O senin sorunun; tatlým.”
Genç kýz kaska tokat attý þakadan.
“Bir gün kurtulacaðým bu evden! Cehennem bile buradan daha güzeldir.”
Genç adam dedi k: “Güneþin cayýr cayýr yaktýðý tarlalarda tarým iþçisi senin yaþýndaki kýzlar böyle bir yaþamý rüyalarýnda bile göremez. Haline þükret!”
“Hadi ben sen de!”
“Ben kaçar; ufaklýk.”
“Kaybol.”
Nur, 14 yaþýna bir ay önce basmýþtý,
Kumraldý, bebeksiydi zarifliði akarsu yanýnda biten sarý çiçekler gibiydi, hafif, çok hafif, uçar kaçar, deli dolu bir þeyler, inanýlmaz kýpýrtýlar uyandýrýrdý insanlarda, çekiciliði, inceliði. En parlak yeri iri ve kahverengi gözleriydi, kirpikleri uzundu, iþte en önce oradan yakalardý insaný, o muazzam ýþýðý. Ýçeride tertemiz bir varlýk… nefes alýp verdiðini hissederdiniz, ona yakýn olmak, onu dinlemek isterdiniz, saçmalasa bile. Þarkýda dediði gibi:

“Muhtacým sesine, yüzümde tatlý ýlýk dolanan nefesine.”

Ufak tefek, 14 yaþýndaki kýzýn hayat hakkýnda merak ettiði çok þey vardý ve bir þey oldu, hepsi sekteye uðradý, karanlýk bir uçurumdan aþaðý devrilip gitti, at arabasý gibi, eski filmlerdeki posta arabasý gibi, dört atlý, yaþlý bir adam, vestern filmlerindeki gibi, kýrsalda ilerler posta arabalarý eski zamanlarda.
Bütün hayat sevinci eriyip gitmiþti.
Evin çevresi dev çam aðaçlarýyla kaplýydý, bahçe kapýsýnda panoda þifreyi girdi, büyük demir kapý usul usul açýlmaya baþladý, gül kokularý, irili ufaklý aðaçlarýn arasýndan ilerliyordu.

Orman ferahlatmýþtý, hafif bir esinti vardý, üþüdü, küt saçlarý uçuþtu. Saçýnýn sað kýsmýný kulak arkasýna koydu, sevecen ve dostça ve düþ gibi evin çevresine bakýndý, “ne zaman bitecek bu delilik diye düþündü, bu yaþama saçmalýðý?”
Yalnýzdý, her akþam gözünü dikip düþüncelere daldýðý ay gibi, öyle yürekli birini hep istemiþti. Ýçindeki huzuru büyülten biri. Ama sevgili iþi tehlikeli bir iþti, ne yapsa iyiydi, bir karanlýk aldý gidiyordu baþýný derinliklerine.
Nur, korkuyla villanýn pencerelerine baktý, anne ve babasýnýn yatak odasýna, gece lambasý yanmamýþtý. Çakal gibi sessiz ve çevik olmaya dikkat ederek kapýya yanaþtý, anahtarýyla kapýyý açýp içeri süzüldü gecenin prensesi gibi süzülen kuþlar misali. Ama böyle eskiden hissederdi, þimdi o anlar sanki asýrlar öncesinde kalmýþ gibiydi.
Üst kata çýkýyordu, döne döne çýkan merdivenin trabzanýna tutundu, çatý katýna çýktý, odasýna girdi. Üstünü çýkarýp makyajýný silip ceset gibi yataða uzandý, açýk pencereden esinti doluyordu içeri ve tülü þiþiriyordu.

Güneþ altýn rengi ve neþeli parýltýlar saçarak ormaný ve villayý etkisi altýna almýþtý, sabahýn erken saatleriydi. Ýdris, her zamanki gibi iþe gitmek için hazýrlanýyordu, bir kahve içerdi her sabah ve aracýna atlardý aceleyle; ama önce dýþarý çýkýp bahçenin ve ormanýn havasýný içine çekerdi. Yüzme havuzunun önüne geldi. Açýk mavi su sakindi, havuz ýslýk gibi sessiz ve güzel duruyordu orada ve ona bakmayý her zaman severdi. Arada girerdi havuza; ama ona bakmayý severdi daha çok. Kafasý sakinleþirdi o zaman ve en doðru ve en kaliteli düþüncelere dalardý orada.

Karýsý erken uyanmýþtý bu sabah, þehirde iþleri vardý. Ýdris, cebinden sigarasýný çýkarýp yaktý ve dumaný savurarak baþýný çevirdi, mutfaða giden karýsýna dedi ki: “Bizim kýz yine geç geldi, kimle dersin? O kel kafalý þiþkoyla, o ucubeyi günün birinde fena benzeteceðim.”
Karýsý Nimet güldü, o da kendine kahve alýp sigara yakmýþtý, havuz kenarýndaki masaya koydu sigarayý ve kahvesini, onun yanýnda geldi, beline dokundu,
Ýdris, bu dokunuþlara bayýlýrdý, bazen kadýn onun omzuna koyardý elini arkadan, baþýný omza yaslardý arkadan, kadýn dedi ki: “Benzet tabi, ama ondan iyisini bulamazsýn.”
Þeref, iþ ortaklarýndan birinin oðluydu, bar iþletmeciliði yapardý, çok güvenilir, saðlam bir genç adamdý, ve zaten kýzý izin alýp gitmiþti. Þaka yollu bir eleþtiri yapýyorlardý. Þeref’i çok severlerdi.
“Aslýnda Nur benle iþe gelecekti bugün.”
“Boþ ver, sonra gelir, býrak kafasýna göre takýlsýn.”
“Bu kýzýn bu kafayla bir halt olacaðýný sanmam.”
“Sen de birdenbire bir þey olmadýn ki. O daha çocuk.”
“Haklýsýn.”

Ýdris, ertesi gün kýzýný göremedi, diðer gün de, üçüncü gün sabah erkenden kýzýnýn odasýnýn kapýsýný çalýp içeri girdi.
Nur, “kalk güzel kýzým. Hemen kalk, benle iþe gidiyorsun. Söz vermiþtin. Haydi kýzým! Canlan. Harika bir gün var. Kaçýrmayalým!”
Genç kýz zorlukla uyandý, içinden küfürler ederek.
Ýdris, kýzýnýn iþ hayatýnýn, yaþamýn gerçekliðini deneyimlemesini istiyordu, biraz zor olacak ki iþin içinde; kavrulacak ve piþecek. Yani hep dut ve gafil kalmasýndý hayata yön veren acýlara, olaylara ve þeylere, ekmek parasý kolay kazanýlmýyordu, bunu anlamasý lazýmdý. Boþ, kof ve temelsiz kalmasýn. Kapsýn bir þeyler hayattan ki; karakterli ve güçlü olsun.
Karýsý tam tersini düþünüyordu:
“Bu zamanýn çocuklarý için boþ laflar bunlar. Kafasýna eseni yapar onlar. Ne kadar zorlarsan, bir þey þýrýnga etmeye çalýþýrsan çalýþ iþe yaramaz, hayat onlara yollarýný verir. Benden aptal çocuk asla çýkmaz, endiþe etme.”
“Hep boþ býrakýrsak olmaz. Þýmarýklýk hiç görmedim.”
“Senin devrin geçti.”
“Ya angaz olursa?
“Angaz ne?”
“Ýþe yaramaz yani. Miskin, aptal ve boþ. Tam sözlük anlamý: Ahmak, sersem, akýlsýz, dangalak, angut.
Nimet güldü: “Bana tonla emek verdiler de ne oldu, tutup en büyük yanlýþ þeylere bulaþtým. Beni her sýkýþtýraný kedi gibi týrmaladým. Hiç de piþman olmadým.”
“Senin anlýyorum. Ama kýzýmýz þýmarýk ve vurdumduymaz zibidi ya da aykýrý manyak kýzlardan olmasýn istiyorum. Bir tarzý olsun en azýndan. Emekçi bir tarzý olsun. Ýnsaflý ve erdemli ve hayata deðerli özellikler katan bir bakýþ açýsý olsun, deðil mi?”
Nimet güldü, dedi ki: “Boþ þeylerden söz ediyorsun Ýdris’ciðim. Senin bakýþ açýný deðiþtirmen lazým
Onun baðlantýlarý baþka. Onun ajanlarý baþka.”
“Baðlantý; ha? Ajan; ha?”
“Ot olmasýndan korkarým kýzýn. Ona aldýðým kitaplarýn hiçbirini okumadý, elinde görmedim.”
“Okur merak etme, ayrýca onlar sýkýcý kitaplar. Ben gidip bir konuþayým onunla.”
Nimet, kýzýný kalkmaya ikna edebilmiþti.

Ýdris, araçta biraz bekledi, Nur gelip araca atladý.
Araç ilerliyordu. Ýdris kýzýna baktý, Nur, uykulu, sinirli, gergin görünüyordu, ‘senin iþinin içine ederim, ya beni neden uyandýrdýn baba’ der gibi bakýyordu.
Ýdris bir þeyler diyor, havadan sudan konuþup eðlenceli olmaya çalýþýyordu. Geçenlerde kýzýyla konuþmuþtu, Nur ona içi dolu tuðla gibi bir kýz olacaðýndan söz etmiþti, hayatta öyle yer kaplayan biri. Baþ yaracaktý gerektiðinde, demir leblebi olacaktý Amansýz olacaktýn falan filan.
Ne kadar çok hevesliydi. Ne kadar çok coþkuluydu ve azmi büyüleyiciydi. Yaparým ederim diyordu filan. Ýdris, iþ zor, gelme istersen demiþti, ama Nur iþe geleceðim senle diye ýsrar ediyordu, fikir kýzýndan çýkmýþtý.
“Evde otur, havuza gir kýzým.”
“Olmaz; senle iþe gelip bir þeyler öðreneyim.”
Hýrslanmýþtý Nur. Ýdris sýk sýk söylerdi, ekmek elden su gölden, yaþýyorsunuz ve benim nasýl bir savaþ verdiðimi bilmiyorsunuz konuþuyorsunuz, gelin benle de iþ dünyasý nedir öðrenin.”
Baba böyle söylendikçe kýzýna batmýþ, rahatsýz olmuþtu, “ulan bir geleyim senle de göreyim neymiþ bu iþ dünyasý?” diye düþünmüþtü, belki babasý çenesini kapatýrdý. Katýr gibi çalýþmaya kafasýna koymuþtu.
Ama iþi bozan erken kalkma sorunu, bu olmasa.
Of. Sabahýn köründe kafasý yerinde deðil ki. Piþman oldu azimli laflarý için.
Yollarda insanlar dolmuþ, tramvay, otobüs bekliyor, iþe gitmek için. Araç gelince süratle doluþuyorlar, belediye otobüsleri özellikle.
“Ýþe gidiyorlar böyle” dedi Ýdris, “her sabah ayný çile. Bizim altýmýzda otomobil var. Yýllar önce çok bindim bunlara.”
“Sen geleyim dedin diye, yoksa sorun olmazdý kýzým, ama pes etme, bir günü tamamla bence. Abini de alacaðým bir gün.”
Býrak o uyuz eþeði. Ýþ yapmaz o.
Ýdris güldü: “Sence neden uyuz eþek?”
“Oturur benle mavi niye mavidir diye tartýþýr.”
“Onda iþ yok, bana sen lazýmsýn. Üniversite bir baþarý kazanacaðý yok, ama koyarým onu fabrikaya, eþek gibi çalýþýr görür gününü. Sen bari beni hüsrana uðratma.”
“Denerim baba. Seni utandýrmak istemem.”
Ýdris büyük sefillikler ve zorluklar çekerek hayatta bir noktaya gelebilmiþti, çocuklarýnýn kolaya alýþmasýný istemezdi, mücadeleci olmalarýný isterdi, ama evlatlarda böyle þeyler yoktu, karýsýnýn dediði gibi bunlar baþka türlü bir dizayna sahipti, Ýdris çok çok bela atlatmýþtý, o mücadeleci kiþiliði… fiziksel olarak da güçlüydü, soðaný yumrukla parçalardý bekar evinde, çok adam dövmüþtü zamanýnda.
Ýdris, tokat atar gibi sert bakardý sinirlendiðinde, sanýrsýn tokat hemen gelecek. Gözleri þimþekler çakardý. Ýdris þöyle diyordu: “Her iþi yaparsýn sen! Yeter ki kendine inan. Her zorluðu aþacak bir karakterin var! Ben sana çok inanýyorum. Abin hayal kýrýklýðýnýn teki. Ama sen güçlü bir kýzsýn. Sen hayalimsin! Sen sersem Taner gibi deðilsin. Ben sadece en çok sana inanýyorum kýzým. En çok senin ilerlemeni ve baþarmaný istiyorum hayatta. Önüne çýkan bütün zorluklarý bir þekilde aþacaksýn. Demeyeceksin olmuyor. Ben ne sýkýntýlar çektim biliyor musun; yok. Tekini bile anlatmadým. Zayýf karakterli ve pasif evlatlarým olmaz benim. Hele hele sen bir solucan deðilsin. Taner bir solucan olabilir; bunu garipsemem. Ama sen çok baþkasýn kýzým. Ýçindeki o gücü ya açýða çýkaracaksýn ya açýða çýkaracaksýn. Sana baþka þans yok. Sana baþka türlü bir þans tanýyamam..”
“Çok fazla anlam yüklüyorsun bana baba” diye düþündü Nur, caný sýkýldý, “bugün katýr gibi çalýþayým da gönlü olsun.”
Þey sana þöyle bir þey diyeceðim, kýrýlma, ben genç kalktýðýmda annem þöyle derdi: “Þeytan gibi uyuyorsun öðlene kadar. Bazen akþama kadar. O uyku þeytan uykusudur, sen de bazen öyle çok uyuyorsun ki.”
“Olabilir.”
“Gül sen gül. O kel kafalýyý da bir gün benzeteceðim.”
“Sen bilirsin.”

“Hayatta þeytanlardan ve motorculardan hiç hoþlanmam. Mümkün olsa onlarý bir kaþýk suda boðmak isterim… ne oldu onun evlilik iþi?”
“Gelecek yaz evlenecekmiþ.”
“Ýyi ya evlensin, hayatý düzgün hale gelir, o çok iyi bir çocuk.”


ÝKÝNCÝ BÖLÜM

Gece geç yatmýþtý Nur, çatý katýnda film izleyip iki bira içmiþti, babasýnýn biralarýndan, huzur hissetmiþti, mutluluk, çivi gibi, öðlen oldu kalkmadý, beton çivisi gibi berbat hissediyordu, ancak öðleden sonra 3’de uyandý Ama yataktan çýkmak istemiyordu caný. Ayla, yýlan gibi girdi odaya, yeþil gözlü, uzun siyah saçlý, at gibi bir kýzdý, boyu 1.80’ di, capcanlý, neþeli, her zaman gürültülü konuþan, bol bol kahkaha atan bir kýzdý, yaþam enerjisi hiçbir olumsuzluktan etkilenmezdi sanki, her zaman dinamikti, adeta alev saçardý enerjisi, Nur’un ondan en çok sevdiði buydu, candan biriydi, gerekirse dostu için ölürdü Ayla, öyle derdi, Nur, gülümseyerek ona bakar, inanmaz, çaktýrmaz, böyle gönül veren bir dostu olduðu için sevinirdi, zor durumlarda belki de Ayla kaçar giderdi. Nur, onunla bað kurmaktan, ona her an ulaþabileceðini bilmekten, ona içini dökebilmekten…bu dostluktan memnundu. Bu ikisi birbirini sevgili gibi önemserdi.
Çocukluklarý beraber geçmiþti, Ayla’nýn oturduðu villa ormanýn diðer yakasýndaydý, hacizden arazi, ev satýlmýþtý. Babasý temerrüde düþmüþtü.
Ayla, onun baþ ucuna geldi, baþýný okþadý, yanaðýný.
“Kalk dostum, akþam olacak. Gün bitmeden bir þeyler yapalým.”
Yanýt alamadý, onunla oynamaya baþladý: Saçtan çekti, kulaða püfledi. Yanaktan ýsýrdý, hafif bir tokat attý: “Nerde hareket orada bereket.”
Nur, küfür etti.
“Çekil git; kaybol! Rahat býrak beni! Ýþin gücün yok mu senin?”
Ayla güldü, “iþim sensin.”
Nur, gözünü açýp ona baktý, uykusu kaçmýþtý.
“Esrar getirdim. Ayrýca eroin de var.”
“Ýyi bok yaptýn, biraz daha baðýr da annem duysun.”
Ayla, aptal aptal güldü.
Kalktý, aralýk býraktýðý kapýyý örtüp yataða geldi, ikisi de baðdaþ kurmuþ yan yana oturuyordu. Nur, gözlerindeki çapaklarý temizliyordu, kaþýntý olmuþtu.
Bu yaz esrara baþlamýþlardý ve bir kez eroin kullanmýþlardý. Sýrf merak ve gençliðin verdiði dinamizm, neþe ve delilikten, can sýkýntýsýndan, þu hep filmlerden bildikleri þeyler. Ama bu iþ korkutucu gelmiþti Nur’a. Bir kez kullanmýþ, görmüþtü eroini, gerek yoktu, bu iþin ölümcül þeye, bir korku koridoruna, baðýmlýlýða, yani diðerlerini sevdiklerini de girdap gibi okyanusun ya da hayatýn en karanlýk en cehennem derinlerine sürüklemesinden… ödü patlýyordu, deðer verdiði þeyleri kaybetmek korkusu, uyuþturucuyla bir þeytana dönüþmek korkusu… tam olarak yoldan çýkmak ve toparlayamamak. Geri dönüþsüz bir yola girdin mi çýkamazsýn. Böyle düþündü.
“O boklarý kullanmayalým.” dedi Nur.
“Ben kullanýrým, sen kullanma o zaman.”
“Sen de kullanma.”
Nur, tuvalete gitti, elini yüzünü yýkamak için.
Annenle konuþayým dedi Ayla, odadan çýktý, onun kýçýna bir þamar attý. Nur ona küfür etti, orasýna dokunulmasýndan hiç hoþlanmazdý. Ayla da onu sinir etmek için dokunurdu.
Nur þöyle düþündü: “Bu salak beni sonunda uyuþturucu baðýmlýsý yapacak, kullanmakta ýsrar ederse sileceðim bu malý hayatýmdan.”
“Mallarý ver?”
“Neden?”
“Tuvalete atacaðým.”
“Ben atarým.”
“Seni döverim bak!”
Ayla, güldü ve gitti.
Þamatalý bir zamanda esrarla baþladý, sonra eroin.
Bu iþ çok canýný sýkýyordu Nur’un, kendini suçlu hissediyordu, birini öldürmüþ gibi, ailesinin uyuþturucu konusundaki düþüncelerini hatýrlayýnca onlara ihanet etmiþ gibi hissediyordu kendini.
Evin temizlikçi kadýný banyoyu temizliyordu, Nur, onu bekliyordu, “az iþim kaldý” diyordu kadýn ama iþi bir türlü bitmiyordu, duþ alacaktý Nur, bir ara baþ kahramaný bu temizlikçi kadýn olan roman yazmaya vermiþti kendini, çünkü bu kadýnýn hayatta kalma azmine, dürtülerine ve büyük mücadelesine hayran kalmýþtý, sürekli kaybetmeye oynadýðý halde nasýl kahkahalar atabilir, nasýl morali düzgün uyanabilir, berduþ kocasýna, dayak atan kocasýna nasýl dayanabilir, çok tuhaf geliyordu kadýnýn mücadele türü, acýlar karþýsýnda verdiði tepkileri, her günü bir iþkenceydi, sýk sýk dayak yerdi, kocasý çalýþmazdý, parayý elinden alýrdý, ve kadýn dört ufak çocuða bakardý, Ayþe hep dertle dolu biridir; ama hayatýný neþeli bir filmmiþ gibi anlatýr, Nur’a garip gelen bu,
Nur, kadýnýn annesiyle sohbetini dinlediði bir gün
bir fikir uyanmýþtý içinde; sürekli acý çektirilen, süründürülen bu kadýnýn hayattan ve insanlardan alacak intikamý varken neden almaz ki? Niye ötekilerin yaptýklarý yanýna kâr kalsýn ki. Onun almayý bilmediði nefis, kýrmýzý dikenli balyoz gibi bir intikam vardý, kafasý basmýyordu herhalde, çok iyi kalpli biriydi herhalde, çok salaktý belki de, ama salaða da benzemiyordu, çocuklar büyüsün, onun anasýný belleyeceðim diyordu gülerek, sýk sýk derdi bunu, ha, bir bildiði var, salak deðil bu kadýn…Ýyi insanlarýn almayý bilmedikleri ya da bir þekilde hiç almadýklarý intikamý birileri almalý, birileri ah çekip durmamalý, bir patlama olmalý, bir büyük patlama, dev bir intikam, öyle sakinlik, bilgelik, sabýr boþ iþ, kana kan, diþe diþ, onlar yaptýklarýný pahalýya ödemeli, bu iþi öteki dünyaya býrakmak zalimlik, bu iþi, çektirdikleri…onlarý Allah’a havale etmek büyük günah, onlarýn yakasýna yapýþmalý, onlarý öldürmekten beter etmeli. Yumuþak insanlarý, iyi insanlarý ezerler, sömürürler, dünyaya bu kadar iyi insan fazla. Ýnsan sinirleniyor, insan o kiþileri parçalamak istiyor, insan o ezilen kiþiler için bir dünya savaþý baþlatmak istiyor, insan yapýlan haksýzlýklarý sindiremiyor, insanýn yüreði, ruhu acýyor. Birileri o maðdurlarýn, ezilenlerin sözcüsü, savaþçýsý, gerillasý olmalý, kan gövdeyi götürmeli, o insanlarýn paramparça edilmesi þart. Þu temizlikçi kadýnýn sükûnet dolu bakýþlarý, hýzlý elleri, büyük gülümsemesi, bir sürü þeyi gerçekten insanda olaðanüstü bir evren, bir büyü uyandýrýyor. Hýrslandý Nur, kendini temizlikçi olarak hayal etmeye baþladý, roman böyle geliþiyordu. Ayþe demiþti, bir uygulama var, cep telefonunda bir yere basýnca polis basan kadýnýn tehlikede olduðunu anlýyor; ama ýþýk hýzýyla gelmiyorlar, gelemiyorlar,

“ha, acýktým, þurada et döner yiyek öyle gidek” diye düþünüyor polis, bir iþi çýkýyor, baþka iþi çýkýyor, uyuþuk, tembel, þiþman, o an kadýn öldürülecek, bu þuurla bakmýyor olaya, Ayþe diyor ki, “polis gelene kadar çið çið yer beni,” ama bir gün çok pis þeyler olacak;” mutfakta, salonda, evin her yerinde bazý þeyler býrakýyor, mesela mutfakta özel, sert bir tava hep bekliyor, bir çekiç, bir keser,
“Ya haným, bu keserin iþi ne mutfakta?”
“Ceviz kýracaktým da… tatlý için.”
Demir testeresi duruyor banyoda.
“Haným, kafam güzel, bundan yanlýþ görmüþ olabilirim, banyoda sanki demir testeresi gördüm?”
“Ha, o mu, borunun boktan ucunu kesecektim de.”
Baþka bir gün; “haným benim teneke kül tablasý nerede? Deli oldum amýna koyduðumun kül tablasý nerde, tipini s.ktiðim.”
“Attým onu; bir boka yaramaz eðildi. Bak sana
Ne güzel yenisini aldým canýmýn içi, camdan.”
Adam eline alýyor kül tablasýný; “Çok kalýn tabaný var, adamýn baþýný yarar bu.”
“Tabi yarar. Saðlamdýr, sigara söndürmek için ilahtýr. Eðilmez bükülmez. Geçenlerde o teneke kül tablasýna bastým, yere düþmüþ, eðildi bok. Ama cam eðilmez.”
“Haným sen olmasan ne yapardým” diye baþlar yalakalýða, aþkým, bir tanem.”
Mutfaktaki tava, adamýn gözü döner de saldýrýrsa kullanmak için.
Banyodaki demir testeresi, cesedi parçalara ayýrmak için, kemikleri süper keser demir testeresi.
Tavayla vurup bayýlýnca… mutfakta keser, kafasýný patlatmak, onu öldürmek için…
“Haným bu tornavidanýn iþi ne yatak odamýzda, yastýðýn altýnda?”
“Ha, gardýropta bir vida çýktýydý da sýkýþtýrmak için, deli etti beni.”
Adam düþünüyor, korkuyor, hep bir yerlerde bazý aletler.
“Beni öldürecek mi yoksa?”
“Haným senin beni seviyon mu?”
“Çocuklarýmýn babasýnýn, kadýn kocasýný sevmez mi? Sen evimin direðisin hayatým.”
Yaðým balým der, ertesi gün bir kamyon dayak atar.
Büyük bir tutarsýzlýk, organize bir manyaklýk var bir yerde.
Eeee bir gün çok kötü þeyler olacak, bir yerlere býçaklar, baltalar, satýrlar saklasa…hakim karþýsýna çýktýðýnda… savcý; “tasarlayarak adam öldürmekten cezalandýrýlmasýný isteyecek
Mütalaasýnda,

bunun cezasý çok aðýr. Ama evin bir yerlerinde bazý aletler, mutfak malzemeleri olursa: “Bana saldýrdý, beni öldürecekti, ben de o telaþla tavayý elime geçirdim… hakim bey.” ha, kendini savunma söz konusu olunca birini öldürsen bile hiç ceza almayabiliyorsun…
Bu temizlikçi kadýn dahi, peki neden düzgün bir meslek yapmýyor, kafasý zehir gibi çalýþýyor, bir keresinde kocasýnýn yemeðine fare zehri katmýþ, adam ölmedi, “dünkü yemek çok güzeldi, var mý?” dedi.

Kadýn sevindi, “bu kez kesin ölür” diye düþündü, tavuk doldurmuþ tabaðý tepeleme.
“Sen neden yemiyorsun hayatým?”
“Ýþte yedim” dedi, masanýn karþýsýnda oturdu, sigara yaktý, az sonra gebereceksin” diye düþünüyordu, gözlerini ondan ayýrmýyordu,
onun acý çekerek ölmesini büyük bir zevkle, onurla, þerefle, yüreði ferahlaya ferahlaya, hafifleye hafifleye, yepyeni bir zevkle, Tanrýça olur gibi efsanelerdeki… yeniden doðarcasýna zevkle izleyecekti, eh, onca acý veren bu pisliðin ölümü böyle deli bir zevk verirdi, her salisesini yaþayacaktý, mutlulukla havaya uçacaktý. Ýnternet araþtýrmalarýnda siyanür içersen ne olur diye araþtýrma yapmýþtý, karýn aðrýsý, kasýlmalar, kývranma, aðýzdan gelen tükürük köpükleri…sorun siyanürü nerden bulacak…fare zehrini bulmak kolay,
bir keresinde bir dükkana girip soracakken kafasýndan þunlar geçti.
“haným efendi siyanürü ne yapacaksýnýz?”
“G.tüme sokacaðým. O. çocukluðu yapma da ver þunu, belimde silah var sýkarým.”
Dükkandan istediðini alýp çýkarken kaçar gibi hýzlýydý.
Dükkan sahibi peþinden dýþarý fýrladý, yandaki dükkan sahibine:
“Ahmet ara polisi, deli karý vuracaktý beni.”

Fare zehri tespit edilse bile yalaný hazýrdý, içki þiþesine koymuþtum, evi fareler basmýþtý, bey þiþeleri karýþtýrdý, oysa tembih etmiþtim. Ah benim caným ciðerim kocacýðým, evimin direði, çocuklarýmýn babasý…” (aðlayarak)
Adam tavuklu pilavý yiyordu,
“Haným neden öyle bakýyorsun?”
“Nasýl?”
“Beni yiyecekmiþ gibi, beni çið çið yer gibi.
Neyin var?”
“Hazdan hayatým.”
“Bana beþ yüz senedir hayatým dememiþtin.”
“Çok seksisin þimdi.”
“Aaa! Neden?”
“Öyle, yemek yemen, bana bakýþýn.”
“Karý yapma ya” dedi gülerek, “kafan mý güzel?”
“Þu an orgazm oluyorum, sana tecavüz ettiðimi hayal ediyorum.”
Adam bastý kahkahayý.
Masada kapta on ekþi elma vardý, kadýn birini aldý, baþladý yemeye.
Adam, yemeði bitirmiþti. Benim karý kafayý üþüttü, onu doktora götürsem iyi olacak” diye düþünüyordu.
“Ben de yiyeyim bir tane” dedi, bir elma aldý kaptan, beþinci elmaya ulaþmýþtý. Birbirlerini kesiyorlardý.
Kadýndan korkuyordu ama engel olamýyordu kendine: “Hadi gel yatak odasýna giderim, seviþelim.”
Kadýn düþünüyordu; “herhalde orada gebermeye baþlar.”
“Sen git; ben balkonda bir sigara içip geleceðim.”
Adam, yatak odasýna gitti.
Kadýn, sigarasý bitince yatak odasýna gülümseyerek giderken onu yatakta can çekiþirken bulacaðýný hayal ediyordu.
“O da nedir, adam çýrýlçýplak, gece lambasý yanmakta. Adam malýný eline almýþ, pis pis sýrýtýyor. Ne çirkin bir yaratýk bu, öldürülesice, lanet!
“Haným, gelmeni iple çektim.”
“Sen dur” dedi, öfkeyle mutfaða yöneldi, oklava ve ekmek býçaðýný alýp geldi.
“Karý neler oluyor? Vay am.na koyim!”
“Çýlgýn bir fantezi parladý beynimde, sana býçak ve sopa zoruyla tecavüz edeceðim, seni o. çocuðu! Uzan ibne, g.tveren pislik, adi þeytan, s.kik! Ýbnesin lan sen!”
Adam, güldü korkuyla: “Ya karý aðzýný da iyice bozdun, ibne deme bana! Abarttýn!”
Kadýn; “bu herifi gebertcem bu gece” diye düþünüyordu, çok öfkeliydi, fare zehri neden etkisini göstermemiþti, çok katmýþtý üstelik. Balla sosla gizlemiþti zehri.
Oklavayý birkaç kez indirdi, baþa, sað omza, çeneye, dizlere.
“Vay am.ný sikt.ðim neler oluyor, karý s.ktin beni, az dur caným çok yandý.” Acýyan yerlerini ovuþturmaya baþlamýþtý.
Kadýn ise kendini kaybedercesine vurmaya baþladý.
S.kerim böyle çýlgýn fantaziyi dur karý, mahvoldum!”
Kadýn, býçaðý eline aldý.
“Uzan lan, pislik herif, tipini s.ktiðim. O göbeðinin amýna koyacaðým lan, uzan, g.tlek pislik, ucube!”
Adam, gülmeye baþladý.
“Karý sen hiç böyle konuþmazdýn, bir yaþýma daha girdim, kafa hapý mý içtin ne ettin? Uzak dur benden!”
Kadýn, býçaðý savurmaya baþladý. Adam bilekten yakaladý, onu yataða savurdu, býçak yere düþtü, adam onu öpmeye baþladý, kadýn karþý koyuyordu, adam bir tecavüzcü gibiydi, kan ter içinde seviþmeye baþlamýþlardý.

O gece kadýn onunla evlendiði ilk gecekinden kat be kat büyük bir haz aldý, mutluluktan galaksiler ötesine gitti sanki, inanýlmazdý, seviþme sonrasý sigara içiyorlardý, adam da ilk kez böyle deli ve hýrçýn bir zevk almýþtý.
Kadýn þöyle düþünüyordu; “ben bu adamý öldürmeyeyim, çok güzel seviþtik, dövse de sövse de katlanayým, nerden bulurum böyle seviþen adamý, dayaðýný yesem de katil olmaya deðmez.”
Sonra adam horlayarak uyumaya baþladý, kadýn býçaðý eline aldý, “fare zehri neden etkisini göstermedi?” diye düþündü, “sabaha ölür herhalde, “ölürse son gecemiz muhteþemdi”
Güldü içinden.

Sabah adam erken kalkýp kahvaltý hazýrladý kadýna, hayretler içinde kaldý kadýn, adam hiç böyle yapmazdý. Bir rüya gördüm diye söze baþladý: “Farelerle dolu bir þehirde yalýn ayak geziyordum, fareler insan gibi konuþuyordu, fareler insan gibi þehri ele geçirmiþti, otobüse biniyordum, þoför yaþlý biri fareydi. ‘Adam ol yoksa çükünü keserim’ dedi bana.
‘Sen deli misin?’ dedim.
‘Yok ama sen anana küfür ettirecek hareketler yapýyorsun her yerde. S.kecekler belaný, ananý.’
‘Tamam abi’ dedim, ‘adam olacaðým. Kötü þeyler yapmayacaðým, tövbe.’
‘Geç s.ktir ol git arkaya otur. Tövbeymiþ, göt herif. Hep tövbeni bozuyorsun, bu kaçýnca bok herif!?’
‘Peki baba, özür.’

‘Arkada güzel kýzlar var yamuk yapma. G.tüne matkapla yepyeni delikler açarým bak!’
Adam dönüp baktý yolculara: ‘e hepsi fare, bunlarýn nesine bakayým ya!?’’
‘Lan senden iyi fare mi var bu otobüste?’ dedi þoför, ‘Siktir git otur lan!’
‘Peki baba’ dedi.
‘Daha ne duruyorsun geçsene arkaya, karýsýný siktiðimin paçozu!’
‘Ee yetti be!’ diyerek parladý, ‘sen ne biçim þoförsün lan s.kerim seni bak fare! Seni çalýþtýðýn kuruma, amirine, her yere þikayet edeceðim.’
Fare atak yaptý ve onu boynundan ýsýrdý, adam acýyla rüyadan uyandý.

Kadýn korktu, “Allah bu iþi istemiyor” diye düþündü, kocasýný öldürmemeye karar verdi, evini temizlediði doktora sordu, “arkadaþýmýn birinin kocasý uyuþturucu baðýmlýsý, kadýn onun yemeðine fare zehri katmýþ” diye baþladý anlatmaya.
Doktor þöyle cevap verdi: “kocan ölmedi çünkü elma yedi, elmadaki asitler fare zehrini parçaladý ve etkisini yok etti. Bence bir daha yapma, belasýný baþkasýndan bulsun, ya da
boþanmak için mahkemeye baþvur.”



Nur, yazdýðý bu romanda temizlikçi kadýnýn bu anlattýklarýný kendi baþýndan geçen olaylar gibi anlatmýþtý, bu büyük bir haz vermiþti ona, savaþma gücü olmayan ya da doðru taktikleri uygulayamayan birinin acý çýðlýðýný duyup gerekeni yapmak, ezilenin sesine ses vermek genlerimize iþlenmiþ merhamet. Bazýsý temizlikçi kadýna tecavüz etmek ister, bazýsý kandýrýp yataða atmak, bazýsý az para verir, bazýsý cinsel tacizde bulunur, bazýsý para karþýlýðýnda cinsel iliþki talebinde bulunur, Ayþe bir gün bir müþterisinden söz etmiþti, yaþlý adam ona þöyle demiþ temizlik yaptýðý sýrada:
“Ýþini çok güzel yapýyorsun Ayþe, sana hayraným, biliyorsun karý göçtü gitti, kadýnlar paramýn peþinde, bu eve girip çýkan tek kadýnsýn, için temiz, çok namuslusun, þerefsizlik hiç yapmazsýn, senle evlenmek isterdim; evlisin ama; ya güzelim, sana para versem, az buz deðil ama, ihtiyaçlarýný giderirsin, bir gece birlikte olsak, kusura bakma, bunu dediðim için uyanýyorum kendimden.”
“Þeref bey seni severim, bunu duymamýþ olayým. Bekar olsam dediðini bayýla bayýla yapardým ya. Güldü.
Özür dilerim.” Yaþlý adam onay almýþ gibi sevindi, mutlu oldu, ben bir kahve daha yapayým. Çocuklarýn nasýl bu arada?”
“Çocuklarým bir büyüsün, bir liseyi bitirsinler, yüksek okula baþlasýnlar…” Böyle avutuyor kendini, kandýrýyor, belki de en doðrusu bu, kendisi hapse girse ne olur çocuklar? Yetiþtirme yurtlarýna verilirler, oralar tekin yerler deðil. Temizlikçi kadýn evini temizlediði bir kadýndan para yerine üç çuval patates almýþtý, o kadar sevinmiþti ki buna, ufak çocuklar özellikle sabahlarý, Cumartesi ve Pazar sabahlarý; “patates kýzart” diye söyler, adeta isyan ederlerdi, arada özellikle hafta sonlarý (kendisi de doðayý sevdiði için) onlarý ormana ya da ormanlýk yerlere, park gibi yerlere pikniðe götürürdü, komþu kadýn ve ailesiyle, bir kamyoneti vardý komþu adamýn. Ayþe doðada huzur bulurdu, bütün sorunlardan, can sýkan þeylerden uzaklaþýrdý, yeþil gördü mü iyi hissederdi, “köyde bir yerim olsa” diye düþünürdü, bunun hayalini kurardý, köyde bir yer almak hayaliydi, emekli olunca. Þimdilik bu imkansýz bir hayaldi, þimdi sgk primlerini ödemek için çýrpýnýr dururdu, bir ölüm kalým savaþý veriyordu, kiþisel zevkler bekleyebilirdi.
Çocuklarýyla huzur bulurdu, ama bu huzuru aniden darmadaðýn eden þeytani bir þey vardý, aniden patlak verirdi. Dayaðý yerdi sebepli ya da sebepsiz, hayatýn ve geçim zorluðu deðildi mesele, huzur kaçýran, insanýn dengesini bozan, insaný kötü þeyler yapmaya iten o adi kocasýydý meselesi. Hayatýnda eþe duyulan aþk ve sevgi çoktan kaybolmuþtu, kadýnsal hazlar…ve o yaz akþamý; “çocuklar ne yapýyordur evde? Karýnlarý açtýr, ne piþirsem, makarna? Peynir zeytin ve çayla ve dünden kalma az yemekle idare etmiþlerdir” diye düþünüp (yüzünde oluþan berrak bir tebessümle onlara kavuþacaðý için mutlu ama yorgun argýn eve ilerliyordu, yüksek tv sesi, ve kavga sesleri, kapýyý çaldý, duyan olmadý, anahtarýyla kapýyý açýp içeri girdi, çocuklarýn birine bir þamar, ötekinin kýçýna terlikle ve bir diðerinin kýçýna iri bir çimdik attý, çocuklar biraz aðlayýp sukuneti buldu ve barýþ içinde tv baþýndaydýlar, tv kanalý seçimi yüzünden kavga etmiþlerdi, “sizin istediðiniz kanal deðil; benim istediðim kanal” deyip haberleri açmýþtý. Üstünü baþýný çýkarýp tuvalete oradan da banyoya girmiþ, sonra çocuklarla halleþmeye baþlamýþtý, “patates kýzart” diye tutturmuþtu çocuklar, balkondaki patateslerden bir miktar alacaktý, patates çuvallarý yoktu, beyninden vurulmuþ gibi kötü hissetti, dehþet bir hayal kýrýklýðý, biri mi çalmýþtý patatesleri, ev birinci kat, biri çalmýþ olabilir, kocasýna soracaktý, onu aradý cep telefonuyla, karþý taraf cevap vermedi, makarna yapma iþine koyulurken söyleniyordu, “nerde patatesler?” Çocuklara sordu.
“Anne, sen iþe gittikten sonra babam geldi.”
Kocasý eve gelir, yatar, ya birkaç gün evden çýkmaz ya da biraz uyuyup gider, günlerce eve dönmezdi. Ortadan kaybolurdu, alabilirse kadýndan para alýrdý. Uyuþturucu ya da içki tesirinde olurdu eve geldiðinde.
“Patates kýzartýp yedi, biz istedik kovaladý bizi.”
Ertesi gün Ayþe evden çýkmýþ iþe gidiyordu, otobüs duraðýna doðru, yolda bir komþusuyla karþýlaþtý, elinde ekmek poþeti olan kadýn þöyle dedi: “Ayþe Allah razý olsun sizden, Þaban dün üç çuval patates getirdi, o kadar iyi oldu ki, evde yiyecek hiçbir þey yoktu, dolap bomboþtu, komþu çökelek vermiþti, çöpün yanýndan marketin attýðý kýrýk yumurtalar vardý bir koli, çökelekli yumurta yaptým, patates kýzarttým, çocuklar bayýla bayýla yediler, o sapsarý patatesler muhteþemdi kýz. Senin kocan olacak þu Þaban bokun teki diye düþünürdüm, alakasý yokmuþ, kapýya geldim seni sordum, evde yok, iþte olmalý dedi, buyur abla, patates istedim, bana üç çuval verdi, çok dedim bize üç çuval gelecek” dedi, çok teþekkür ederim size.”
“Ne demek caným.”
Kadýnýn kocasý uyuþturucu satmaktan hapisteydi, onun da dört çocuðu vardý, yatalak kaynanasýna bakardý. Harabe gibi bir evde yaþýyordu.
Ayþe, içinden aðlayarak, içi kan aðlayarak oradan uzaklaþtý, þöyle düþünüyordu: “Be o. çocuðu vereceksin madem bir çuval ver, hepsini neden verirsin ki!”
Ýþe gitti ama nasýl bir kafayla, o kocayý diþleriyle ýsýrýp parçalamak istiyordu, onu dilim dilim kesmek, onu býçakla delip deþik ederek inletmek, öküz bir gibi baðýrtmak istiyordu, sosyetik genç bir kadýnýn evine temizlik yapýyordu, kadýn Ayþe’nin temizlediði yerleri kontrole geliyor, ayný yeri tekrar silmesini istiyordu, içeri gidiyor, odasýnda bilgisayar masasýna kuruluyor kýrmýzý ojeli parmaklarýyla, biriyle yazýþýyor, “ah yapma aþkým!” diyor, þuh kahkahalar atýyor, ve yine geliyor Ayþe’nin geçtiði yerleri inceliyor, “burayý bir daha sil lütfen.” Kuruntulu biri belli ki, Ayþe’yi tanýmýyor, tanýsa böyle demek herhalde, temizlenmiþ yeri tekrar sildiriyor, Ayþe kadýna patlamamak için kendini zor tutuyordu, bu kadýnla ilk iþi, gerginlik çýkarsa, ekmeðinden olur, kadýn onu bir daha çaðýrmaz, ayrýca bu iþi ayarlayan arkadaþýna da ayýp etmiþ olur, diþlerini sýkýyor, kocasýný öldürme hayalleri kuruyor, elinde bir iri býçak hayal ediyor mesela ve kocasýnýn çocuklarýnýn nimetini o koca üç çuval patatesi baþkasýna verdiði aklýna gelince delirecek gibi oluyordu, düþünüp duruyordu, o patatesleri eve zor getirmiþti, yabandaki vahþi aslaný ya da bir leoparý veya impalayý kafese koyup eve getirmek ne kadar zorsa, o üç çuvalý eve getirmek de kat be kat zor olmuþtu.
tanýmadýðý çok adamlardan yardým almýþtý, otobüse birkaç kiþi taþýmýþtý çuvallarý, indirirken baþkalarý, eve ise komþudan ödünç el arabasý alýp taþýmýþtý. El arabasýna çuvallarý yüklemek için de yardým almýþtý.
Ayrýca otobüs þoförüne dil dökmese çuvallarý eve getirmek için baþka bir yol bulmak zorunda kalacaktý. “Bir çuval olabilirdi; ama üç çuval çok fazla” demiþti þoför.
Sonra. Patatesler evde, ne mutluydu! Gece baþýný yastýða koyunca ne güzel hayaller kurmuþtu, 3 ay yeterdi bu patates onlara, haþlama yapardý, kýymalý patates yemeði yapardý, patates salatasý yapardý, tavuklu patates yapardý, türlü yapardý, of of! Yemek tariflerinin olmazsa olmaz sebzesi patates! Ýþe gidip geliyor, en çok iþte baþýnýn etrafýnda sanki sihirli bir hare gibi patatesler duruyordu, bu patates meselesini düþünmeden edemiyordu, bu saçma meseleyi unutmaya çalýþýyordu, “patatesler benim nasibim deðilmiþ” diye düþünüp kendini teselli ediyordu. O günlerin birinde temizlik yaptýðý evde bir delirtme hali gelmiþti üstüne, bir öfke nöbeti,
perdeleri çekip yýrtma isteði, masa örtülerini parçalamak, vazolarý eþyalarý… Ýþi býraktý, balkona geçti oturdu, sigara yaktý, gelip geçenleri seyrediyordu, dur kýzým, sakin ol, kafaný daðýt, düþünme, ev sahibi kadýn yanýna geldi; “cancaðýzým neyin var, iþi býraktýn?” Kadýna ters ters baktý, kadýn anladý hatasýný; “tamamdýr iki kahve yapýp geliyorum, sen dinlen.”

Genç kýzlar mutfaða geçti. Evin annesi Nimet mýsýr ekmeði piþirecekti.
“Ekmek piþirme iþini öðrenmeye ne dersiniz.
“Sonra anne, bize yiyecek bir þeyler versen.”
Ama kýzým, evlenince lazým olur, kocanýz bayýlýr buna, sizi deli gibi sever, güzel ekmek yaparsanýz size aþký bitmez.
Nimet, çay doldurdu bardaklara, dolaptan kahvaltýlýk yiyecekleri çýkarýp koydu masaya.
Nimet son zamanlarda evde ekmek yapma iþine merak sarmýþtý, yoga yapmayý çok severdi ve yemek yapmayý. Entel dantel takýlmayý…Elinde sürekli bir kitap olurdu…
Genç kýzlar kahvaltý yaptýktan sonra bir süre havuzda yüzüp þakalaþtýlar. Havuz yanýndaki masada hasýr þapkalarý takmýþlar, soðuk içeceklerini içiyorlardý.
Nur sordu: “Eroini kimden aldýn?”
“Hakan’dan.”
“At onu.”
“Son kez kullanacaðým.”
“Baðýmlý olacaksýn, mahvolacaksýn.”
“Biz hiçbir þeyin baðýmlýsý olmayýz Nur, esrar içmediðimizde onu aramýyoruz ki. Bu hayatta kafamýza eseni yapamazsak yaþamanýn ne anlamý var. Cesur ol.”
“Eroini sen mi istedin Hakan’dan?”
“Yok.”
“Para verdin mi?”
“Hayýr.”
“Bence ondan uzak dur,
“Muhabbet açýldý, öyle aldým.”
“Bir gün içeri girecek.”
“Bizi ilgilendirmez.”
“Geberip gitse iyi olacak, esrara da onun yüzden baþladýk.
Ayla, güldü.
“Bir gün ne yapmak isterim biliyor musun?”
“Ne?”
“Gece apartmanlarýn arasýnda geçeceði köþe baþýnda karanlýkta saklanýp yüzüne tahta ile vurmak.”
“Neden?”
“O bunu hak ediyor. Ýnsanlarý zehirleyip yoldan çýkarýyor.”
Sonra sýrayla tramplenden havuza atlamaya karar verdiler. Her atlayan atlamadan önce çýðlýk attý, çünkü yükseklik korkutucuydu, 15 metre sarsar insaný.



Hakan, çok sevdikleri kýz arkadaþlarýnýn en büyük abisiydi, 30 yaþýnda, yurt dýþýnda eðitim alýp gelmiþ, bir takým iþlere bakmýþ beðenmemiþ, simyah bir motorla gezer, saç sakal uzun, kötümser biri, ülkeyi eleþtirip yerden yere vurur, örgütlenmeden, solculuktan dem vurur, eylemlerin gerekliliðinden güzelliðinden. Sürekli olumsuz biriydi, ezilen toplum ona göre eylemler yaparak kurtulacaktýr sahtekar siyasetçiden, isyan ederek, örgütlenerek. ve Hakan her gün içer, yapýlý biri, rüya gibi geliyordu baþta Nur’a, çok seksi ve güzel adam. Ayrýca onun olumsuz düþüncelerini de çekici ve seksi buluyordu, o sýralar onlarýn evinde esrar kullanmaya baþladýlar, Hakan; “denemek ister misiniz?” diye sormuþtu, o zaman Nur ona hayrandý, ona hastaydý, onu hiç tanýmýyordu ama, çýðlýk gibi mavi gözleri vardý, diþleri beyaz, sarý uzun saçlarý var, sürekli siyah giyer, siyah bandana takar, þiir yazýp durur, güzel þiirler yazar, ses tonu çok yumuþak ve tatlý. Bakýþlarý parlak, canlý ve sevgiyle ýþýldýyor. Karanlýk hatta zifiri sokakta kýrsalda bir sokak lambasý gibi geliyordu ona Hakan, onunla sevgili olmak, olmasa bile onunla can cana, kan kana olmak istiyordu. Ama Hakan’ý tanýdýkça onun tekin biri olmadýðýný anlamýþtý. Onu güzel bir abi sanýrdý, çok bilgili, erdemli, örnek þeyler yapan, ama Hakan’ý tanýdýkça onun of biri, dev bir saçmalýk olduðunu anlamýþtý. Hakan kibirli bir pislikti, çevresindekileri etkilemek için her þeyi yapardý,
Hakan can sýkan, iç karartan biriydi.
Ayrýca babasý da Hakan’dan hiç hoþlanmazdý, bir kez Hakan’ý aralarýnda görmüþtü babasý. Sonra sormuþtu.
“Bu tipten uzak dur” demiþti.
Ýdris, onun esrar kullandýðýný yüzünden ve kokusundan anlamýþtý.
“Keþ bu, seni yoldan çýkarýr.”
“Yok baba, iyi biri o.”
(o zamanlar Hakan’ý hiç tanýmýyordu)
“Dediðim neyse o. Ondan uzak dur diyorum.     “
“Onu tanýsan çok seversin.”
“Akreple dost ol ama bu adamý yanýna yanaþtýrma.”
“Öyle olsun.”
“Sevdiðin, evleneceðin kiþi olduðunda eve getir, tanýþýrýz.”
“Peki.”
“Ama bence onu fiziken dövmesen de lafla döversin.”
“Yaramaz biriyse elbette.”
“Çevrende uyuþturucu baðýmlýsý biri var mý?”
“Yok.”
“Hiç mi yok?”
“Yok tabi.”
“Atma” dedi gülerek, “seni baðýmlý yapmalarýna izin verme.
“Vermem.”



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Nur, gece erken yattý, renkli ve uçuk odasýnda.
O serin gece bilgisayarýnda, cep telefonunda deðerli bir þey bulamadý, bir kitap açtý; onu da okuyamadý. Ruhunun can sýkýntýsý eritecek, kalbine güzel bir þey katacak hiçbir þey bulamadý, düþündü taradý tarttý ama bulamadý, bilgisayarda, nette kötü bir film izledi yarýsýna kadar. Sonra ýþýklarý kapatýp karanlýkta düþüncelere daldý. Uykuya dalarken evi terk edip izini kaybettirip bir þehirde garson olarak çalýþmaya baþladýðýný hayal ediyordu, bu delice hayal onu mutlu ediyordu, belki de öyle yaparsa yaþamý bambaþka olurdu, özgür olurdu, sonra bu hayalin içine þeytani tipler girdi, onlarla uyuþturucu kullanmaya baþlar, baðýmlý olur, onlardan biri ona tecavüz edip öldürürdü, yani o hayatta özgürlük filan yoktu, garson olarak çalýþmaya dayanamazdý ki. En kötü iþlerden biridir garsonluk, yorucudur, eh, insanýn gecenin bir yarýsý caný sýkýlýnca evden baðýmsýz olmaya dair uçuk hayal gözüne hoþ gelebiliyor, para kazanmak zordu hayatta ve þimdilik baba parasý yiyordu, babasýnýn dedikleri oluyordu, çalýþmadan da ölene dek yaþayabilse güzel olurdu. Öte yandan çalýþan, diþiyle týrnaðýyla mücadele eden kýzlarý hayal etti, onlar fakirdi, kuaförde çalýþýrlardý, pazarlarda sebze satarlardý, kasiyer olurlar, her türlü zorlu iþe dalarlardý. “Keþke onlarda olan azim bende de olsa” diye düþündü. Tek baþýna yaþamayý hayal etti, üniversite okuduðu þehirde, babasý para yolluyor, eve arkadaþlarýyla dolup taþýyor, sýk sýk parti yapýyor, bir parti gecesi babasý aniden kapýyý çalýyor, yok, böyle bir þey gerçekleþemez, babasý kaç para yollarsa hesabýný sorar, eve arkadaþlarýný dolduramaz. Babasý zaten onu yurda yerleþtirir, üniversiteyi kazanýrsa… Diþli bir kýz olmak isterdi, en ufak sýkýntýlarda aðlamayan, ya da kendini öldürmeyi düþünmeyen, demir gibi kýzlar vardý hayatta, bazýlarýný tanýmýþtý, biri yolda laf atýnca karþý tarafý doðduðuna piþman eden kýzlar, oysa kendisi ne diyeceðini þaþýrýr, utanýr, korkar. Çeþitli sapýklarýn, otoritelerin, geri kalmýþlýklarýn eriþemediði eðemediði eritemediði ve bükemediði kýzlar, sanatsal kýzlar. Çingene ruhlular. Hiçbir yere baðlý olmayý sevmeyen kýzlar. Kim vardý hayatýnda gerçek bir dost. Ayla vardý, Ayla da bazen çok þapþaldý, malca þeyler yapardý, ama matraktý. Gülümsedi içinden, Ayla geldi gözlerinin önüne, onu gördüðü son haliyle, içten ve büyük gülümsemesiyle. Böylece hissettiði can sýkýntýsý, boþluk duygusu, mutsuzluk hissi birden kayboldu.
Sabah uyanýnca enerjisi yerine gelmiþti, dinamik hissediyordu, “iyi ki bu aileye sahibim” diye düþündü. Herkesten erken kalkmýþtý, ilginç bir fikir uyandý kafasýnda, bikinisi açýlýnca bir yeri kopunca alt kýsmýnda…çýkardý hepsini, yüzme havuzunda yüzmeye baþladý, su soðuktu, kýsa bir süre sonra çok üþüyerek havuzdan çýkýp hemen üstünü giydi. Kendisine tost yapacaktý, babasý kalkmýþtý, “ben yaparým” dedi, kahvaltý hazýrladý, babasýyla kahvaltý yaptý. Sonra babasýyla þakalaþýp durdu.
“Seni gezdireyim” dedi babasý, çok güzel bir yere gideceðiz.”
Ýdris onu iþ yerine, fabrikaya getirdi. Babasý onu çalýþma gerçeklerini, ekmek parasý kazanmanýn zorluklarýný görsün diye getirmiþti. Nur, kandýrýldý için kýzgýndý. Ama sonra hep burasýný merak ettiðini hatýrladý, ufak yaþtan beri.
Ýþ yeri þehirden uzakta, ýssýz bir alandaydý, devasa bir alandý burasý, yapý, banyo aksesuarlarý üreten þirketti, duþa kabin. Her çeþit duþa kabin üreten uluslararasý bir þirketti bu.
Nur, babasýyla büroya geçti, babasý bilgisayarýný açarken iki çay geldi, çaycý kadýn çaylarý býrakýrken Ýdris kýzýný çaycý kadýnla tanýþtýrdý, kýsa bir sohbet oldu, þiþman bir çalýþan kapýyý çalýp içeri girdi, Ýdris’i bir iþ için atölyeye çaðýrýyorlardý. Nur büroda yalnýz kalýnca orayý burayý karýþtýrdý ufak çocuk gibi. Çayý içti. O þiþman atletli adam geldi, “sizi fabrikada gezdirmekle görevlendirildim, buyurun gelin.”
Nur içinden garipsedi durumu: “Baþbakan geldi sanki.” diye düþündü.
“Gerek yok abi. Ben kafama göre takýlýrým.”
“Var var sen gel. Baban çok ciddiydi.”
“Sen git ben gelirim, çayým bitsin.”
Çayýný içti, aralýk kapýdan baktý, þiþman adam görünürdü yoktu, Nur süratle oradan uzaklaþtý. Þarký mýrýldanarak ilerliyordu, fabrikanýn arkasýna ilerledi, 20 yaþlarýnda bir iþçi yaþlý bir adamla tahta paletleri yüklüyordu kamyonete. “Cahil ve acýnasý fakirler…” diye düþündü, al birini vur ötekine, sürekli þükür edeceklerine, din sömürüsü yapan siyasetçileri iktidara getirmeseler…Din denen þey fakirlerin avuntusudur. Hayattaki zorluklar ve belalar karþýsýnda insanlarýn kendilerini teskin etme biçimi, kandýrma, oyalama. Bu fakirler akýllarýný kullanabilse kendi iþlerini kurabilirler ya da düþük ücretle köle gibi çalýþtýrýlmalarýna izin vermezler, örgütlenirler; ama bunlar dinle kendilerini uyuþturuyorlar, din bir afyondur. Ýradeleri din denen þeyle esir alýnmýþtýr þuurlarý. Bunlarýn kafasý kesik ve ortalýkta dolaþabilen tavuklardan farký yoktur. Kafalarý kesiktir; ama ölmezler, kafalarý dinle zehirlenip imha edilmiþtir akýllarý, fikir ve düþünceleri, aside batýrýlmýþ gibi. Sahilde dondurmacýda çalýþan bir genç kýz görmüþtü, siyah önlüklü, öðle sýcaðýnda izin alýp sigara içmeye çýkmýþtý sahildeki çam aðacýnýn altýnda sigara içiyordu çimene baðdaþ kurmuþ, çok kýsaydý vakti, çok çabuk geçerdi, çevreyi izlerdi, ne düþünürdü, bu kýz hayatý boyunca bazý üçkaðýtçý iþverenlerin kölesi olarak kalacaktý, herkes onu bir parça sömürecek, herkes onun ruhundan bir parça koparacaktý, bu alçak sömürü düzeniyle savaþma taktiði yoksa, ya diþiyle týrnaðýyla okuyacak, ya kendine bir iþ kuracak devletten aldýðý kredi ya da hibe desteðiyle. Nur bu genç kýzdan dondurma almýþ, iþe sigara molasý veren kýzý seyretmiþti, onun iç dünyasýný, kafasýnýn içinden geçenleri merak etmiþti.
Þimdi þurada iþ yapan genç adam ve yaþlý adam iþte o ömürleri boyunca sömürülecek olanlardý.

Yaþlý adam; “yoruldum” deyip gitti, çay vakti geldi.
“Dayý, yarým saat var, Ýdris abi götünü keser.”
“Belim aðrýdý.”
“Hep böyle yapýyorsun dayý, düþmanýný sikeceðim bak!”
“Gel benle, takma kafaný, hýzlý çalýþýrýz bitiririz.”
Þener, iþi tek baþýna yapmakta zorlanýyordu.
“Yardým edeyim” dedi kýz, malzeme yýðýný ardýndan çýktý.
Genç adam þaþýrdý, “senin burada ne iþin var” diyecekti, ses etmedi, arada bazý konuklar aileleriyle gelirdi fabrikaya, iþ görüþmesi için ya da Ýdris onlara mangal yakardý. Fabrikanýn dýþýnda öyle bir yer ayarlamýþtý, konuk evi diye. Burada bað evi gibi aðaçlý çiçekli bir yerdi, cennetten bir parça gibi.
O büyük kalýplý þiþman adam geldi:
“Ya Þener, misafire iþ yaptýrýyorsun, oldu mu, senin uyuz” dedi, enseye bir þamar attý. Þaka maka ama sert bir tokattý. Coþkuya kapýlmýþ, ayarlayamamýþ tokat derecisini.
“Þener çok kýzmýþtý: “Senin ben…!” dedi. Küfür edecekti nerdeyse…
Düþecek gibi olmuþtu.
“Ne dedin?”
“Bir þey yok, kendisi yardým etmek istedi. Ben de ses etmedim.”
“Patronun kýzý gelmiþ; iþ yaptýrýyorsun; hiç olmadý.
“Kusura bakma bayan. Çocuk cahil.”
“Ne bayaný!” dedi, “genç kýzým, bayan deðil. Karýþmayýn iþimize.”
Þiþman adam; “siz bilirsiniz, küçük haným, devam edin çalýþmaya, ben karýþmam. Ama bir yerinizi sakatlamayýn da iþ yapayým derken.”
Þener, “çok iyi dedin” diye düþündü, genç kýza minnettarlýkla baktý. O sýrada kýz þöyle dedi gülüp:
“Bana Nur diyebilirsin. Molozun teki. Aldýrma.”
Az sonra; “yoruldum” dedi genç kýz, “oturalým, içecek yok mu, bir þeyler içelim.”
Yan yana oturdular iki paletin üstünde, karþýda güneþ ve ve ekili tarlalar vardý.
“Bu iþ zor; nasýl katlanýyorsun buna?”
“Bana öyle gelmiyor, çok daha zorlarýný gördüm.”
“Sigara yakmayacak mýsýn?”
Þener þaþýrdý, paketi çýkardý; ama gen kýz ondan hýzlýydý; “buradan yak.”
“Arada tek tük içerim; ama babam görmese iyi olur.” Güldü.
Þener genç kýzýn güzel parfüm kokusunu duyuyordu,
Zengin adamlarýn kýzlarýnýn kibirli olduðunu bilirdi, ama bu kýz baþkaydý. Kýzýn sigara içiþi çocukçaydý, belli ki birilerine özeniyordu, adam yerine koyulmak gibi bir þeydi bu onun için.
“Okul durumlarýn olmadý mý?”
“Çocukluktan beri ailemin geçimine katlý olsun diye çalýþýyorum. Mecburen, kardeþlerim var. Babamýn kazandýðý yetmiyordu, sonra öldü babam. Tabi bir ara okuyamadýk diye ezik hissettim, sonra büyüdük, ayýnýn ya da erkek aslanýn aðzýndan ekmeðini alabilirim, yapamayacaðým iþ yok.”
Sohbet tatlý tatlý ilerlerken arkadan sessizce yanaþtý yaþlý adam; enseye bir þamar attý.
Genç adamýn öfkeden yüzü kýzardý ve acýdan ensesi.
Yaþlý adam sigarasýndan çekti; “oðlum domates gibi kýzardýn, neyin var?”
“Yavaþ ol dayý, çok sert vurdun.”
“Burada oturmuþ muhabbet ediyorsun, iþ bitmemiþ.”
“Çekil þuradan pis kokulu seni! Hanýmefendiyi rahatsýz etme, leþ gibi ter kokuyorsun, yüz metreden adamý kokunla imha edersin, pislik torbasý, git banyo yap be, uzaklaþ.”
“Dayý, kýzýyorum ama!”
Yaþlý adam güldü, yaþlýydý ama dinç ve kývraktý.
“Bu var ya,” dedi yaþlý adam, “çok açlýk çekmiþler, bir keresinde bahçede kirpi bulmuþlar anne biz buna bakalým çok sevimli, anne ertesi gün akþam kirpiyi kesip patatesle haþlayýp önlerine koymuþ. Çocuklar kirpiyi sormuþ sonra, annesi de þöyle demiþ: Ailesini özledi çekti gitti… Ha, bir þey daha anlarayým, Þener, pazarda ayakkabý boyacýlýðý yapmaya çalýþýyordu, iþ yaptýðý yok, acýdým buna, buraya iþe soktum onu, sayemde rahat etti.”
Þener, ters ters yaþlý adama bakýyordu: “Dayý bitti mi lafýn?”
“Bitti, siz kalkýn gidin çay için, kalan iþi ben yaparým.”
“Tamam dayý.”
“Ama dur, bir þey daha diyeceðim. Kýzým bak bunun babasý var ya, yetmiþ yaþýnda bir kocakarýya gitti, kocakarýnýn aðzýnda iki diþ kalmýþ tavþan gibi, ön düþler, bumburuþuk suratý bir kadýn, neden ona gitti, kocakarýnýn evi tarlalarý vardý parasý. Çocuðu çoluðu yüz üstü býrakýp gitti, ben, mahalleli sahip çýktýk bunun ailesine.”
“Of dayý ya, girmesen özel meselelerime.”
Genç adam genç kýzla ilerliyordu.
“Dayýyý karýsý evden attý, bunak bir kadýn, git çalýþ bir þeyler yap diye, arada fena aksileþen bir karýsý var, kavgacý. Dayý bizim mahalleden, plastik toplayýp satmaya çalýþýyordu, patrona dedim, anlattým, sonra onun çalýþmasýna baktý ve onu iþe aldý.”
“Kirpi yediðin doðru mu?”
“Evet, beþ altý kez yedik.”
Konuk evinin oraya geldiler, çay, poðaça aldýlar,
Sohbet burada devam ediyordu bir aðacýn altýnda.
Þener dedi ki: “Kendimi bildim bile çalýþýyorum, okusam ne güzel olurdu, büyüyünce iþ deðiþir, kendimi kurarým dedim, ama yine imaným gevreyene kadar çalýþtýrdýlar, ve paramý tam vermediler.”
“Ýmaný gevreyene kadar da nedir?”
Þener þaþýrdý: “Sen bunun anlamýný bilmiyor musun?” Güldü. Bunu bilmiyorsan…sustu, “çok boþ kafalýsýn” diye düþündü.
Þöyle dedi ona donmuþ gibi bakan kýza: “Öyle þeyleri bilmezsen düzgün bir tavýr, bakýþ açýsý geliþtiremezsin.”
“Ya þey… biliyordum da hatýrlayamadým birden.”
“Ýman nedir?”
Genç kýz baþýný baþka tarafa çevirdi sinirle: “Bana böyle sorular sorma!”
“Yoksa sen imansýz mýsýn?” Güldü.
Genç kýzýn dinle arasý yok. Hiç inancý yoktu.
“Fakirler Allah’a inanýr, zenginler ise paraya.” diyecekti, diyemezdi, karþýsýndaki de fakirdi.
“Konuyu deðiþtirsek? Can sýkýcý bir tartýþmaya girmek istemiyorum.”
“Neden?”
“Kalbini kýrarým.”
“Canýný sýkma, inançsýz dostlarým da var, istediðin gibi takýlabilirsin. Seni yargýlamam.”
“Ben kirpilere inanýyorum ve sen onlarý yiyorsun! Zavallý kirpi yenir mi yahu?”
Sýrýttý: “Annem iþte, ne yaparsýn. O zavallý kirpiyle annemi ben tanýþtýrdým, topallýyordu, anne bunu ameliyat edelim düzeltelim demiþtim, annem ben onu iyi ederim demiþ, kirpiyi alýp mutfaða götürmüþtü, sonra onu arka bahçede gördüm, orada kirpiyi kestiðini yýllar sonra anladým.”
“Evde yiyecek yok muydu?”
“Zeytin ekmek vardý sadece. Et yemiyorduk uzun süredir. Ama çok üzüldüm, kirpicik sevinçle, kýpýr kýpýr dolanýyordu bahçede ve ben ona ekmek parçasý atýp kandýrdým, elime alýþtýrdým.”
Tabi Nur bu sözleri çaktýrmadan cep telefonuna kaydetmiþti, bunu internete koymak çok eðlenceli olabilirdi.
“Sonra annem birkaç kez daha kirpi piþirdi bize.”
Þener’i çalýþanlardan biri çaðýrdý.
“Gitmem lazým, kendine iyi bak” dedi Þener, benimle sohbet ettiðin için teþekkür ederim. Dur seni babamla tanýþtýrayým.”
Yaþlý adam geriden koptu geldi.
Nur, yüzünden deðiþik renkte küçük kuþlar salarcasýna bütün yüreðiyle þaþkýnca ve gülümseyerek baktý ona, beni iþlettiniz ha?”
“Yok ya.”
“Doðal olarak geliþti.”
“Ýyi tiyatroydu.”
Þener gülümsedi, “kusura bakma.”
“Ben de senin için yardým kampanyasý baþlatmayý düþünüyordum.”
Þener güldü: “Yýldýzlý bir gecede beni hatýrlayýp hayatým için birkaç güzel dilekte bulun ruhunla ve kalbinle yeter.
Nur þaþýrdý: Zarif ve anlamlý sözler beklemiyordu.
“Seni ilk gördüðümde ve sonra ilk sözlerini duyduðumda kalýn kafalý birini bekliyordum bunu deðil.”
“Sana öðüt: Tanýmadýðýn insanlara güvenme.”
Kirpi yediðin gerçek miydi?
Kesinlikle.
Beni iþlettiniz, olmadý.
Oldu oldu çok güzel oldu
Son gülen iyi güler dedi ve cep telefonunun kaydýný açtý.
Ses duyuldu: “Ben kirpilere inanýyorum ve sen onlarý yiyorsun! Zavallý kirpi yenir mi yahu?”
“Annem iþte, ne yaparsýn. O zavallý kirpiyle annemi ben tanýþtýrdým, topallýyordu, anne bunu ameliyat edelim düzeltelim demiþtim, annem ben onu iyi ederim demiþ, kirpiyi alýp mutfaða götürmüþtü, sonra onu arka bahçede gördüm, orada kirpiyi kestiðini yýllar sonra anladým.”
Þener’in yüzünün þekli deðildi.
“Akþam bunu internete koyarým.”
“Sakýn yapma!”
“Merak etme, adýný ifþa etmeyeceðim.”
“Olsun yine de yapma.”
“Tanýmadýðýn insanlarý hafife alma, iþletme.”
“Özür dilerim.”
“Kýzlarý hafife alma, yoksa iyi bir bakýþ açýsý, tavýr geliþtiremezsin.”
“Haklýsýn, tekrar özür dilerim, onu siler misin?”
“Gece silerim.”
Þener oradan ayrýldý.

Akþam oluyordu, Nur iþ yerinde Þener’i arýyordu, ona veda edecekti, bu sürüngeni sevmiþti.
“Umarým ömrün boyunca sürüngen olarak kalmazsýn.”
O ada orada bir yerde oyalanýyordu, onu son kez görüp bir þeyler söylemek için. Temiz üstünü giyinmiþti.
Þener güldü: “Fareler doðar, yaþar ve ölür. Fare faredir. Fareler ve Ýnsanlar, bu kitabý oku. Umarým bir gün sýnýrlarý aþabilirim.”
“O kitabý okudum, bence sende þans parýltýsý var, atmosferinde.”
Þener güldü.
“Mutlu olmaný dilerim.”
“Öyle bir þey yok ki. Ona koþarken bile hatalý çýkýþ yapar insan. Çok sevdiðinle kanlýk býçaklý olursun.”
“Ezik psikolojisi. Bunu aþ.”
“Azimli ol.”
Nur, oradan babasýnýn aracýyla karanlýkta ayrýlýrken içini derin bir üzüntü kapladý.

Nur, babasýyla evdeydi. Annesi mutfaktaydý, yemek piþiriyordu, Nur bahçeye çýktý, arka bahçeye çýktý, bir sigara yaktý, geçirdiði günü, tanýþtýðý insanlarý düþünüyordu, içini bir sýzý kapladý, Þener’in gülüþü, gözlerindeki ýlýk bakýþ, gülümsemesi, konuþmasý…bunlar geliyordu gözünün önüne. Annesinin ve babasýnýn üstüne çok emek harcadýðý bu çocuk… bu deðerli fakir çocuk…
Ýkinci sigarayý yaktý, aniden içinde dehlizlerle dolu bir kara sýkýntý düþtü, her bir dehlizi ayrý türde, baþka bunu anlayamadý ama hep kötü kötü þeyler içinden geçmeye baþladý, kendini öldürmeyi düþündü, bu binlerce dönüm arazi aðaçlarla doluydu ve sýcak günün akþamý esinti vardý, rahatlatan bu esinti aðaç dallarýný titretiyordu, kavak aðaçlarý vardý, yapraklarýn rüzgarla sallanýp birbirine sürtünme sesi zarif bir müzik gibi dolduruyordu kulaðýný. Sýrt çantasýný alsa, tabi içinde yiyecekler olacak, su, uyku tulumu olsa, uzanacaðý bir mat, kaç gün hayatta kalabilir, ve böyle ilerleyip gitse ve ortadan kaybolsa. Ormana çeþitli eþyalarý atsa…hayat son derece sýkýcý geldi gözüne, yaþadýðý hayat, sürekli bir þeyler yapmaya mecbur olmak, içinden geçenleri yapamamasý, bu tür þeyleri düþünmeye baþladý, kaçýp gitse, öyle izler býraksa ki aile onun ormanda öldüðünü düþünse, cesedi vahþi hayvanlar götürdü diye düþlünseler… yýllar sonra ortaya çýksa, ailesini görmeye gelse. Bir gemiye binse….gerekli evraklarý çýkartýp garson olarak çalýþsa gemide, böyle çalýþýp emekli olan bir türk kadýn duymuþtu. Bir kýz arkadaþýnýn ablasýydý bu kadýn. Gemi sürekli yolculuk hallindeydi, zengin müþterileri gezdirirdi. Birileri…birilerini öldürmeyi düþündü, canýný sýkan birilerini. Silah almayý düþündü…bu kötücül düþüncelerden rahatsýz oldu, kaktý yerinden, ilerlemeye baþladý usul usul. Bu sýra ruhsal hali hemen deðiþmeye baþladý, serin rtüzgrý…
Þener’le yaptýðý sohbet kafasýnda dönmeye baþladý bu çocukla arkadaþlýk onu mutlu etmiþti, neden çevresinde böyle insanlar yoktu ki, tek Ayla vardý, o da deli pisliðin tekiydi.
Þunlarý hatýrladý.
Nur sormuþtu:
Sevgilin var mý
Ben de sana bunu sormayý düþünüyordum, çekindim,
Neden
Hemen konuyu buraya getirip salak bir kýz olduðumu düþünmenden korktum, salak kýzýn derdi sevgilidir. Sevgilim dedin
ya, erkeklerin benim hakkýmdaki ilk düþüncesi beni sikmektir, bu kýzý nasýl kandýrýp sikebilirim.
Þener bu kadar dürüst ve dobra bir cevap asla ummazdý. Bu narin görünen kýz balyoz gibi savurmuþtu düþüncelerini. Utandý.
Ne oldun, yüzün garip oldu
Hiç dedi.
Ýtiraf et sen de beni görür görmez sikmeyi düþündün
Hayýr hayýr
Nur gülerek ýsrar ediyordu.
Genç adam ise býrak ya, kafa bulma benimle.
Genç kýz ýsrarý býraktý.
Þimdi babam annem evlenmemi iistiyor, mahallede komþumuz bir kýz var, tombul kýz, þiþman yani. Boyu kýsa. Benim gibi. Topaç gibi tosun gibi bir kýz. Ailem bu kýzý beðeniyor.
Neden
Çünkü iyi yemek yapýyor, kardeþlerine sahip çýkýyor, dört kardeþi var, babasý yok, iþ kazasýnda ölmüþ, annesi ne iþ bulsa yapar, fakirler, kýz üniversite okuyacak. Saðlam kýz, namuslu. Boþ konuþmaz. Demir gibi. Ailem onunla evlenmemi çok istiyor, gidip orospuluk yapmaz, seni aldatmaz satmaz, kölen olur. Diyor annem. Ýnce zarif kýzlar böyle olmaz diyor, ona demiþtim, zarif bir kýzla evleneceðim diye. Þimdi ben bu kýzla evlensem, koþsam yetiþemez bana, zayýflamasý lazým, zayýflamaz ama onu bildim bileli þiþman.
Ameliyatý var
40 milyardýr o ameilyay parasý.
Yani benim hayal dünyamdan geçenlerke bu kýz hiç uymuor birbirine. Akþam kafaa esti, hadi yürüyelim, hadi ülkenin diðer ucuna gidelim, böyle bir delice fikir bende uyansa, hemen der, anneme haber verim, þudur budur, baþýmýza kötü bir þey gelirse….delirdin miotur götünün üstüne, oralarca ne iþimiz var, bize para lazým, evlilik masarfalarý için yýllarca taksit vs ödeyeceiz der.
Nur bþaýný salladý: gerçekler ve hayaller birbirine uymaz ki. Seni anlýyorum. Ayaklarý yere basan hayaller…gerek..bu da seni boðuyor anlaþýlan.
Aynen.
Evlenirsem bu þiþman kýzdan sýkýlýrsam ne bok yiyeceðim, ben senden sýkýldým boþanmak istiyorum mu diyeceðim.
O zaman deneme yap, niþanlan önce.
Düþüncem bu ama ne yapacaðýmý bilmiyorum.
Flmlkerde aþklar var, birbirini delice seven çiftler zorlujklara göðüs geriyorlar filan, birbiri için ölebilirler, gerçekte böyle bir þey yok ya. Beni deli gibi sevip benim için dünyayý karþýma alan bir kýz olsaydý.zengin bir kýz ama
Zengin mi
He…parasý için deðil. Zengin kýzlar baþka olur…zorluk görmemiþ ya. Çýt ýrýldýmdýr, bir filmde izlemiþtim, kýz çok nazik, asla vahþileþmiyor. Böyle bir kýz sevgilim olsa.
Bunlar özenti saçma sapan þeyler.
Bence de dedi gülerek. Bir kitap alýyorum, bir adamý anlatýyor mücadelesini, adam bir kýzý seviyor, ya kitabýn en deðerli bölümlerinde aþk doðru düzgün yok, aþk olursa iyi olmaz diye bakýyor, boktan bir roman oluyor o zaman. Aþtan söz etmek suç sanki.
Biliyorum o mal kitaplarý.
Hayal dünyam olmasa çekilmez bu ciddi ve zor hayat. Bu gerçekler insanýn hayal dünyasýnýn belini kýrýp bütün umutlarýný söndürüyor, üç beþ çocuk ve geçim derdi, bunu yaþamak istemiyorum. Bi ervli, götü çýkýyor geçinebilmek için. Askerden iki yýl önce geldim, evleneceksem bile evim olmalý. Ýrada oturamam ki.
Ýnsan gerçekten ruhuyla sevilmeden asla rahat etmez hayatta. Öyle biri olacak ki.
Konuyu nereye kaydýrdýn
Bir kýz arkadaþýmýn ablasý böyle demiþti. Sýk sýk seviþtiði sevgilisyle deðil de bambaþka biriyle evlandi.
Annesinin ona seslendiðini duydu, içeri geçti. Büyük dikdörtgen masa kurulmuþ akþam yemeði zamaný gelmiþti, tabaklara anne yemekleri koymaya baþladý, bu onlarýn en mutlu olduðu anlardan biriydi. Lavabodan çýktý Ayla, nur onunla göz göze geldince içi içi ýþýntý
Sen de nerden çýktýn tavþan surat. Ayla yanaþýp ona sarýldý. Biribirini öptüler.
Naber kömürlük güzeli, dedi taner,
Nur ona pis pis baktý ve dil çýkardý. Bok ye dedi dudak hareketlieriyle.
Taner ona sessiz öpücük attý sýrýtttý, saçlarý uzundu, sarýydý, gözleri maviydi, 19 yaþýndaydý, bir kulaðýnda küpe vardý. Uzun boyluydu, hafif keçi sakalý vardý.
Ýyiyim fare surat, seni sormalý.
Baba dün motordaki sorunu gidermek için kömürlükte býraktýðým takým sandýðýný almaya giderken bir de ne göreyim, simsiyah bir kýz, zencilerden daha siyah. Bir de baktým ki benim kýz kardeþim…gülmeye baþladý.
Baba þuna bir þey de…ben simsiyah deðilim ki. Ben güzelim, yüzüm parlak, ýþýk saçýyor,
Abin senin güzel olduðunu anlatmaya çalýþýyor, þaka yapýyor kýzým, takma kafana.
Dalga geçiyor ama olmaz, arkadþlarým duysa lakabým kömürlük güzeli olur.
Taner oðlum abartma lütfen, rahat dur, kýz kardeþine güzel þeyler de, papatyasýn gibi.
Baba diken o diken, deve dikeni.
Aðzýný burnunu kýrarým senin, su bardaðýndaki suyu ona fýrlatacak gibi yaptý nur.
Çocuklar yeter. çocuklar bu tatlý diyalogu sonra devam ettirin.
Þakalaþýyoruz baba dedi taner. Ayla naber kýz.
Ýyidir.
Ayl dedi ki: arkadaþtan çýkmþtým, taksi beklerken bir de ne göreyim, taner, kýrmzý ýþýkta bekliyordu, koþup yetiþtim. Kaptý beni geldi, eve býrak dedim ýsrar etti, çok hýzlý sürdü.
Atma, o motor ölü eþek hýzýnd ilerler.
Yok hýzlýydý. Kaza yapacak diye çok krokum. Ama sonra yavaþladý. Issýz orman yolunda kaza yapsak bizi bulana dek geberir giderdik.
Acaba eski motoru satsak mý?
Neden baba
Kaza yapýp ölebilirsin,
Yok baba
Ýdris sinirle ve kendini kaybedercesine kararlýlýkla dedi ki: Motoru satýp sana en yi maraton ayakkabýlarýndan alýrým oðlum. Sen yeter ki he, de, baban her zaman arkandadýr. Kaza riski yok. 30 kimöotre koþarsýn. Leopr gibi kuvvetli olur bacaklarýn. Göbeðin de demir gibi olur kaslarýn.
Herkes gülüyordu.
Bu çok eski bir motordu, kýrmýzý renkli, yanda sepeti olan, benzinle çalýþýyordu, sýradan bir motordu, 1. Dünya savaþýnda bunlar askeri araç olarak kullanýlýyordu, hatta bazý türk filmlerinde, stve mc filminde de kullanýþmýþtý bu motor. Tanere bir bisiklet, motor ya da araç lazýmdý, baba bana mtor al diye tutturmuþtu, idris de onu oyalayýp dururdu, üniversiteyi bitir önce diye. Çalýþýp para biriktirip almayý deneyebilirsin, ama taner çalýþacak cinsten biri deðildi ve zora gelemezdi.
Ev þehirden epey uzakta ve kimsenin yaþamadýðý ormandaydý. Buradan insan geçmez, otobüs dolmuþ taksi hiç geçmezdi. Nadiren orman iþletmeye ait bir araç görünürdü yolda. Buralara
bir araç olmadan buraya gelmek zordu.
Tanerin aklýna annesi geldi, evet, anesinden para alýr, babasýna da çalýþýp para biriktirdim diye bilirdi.
Peki annesinden para nasýl alacaktý, idrsin en büyük destekçisiydi kadýn kocasýný sözlerine inaýrdý: biz buna motor alýrsak bir þey öðrenemez, ama kendi çalýþýp alýrsa tecrübe sahibi olur, deðerini bilir. Biz alsak motoru anlamý olmaz, bu motoru çok arzulasýn ve kendi kendine elde etsin. Sevgiyi bulduðuý gece yataða atarsa aþký nasýl öðrensin, beklemek, sabretmek, özlemek, onun görememek, engeller…bak bunlarý yaþarsa…
Taner þöyle dedi annesine: anne barda çalýþacaðým, sen de bana destek ol, güzel bir motor alayým kendime.
Annesine yalvarmýþ, onu tavlamýþtý, ben de çalýþacaðým anne. Söz.
Kadýn dayanamamýþ, tamam demiþti. Taner barda bir gün çalýþmýþtý. Eve gelmiþ, aðlamýþtý. Ýþe bir gün dayanabilmiþti ve annesine öyle þeyler anlatmýþtý ki. Kadýn çok üzülmüþtü, dert etme, o motoru ben alýrým sana, babana da çalýþýp para biriktirdim aldým dersin. Oysa taner numaradan göz yaþlarý dökmüþ, kendini acýndýrmýþtý. Bardakileri bir canavar, þeytan sürüsü gibi anlatmýþtý, emek sömrüsünde uzmak olmuþ þerefsizler gibi. Öyle yalanlar atmýþtý ki. Anne saatlerce bulaþýp ykattýlar bana, ayaklarým aðrýdan kýrýldý yere düþtüm baydým yemek de vermediler, iþi bitir öyle yersin dediler ama tabaklar da gibi yýldý tezgahta ve baygýn halde beni tuvalete götürüp býraktýlar, biri yere sýçmýþ, baþýmý bokun üstüne koydular, hortum tutup beni köek gibi ýslattýlar. Sonra deri kýyafetli kamçýlý adamlar üstüme iþedi,
Sonra uyuþturudu baðýýlýsý bar sahibi ve beþ çalýþaný Barýn arkasýnda, býaç çektiler.

Kadýn kulaklarýna inanamadý, onlarý dava edeceðim dedi ama taner ylvardý. Bunlar karanlýk adammýþ, mafya. Annesini sakinleþtirdi. Kadýn öfkeden çýlgýna dönmüþtü. Sakinleþti ve oðlunun sýrtýný saçlarýný okþadý, sana o güzel motoru alacaðým oðlum merak etme. Her sabah iþe gider gibi evden çýkacaksýn. Tamm mý
Tammdýr.
Arkadaþlarýnda vakit geçir gel akþam.
Tamamdýr anne.
Ve taner gece olup biteni kýz arkadþýna anlatýtyordu odasýnda, oðluna tatlý getiren anne sesi duyumuþ ayak kesip içeriyi dinlemiþti:
Aþkým annem o kadar saf deðildir, inanmaz kýzým demiþtim sana ama inanýr dedin sen, hepsini yedi, þu bulaþýk yýlama, tuvalete atýlma ve hortumla ýslatýlma hikayen süper tuttu.
Nimet öfkeyle diþlerini sýktý.
Sonra nimet þehirde epey dolaþmýþ, þehrin kirli ve karanlýk arka sokaklarýndan ikinci el motor satan bir motorcudn bir motor satýn almýþtý. En adi, en eski, en hurda motoru gözüne kesitrdi.

Abla afedersin ama en boktan motor bu, bunu almak istediðinizden emin msiniz.
En boktan bu mu?
Kesinlikle.
Güzeeel.
Sýk sýk yolda kalýr, bak benden söylemesi, ama bzen hiç bozulmaz, bunu kullanan dinden imandan çýkar onun dilinden anlamazsa, deli eder kendini.
Nasýl yani.
Kap kaç yaptýn bu motorla diyelim, motor bunu anlamýþ gibi durur, hatta kaç kaç yapýlan kiþiye doðru gider. Bu hurdayý almakta ciddi misiniz? Tekrar sordum çünkü iade kabul etmem.
Kesinlikle.
Dükkan sahibi mtora baktý ve þöyle dedi: Ateþ yýlaný.
Sen az önce bana ateþ yýlaný mý dedin.
Asla hanýmenedin, ateþ yýlaný motorun adý diyebilirsiniz, yýlan ya da ateþ ya da kobra, bana kalýrsa kobretti derdim ona.
Çok garip.
Evet, bu motorun sahibi hacý amcaydý, beþ vakit namazýný hep camide imamla kýlardý, o motora ateþ yýlaný adýný takmýþtý, bazen kobra derdi ona, türlü türlü adlarý vardýr bunu, bana da çok garip gelmiþti, bu kafadan çatlak diye düþünmüþtüm,

O rahmetli olunca üç çocuðuna bu motoru miras býrakmýþ, trilyonlarý ise kendi kurduðu vakfa ve bir kýsmý da bir sivil toplum kuruluþuna baðýþladý. Miras davasý yýllardýr sürerken. Hiçbiri para yerine bu motoru neden miras býraktýðýna akýl sýr erdirremedi, biz bile. Þunu da söylemeliyim, eþref amca motorun bir ruhu olduðunu söylerdi, yani onun bir canlý gibi canlý olduðunu…bozuulursa küfür edersen asla çalýþmazmýþ mesela. Güzel güzel konuþursan düzelirmiþ arýza. Bence eþref amca biraz kaçýktý. Batýl þeylere inanýrdý, uyduruk þeylere.

Oðlum sama aslan gibi bir motor aldým
Arka bahçede.
Üstünde çul örtülüydü motorun.
Anne, ta ta tammm dedi çulu çekti.
Anne bu ne, bu bir hurda. Ben bunu sürmeye utanýrým. Arkadaþlarým beni bnunla görse mahvolurum.


Baba bana yeni motor almak için yardým edecek misin?
Üniversiteyi bitir, konuþuruz.
Bari bir bisiklet al
Üniversiteyi bitirirsen araç alýrým, oðlum sen ne diyorsun, bisiklet ne ki.
Kahkaha attý: Baba süpersin. Kalktý onu yanaðýndn öptü
Alýrým ama ama tek teker, sonra iknicisi.
Herkes gülmeye baþladý.
Sonra motoru, eski otomobillerdn otomobil yapan bir arkadaþým var
Baba olmaz öyle ya.
Olur olur.
Baba þakanýn sýrasý mý…
Ýdris gülümseyerek çatalýný salataya daldýrdý, etten bir parça kesip aðzýna attý.
Baba eve zor geldim. Kaç kere aniden durdu. Bo motor deli etti beni.
Güzel oðlum tamir emeyi öðren. Madem motor alýyordun neden daha saðlam bir þey almadýn, o külüstüre beþ kuruþ verilmezdi.
Taner annesine çevirdi gözlerini.
Sen ne dersin anne.
Baban haklý, bu motoru tamir ede ede ustasý olursun. Sana yein motor alsak bundn hiçbir þey öðrenemezsin ama eski motor sana bu iþin ruhunu öðretir.
Taner motorla þehre indiðinde bþýnda kask olurdu, gözünde güneþ gözlüleri, baþýnda siyah bir peruk arkadaþlarýyla buluþacaksa motoru uzak br yerde býrakýr, soygun yapmýþ gibi, merkez bankasýný soymuþ gibi kaçarcasýna oradan uzaklaþýrdý. Ço gururluydu ve zengin arkdaþlarý onu bu motorla görürse dillerinden kurtulamazdý. Motor sýk sýk arýza yaýyordu vegece yarýsý villaya gideken bozulmuþtu, yol kenarýna oturmuþ aðlýyordu, bu yol ytürümekle bitmezdi, karný açtý ve yorgundu, sonra birden annesinin dediði aklýa geldi, motorun adý kuru kafa, sakýn unutma, küfür edersen çalýþmaz, güzel güzel konuþursan çalýþýr, bunu denedi, aþkým kuru kafa, çalýþ lütfen diye baþþladý söze, ve kontaðý çevirdi, motor çalýþimadý, hay senin ananý avradýný diyeceði sýrada motor çalýþmaya baþladý.

Taner karnýný doyurmuþtu, sofradn kalktý, babasýnýn sýrtýna dokudu. Annesinin yanaðýný öptü, kömürlük dedi kýz kardeþine bakýp göz kýrýptý, aylaya el salladý ve yuarý kata, odasýna çýktý döner merdivenden.
Az sonra Nur ayla ile odasýna çýktý.
Ayla dertliydi, babasýyla annesi boþanma aþamasýndaydý ve kavgalarý bir türlü bitmiyordu, babasý evi terk etmiþti, ara ara uðruyor, kýzýyla görüþüyordu annesi babasýyla görüþmesini istemiyordu, görüþürse hiçbir ihtiyacýný karþýlamamakla tehdit ediyordu. Aðlayýp anlatýyordu.
Bu gece sizde kalabilir miyim?
Elbette.
Hakaný polis yakalayýp içeri attý, küçük bir kýza esrar vermiþ, kýz odasýnda esrarý içerken annesi yakalamýþ. Sonra hakaný söylemiþler polise, hakanýn odasýnda bir kilo eroin bulmuþ polis. ailesi periþan. Ýçeri attýlar Hakan’ý. Kýz kardeþi periþan.

Ýdris sigara yakmýþ, karýsý iste masayý topluyordu.
Þu motora garaj yapmak lazým.
Taner kendi yapsýn. Malzemeleri getir. Projeyi anlat.
Ýyi fikir. Kulübe ypmasýný öðrensin. Bu çocuk bu motoru iyi ki almýþ, kaskafa bunu nasýl baþardý, hayret ettim. Dün patak tamiri tamir ettiðini gördüm. Canla baþla çalýþýyorudu. Biz bunu okutmayalým da sanayide oto tamircisine versek çok iyi ederiz.
Kadýn güldü.
Ýlerde usta olur, sonra tamirhane açar filan. O salakarkadaþlarýndan da uzak kalýr.
Kadýn olabilir dedi. Ona motoru aldýðýný nereyse itiraf edecekti. Mptprun hikayesini…nerdeyse anlatacaktý.

Eþref her akþam eve beli bir saatte gelirdi, akþam sekiz, þaþmazdý bu hiç, bu akþam da eve geldiðinde evden bir müzik sesi duyunca þaþýrdý, karýsýnýn sesini uydu, karýsý þarký söylüyordu, asla söylemezdi, eþrek fena þaþýrdý, bir aydýr iþsizdi, inþaat malzemeleri satttýðý dükkaný iflas etmiþti. Ýþ arýyordu, ara sýra boya iþi çýkardý, uzun süredir bu iþten de haber çýkmýþyýrodu.
Eve girdi, salona geçt. Gözlrine inanamazdý, kadýn yer sofrasýný kurmuþ raký çiyordu. Tv açýktý, bir müzik programýydý.
Haným sen çýldýrdýn mý
Neden
Sen nasýl raký içersin, kafayý mý üþüttün,
Gayet iyiyim.
Ya mahalle kadýsýnýz, sýradan bir köylü kadýnsýn. Senin gibilr asla içmz. Senin gibielr evine çocuklarýna bakmak için ömrünü harcaz saçýýný süpürge eder. Canýyla diþiyle hareket eder sürekl pes etme. Raký içip þarký söylemez ki.
Berdu olmaya karar verdim.
Sen emektarsýn, bir tür katýrsýn benim gibi.
Ben prensesim.
Eþref gülüyordu. Birden ciddileþti, çok uzattýn, kes þunu, bunu görmedim sayýyorum, at þu rakýyý çöpe.
Kadýn yan tarafta kasada duran soðanýn birini alýp fýrlattý. Gözüm gitti anam dedi idris. Bir eiyel gözünü tuttu.
Belasýný siktiðim kör ettin beni…
Kadýn iikinci soðaný attý. Bu sohan da diðer göze hitap etti. Adam diðer gözünü de tuttu.
Seni öldüreceðim karý.
Kadýn uzun ve iri yarýydý. Eþref ise kýsa boylu bir adamdý. Ufak tefek.
Yanýma gel dedi kadýn. Adam duvara sýrtýný dayanmöýþ gözleini ovuþturuyordu, bulanýk görüyordu.
Yanýma geli dedi kadýn, elinde satýr vardý.
Beni kesecek misin
Gelmezsen evet.
Adam bulanýk görüyordu ama sürünerek geldi.
Kadýn soranýn kenarýndanki kaðýdý gösterdi.
Bankadan kredi çekmiþsin.
Rakamý adam okuyamadý. Kadýn söyledi.
Eve icra gelecek.
Kredi mredi çekmedim ki.
Ayakkabýcýk iþi yapýyordu, çalýþasýna dükkaný dv retmiþti, bir þey hatýrladý. Ýki kez imza atmýþtý. Süleyman!
Sülsymen bir imza attýrmýþtý
Ben sana söylemiþtim ona güvenme diye, biri imza istrse bana sor diye.
Ya çok güvendiim biriydi.
Dükkaný benim üstüme yap demiþtim niþanlýyken, yapmadýn. Dükkan gitti. Þimdi arazler de gidecek.
Kadýn cep telefonuu .çýardý, kýsa bir süre sonra avukat geldi.
Avukat kaðýtlar çýkardý.
Ýuraya imza atacaksýnýz.
Ne bu
Ýmza at dedi kadýn
Ne bu
Satýrý gösterdi kadýn.
Araziler benim üstüme olacak. Boþanma anlaþmasý bu.
Anlaþmalý boþanýoruz.
Köydeki arazler köy evi, çiftlik vs. epey deðerliydi.
Eþref imza attý.
Kadýnýn emeði çoktu bu arazilerin alýnmasýnda. Salça çekme makinesi almýþlar, domates ekip salça yapýp satmýþlardý, komþulara salça çekmiþlerdi, tarhane yapýp satmýþlardý, kavak aðazýnýn gölgesinde yaz günleri gece yarýlarýna kadar is duman içinde. O tarlalarý satýn almýþlardý. Kavak aðaýnýn ytparaklarý þýngýr mngýr sallanýrdý esintide, akþamlar geçer güzeldi ve semaverde çsay yaparlardý, ve sýðýr bakýp büyütüp satarlardý, o paralarla þehirde bir dükkan satýn almýþlardý.
Eþyalarýný toðla dfeol git bu evden.
Eþref bir çuvala bazý eþyalarýný koyup o akþam evi terk etti. Üç çocuðu vardý. Hiçbiri babalarýyla vedalaþmadý. Seyrettiler düþman gibi onu.
Ýdris þehri terk eti otobüsle. Askerliðini yaptýðý sehre geldi. Parkta bankta yattý çuvalý yoktu uyandýðýnda. Son prasýyla iki simit aldý bir þiþe su.
Sonra ormanlýk alana gitti. Kendini asacaktý.
Cesaret bulamýyordu, acýkmýþtý ve kayýþýný çýkaracaðý anda, tam kendini asacaðý anda..yaktýðý ateþin içinden bir yýlan belirdi.
Yýlan söyle dedi: allah bana çok þey verdi. Bu bir insan sesi gibiydi ve yýlan kayboldu, eþref düþünmeye baþladý, intihar düþüncesinden caymýþtý, yemek yiyecek bir þeyler bumak için ilerledi, o gün kurlmuþ paar yerine geldi, yereki artýklara baktý, domate, topladý ,bber, poþette peynir, çuvala doldurup yerine geldi.
Pazar yerinde takýlýrken pazarcýlarla arkadaþ oldu ve bir pazarcýnýn yanýnda çalýþmaya baþladý, 41 yaþýndaydý. Ve kýrmzý ikinci el motosikleti satýn aldý ve satacaðý mallarý bu motorla aldý halden ya da köylülerden. Giderek iþi bülttü,
Bu motorda insaný doðru yla çeken bir enerji var dedi abla, eþref dayý, deli saçmasý diyebilirsiniz, ben diyorum ama adam tirlyonlarýn ilk parasýný bu motorda elde etmiþ. Öyle anlattý. Küçük paralarla baþlar hikaye derdi, buna inanýrým ma, birkaç kasa mal…þftali limon, balýk mesela…onlarý bu motorla taþmýþ pazara. O saf gayret enerji, o ýþýk…varmýþ bu motorda…eþylarýn týlsmý vardýr derdi ama azim en önemlisi…zor zamanlarda da direniþ, morali korumak…
orasý çok doðru, eþyalarýn sihrine inanmam. Þöyle düþündü, bizim çocuktan bir bok olacaðý yok, ya uyuþturucu baðýmlýsý olur, ya kendini öldürür, ya hýrsýz olur,
ama bunun bir sihrinin olduðunu söyledi dayý, asla yalan söylemez. Enerji olaylarý, güzel enerji.
Bir deneyelim o zaman. Enerji olayýna inanýrým.
Ya haným efendi, insanlarýmýz berbat dizilere inanýyor bunlara kim inanýyor hayret, bizim dayýnýn hikayesi bence inanýlmayacak türden deðil. Ben de gerçekçiyim, eþyalarýn sihri olayý bana saçma gelir, ama dayý anlattý, ben de açýk açýk söyledim, dediðim gibi, denemekte yarar var. Güldü.




DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

O gece Ýdris yatmadan çalýþma odasýnda masa
lambasý aydýnlýðýnda bilgisayarýnda birkaç iþ hallederken gelen e postalara baktý. Bunlardan biri hemen dikkatini çekti. Þaþýrmýþtý. Yýllardýr görüþmediði annesinden gelen mesajý defalarda okudu, iç titremiþti.
“Hastalandým, pek fazla vaktim kalmadý, buraya gelsen iyi olur, tabi keyfin bilir, þu var ki aileni çok merak ediyorum.
Ne olursa olsun gelmelisin, senin ailen benim ailem. Geçmiþte olan iletiþimsizlikleri bir kenara býrakmalýsýn.
Seni her zaman sevdim.”
O taþ kalpli bildiði annesi bu cümleleri nasýl yazmýþtý. Gözlerine inanamamýþtý.
Bu kýsa e posta onu sevindirmiþti. Ýçi fena alev almýþtý.

Ýdris, annesiyle ilgili çözümleyemediði (ya da içinde karanlýk bir taraf fýrlatýp attýðý, görmezden geldiði) þeyleri ve duygularý yeniden hissetti. Sarsýlmýþtý. Aðzý kurumuþ,
Viski içmeye baþladý. Sigara içiyordu. Birini bitirip ötekini yakýyordu. Bahçeye çýktý. Uzun yýllardýr düþünmediði þeyler, acý-tatlý her þeyi düþünüyordu. Üstüne adeta beton döküp unuttuðu þeyleri.

Ertesi akþam yola çýkmaya karar verdi. Aslýnda hemen yolculuða çýkmak isterdi. Bir an önce annesini görmek için heyecan duydu. Ama dinlenmeliydi, yarýn güzelce uyuyup belki öðleyin yola çýkardý.
Epey içti Ýdris, annesiyle ilgili anýlarý, en güzel anýlarý kafasýnda dönmeye baþladý. Çocukluk anýlarý, annesiyle kurduðu ilk saðlam baðlar. Kötü anýlar da geliyordu ama onlarý görmezden geliyor, onu mutlu edenlere yöneliyordu.

Ertesi gün geç uyandý, öðle vaktiydi, eþi þaþkýndý, eþine annesinden söz etti, sonra iþ yerini arayýp hasta olduðunu anlattý. Sonra iþ yerine gidip birkaç görüþmeyi gerçekleþtirdi.

Akþam yaklaþýrken aile yolculuk için bavullarýný hazýrlýyordu. Evin annesi Nimet çok heyecanlýydý; çünkü kocasýnýn ailesi hakkýnda hiçbir þey bilmiyordu, sorduðu sorular hep yanýtsýz kalmýþtý, kocasýnýn ana parçasýný keþfedecek olmak, merak ettiði sorulara yanýt bulacaktý.
Ýdris bahçede sigara içip geceyi, gökyüzündeki ayý izlerken içerden onlarýn hazýrlýk seslerini duyuyordu. Bu sýrada bir motor sesi duyuldu, sonra Ayla göründü.
Sempatik tavýrla yaklaþtý ve: “Nasýlsýn Ýdris amca? Çok düþünceli gördüm seni?” idris bu kýzý ne zaman görse canlý ve enerjikti, neþeliydi, morali bozuk oldu zamanlarda bu kýza denk gelmiþ, genç kýz hal hatýr sorup düþünceli sorular sormuþtu, yaþý ufak kýzýn düþünceli yaklaþýmý çok hoþuna gitmiþti. Nezaketli ve saygýlý konuþurdu. Annene babana selam söyle derdi idris.
Baþ üstüne efendim derdi ayla. Hoppa zýppa ve lakayt zengin kýzlarý gibi deðildi.
Bu kýz idris’e Anadolu’da yetiþtiði bölgedeki saðlam ve kiþilikli kýzlarý anýmsatýrdý. Ayla. Ýdris’e çok saygýlýydý. Çünkü bu adam en sevdiði ve tek dostunun babasýydý. Eðer adam ondan haz etmese. Bir yanlýþýný yakarsa kýzýyla görüþmeyi yasak edebilirdi. Ayla zýpýr yönünü gizlerdi. Bir keresinde þöyle demiþti; fakir insanlarýn mücadelesi ilgimi çeker, pes etmeyen insanlar….” Ýdris de çok sýkýntý çekmiþti yükselmek için. O gün bu kýzda iþ var diye düþünmüþtü.
Ayla sýk sýk þaka yapardý, kendini sevdirmek için-, ve Ýdris’i alýp götürürdü. Ayla kalbinde ve kafasýnýn merkezinde aydan bir ateþ varmýþ gibi enerjik olurdu, Ýdrisin aklýndan geçeni ayla biliyordu, idris onu akýl süzgecinden geçirirken dehþet titiz bir inceleme yapardý
Bu kýz kýzmýn dost olacaðý kadar deðerli mi, bir yanlýþýný araþtýrýrsam bulabilir miyim. Bu kýz kýzýmý yoldan çýkarýr mý, ayla onun dikkatli ve titiz bakýþlarýndan inceleme masasýna yatýrýldýðýný çar çabuk anlamýþtý, sezgili ve uyanýk bir kýzdý, karþýsýndakinin yüzünü takip eder, ona göre hikayeler kurardý, çok temkinliydi, bu adamýn gözünün kalbine girmekten baþka çýkar yolu yoktu.

Ýdris ve bu samimiyetten istifade ederek sorardý; benim kýz uyuþturucu alýyor mu?
Asla
Takip et, yakalarsan bana bildir; seni asla söylemem; dikkat edin.
O iþ bende dedi Ayla gülerek gitti, Ýdris de güldü bu lafa kýzýmýn iyi ki de böyle bir dostu var diye düþündü. Sonra düþüncelere daldý, annesiyle ne olacak, kucaklaþacak mýydý, kavga mý edecekti ya da iki kalas gibi yan yana oturup berbat mý hissedecekti, bu çok yaþanmýþtý, bir þeyleri konuþarak halletmeye çalýþýrken sesler yükselir, birbirlerine öfkelerini kusarlar ve hemen ardýndan susarlar, kafalarýnýn içinden birbiriyle konuþurlardý, birbirlerine söyleyemediklerini söylerlerdi birbirlerine. Ve Ýdris oradan uzaklaþýrdý, oysa anne oðlunun ona sokulup sarýlmasýný beklerdi, boþ ver anne, birbirimizi üzmeyelim türünden þeyler, Ýdris haksýzlýða uðradýðýný, annesinin onu anlamak istemediðini düþünürdü, her neyse, þimdi aradan yýllar geçmiþti, Ýdris büyümüþtü, çok deðiþmiþti, olgunlaþmýþtý. Geçmiþti yaptýklarý, tavýrlarý, tepkileri, annesine söyledikleri gözüne çok saçma ve salakça geliyordu. Ama kayýp yýllar, bu çok yürek parçalayýcýydý, can yakýcýydý, aðladý, yýllardýr ilk kez, onlarca sene, keþke böyle olmasaydý diye düþündü, bir þekilde annesiyle arasýnda düþmanlýk yeþermiþ ve arlarýndaki kutsal baðý yok etmiþti. Aðladý, yýllardýr içinde birikmiþ karanlýk Kirli ve zehirli kan akýp boþalýp yol olup gitmiþti sanki bedeninden, ruhunda bir açýlma olmuþtu
Belki de yine bir tartýþma baþlayacaktý aralarýnda, her neyse, ama bu kez basýp gitmezdi, basýp gitmeler çaðý gençlik çaðýnda kalmýþtý. Olgunlaþmýþtý, alttan almayý, özür dilemeyi, canlý kanlý duygularýyla hareket etmemeyi, öfkeyle kararlar vermemeyi, yumuþak yürekliliði öðrenmiþti. Annesini görmeyi her þeyden çok arzuluyordu deliler gibi.

Gerçeði yaþama vakti geldi, onun arkasýnda düþündükleri, hissettikleri her neyse, artýk gerçeði yaþama vakti geldi. Diye düþünüyordu. Hayatýnýn görkemli aydýnlýðýný bulacaktý, hayatýnýn saklý karanlýðý aniden benzersiz bir güneþe dönüþecekti) yaþayacaktý sonunda, onda kanser olan þeyi çözümleyince, kesinlikle çok iyi olacaktý, çocuklarý ve karýsý için de.

Nur babasýnýn yanýna.
Baba ayla da bizimle gelse
Ýdris sinirlendi ama gülümsedi.
Bu ailevi bir mesele
Ama baba o benim dostum gidecek yeri yok
Nasýl yok.
Of aðlýyor içerde.
Neden
Nur koþarak içeri gitti.
Ýdris de az sonra sakinleþir susar diye düþünerek bahçede yeni bir sigara yakýp ilerledi, evin arkasýna geçti, bu sýrada ayla koþarak geçti
Ýdrisi fark etmedi, salýncaða oturdu.
Birini aradý, sonra telefonu hoparlöre aldý.
Anne sen ciddi misin dediklerinde
Evet ciddiyin, o lanet babanla görüþmeyeceksin, o bok torbasý þerefsizin bana neler ettiðini görmüyor musun, onu boþayacaðým, benim tarafýmda olacaksýn, beni taciz etti diyeceksin. Para alabilmek için atývereceksin bazý yalanlar. Bunu annen için yapabilirsin tatlým.
Ama ben yalan söyleyemem ki, anne delirdin mi.
Bana yalancý mý diyorsun
Hayýr ama o babam.
O zaman beni unut.
Ama anne seni seviyorum.
Beni seviyorsan dediklerimi düþün. Yanýmda ol. Yanýmda olursan çok para alýrým. Gül gibi yaþarýz, bir dediðini iki etmem.
Sana gelsem anne iyi hissetmiyorum. Dýþardayým. Kalacak yerim yok.
Halana gitmedin mi?
Gittim de kavga ettik terk ettim orayý.
Oraya dön
Dönemem.
Aptal! Halana gitme demiþtim zaten. Arkadaþlarýnýn birinde takýlýrsýn. Ýlaç aldým uyumam lazým sarhoþ gibiyim senle uðraþamam þimdi. Yat uyu bir yerde. Bana git.
Çat kapadý telefonu.
Ayla bir süre düþündü. Aðladý ve sustu.
Ayla telefon rehberinde gezinirken kimi arasam diye düþündü, babasýný arayacaktý. Ama daha bugün görüþmüþtü ama onunla konuþmaya ihtiyacý vardý.
Kýrmýzý ojeli týrnaklarýyla eline aldý cep telini.
Baba yanýna gelebilir miyim, sana ihtiyacým var.
Ah prensesim…bu ara iþlerim çok. Ayrýca kafam karýþýk. Annen çýldýrmýþ. Bir þeyler zýrvalýyor. Mahkeme filan diyor. Kýz benim tarafýmda diyor. Sen bugün böyle bir þey demedin bana. Annenin seni manipüle ediyor; farkýnda mýsýn,
Farkýndayým. Baba seni seviyorum.
Tamam da þerefsiz annenin tarafýnda mý olacaksýn, bu iþ mahkemeye varacak. Benden para koparmak peþinde. Gel benle yaþa. Benim tarafýmda ol. Bütün oyunlarýný mahkemede anlat.
Beni bu iþe katma. o benim annem.
Gelip benle yaþamalýsýn, o deli karý sana iyi bir gelecek sunamaz.
Arkadaþý çevremi býrakamam.
Peki kýzým. Sen nasýl istersen.
Sana gelsem birkaç gün kalsam.
Çok mühim iþlerim var müsait deðilim. Baba telefonu kapatýyordu.
Bir kadýn sesi duyuldu, þöyle diyordu: seni bekliyorum hayatým.
Bana kim o demedi, sevgilisi olmalýydý. Malum sevgilisi.

Ayla, bu kez baþka birini aradý.
Kaðan sen misin?
Evet tatlým neden aradýn.
Ya berbat durumdayým, size gelebilir miyim?
Üzgünüm ama sevgilim yanýmda. Onunla vakit geçirmem lazým.
Ayla baþka birini aradý.
Çaðla selam…sana gelebilir miyim.
Eski üç arkadaþýmla gezip içeceðiz. Hatýrlarsan en son sen de vardýn ve kusmuþ aðlamýþ intihara kalkýþmýþtýn ailevi sorunlardan, nerdeyse biz de mahvoluyorduk. Senin tutmasak balkondan atlamýþtýn. Þundan korkuyorum. gelin bakalým kýzýlar, aylayý kim öldürdü anlatýn, diyor polis. Mesela yani. Böyle bir þey yaþamak istemem.
Anlýyorum.
Üzgünüm baþka zaman.


Ayla, aðlamaya baþladý.
Kimsenin çeþitli sebeplerle istemediði ya da çýkarlarýn için kullanmak istediði genç kýza acýmýþtý idris.

Ayla içeri gitti. Kýsa süre sonra bir gölge gördü idris, aðaçlar arasýnda birisi. Peþinden nur göründü, ayla diye sesleniyordu, neler oluyor dedi idris. Nur geldi, ayla aðlýyor, onu kimse istemiyormuþ filan. Kalacak yeri yokmuþ, halasý varmýþ. Onla da kavga etmiþ. Berbat durumda psikolojisi bitik. Bizle gelsin bana, senle konuþacaðýmý söyledim. Onu yalnýz býrakamam baba. Benim tek dostum. Ailesi. Boþandýðý için çok üzgün. Babasý sekreteriyle iliþki yaþýyormuþ.
Ýdris düþünmeye baþladý, o da aile sorunlarý yaþamýþtý. Fazla düþünmedi, bu genç kýza kol kanat açmak için.
Tamam bizle gelsin. Ama babasýyla görüþüp konuþmam lazým.
Nur sevinç çýðlýðý attý. Babasýna sarýlýp onu yanaklarýndan öptü. Koþarak aylayý aramaya baþladý.
Ayla neredesin. Babam bizle gelmeni kabul etti. Aþkým ortaya çýktý.
Ses yanýt gelmedi.
Ayla ona arkadan yanaþtý.
Aþkým mý, bir daha söylesene
Neyin var
Çok aptalca…aþkým lafý. Sen bana aþkým demezdin ki.
Nur sýrýttý
Ayla kollarýný açarak ona koþtu, birbirlerine sarýldýlar.

Ýdris aylanýn babasýyla kýsa bir görüþme yaptý, her þey ayarlanýmþtý, yola çýktýlar, yol üstünde aylanýn halasýna uüradýlar, yaþý bir kadýndý. Ýdris onunla sohbet etmeden önce þöyle düþünd bu yaþlý kadýn genç kýzýn enerjisiyle baðlantý kurmayý bilmiyor diye düþündü, asýk suratlý bir kadýndý, idris korktu, ama kadýn konuþmaya baþlayýnca durmun hiç de öyle olmadýðýný anlad, ayla televizyonuýn sesini açmýþtý. Basit bir tartýþma olmuý, basýp çýkýp gitmiþti. Yaþlý ama bakýmlý ve diri kadýn aðlýyordu, çok üzgünüm baðýrdým ona. Ayla gitmeden idris iþaret edince ötede kýrgýn bicinde duran halaýna yöneldi. Özür diledi, ona sarýldý. Ayla araaca binmiþti, idris halayla konuþuyordu, hala epey derliydi, kocasý ölmüþ, evlatlarý faydasýz ve hain çýkmýþtý, kadýnýn parasýný yemek derdindeydiler, sürekli çeþitli bahanelerle para istiyorlardý ve kadýn onlarý def etmiþti, yaþlý kadýn paralarýyla ve yalnýzlýðýyla, bahçeli dublex evinde kedi ve köpekleriyle yaþýyordu, aylayý çok seviyordum. Bazen bir yeðen baþka türlü sevilir benim gibi yalnýzsan…gitmese iyiydi ama gitse gözü gönlü açýlýr. Ýyi bakýn ona. Arasýn.
Bal gibi tatlý bir kadýndý bu.
Araç hareket ederken nur mutluydu, bu kýz sadece arkadaþý deðildi aileden biri gibi gördüðü..her þeyiydi, ondan ayrý kalmayacak olmasý muhteþemdi. Birlikte halaya el sallýyorlardý aralýk camdan.
Göz, yaþlý kadýn genç kýzlýðýnda kesitler hatýrlayarak el sallayarak ve aðlayarak yanýtlýyordu onlarý.
Ýdris, geçmiþ yýlarca akýl almaz zorluklar çekmiþti, arkasýnda aile desteði olmadý mý çok zorlanýrsýn hayatta ve onlar destek vermediði için büyük bir nefret geliþmiþti içinde, sonra bunu unutmuþtu, destek gelmeyince kurt gibi geliþtirmiþti kendini, alýþmýþ kudurmuþtan beterdir derdi annesi, paraya, rahata çok alýþmýþtý.
Yeni evliydi, oðlu olmuþtu, oðluna bez alacak parasý yoktu, karýsýnýn sütü kesilmiþti, yiyecek ekmek bulmakta güçlü çekiyorlardý, komþular yardým ederdi arada, kirayý ödemek hep zordu, maðara gibi bir bodrum katta yaþýyorlardý, rutubetli evde. Üniversiteden tanýþtýðý ve çok iyi dost olduðu karýsýyla kendi aralarýnda evlilik kararý alýp evlenmiþti. O eski alev gibi zor günler dönüyordu beyninde.



“Eskindendi” dedi idris çocuklar
ekmeklere hangi fýrýnda üretildiðine dair bir pul yapýþtýrýrlardý. O pul orada yapýþýp kalýrdý. Ýnsanlar pulu çýkartmak isterken ekmeðin o kýsmýný koparýp çöpe atardý. Böylece binlerce ton ekmek çöpe giderdi. Bir pul yüzünden. Sonra pul uygulamasý kalktý.”
Bu çocuklarýn umurunda olmadý tabi.
Birbirleriyle konuþup Cep telefonuyla ilgileniyorlar, bir þeyler konuþuýyorlardý harýl harýl.
Karanlýk yolda bir kaplumbaða göründü, Ýdris aracý kenara çekti, canlýyý yok kenarýna koydu araca geçti, dedi ki:
“Yaþamak zor çocuklar. Ýlerde bu günleri çok ararsýnýz. Tadýný çýkarýn. Ýþ derdi, evlilik derdi, çocuk derdi, det bitmez. Ben pes etmedim. Ya kendi kurtuluþunuzu yazarsýnýz ya da cehenneminizi. Her þey size baðlý. Zor durumlardaki tutumunuza. kurtuluþa ulaþmak için ne olursa olsun pes etmemek lazýmdýr. Bu kaplumbaða
bu kararlýlýðý gösteriyor. Gündüz sýcakta da yemek arayacak su arayacak. Nerde gayretli bir canlý görürsem göreyim hayran olmadan edemem. Ýyi ya da kötü durumda birçok canlý pes etmez, daha gayretkeþ hâle gelir. Siz de gayretkeþ olmalýsýnýz. Tabi þimdi bir kulaðýnýzdan girer ötekinden çýkar. Ama bir gün acý gerçeklerle baþ baþa kalacaksýnýz. Benden demesi.
Nur ve taner dalga geçercesine bir þeyler dediler. Güldüler.
Gülün siz gülün dedi idris.
Zaman geçiyordu ve gençlerin neþesi kaybolmuþ, araç içine sessizlik hakim olmuþtu, gözler uykuyla mahmurlaþýyordu, arada alçak sesle biri bir þey diyordu.
Ýdris dedi ki: Çocuklar. Nedir biliyor musunuz gerçek? Dün iþçilerimden biri söyledi, ben ona neden bu kadar çalýþýyorsun, iþ saati bittiði halde hep geç çýkýyorsun. Bana þöyle dedi: Varlýktaki her zerreyi kendine verilmiþ bir emanet olarak gören kiþi, o emanetin hakkýný vermek için çalýþmak zorundadýr, iþ bitmeden çýkmak olmaz. baþka yerlerde inanýlmaz ezildim. Burada iyi bir maaþým, yemeðim ve yolum karþýlanýyor, iþime aþýk olmayayým da ne yapayým? Adama mesai fazla ücret veriyorum. Yetmedi. Onu bölümünde sorumlu yaptým. Onu çalýþýrken görürken acayip seviniyorum, hizmetçisi olasým geliyor, iþi yüreði ve ruhuyla yapýyor çünkü.”
Kimse bir þey demedi. Karýsý nimet bir þeyler dedi.
Gençler beni takmýyorsunuz galiba.
Fikrinizi, yorumunuzu söyleyin, aksi halde hepinizi dýþarý atarým,
Aracý yok kenarýna çekti.
Taner þöyle dedi: Adam güzel demiþ.
Çok erdemli. Muazzam felsefe.
Nur: böyle derin adamlar tükendi sanýyordum.
Ayla: büyük adammýþ. Böyle bir adam az bulunur.
Ýdris: Taner gerçek düþüncen, yani bana yalakalýk yapmadan söyle: Kafadan çatlak dedi taner, eve gidip karýsýyla vakit geçirse ya.
Nur sen söyle: akýl noksanlýðý var galiba.
Ayla sen söyle: evde çekilmez bir karýsý olmalý.
Ýdris güldü.

Daðýn eteðinden kývrýlarak giden yol uçurumlarla doluydu ve ýssýzdý. Tek þeritli yolda karþýdan gelen tek tük araç çýkýyordu. Ýdris, yol kenarýnda paslanýp hurdaya dönmüþ araçlar gördü. Ýçini büyük bir korku kaplýyordu. Fazla yavaþ gidiyordu bu yüzden.


Her tarafý renkli boyalarla boyanmýþ, üstünde hippi þekilleri karikatürler olan serseri minibüs arkadan deli deli geliyordu.
Ýdris aðýr giden kamyonu sollayacaktý, cesaret edemedi. Serserice ilerleyen minibüs Ýdris’in aracýný sollayarak geçiyordu. Þoför, el hareketi yaptý, dalga geçercesine. Ýçerisi genç adam doluydu, kendi aralarýnda konuþup gülüyorlardý. Ýçlerinden birinin kulaðýnda küpesi vardý ve saçlarý punk modeldi. Gençler camlara doluþmuþ, kimi kafasýný çýkarmýþtý.
“Dayý korkma, kaplumbaða gibi sürmene gerek yok. Teneke sürmüyorsun.” dedi biri. Kahkahalar koptu.
Ýdris takmadý onlarý, gülümsedi.
“Az toslayalým þuna.” dedi öteki.
“Yapmayýn çocuklar! Bu iþin þakasý olmaz” dedi Ýdris.
“Rahat býrak adamý” dedi gençlerden biri.
Tam geçip gidiyorlardý, içlerinden biri elindeki bira kutusunu fýrlattý. Kutu aracýn ön tarafýna çarpýp yere düþtü. Ýdris, aracý kenara çekti. Islak bezle sildi o kýsmý.
Çok sakindi. Küfür etmiyordu mesela. Ve yola devam etti. Karýsý buna þaþýrdý.
Yarým saat kadar sonra. Yol kenarýndaydý o malum minibüs, lastiði patlamýþtý.
El ediyordu biri yardým istemek için.
Ýdris yavaþladý: yardým etmek isterdim ama yapabileceðim bir þey yok.
Þey dayý kusura bakma.
Öteki baðýrdý: yaþlý götten neden yardým istiyorsun ki.
Ýdris gazlýyordu.
Gençlerden biri þortunu indirip kýçýný gösterdi.
Öteki küfür iþareti yaptý eliyle.
Taner ayný þekilde yanýtlayýnca genlerden üçü koþarak gelirklen idris hýzlandý.
Ýdris o elini diye baðýrdý idris.
Size koaly gelsin çocuklar. Dedi.
Gençler küfür ettti baðýrarak.

Bu aný sonsuza dek hatýrlarlar artýk dedi Taner.
Ýdris gülüyordu, iyi dedin.
Uzun bir süre geçti.
Zifiri karanlýktý. Nurun tuvaleti gelniþri.
Ýdris aracý kenara çekti.
Git þurada yap gel
Yabani hayvan varsa.
Bir þey yapmaz. Ben bakýyorum.
Ýdris, kýzýnýn karnýndaki kelebek dövmesini fark etmiþti
Neden yaptýrdýn onu?
Ya baba, of!”
Neye yarýyor.
Anlamazsýn baba.
Diðerleri de dýþarý çýktý, oturmaktan uyuþup mahvolmuþlardý.
Karanlýktaydý taner, esrar içiyordu
Taner nereye kayboldun.
Ýþimi görüp geleceðim baba.
Fazla uzaklaþma. Kurt ayý olabilr. Malý götürür.
Taner esrarý yere atýp ayakkabýsýyla ezip hemen geldi.
Nur buralarda kurt ya da ayý varü koþ gel canýný kurtar
Nur takmadý ama taner çalýlardan ona yaklaþtý
kurt gibi sesler çýkardý.
Ýdris, yaklaþan s oüluna baktý.
Þaklabanlýðýn sýrasý deðil.
Nur sýçmýþtý. Panikle kalkarken boka basmýþ, cep telenu da bokun içine düþmüþtü. Çýðlýk atýt
Ne oldu kýzým.
Bok oldu.
Az sonra nur aðýr adýmlarla geldi.
Senin aðzýna…abi sen bokun tekisin.
Ne oldu kýz…þaka yaptým.
Anne ýslak mendil ver bana.
Ne oldu, altýna mý yaptýn. Dedi gülerek.
Boka düþtüm. ,panrolonumu tiþörtümü deðiþtirmem lazým.
Kýzým demiþtim, ihritaç giderin, yolda tesis yok demiþtim.
Tuvaletin zamaný olmaz dedi nimet. Gelirse gelir.
Ýdris bagajý açtý. Nimet kýzýnýn sýrt çantasýný açýyordu.
Ýdris düþüncelere daldýk kýzýna bakarak, þöyle bir söz okumuþtu: “Babalar oðullarýyla çok vakit geçirebilir; ama kýzlarýna âþýktýr.
Orasý hiç öyle deðildi. Aslýnda taneri pataklamak isterdi, taner gel bakayým, kýz kardeþine yardýmcý ol.
Kýzýna yanaþtý, boku iþaret etti, sonra yüzünü, abin geliyor, korkma, ben vardým.
Taner geldi.
Kýz kardeþinin üstünü temizlemesine yardým et.
Islak mendil aldý. Bu sýrada nur boklu ýslak mendili abisini yüzüe sürdü.
Taner ýyyy diyerek geri çekild,, yere düþtü.

Araca bindiler. Ýdris yola koyuldu. Anemin evinde de böyle garip þeyler yaparsanýz çocuklar mahvederim sizi bilesiniz. Her neyse. zamanla neyin ne olduðunu öðrenirsiniz. Umarým. Ben iflas ettim defalarca, hiçbir þeyim kalmadý, bir þekilde kendi ayaklarýmýn üstünde durmayý baþardým. Siz de baþarýrsýnýz herhalde.
sabahýn köründe kalkmayý öðrendim. Daðýnýk bir hurdalýk yeri gibi öðlene kadar uyumayý býraktým. Uyumak çok þey kaybettirir insana derdi babam, insanýn geçim kaynaklarý melekler vasýtasýyla sabahýn erkek vaktinde daðýtýlýrmýþ. Gideceðimiz yerde insanlara uyun. Þýmarýk ve aþýrý davranýþlar görmek istemiyorum sizde. Orada zihninizle sizin bir fotoðrafýnýzý çekecekler hemen, sizi görür görmez, sizi kalplerinde, zihinlerinde güzel bir yere koyacaklar. Resminizi çakacaklar içlerindeki duvara.
Ýlk birkaç gün ve sonrasý çok önemli. Benim düzgün, aklý baþýnda evlatlar yetiþtirdiðimi görmelerini istiyorum, yanlýþ bir þey yaparsýnýz, beni utandýrmayýn, beni sizi savunmak zorunda býrakmayýn, size bir þey derler, zoruma gider, bu yüzden olumsuz hiçbir þey duymak istemiyorum sizle ilgili. Ayaðý yere basan saðlam genç portesi çizeceksiniz. Delilik yok, uçuk kaçýk hareketler yok. Sorumsuzluk yok. Üstünüze gelseler bile alttan alacaksýnýz. Saygýsýzlýk yok. Sizden bunu istiyorum. Onlarý mutlu edeceksiniz. Onlar sizi zaten mutlu edecektir. Aksi halde sizin için çok kötü olur, eve dönünce hesabýný sorarým sizden. Aykýrý ve uçuk hiçbir söz ve hareket görmeyeceðim sizden. Aile olarak bir büyük uyanýþ yaþayacaðýz. Böyle olacaðýna inanýyorum. Size ne yaparlarsa derslerse dersinler onlarý kýrmak yok. Onlar size orasýný, yani kalplerini verirse siz özünüzü vereceksiniz.
Ýdris, bir keresinde kýzýnýn okuduðu kitaplarý merak edip odasýna tilki gibi araþtýrmaya giriþmiþti, kitaplardan birini alýp rastgele açmýþtý, öyle cümleler görmüþtü ki, utanmýþtý, bir adamýn cinselliðine dair deneyimleri ..
Ýdris, mutfakta yemek yapan karýsýnýn yanýna fýrlamýþtý.
Bizim kýzýn okuduðu kitaba bak, þöyle diyor. Deyip okumuþ,
Karýsý çoktan okumuþtu o kitabý. Karýsý gülmüþtü, çað dýþý kalmýþ gibisin. O kitabý ben önermiþtim ona. Yýlar önce okumuþtum.
Ýdrisin yüzündeki ifade bütün enerjisini bir anda kaybetti, bir ktaba bir karýsýna baktý, demek öyle dedi, yeryüzündeki en geri zekalý adammýþ gibi hissetmiþti kendini. “Dünyayý durdurun, dönmesin, kaçýrdýðým çok þey var, hepsini anlamak istiyorum” demiþti ona, eðlenceli biçimde.
Müzik aç baba diyordu çoduklar, idris açtý, radyoada eski bir rock þarkýl. Camlar açýk. Geçler baðýrýyor. Ýdris sigara yaktý, öksürük tuttu, balgam geldi. Camdan tükürdü.
Bu sýrada aðzý açýk ve baðýra baðýra þarkýlar söylküyordu taner, ben çok mutluyum dedi, o da neydi dedi, aðzýnýn kenarýnav ýslak bir þey yapýþtý. Eliyle silerken bu da neydi diye düþündü.



BEÞÝNCÝ BÖLÜM

Gün doðalý saatler olmuþtu. Sýcak kara asfaltý yer yer eritiyordu, idris yorgundu, kýrsalda ilerliyordu araç, yol kenarýnda þöyle birkaç saat uyuyabileceði bir yer, çayýrlýk bir alan bakarken ormanýn kenarýndaki oteli fark etti. Ýki katlý ahþap bir otelde burasý.
Yolcular dýþarý döküldü. Akþam yola çýkmaya karar vermiþlerdi.
Akþam alýyordu. Ýdris kalmayacak kadar yorgun ve uykulu hissediyordu.
Makarna, kýymalý patates yemeði ve cacýk yiyiyip yattýlar.
Yaþlý karý kocanýn üniversite bitirmiþ torun genç kýzý iþletiyordu burayu. Hayvancýlýk iþine girmiþ ama batacaðýný anlatýnca daha çok zaarar etmememk için hayvanlartý satýp burayý inþaa etmiþ tanýdýklarýnýn yardýmýyla. Tarým iþine girmiþ o da iyi gitmemiþ. Yanlýþ ürün ekmiþ. Susuz yetiþebilen kekik yetiþtirecekmiþ. Ama bunun zahmeti fazlaymýþ. Otel iþi daha iyi görünmüþ gözüne.
Eski tahtalardan. Eski köy evi tahtalarýndan yaptýrmýþ oteli. Kendi de çalýþmýþ. Pembe boyalý basit bir oteldi burasý, eski köy evlerini amfdýrýyordu. Çok ufak odalar.
Eski vesternfilmlerindeki evler gibiyhdi. Tarla iþçilerinin konakladýðý bir dizi halinde barakalar gib, verandasý olan.
Þirin bir oteldi burasý. Beþ alatta, beþ uykarda oda var.
Akþam oluyordu.
Yaþlý anne ve otel sahibi kýz yemekleri hazýr etmiþti. Biber dolmasý, salata, tavuk kýzartmasý, patates salatasý, cacýk, yoðurt.. biber, patlýcan ve patates kýzartmasý, pilav, yeþil fasulye, gençler neyi sever ona göre yemek hazýrlamýþtý.
Nur yemekten sonra bahçeye çýkarken ayla uyumak için odaya geçti. Gündüz uyumamýþ, otel sahbiyle sohbet etmiþti.
Nur bahçede geziyordu. Otelin arkasýna geçti. Orada ýþýklandýrma yapýlmýþtýu ve çiçekli yolda ilerliyordu, ýþýklandýrma da yoksul köylerde yapýlan ýþýklandýrma gibihydi. Öyle parýltýlþý süslü bir dünya yoktu burada. Her þeyh sadeydi. Yolun sonunda bir gölet vardý. Birkaç çardak, bank. Banka oturdu. Gölet doðaldý ve çrevre orman aðaçlarýyla kaplýydý. Ama agaðçarýn bir aralýðýndan ay ýþýðýnýn vurduðu mýsýr tarlasýný gördü.
Macera ya da çýlgýnlýk olsun diye tarlaya girmek istedi; ama korktu yolunu kaybetmekten. Yanýnda ayla olsa çok kolay yapardý çýlgýnlýk; ama tek baþýna cesaret edemiyordu.
Iþýklý yoldan biri geliyordu, genç bir adamdý bu. Yaklaþtý, ona yakýn bir banka oturdu. Nur bu çocuðu bir yerden tanýyuor gibiydi.
“Selam!” dedi genç adam. Kumral. Ýri yeþil gözleri var, uzun kirpikli, kirli sakallý. Berrak ve derin bakýyor, uzun bir acýdan, aysý bir geceden bakar gibi, dingin, nur onu görür görmez sevmiþti, göðsünde bir güvercin sürüsü havalanmýþtý, bu aþkýný ilk gördüðü andaki gibi bir parlamaydý göðsünden havalanan, bu çocuk 20 li yaþlarda olmalýydý, ama korktu, kimdir nedir…zarar verir mi…
Selam dedi yine, selaý alýnmaýþtý, onu rahatlatmak ister gibi otelde kalýyorum.
onu nerde gördüðünü hatýrlamýþtý: “Sen o minibüstekilerdensin!” dedi.
“Öyle. Arkadaþlarým adýna özür dilerim. Oldu bir yanlýþlýk. Aslýnda matrak insanlardýr. Bazen çekilmez olabilir herkes. Babana takýlýyorlardý.
Nur kalkp gidecekti.
Hasan nerdesin diye bir ses geldi. Ekmek bekliyoruz.
Hasanýn elinde bir poþet vardý.
Aüaçlarýn arasýndan, mýsýr tarlasý yönünde cüce bir genç çýktý, çene mi çalýyorsun burada göt herif.
Yok ben dostum.
Hadi gidelim.
Al ekmekleri. Az sonra gelirim.
Domates salatralýk da getir demiþlerdi. Getirmeiþtsin.
Gitmedim. Ekmeði zor buldum.
Çadýra hiç gelme.
Cüce gitti.
Bana otelde kalýyorum demiþtin.
Genç adam güldü.
Þey. Biz pansiyonda kalacaktýk. Çok para tuttu. Bizde öyle para pul ne gezer. Aþaðýda ormanda, dereye yakýn kalýyoruz. Çadýr kurduk. Doða müthiþ. Arkadaþlarým derede yüzüyor. Beni sarmadý. Köy bakkalý varýmþ oradan ekmek aldým. Bakkal domates salatalýk alabileceðim bir yer dedi, gittim ama köpek vardý geri döndüm.
Ayaða kalktý. Saða sola bakýndý. Arkasýný nura döndü. Ýlerde bir þeye bakýyor gibiydi.
Oradan bir ses geldi sanki.
Nur bu çocukta ters bir þey olduðunu anlamýþtý.
Gitmem lazým.
Genç adam yolunu kesti.
Daha yine baþladý sohbet.
Kusura bakma.
Genç adam belinden býçak çýkardý.
Sakin ol dostum dedi nur, býçaða gerek yok.
Çýkar üstünü hemen. Dedi saða sola bakýyordu biri gelecek mi diye…
Peki dedi nur, çýkaracaðým. Ama beni öldürme.
Adi zengin kaltak seni. Ne iþin var burada senin. Tecavüz kaçýnýlmazsa zevk alacaksýn. Beni dinlersen çok zevk alýrsýn aþkým.
Nur az önce o arkasý dönükken yerden alýp bir eliyle arkasýna sakladýðý taþý savurdu. Ne olur ne olmaz diye aldýðý taþ…Genç adamýn yüzünün ortasýna.
Burnum diye baðýrdý genç adam yere savruluþtu, keskin bir acý.
Nur,
Gördün mü ananýn amýný diye baðýrdý ve koþarak oradan uzaklaþtý.
Otele vardý. Þok içindeydi. Vay be.
Ama iyi bir þeyin varlýðýný hissetmiþti onda; sesinde, konuþmasýnda, bakýþýnda. Ýçi birden çatallanýp budaklanmýþtý ona.
“Bu çocuk benim dostum olsa güzel olur, gerisine sonra bakarýz” diye düþünmüþtü.
Ama piçin yaptýðýna bak. Eðer o taþý yerde gözüne kestirip hemen alýp arkasýna saklamasaydý þu an tecavüz travmasý yaþayan kýzlar gibi olacaktý allak bullak. Demek ki bir silah…bir þey olmadan takýlmak yanlýþmýþ, ayla hep üstünde bir þey taþýrdý, bir býçak, sprey. Parfüm. Ya da birer gazý. Küçük bir tornavida. On santimlik bir vida ya da çivi. Büyük boy kurbaðacýk ya da boru anahtarý. Ve onunla dalga geçerdi. Ayla sivri bir þey mutlaka taþýrdý bir ara. Aylaya deli gözüyle bakardý. Ayla haklýymýþ. Jaranlýk ya da loþ bir yerde asla tek baþýna olma. Bir daha asla bu duruma düþmeyeceðim.
Otel sahibi kýz, onun Anneannesi, dedesi, idris, nimet
bahçede çay kahve içip sohbet ediyordu, taner ilerde salýncakta sallanýyor, cep telefonunda bir þeylere bakýyordu.
Otel sahibi kýz þairane konuþuýyordu: Ben bir ekmek yerken tarlayý hayale ederim, tohumu tarlaya atan eli, tarlanýn korkuluðunu, göðünü, yaðmurunu, kuþunu, böceðini… Tarlanýn kenarýndaki aðacý, aðaca tüneyen kuþu, akþam çökünce çevresini sallayan cýrcýr böceðini, tarlaya serilen ayý… topraðýn, ekinin kokusunu… Tarla, böceklerin gelmesini saðlar. Böcekleri kuþlar yer. Ekinler kurur falan. Komþuluk iliþkileri= Eko sistem deniyor buna. Ne kadar emek ve yürek varsa iþin içinde; o kadar güzel. Ruhaniyet ve iyilikle yapýlan iþler bereketlidir. Öte yandan þehirde çöp kutularýnýn yaný bayat ekmek kaynar hep. Ben apartmanlarda büyüdüm, þehir merkezinde.

Gidebileceðim bir köyüm hiç olmadý. Yolda minibüsün yoluna çýkan bir kaplumbaða, bir yýlan, bir kirpi çýkar meselâ. Dur derim, sakýn ezme onu. Gider alýrým elime fantastik kaplumbaðayý. Yolun kenarýna koyarým. Hayvanlarý çok severim. Ama ne bir kedim, ne bir köpeðim olmadý. Annem izin vermedi, kendi evim olunca bakarým artýk.”
Nur onlarla çay içerken kýzgýn ve hayal kýrýklýðý iiçindeydi.

Sonunda doðru düzgün, duyarlý ve güzel konuþan, yaþam ve hakkýnda bilgisi olan ve güzel bakan bir erkek dostu olabilecekti, iþler yolunda giderse. Diye düþünürken tecavüzcü çýkmýþtý.
Neden aþk filmlerindeki gibi ya da iyi romanlardaki gibi bir aþk bulamýyordu, öyle bir bað, bir kontak.
Gerçek bambaþkaydý ve hep hayal kýrýklýðý vardý bu iþin içinde, bu aþk denilen bokun içinde, onu istemiyordu ama istiyordu, biri, parlak biri, içini eriten biri…bunun açlýðýný hissetmesi…can sýkýýcýydý.
Gerçek vahþi ve acýmasýzdý. Bu sistem aþka izin vermiyordu ama bulan nasýl buluyordu, aile dostlarý olan birbirine aþýk bir aileyi hatýrladý. Hep öyle bir iþlikim olsun diye hayal ederdi. Adam karýsýna çok iyi davranýrdý, kadýn adama, ufak çocuklarý vardý, o zaman nur da ufaktý, onlara oturmaya gittiðinde çok mutlu olurdu. Kendi ailesi ise ciddiytdi, ama onlar aþkým caným cicim der sevgi ve aþklarýný gösterirlerdi. Kendi ailesi hep ölçülüydü, düþünceli konuþurlardý. Kendi ailesi soðukkanlýydý. Msela annesi babasýna idris bey derdi, idrisciðim asla demezdi. Caným demedi. Balým kaymaðým demezdi. Bunlar onlara göre cývýklýktý. Sanki silah zoruyla birlikte yaþamaya mecbur edilmiþ gibi görünmese de bir putluk vardý içerde, robotlarmýþ gibi. Kalpleri yokmulþ gibi.
Ayla uyanmuþtý, aþaðý indi. Ona yemek hazýrlandý.
Ýkisi salýncakta sohbet etmeye baþladý. Nur aylaya o kötü çocuk hakkýndaki olayý anlatmaya baþladý. Ayla þaþýrdý. Nur þiddeti hiç sevmezdi ve hiçbir canlýya zarar verecek kapasitesi yoktu,
O taþý nasýl aldýn da savurdun. Vay be. Ýnanýlmazsýn. Ne dcevherler varmýþ sende. Aslýnda gidip o çadýrý taþlamak lazým. Varm ýsýn.
Delirdin mi.
Çantandaki býçaðý bana ver.
Ne býçaðý. Býçak ya da keskin þeyler taþýmam bir yýol önceydi. O ara baþýma kötü þeyler gelecek diye korkardým.


ALTINCI BÖLÜM



Araç kýrsalda ilerliyordu, yol kenarýnda erik satýyordu yaþlý bir adam, Ýdris yavaþladý, erik satýn alýp araca geçti, geri geri çýkarken, arkadan gelen traktörü fark etmedi, “arkana bak” dedi Nur, Ýdris yavaþladý, hemen oðluna baktý, bunu neden oðlu söylememiþti ki? Tam arka koltukta oturan oðlunun kulaklarýnda kulaklýk vardý, cep telefonunda bir þeye bakýyordu, uzanýp aldý telefonu, gözlerine inanamadý: Çýplak iki bücür erkek zenci.
Karýsýna gösterdi telefonu. Karýsý çýðlýk attý. Kusacak gibi olup aðzýný tuttu.
“Ne zamandýr böylesin?”
“Baba sandýðýn gibi deðil. Bir siteye týkladým yanlýþlýkla çýktý orasý.”
“Bana bunu kanýtlamak zorundasýn.”
Telefonu onun yüzüne fýrlatýr gibi yapýp koltuða fýrlattý.
Kýsa bir süre sonraydý. Ýdris kafasýndaki düþünceleri daðýtmak için müzik açmýþtý. Ön sað tekerden bir “pof” sesi geldi, araç yalpalýyordu. Aracý kenara çekti, inip baktý, lastik patlamýþtý, eðik bir çivi vardý lastikte. Taner de babasýnýn yanýndaydý.
Ýdris, çiviye küfür etti.
“Baba bence çiviye küfretme.”
“Nedenmiþ?”
“Laneti tutar. Hem çivi mi suçlu? Çiviyi atan el suçlu deðil mi?” Güldü.
“Hýýý, tavuk mu yumurtadan çýkar, yumurta mý tavuktan çýkar gibi bir soru. Felsefeci bir çocuk yetiþtirmiþiz; haberimiz yok. Ey Allah’ým. Zevzeklik yapmayý kes! Caným sýkkýn.”
“Tamamdýr. Teþekkür ederim baba.”
Ýdris, ters ters baktý ona: “Pekala, bay felsefe,
lastiði deðiþtirelim. Bagajdan aletleri yedek lastiði çýkar bakalým.”
“Belim aðrýyor baba; yapamam. Kaç zamandýr belimde bir aðrý var. Geçenlerde basket maçý yaparken düþtüm de. Aðrý azdý.”

Ýdris, yeni lastiði takmýþtý, yolcular tarla yanýndaki aðacýn altýnda, gölgede oturup çevreyi seyredip sohbet ediyordu, Ýdris gelin iþareti yaptý eliyle.
Yolcular bindi araca. Taner, araca bineceði sýrada Ýdris “dur” dedi, aðacýn altýna geç, seni fotoðraflayacaðým. Hatýra olsun. Cep telefonumda sonsuza dek kalacak!”
Taner, koþarak aðacýn altýna geçti sevinçle. Babasý onu önemsiyordu.
“Gülümse” dedi Ýdris, cep telefonunu onu çekecek gibi kaldýrdý, onu çekmek yerine hemen araca bindi ve gazladý, baðýrarak dedi ki: “Biraz yürü de lastik tamir etmenin zorluðunu belki anlarsýn.”
“Ama babaaaa!”
Taner, çok geride kaldý.
Ýdris, geri baktý aynadan, oðlu gözden kaybolana kadar bastý, toprak yola saptý. Düþündüðü gibi oldu ve tekrar asfalt yola çýktý, ilerledi ve tam oðlunun yanýnda durdu.
“Ben de sizi baþkasý sandým. Arkadan dolanmak ha. Baba çok zekisin.”
“Umarým bir gün düzgün bir adam olursun; emeklerim boþa gitmez.”
“Gitmeyecek baba. Haklýsýn; özür dilerim. Belim konusunda yalan attým.”
Taner, araca bineceði sýrada cebinden çivileri çýkardý.
“Yerde bir sürü eðik çivi var… gördüðümü topladým…
Biri bilerek asfalta çivileri atmýþ.”
“Ya önümüzde yine çivi varsa… sen yürü önden git kontrol et.” dedi Ýdris.
“Süper bir fikrim var baba!” Cep telefonundan bir uygulama açtý.
“Nedir o, evlat”
“Yerde çivi varsa telefon bib bib diye öterek yerde çivi olduðunu söyleyecek.”
“Yani hazire arayanlarýn kullandýðý alet gibi.”
“Aynen.”
Taner, aracýn önünde gidiyordu. Cep teli yere uzatmýþtý.
Ýdris, onu birkaç metre geriden takip ediyordu. Taner birden yön deðiþtirdi.
Cep telefonu çok yüksek sesle; “bib bib” diye sinyal sesi veriyordu.
Taner, yolun kenarýna gitti, oradan da boþ tarlaya girdi,
“Nereye oðlum?”
“Dur baba!” Diye baðýrdý ve þöyle mýrýldandý: “Belki de Roma döneminden kalma altýn sikke dolu çömlek bulacaðým! Bulursam yaþadým, kendime ve dostlarýma istemediðim kadar uyuþturucu alabilirim! Partilerin kralý olurum!”
Taner, yere eðilmiþ kazýyordu elleriyle.
“Oðlum ne yapýyorsun.”
“Bu da nedir” dedi Taner, vay anasýný.. içi altýn doludur dilerim!”
Bir patlama oldu bu sýrada. Kum ve toprak havada saçýlýp uçuþtu. Taner, haya birkaç metre sincap gibi uçtu ve çuval gibi yere serildi, hendeðe savrulmuþtu, toz toprak uçuþuyordu havada.
Çömelip baþýný önüne eðer Ýdris yavaþça baþýný kaldýrdý, ayaða kalktý, hendeðe yanaþýp aþaðý baktý: “Oðlum, iyi misin?”
Taner, gözlerini açtý, yerde kopmuþ kolu gördü.
“Kolum koptu baba. Kolsuz ne yaparým. Hayatým bitti, hiçbir kýz bakmaz bana artýk, engelli oldum.” Aðlýyordu.
“Geri zekalý herif; kolun yerinde!”
Taner, koluna baktý, kolu yerindeydi. Saçlarý karmakarýþýk olmuþtu elektriðine tutulmuþ gibi, suratý simsiyahtý.
“Sen tarlaya neden saptýn aniden?”
“Ya altýn sinyali verdi uygulama.” Topraða bulanmýþ cep telin ýþýðýný gördü, eline aldý cep telefonunu: “Altýn olunca böyle mor ýþýðý yanar cihazýn. “Bib bib” sesi çýldýrmýþ gibi yüksek gelir.
“Buldun mu altýný?”
“Buraya neden mayýn mý ne koymuþlarsa?”     
“Çýk oradan gel yanýma.”
“Ya bir daha varsa mayýn?”
“Uygulamayý kullan.”
Baktý. Birden söndü cep telefondaki ýþýk. Cep telefonu iflas etmiþti.
Tel kapandý. “Þarzý bitti galiba. Ya da patlamadan etkilendi.”
“Týrman. Çýk þuradan. Elini uzat.”
“Ayný yerden gelemem. Þu tarafta yol var galiba. O taraftan dolan.”
Ýdris, tarlanýn kenarýndaki yola girip hendeðe yanaþtý.
Elini uzattý oðluna: “Týrman. Elimi yakala. Bommm!” diye baðýrdý.
Týrmanan Taner, korkuyla yerinden zýpladý, yuvalanýp düþtü hendeðin dibine.
“Ya baba ödümü patlattýn þakanýn sýrasý deðil.”
Bu sýrada yolun diðer tarafýndan bir adam çýktý. Nimet, Ayla ve Nur korkuyla çýðlýk atýp kaçýþtý.
Adamýn baþýna saplý bir balta vardý. Yüzü korku filmlerindeki zombiye benzeyen adam: “Yardým edin diyordu alçak sesle, acý çekerek, yavaþ yavaþ yaklaþýyordu. Grup koþarak ormana girdi can havliyle.
“Neler oluyor orada?” dedi Taner.
Ýdris, þaþkýndý. Bu gerçek miydi. Zombi gibi ilerleyen, yaklaþan adama bakakalmýþtý. “Bu bok herif de neyin nesi” dediðinde, hýzla gelen kürek sað yanaðýna çarptý ve yuvarlanarak hendeðe düþtü. Gözü kararmýþtý. Bayýlmýþtý.
“Ne oldu sana baba?” diyordu Taner.
“Bilmiyorum” dedi acýyan yanaðýný tuttu. Biri bana bir þeyle vurdu.
Taner Ýdris’in omuzlarýna bastý, Ýdris yavaþ yavaþ ayaða kalktý hendeðin duvarýna tutunarak, Taner yukarý çýkmayý baþardý.
“Ýp, uzun bir sopa bul, aðaç dalý da olur.” dedi Ýdris
Taner aðacýn altýnda bir uzun dal parçasý bulup geldi, bir ucunu babasýna verdi, yavaþ yavaþ onu yukarý çekti.
Aracýn yanýna geldiler.
Ýdris, yanaðýný tutmuþtu; “yanaðým çok acýyor, þiþiyor bu.”
“Nerde bizimkiler?” dedi Taner.
Taner, annesine seslendi. Yanýt alamadý.
Araca bineceklerdi.
“Arka sol lastik patlamýþ baba. Aman…diðeri de patlamýþ.”
Ýdris, küfür etti, geliyordu bakmaya arkaya. Taner ise þoför mahalline yanaþtý. Ýdris baþýný eðdi. “Lastikler patlamamýþ” dedi.
“Þaka yaptým baba.” Güldü.
“Sen bekle. Þu tarafa bir gidip geleyim. Bizimkilere bakacaðým.”
Gözle kaþ arasýndan, adeta yýldýrým gibi araca bindi bastý. Çok süratliydi, toprak yola saptý, dönüþ yapýp asfalt yola girecekti, iri bir taþa çarptý araç ve yan tarafýna taklalar atarak savruldu meyilli arazinde. Ve ters döndü kaldý leþ gibi.
Ýdris, güneþten sakýnmak için bir eli alnýnda manzarayý izliyordu, toz duman kalkmýþtý, gerisi görünmüyordu, ilerledi ve yokuþun aþaðýsýnda ters dönmüþ ve çok sevdiði aracýna bakýyordu. Üstünde bir çizik bile olsa onu huzursuzluða boðan aracý hurda vaziyetteydi. Birkaç dakika boyunca dondu kaldý. Elini cebine attý, sigara paketini arýyordu. Taner ise hurda aracýn eðik kapýsýný aralayýp dýþarý çýkmýþtý.
“Ben iyiyim baba; endiþe etme” dedi ve korkuyla geri geri gitmeye baþladý. Fren yaptým ama tutmadý bana, benim suçum deðil. Düþtü. Baþýný taþa çarptý, baþý yarýlmýþ kanýyordu.
Ýdris, ise düþüncelere dalmýþtý, hesapta ailesinin evinin önüne bu güzel cipi çekecekti, bu pahalý cip…çalýþarak kazandýðý parayla aldýðý araç… gururlanacaktý…ve o güzel araçtan ailesi inecekti çocuklarý, onlarla da gururlanacaktý. O güzel hayal yerle bir olmuþtu. Daha yeni bakýmlarý yapýlmýþtý aracýn, tertemizdi, mis gibiydi.
Ýdris araca arkasýný döndü, sigaradan bir nefes çekti, çevreye bakýndý, kimseyi göremedi, araca doðru ilerliyordu hýzla.
“Baba sakin ol lütfen.” Taner, epey uzaklaþtý oradan.
Ýdris kýsa bir araþtýrma sonrasýnda araçtaki cep telefonunu buldu.

Açtý baktý haritaya cep telefonundan
“Burada ilerde bir köy var, daha ilerde bir kasaba.
Aracý buradan çýkartýp tamir ettirebilirdi.
“Gel buraya eþek herif?”
“Beni pataklamayacaksýn, deðil mi baba?”
“Yok oðlum; gel.”
Yolun kenarýnda bekliyorlardý. Ýdris yola çýkmýþ ileri bakýyordu. Taner yol kenarýnda baðdaþ kurmuþ oturuyordu.
Yarým saat geçmiþti. Yolda tek araç görünmüyordu.
Ses geldi, Nimet, Nur ve Ayla koþarak geldi. Ormanda kaybolmuþlar.
Aile ilerlemeye baþladý asfalt yolun kenarýndan
“Daha ne kadar ilerleyeceðiz baba?” diye sordu Taner, o pis çukurdan nasýl kurtulduk ama.” Taner’in gözleri sevinçle parlýyordu.
Ýdris aðzýný eðerek þöyle dedi: “Daha ne kadar ilerleyeceðiz baba? O pis çukurdan nasýl kurtulduk ama.”
“Büyük sýkýntý atlattýk, her neyse. Annemin evine geldik sayýlýr.”
Bir kilometre kadar sonraydý.
Yolun kenarýnda bir çocuk göründü, “sanýrým yola çivileri atan bu çocuklar” dedi Taner.
Ýdris baðýrdý: “Gelin lan buraya piç kurularý!”
Çocuklar kaçtý. Tezgahýn olduðu noktada kayboldular orman tarafýnda.
Yol kenarýnda þeftali satan adam vardý, lastik önündeki kartonda iri harflerle þu yazýyordu: “Çivi Gibi Ýri Þeftali.”
Ýdris, bir þeftali aldý, karýsýna attý; “yakala.”
Karýsý havada yakaladý þeftaliyi.
Satýcý yaþlýydý, kenarda uyuyordu hasýrýn üstünde. Periþan bir vaziyeti, fiziði vardý. Yaþlýlýk kýlýç gibi doðramýþtý bir zamanlar süt gibi güzel olan 18 yaþýndaki genci. Sinekler uçuþuyordu kafasýnda, her yerine konuyorlardý, saçsýz baþýna kasketi koymuþtu. Yan tarafýna uzanan, ayaklarýný karnýna çeken adama
Ýdris, kibarca dayý diye seslendi. Yaþlý adam bir türlü uykusundan uyanamadý.
“Evlat” dedi Ýdris, “elimde sihirli bir deðnek olsa ve senin zihnini dayýný bedenine, onunkini de senin zihnine geçirsem, ne dersin?”
“Baba delirdin mi? Asla olmaz.”
“Belli bir süreliðine.”
“Asla. Hem niye böyle bir þey dedin ki.”
“Empati yapmayý öðrenirsin. Seni kalýn kafalý. Bir tecrübe edinirsin diye. Farkýndalýðýn artsýn diye.”
“Baba boþ boþ laflar etme bence.” Odunu fark etti. “Þununla deneyelim” dedi. Yaþlý adamýn arkasýna geçti ve odunla ona vuracak gibi hareketler çizmeye baþladý.
“Ýdris gel, kes þunu” diye fýsýldadý.
“O odunu kenara býraksan iyi edersin genç adam.”
“Dayý sen uyumuyor muydun?”

Yaþlý adam Ýdris’e satýþ yaptý. Tatlý dilli, yumuþak yürekli biriydi. Ayak üstü sohbet uzadý, samimiyet geliþti, “Ýdris bey” dedi, “bu genci yanýma bir aylýðýna býraksan onu tertemiz geri alýrsýn.
“Ýþ yapmaz, canýný sýkar.”
“Ben onu adam ederim” dedi, sevecen bakýþlarla, eline odunu aldý.
Taner yaþlý adamýn boynuna kolunu doladý; “dayý seni sevdim, harbi konuþan adamlarý severim, senin yanýnda kalsam her iþi yaparým. Senin gibi tatlý dayýlar bu dünyada daha fazla olsa ne güzel olurdu.”
“Evlat, babana layýk olmaya çalýþ, onu utandýrma. Aksi halde rüyalarýna girer kabusun olur yumruk çakarým sana. Baþ üstüne efendim de bakayým, bizim kültürümüzde böyledir.”
Taner; “baþ üstüne efendim.”
Taner yaþlý adamý kucakladý.
“Babamla hiç böyle þeyler yapmayýz.”

Yaþlý adam Ýdris’in aracý kurtarmak için birileriyle görüþtü eski cep telefonuyla. Ýdris tamircisiyle görüþtü. Tamirci aracý hendekten çýkarmak için traktör yollayacaðým dedi. Uzun bir süre sonra yolda bir römorklu traktör göründü.
Dört kiþi vardý römorkta, biri iri yarýydý ve traktör de de þoför yanýnda yaþlý bir adam vardý, adý burhandý, ayý balýðý dedikleri iri yarý gencin dedesiydi. Hacý Burhan dedikleri yaþlý adam evin önünde can sýkýntýsýyla otururken torunu sözü edilen iþi yapmaya gideceðini söylemiþti, “ben de sizle geleyim, hareket olur. “Ortam deðiþikliði ruh haline iyi gelir” diye düþünmüþtü, bir iþ yapacaðýndan deðil.
Burhan Ýdris’e selam verip yanaþtý, el sýkýþtýlar.
“Büyük geçmiþ olsun” dedi.
Ýdris, durumdan söz etti. Burhan kentli bu ailenin sorununu çözmek için gereken her þeyi yapacaðýný, söyledi, “bizde kalabilirsiniz. Araç tamir olana kadar.” Ýdris’in caný sýkýldý.
Köydeki tamirci tarým aletleri, motosiklet, traktör. .her türlü aracý tamir edebiliyordu. Evinin önündeki garajda, emekliydi. Daha çok tarým makineleri tamir ederdi.
Ýdris, sigara yakmýþtý. Kokusu çok hoþ gelmiþti Burhan’a.
“Bir dal da bana verir misin?”
“Kusura bakma. Ýçtiðini bilmiyordum hacý dede.”
Ýdris de ona diðerleri gibi “hacý dede” demeyi uygun bulmuþtu.
“Ya dede hani yakmayacaktýn?!” dedi torunu.
“Bir tane torunum” dedi, “Koydum mu oturturum.”
Herkes gülmeye baþladý.
“Günde bir tane hakkým var… onu bizim evin orda içmiþtim. Doktor yasak etti sigarayý… kalp iyi durumda deðilmiþ.”
Ýdris, cipin oradan nasýl çýkarýlacaðýna dair fikirlerini anlattý.
“Bu iþ bende” dedi Burhan, “hiç kafaný yorma. Sen geç git ailenle istersen bize. Þu taraftan. Ayran iç, yemek ye, çay kahve iç.” Ufak çocuklardan biri ordaydý. 10 yaþlarýnda. “Ahmet len, þu amcalarý bizim eve getir, benim neneye selam söyle, misafir yolladýðýmý söyle, yolda kalmýþlar, araç hendeðe devirmiþ amatör.” Güldü üstelik.
Ýdris þaþýrdý, þöyle düþündü; “beni, olayý bilmeden bana nasýl ‘amatör’ dersin ki,” zoruna gitmiþti, yüzünde gülümser gibi ekþi bir ifade oluþtu. Ailesiyle eve gidecekti, bunlar iþi çözer diye düþünmüþtü ama fikri birden deðiþmiþti, bu ‘amatör’ lafý yüzünden, kýl kapmýþtý yaþlý adama.
“Sorun mu var Ýdris bey? Aracýma el sürmeyin der gibi bakýyorsun da.”
“Yok; kafama takýldý. Tamam tamam da dayý, aracý oradan nasýl çýkaracaksýnýz? Merak ettim. Aracý pert ederseniz ne olacak?”
“Bak evlat, ayýp ediyorsun. Sen ilk kez giderken ben bininci seferi yapýyordum, bu saçlarý sakallarý nerde aðarttýðýmý sanýyorsun. Hendeðe düþmüþ zaten pert gibi bir þey. Sen bana güven.”
Burhan yere çöktü, bir çalý aldý yerden.
Çalýyla topraða çizim yapýyordu.
Sanki bir askeri operasyon yapacakmýþ gibi ciddi ve kararlýydý, çizimiyle de.
Burhan Ýdris’in sýrtýný sývazladý.
Ve traktör römorkuna atladýlar,
Ýdris yaþlý adama bakýyordu, kafasýnda þu laf dönüyordu: “Amatör amatör amatör. Yolda kalmýþlar araç hendeðe devirmiþ amatör.”
Yaþlý adamýn gülüþü geldi gözlerinin önüne.
Burhan Ýdris’in ona baktýðýný hissedip
baþýný çevirip ona baktý: “Bu muhteþem olaya tanýk olup göreceksin, bak analar ne yiðitler doðurup yetiþtirmiþ. Gelmen iyi oldu. Gözün arkada kalmaz. Ýþi çok güzel çözeceðimizi bizzat gözünle görürsün.”
Olay yerine gelmiþlerdi. Burhan kutsal sözlerle traktörden indi, “operasyon yerine geldik!” dedi, hendekteki araca bakarken Ýdris sigara yakmaya davrandý. sigara yakarken Burhan’ý gözlerindeki sevimli ýþýltýyý fark etti ve ona da bir dal sigara verdi: “Torun görmesin.”
“He he he!” diye sansar gibi sessiz güldü.
Burhan dede grupta çok sevilen saygý gören biriydi: gençler çok dikkatli olmalýyýz. Bu deðerli abinizin aracýný oradan çýkarmalýyýz ve kendimize de dikkat etmeliyiz bir kaza çýkmasýn. Ters dönmüþ aracý düzleþtirmeliyiz. Biri ayaðýný unutursa altýnda kalýrsa…fena…”
Burhan þakacý, esprili biriydi ve ayný berbat esprileriyle meþhurdu ve gençleri güldürecek þeyler söylüyordu, yer yer de çok bayaðý oluyordu bile isteye: “Herkes dikkatli olsun, koluna bacaðýna dikkat etsin, boða yýlaný gibi güçlü ve uzun penisinizi her zamanki gibi belinize sarýyorsunuz, deðil mi çocuklar? Geçen gün çok iyi tarif etmiþtim. Merak etmeyin, zamaný gelince evleneceksiniz. Karý kýza bulaþmýyorsunuz deðil mi? Birilerinin karýsýna kýzýna yan gözle bakmak yok…” Böyle þeyler zýrvalýyor, sonra aracý nasýl çýkaracaðýna dair düþüncelerini söylüyor, gençler de fikirlerini söylüyor, Burhan tekrar þakaya baþlýyordu, gençler bu sýrada birbirlerine takýldýlar ve ikisi güreþ etmeye, tozlu toprakta yuvarlanmaya baþladý.
Ýdris, yine sigara yaktý. Caný sýkýlarak, bu deli atmosferden bir an önce kurtulmak istiyordu, herhalde bu insanlar yalnýzlýktan, bir sebeple kafayý yemiþ olmalýydýlar. Bir an önce buradan gitmek istiyordu, vakit kaybetmek istemiyordu ama…mecburdu onlara…
Ýdris bir dal sigara da yanýnda türeyen Burhan’a uzattý.
Bunlarýn iþ yapacaðý yok gibiydi, taþak geçiyorlardý.
“Dayý þu iþe baþlasak” diyecek oldu, sustu, gençler güreþmeye devam ederken Burhan altta olana taktik veriyordu.
Gençler kan ter içinde yol kenarýnda, çimene oturdu kýsa bir süre sonra.
“Bir dal sigara alabilir miyim?” dedi Burhan.
“Hay hay” dedi Ýdris,
Burhan, sigarayý kulak arkasýna koydu.
Bir iddia ortaya atýldý, üç genç ve Ayý Balýðý dedikleri genç arasýnda.
Üç genç el birliðiyle ters dönmüþ aracý kaldýrmayý denedi, baþaramadý.
Ayý Balýðý denen genç gitti ve aracý kaldýrmayý denedi.
O da baþaramadý; ama nerdeyse baþarýyordu.
Gençler sigara istedi, Ýdris hepsine birer tane verdi. Ayý Balýðý hariç.
Burhan, aracýn yanýna gitti, “bir de ben kaldýrayým” dedi, denedi ve gaz çýkardý, herkes gülmeye baþladý kýrýlýrcasýna.
Onlar gülerken Burhan, orada inceleme araþtýrma yaptý ve çýktý hendekten:
“Aman çocuklar dikkat edin” dedi, “benzin sýzýyor depodan. Sigaralarý atýn. Havaya uçmayalým durduk yere.” Bir gülüþme oldu.
Gençler yine birbirine girdi, ikisi yerde kapýþmaya baþladý, iþ ciddileþti ve yumruklaþmaya baþladýlar, biri birinin sigarasýný çalmýþtý, çalýnan sigara da kýrýlýp içilemez hale gelmiþti, Burhan onlarý ayýrýp sakinleþtirdi,
“Þu mallara sigara ver de sakinleþsinler, Ýdris bey evladým.”
Ýdris, onlara sigara verdi. Bir dal da Burhan’da. Herkes sigara yakmýþtý.
“Dükkan’ýn açýk oðlum! Kapa þunu” dedi Burhan gencin birine. Genç adam utançla önüne baktý, ‘dükkan’ açýk deðilmiþ.
“Yapma hacý dayý yaaa!” Gülüþmeler oldu.
Burhan, Ýdris’le þehirdeki hayat üstüne sohbet ediyordu. Ve Burhan aniden kalktý ayaða: “Þu iþi bitirelim, zevzekliði býrakýn!”
Burhan kulak arkasýnda sakladýðý sigarayý yakmýþtý. Aracýn yanýna gittiler. Burhan, son bir nefes daha alayým, son bir nefes daha alayým derken, sigarayý aracýn yanýna giderken atmamýþ, atamamýþ ziyan olmasýn diye, en sonunda aðzýnda kalmýþtý sigara, gözlerini kýsmýþ, duman gelmesin diye, iþe kaptýrmýþtý kendini. Hep birlikte aracý düzeltmek, dört teker üstüne gelmesi için çevirmeye odaklamýþlar, kaldýrýp abanýyorlardý.
Gençlerden biri þaka yapýnca gülme krizi baþladý, aracý çevirme güçleri erimiþti gülmekten.
“Hacý dede at sigarayý!”
Atacaðým karýþma iþime, sýpa!”
Burhan’ýn aðzýndaki sigaranýn kor külü benzin bulaþmýþ otlarýn üstüne düþtü ve ateþ parladý. Alev parýltýsý.
“Patlama olacak kaçýnnnn!!!” diye baðýrdý bunu fark eden biri.
Herkes kaçýþtý sýçan sürüsü gibi.
Az sonra bir büyük gümlemeyle ters dönmüþ araç havaya sýçradý ve yere düþtü.
Herkes þaþkýndý ve aracýn çatýr çutur sesler çýkararak yanmasýný seyrediyordu, kara dumanlar yer yer alevlerle karýþýyordu. Ýdris, bagajdan birkaç bavulu kurtarýrým diye uðraþtý ama alevler sarmýþtý orayý. Uzaklaþtý.
Gençlerden biri: “Hacý dede, ben sana dedim at sigarayý; atmadýn!”
“Birkaç nefes daha alýp atacaktým. Her neyse. Cana geleceðine mala gelsin caným. Ölen yaralanan kimse yok aramýzda Allah’a çok þükür.”
Ýdris’in, donmuþ gibiydi, öfkeden bir hayalet gibiydi, heykel gibi acýyla bakýyordu yanan aracýna. Çok aðýr bir
depresyona girmiþti. Yüzünü ovuþturuyordu.
“Büyük geçmiþ olsun” dedi Hacý Burhan. Ýdris’in sýrtýný sývazladý: “Belki de böylesi iyidir, ölen mölen yok. Takmak kafana Ýdris bey evladým. Yeni bir araç alýrsýn ama öleni geri getiremezsin, deðil mi?”
Diðerleri tek tek geldi: “Geçmiþ olsun abi.”
Gençler yine aralarýnda bir tartýþmaya baþlamýþtý, gençlerden biri tek camý olmayan güneþ gözlüðünü gömlek cebinden çýkarýp takmýþ, “nasýl, yakýþýklý oldum mu?” demiþti, diðerlerine, espriler baþladý, “daha ilginç biçimde yakýþýklý olabilirsin” dedi uzun olan. Gözlüðü uzanýp kaptý ve tek camý kýrdý, gözlüðün hiçbir camý kalmamýþtý. Fýrlattý ona, “tak bakayým,” aldý taktý gözlüðü, “böyle süper yakýþýklý oldun.” Gülüþmeler koptu, “küçükken de böyle oynardýk ya senle. Kartondan yaptýðýmýz gözlükleri takardýk.” Öteki uçtu yakasýna yapýþtý; “len ona cam taktýracaktým, yüz liralýk gözlük o.! Öteki gülüyordu;” ya yirmi lira o gözlük… yenisini alýrým; býrak ne olursun.” Þaka maka olay ciddi kavgaya dönmüþtü. Onlarý ayýrmaya çalýþýyorlardý.
Gözlük camýný kýran: “Sen ailenin trajedisisin. Kot kafa! Ýþ güç yapmayýp karý kýz gözetliyorsun. “
“Yalan atma!” deyip onun boðazýna sarýldý.
Ýdris, gerideydi, sigara yakmýþtý, oðlu Taner, bir elini babasýnýn omzuna yaslamýþtý. Öyle temaslara hiç girmezdi oysa. Taner dedi ki: “Ne kadar sersem bunlar!”
“Sersem ötesi evlat; bunlarý hepsi at penisi, baþka bir bok deðiller. Bunlar yaratýk. Nefes alýp vermeleri hata, aracýmý dikip býraktýlar!”
Taner, gülecekti, tuttu kendini: “Anlýyorum baba, araç gitti, takma kafana bence. Olan oldu çünkü; bu mallarýn sakarlýðý mý kader mi bir þey de geç, kader de bence. Bir ölü yok; olsaydý felaket olurdu, bu yönden bak bence. Araç satýn alýnýr, ama bir ölüye can verilmez.”
Ýdris aptal ya da serseri ve derin þeylere kafa yormadýðýný düþündüðü oðlundan böyle sözler duymakla þaþýrdý ve ona baktý uzun uzun, baþýný salladý: “Haklýsýn evlat. Kader deyip geçelim.”

Köy evine vardý traktör, yolcular aþaðý indi.
Evin avlusu kalabalýktý. Þen þakrak bir biçimde, epey gürültülü bir sohbet vardý, baðýra çaðýra konuþup kahkahalar atarak konuþuyorlardý. Burada her ne oluyorsa matrak bir þeyler oluyordu, Ýdris þaþýrdý, epeydir bununla karþýlaþmamýþtý, bunu unutturmuþtu modern þehir yaþamý, ve gürültülü þamata sanki rüzgar gibi çarpýp salladý ruhunu, çok sevdiði çocukluk arkadaþýný görmüþ gibiydi, büyüdüðü çiftlikle böyle manzaralara tanýk olmuþtu, bu ortam o eski anýlarý hatýrlatmýþtý. Çok yaþlý nene vardý, sýcakta çullarla kaplýydý, çay içiyordu, sonra baþka yaþlý bir adam bacak bacak üstüne atmýþ neneye bir þeyler anlatýyordu, ortaya yaþlý bir kadýn, daha geçkince ve üç genç kýz ipe tütün diziyorlardý, anlaþýlan bunlar tütüncülükle geçiniyordu.
Nimet, Nur, Ayla da onlarýn yanýna iliþti selam vererek, buyur ettiler. Çalýþanlar ipe
tütün dizmeye çalýþýyordu, kurutma iþlemi yapýlmasý için.
Nimet oradaki kadýnlarla, ev halkýyla sohbet ediyordu. Kocasýný fark etti, kocasý ona el sallýyordu, Nimet el sallayarak ve büyük bir gülümsemeyle karþýlýk verdi ona.
Sonra yerinden kalkýp bahçede yanýnda kadýnla gezince Ýdris’e yaklaþtý, alçak sesle þöyle dedi: “Hayatýmýn en muhteþem anlarý Ýdris bey, ipe tütün dizme iþini çözdüm sayýlýr. Büyüleyici bir iþ!”
Ýdris bir serseme bakar gibi ona baktý:
“Seni tebrik ederim.”
Kadýn sersem sersem gülümsedi. Ýdris, bir tarafa baktý sýkkýn.
Sýra dýþý bir þey olduðunu anlamýþtý, ona sokuldu iyice, bir koluna doladý elini,
usul sesle:
“Ne oldu Ýdris bey?”
Ýdris sesini onun sesine benzetmeye çalýþarak dedi ki: “Ne oldu Ýdris bey?”
Kadýn üzülerek önüne baktý, aðlayacak gibi.
“Ya dünyadan haberin yok! Ya cipimi havaya uçurdu geri zekalýlar!”
“Nasýl nasýl?”
Olayý anlattý.

Tamirci Murat geldi, Ýdris’le bir köþede sohbet ediyordu: “çok üzüldüm arkadaþ, aracý oradan ben çýkartýrým, yapabildiðim kadar yaparým, bu iþlerden anlarým. Sonra gelip alýrsýn. Uzun bir süre bende kalýr. Keþke Burhan dayýyý almasaydýnýz yanýnýza. Onda bir sakarlýk vardýr, el attýðý iþin baþýna bir þey gelir kesinlikle. Küçük torunu film yapýmcýsý olacaðým diye tutturdu, korku filmi çekecekmiþ. Bomba yapmaya çalýþýyormuþ. Angut!”
“Bomba mý?” dedi, oðlu hendeðe düþtüðünde olan patlamayý hatýrladý.
“He.”
“Nasýl bomba bu?”
“Mayýn. Korku filmi için mayýn lazýmmýþ da. Köydeki ufak çocuklara para vermiþ. Yola çivi atmalarý için. Araçlarýn bazý parçalarýný çalýp satýp film için kamera alacakmýþ.
Sen kim, mayýn yapmak kim. Sen nasýl mayýn yapacaksýn ki? Teknik bilgin var mý ki? Moloz!”
“Bence mayýn yaptý.”
“Anlamadým; ustam?”
“Bence mayýn yapmýþtýr.”
“Nerden çýkardýn ki bunu? Nasýl bileceksin ki? Sen köyün yabancýsýsýn.”
Ýdris, þu patlama olayýný anlattý.
Murat, yere, önüne baktý suçlu gibi.

O SABAH

Murat, incir aðacý altýnda oturmuþ serinleyip çay ve sigara içiyordu, tespihi masa üstündeydi, Evin baþýnda Mahmut göründü.
Mahmut yanaþýp hal hatýr sordu, bir poþete sarýlý bidon getirmiþti: “Murat abi, bu bidonu birkaç gün saklayabilir misin?”
“Nedir len bu?”
“Filmimde kullanacaðým malzeme. Bizimkiler el sürer çöpe atar diye sana getirdim. Bunu saklar mýsýn? Saklarsan sana iþlerinde yardým eder para almam.
“Olur” dedi aldý koydu depoya.

MAHMUT’ ANNESÝ


“Bu Mahmut’un adam olacaðý yok, inek herif, adam gibi sigortalý bir iþte çalýþsa” diye düþünüyordu Murat, karýsý menemen yapmýþtý, ona ekmek bandýrýp yiyordu.
Mahmut’un annesi Hanife göründü, kahverengi gözleri neþeyle ýþýldýyordu, Mahmut’a selam verip hal hatýr sordu, evin kadýnýna seslendi: “N’apýyon komþuuu… ben geldim!”
Mahmut’la sohbete döndü, çok kaygýlýydý, dedi ki: “Bizim oðlan bi’ boklar karýþtýrýyor, baþýna bir bela gelecek. Elektronik bir þeyler ve sývýlarla bir þeyler yaptý. Bidona koydu. Aman anne elleme patlar dedi. Patlayýcý mý ne yapýyor filmi için. Geberip gidecek patlatacak uçuracak evi havaya. Kendi geberip gidebilir ama ev yerinde dursun bari. Jandarma evi basýp alayýmýzý içeri alýrsa… terör eylemi için bomba yapýyorsunuz derse haberlerde izledim az önce el yapýmý bomba… yapmýþlar… basmýþlar bir evi… bizim çocuk bir þey getirdi mi sana bidon? Öyle bir þeylerle uðraþýyordu yakaladým açacaktým elleme patlar dedi, hýzla gelip elimden aldý geçenlerde. Arkadaþýyla telefonda konuþuyordu amonyum biþey biþey diyordu neydi ya, hah! hatýrladým, amonyum nitrat mý nedir, sordum birine, patlayýcý yapmakta kullanýlýrmýþ, bulundurmasý yasak.”
Murat korkuyla sarsýldý: “Yok ablam. Bana bidon midon bir þey getirmedi.”
Korkusunu, utancýný çaktýrmamaya çabalýyordu, þöyle düþündü: “Ne kadar kuðu baþlýyým, ya niye hemen kabul ettim ki o þeyi, niye sorgulamadým ki!”

Kadýn gitti ve Murat siyah poþet içindeki bidonu korka korka aldý ve yolun kenarýndaki hendeðe fýrlattý ve eðildi bomba patlayacak diye. Baktý; patlama olmamýþtý. “Þükür” dedi ve oradan ayrýldý.
Bir beladan kurtulmanýn sevinciyle.

El yapýmý bomba yere düþünce ateþleme sistemi devreye geçmiþti. Birkaç saat içinde patlayacaktý, kýrmýzý ýþýk yanýp sönüyor ve kalan süreyi yazýyordu ekranda.

Ýdris baþýna balta saplý kiþiden söz etti: “O maymunu bir yakalasam…”
Murat, yine yere, önüne baktý, sabah oðluna sormuþtu: “Saatlerdir neredesin?”
“Mahmut’la takýlýyordum baba. dereye balýk avlamaya gittik. “
“Elindeki balta nedir?”
“Korku filmi için.”
“Býrak þu deliyle takýlmayý. Film milim çekemez o.”
“Çekecek; çok para kazanacaðýz baba! Seni de göreceðim o zaman!”
Murat güldü: “Ya býrak oðlum, inanma þuna. Boþa zaman kaybý.”
“Ya baba, plastikten bir maske yapacak, maskeye balta saplý görünecek. Teknik malzeme olarak zayýf ama imkanlar dahilinde çok iyi uydurukçu.”
“Ey Allah’ým. Evlat, býrakýn bu iþleri. Cuma günü namazda göremedim sizi?
“Arkadaydýk baba, en arka saflarda” diye yalan attý.


Murat, sigara yakmýþ, baþý hala önündeydi.
Ýdris sordu: “daldýn gittin, murat bey, þu ucube…baþýna balta saplý ucube…neden buralarda öyle geziyor ki…bir anlam veremedim.. Haným çocuklar görünce dehþete kapýldýlar. Gerçek sandýlar. Bir de biri yüzüme kürek indirdi, gözlerim karardý…küreðin bir yerinde kýrmýzý boya vardý.
“Allah Allah” dedi Murat, kim olabilir, buradakiler düzgün insanlar, kimmiþ o adi, ona iyi bir dayak çekmek lazým.


OYSA SABAH


Murat’ýn aðzýnda bir sigara, gözlerini kýsmýþ, yüzü terlidir, þöyle diyor: “Oðlum o küreði neden aldýn? Kafaný patlatmaya çok yaklaþtým.”
“He he” diye güldü: “Çekim için lazým baba, sonra getiririm merak etme.”
“Kürek gelmezse eve giremezsin ona göre.”
“Takma kafana. Ayrýca kürek benden deðerli mi?”
“Deðerli!”

Murat, sabahki manzaradan sýyrýlýp çýktý ve þöyle dedi Ýdris’: “Ben bulur hesap sorarým onlardan.”
“Araçsýz ne yaparým?” diye üzüntüyle konuþuyordu Ýdris, “bir yerden araç bulsam, kiralasam… var mýdýr böyle bir imkan?”

Murat, onu tamirhanesinde getirdi.
Aðaçlar içinde bir garaj vardý, hangar gibi büyüktü, açýk alanýnda hurda birçok araç vardý iþi bitik, paslý kaportalar…
Ýdris, orada Murat’la sohbet ederek gezintiye çýktý, aðaçlarýn altýnda eski kýrmýzý bir minibüs gördü,
“Bu aracý sana satabilirim?” dedi Murat.
Ýdris güldü.
Çok eski yýllardan kalma minibüse dikti gözlerini. Yüzüne kürek yediði için yüzü þiþmeye baþlamýþtý. Acýyan yerleri okþadý.
Ýdris, aracý incelerken bu aracý uzun yýllar önce yaþadýðý yerde, çiftlikte gördüðünü hatýrladý, birisi dolmuþu düðün arabasý yapmýþtý, içinde gelin damat ve baþka süslü insanlar vardý. Ýdris o zamanlar 10 yaþlarýnda olmalýydý. Aracý incelerken ýsýndý, sevdi bu aracý. Pazarlýk ediyorlardý, Ýdris eski karavaný fark etti, çekme karavan.
Murat; “onu asla satmam” diyordu ama Ýdris karavaný incelemeye baþladý.
“Geçen sene aldým tamiri yeni bitmedi; ama belki…”
Murat’a para lazýmdý, daðda bir ev yaptýrýyordu ve Ýdris’in önerdiði para güzel bir paraydý.
“Ama karavanýn iþi bitmedi, bitsin öyle alýrsýn.”
“Yok, bununla gideyim, eþim bayýlacak buna, eski þeyleri sever.”
“Caymak yok.”
“Yok.”
“Ama istersen karavanýn iþlerini bitireyim. Öyle alýrsýn. Yolda kaza çýkarsa ailecek yok olmanýza üzülürüm.”
Ýdris güldü: “Merak etme.”
“Para iþi ne olacak?”
“Sonra.”
Para ve hukuki iþlemleri sonra halletmeyi önerdi Ýdris, cep telefonundan iþ yerinin fotoðraflarýný, videosunu gösterdi güven vermek için. Bu zengin adama güvenebileceði açýktý Murat’ýn. Ama ona acil para lazýmdý ve ilçeye gidip bankadan para çekmeyi, en azýndan bir miktar… hukuki anlaþma yapýlmadan. Ýdris, iyi bir miktar önerdi; anlaþtýlar. Murat’ýn aracýyla bankaya gidip para iþini çözdüler. Ýdris, bir miktar para ödedi.

Saatler geçmiþti. Ýdris’in yüzünün bir kýsmý fena þiþmiþti.
Akþam olmuþtu.
Ýdris ve Murat kafa kafaya vermiþ iki kardeþ gibi sohbet ediyordu buranýn güzelliðinden, aðaçlardan, hayvanlarýndan, bitkilerinden, geçmiþ olaylarýndan, yakýn olaylarýndan, mevsimlerinden, acýlarýndan ve sevindiren her þeyinden, evin yolunda usul usul ilerliyorlardý. Uzakta bir gölge göründü, yaklaþýyordu.
“Babaaa!” diye baðýrdý, Metin, “senin deðerli küreðini getirdim.” Güldü.
Küreði fýrlattý. Bütün gücüyle. Küreði gülle gibi fýrlattý, bilirsiniz, gülle atýcýlarý kendi çevresinde döner.
Kürek havada döne döne, bumerang gibi ya da bir ortaçað silahý gibi “výnnn” ederek bir garip ýslýkla yaklaþtý. Ýdris, hava bombardýmanýna tutulmuþ asker gibi yere kapaklandý. Murat, acýyla inliyordu.
Omzuna isabet etmiþti küreðin sapý. Ay ýþýðý vuran aydýnlýk kürekteki kýrmýzý yeri parlatýyordu. Ýdris bu küreði tanýmýþtý.
Murat, yerde acýyla bir süre durdu ve Ýdris; “bu kürek baþýma indirilen kürek” dedi, küreði eline aldý ve vuracak gibi Murat’ýn üstüne yürümeye baþladý.
“Sen de bu iþin içindesin, deðil mi?”
Murat, korkarak geri geri gidiyordu; “sakin ol dostum, çocuklar küreði benden aldý, haberim yok. Bir þeyler çeviriyorlar, cahili çocuklar. Kusura bakma. Onlar adýna özür dilerim.”


Evin bahçesinde yer sofrasý kuruldu, semaver yakýþmýþtý. Çatak býçak sesleri, kahkahalar, yüksek sesli sohbetler, abartýlý gülmeler, öz denetim ya da sansür yok, herkes içi neyse o, ara ara küfürler uçuþuyor havada. Aðýr küfürler hem de. Onlarýn samimi, yürekli konuþmasý aðýr küfürleri ortamda kabullenilmese de hoþ karþýlanýr kýlýyordu, o küfürler doðallýðýn bir parçasýdýr.
Sohbette konusu geçen birilerine. O bana þunu yaptý, þöyle oldu. Tavuklarý mýsýrlarýmý yedi, köpeði tavuklara daldý, mallarý bahçeme girdi, geçiyordum selamýmý almadý. “Öteki ne der?” düþünür daha çok þehirlilere ait bir tavýrdýr, özellikle soylu geçinenler. Köylü insanlar buna aldýrýþ etmezler.

Mahmut ve Ýhsan

Evin iki oðlu daha vardý, onlar tütün iþini yapmak istemiyordu;“ biz kendimizi bildik bileli bu iþi yaparýz. Bizi küçük görüyorlar, onlara göre örümcek kafalýyýz.
Sýçtýðýmýz boklar bizi tanýmýyor.

Ýhsan ve Mahmut eve gelmiþlerdi.
Murat, onlarý bir tarafa çekip sorular sormaya baþladý, onlarýn ifadesini alýyordu polis gibi.
Mahmut dedi ki: “Ben bu salaða adama vurur gibi yap korkut dedim, çekim yapacaktým. O salak ayarlayamamýþ yanlýþlýkla yüzüne kaptýrmýþ küreði. Biz doðal akýþý olan bir kýsa korku filmi çekecektik hesapta. Öteki taraftan baþý baltalý zombi çýktý, senin muhteþem oðlun, cep telefonuyla çekiyordum; ama iþ hesapladýðýmýz gibi olmadý.
“S.kerim sizin korku filminizi la!” dedi Murat, “oðlum düzgün bir iþ yapýn. Adamýn yüzü þiþti yamuldu. Þikayet etse sizi alýrlar.”
“Abi kimseye bir þey deme ne olursun, mahvolurum. Zaten kýsýtlý olanaklarla film çekmeye çalýþýyorum.”
“Ýyi, çekebildin mi bari?”
“Ya abi tam o an kayýt yerine basmamýþým telefonunun, ziyan oldu gitti film.”
“Adam da boþa yedi küreði.” Güldü.



Ýdris, arkadan sinisine yanaþmýþ onlarý duymuþtu son cümleyi: “Boþa yedik küreði, ha?”
“Ya yok abim. Kusura bakma abim, asýl küreði yemesi gereken bazýlarýndan söz ediyordum da.”


Bahçeye sessizlik hakim olmuþtu, bir cýrcýr böceði ýsrarlý bir sevinç, yaþama asýlma güdüsü sergiliyordu, onu bir eþek anýrmasý, birkaç köpeðin atýþma biçimindeki uzak havlamalarý takip etti, Ýdris, nicedir böyle sesleri duymamýþtý, eski, çok eski anýlarýna gitti zihni. Duygulandý. Herkes içerde yatmaya gitmiþti ve Ýdris bahçede tek baþýna sigara içiyordu. Kurduðu muazzam hayal suya düþtüðü için üzgündü. Ama bunu kimseye çaktýrmamýþtý gün boyu, söylendi: “Aracý pert etti mallar!”

Karanlýkta Burhan göründü.
“Ya dede, ne iþin var bu saatte?”
“Uyku tutmadý, düþünüp durdum. Bir arazim var, sana onu vereceðim. Hobi bahçesi filan yapabilirsin.”
Ýdris, kahkaha attý: “Ya yok dede.”
“Aracýný patlattým.”
“Yenisini alýrým.
“Ya çok üzüldüm. Fena bi bok yedim. Nasýl ne yapsam bunu sana unuttursam… Ne yapsam da sana kuþ gibi hafif hissettirsem?”
“Sýkma canýný” dedi onun sýrtýný sývazladý.
“Çaktýrmýyorsun ama üzüldün?”
“Üzüldüðüm araç deðil. Baþka bir þey.”
“Nedir?”

Yüzünde parlak bir gülümsemeyle devasa çiftliðin önündeydi Ýdris, çok uzun yýllar sonra, dargýn olduðu annesinin evine bakýyor.


Evde baskýn annesiydi. O yüzden; “babamýn evi” diye düþünmezdi. Annesi erkek gibiydi. Öyle zehir zemberek bir baskýn bir kadýndý ki. En dik baþlý insaný da boyun eðdirir, en güçlüsünü ezip geçebilirdi. Diþi bir kurt gibiydi.
Evet, sonunda; “Gidiyorum! Bir daha asla gelmem buraya. Sen bir cehennemsin anne! Sana katlanamýyorum!” demiþti ona, “Cehennemin gerçek adý senin adýndýr.
O eskide býraktýðý genci selamladý içi acýyarak. Ýþte sonunda buradaydý. Bir kelebek sürüsü gibi. Ailesiyle ve kýrmýzý, lüks, aracýyla. Kan kýrmýzý aracýyla. Annesi ona þöyle demiþti: “Bensiz bir hiçsin! Hiçbir þey beceremezsin. Sen sonsuza dek baldýrý çýplaksýn ben olmasam. Sen tembel serserinin tekisin!
“Ýyi. Gidiyorum. Ama bir gün bu dediklerini sana yalatmasam namerdim anne!”
Kadýn çýlgýn bir kahkaha atýp þunu dedi; “ayol sen yeter ki yalat, bayýla bayýla yalarým. Ama sen adam olmazsýn; keþke olsan. Ama sakýn unutma. Bensiz bir hiçsin! Hiçbir þey beceremezsin!”
“Her gün taþ taþýrým sabahtan akþama dek; ama sana muhtaç olmam! Sana baþvurup af dilemem!”
Kadýn güldü sallana sallana: “Bir saat dayanamazsýn. Taþ taþýmak kim, sen kim….hah hah hay! Sen basit bir kurbaða kadar bile azimli olamazsýn.”

Bir kelebek sürüsüydü kýrmýzý cip. Kozmik kýrmýzý güller. Ay ýþýðý, yaratýlan insanýn, ilk insanýn ilk nefesi gibi, ilk seviþmesi gibi. Özel tasarým cipi yurt dýþýnda yaptýrmýþtý. Kýz gibi bakmýþtý ona. Çok çalýþmýþtý. Namuslu bir kazançla elde ettiði parayla almýþtý bu aracý.
Derken duygulandý ve gözlerinden yaþlar düþtü.
Burhan; “üzülme evlat.” dedi onun bir elini tuttu.
“Bir anne için sen sonsuza dek baldýrý çýplaksýn. Kadýn yanlýþ bir þey dememiþ de sen gurur yapmýþsýn. Seni o doðurmuþ. Altýna doldurduðun taþan pislikleri temizlemiþ. Seni banyo ettirmiþ…”
Ýdris, sessizce güldü, onu gülümsemeyle dinliyordu.
“Annenin evine ille güzel bir araçla gitmen gerekmiyor ki… o senin annen…”
Uzun uzadýya sohbet ettiler, Ýdris içinde ne varsa döktü, hiç tanýmadýðý bu yaþlý adama.
Yataða gittiðinde içi rahattý,, huzur bulduðunu hissetti, hafiflediðini, yýllardýr içinde taþýdýðý þeyler,, çöp kamyonu gibi, ne çok þey biriktirmiþti ve bunlar onu meðer çapa gibi aþaðý çekiyormuþ, enerjisini,, ruhunun parlaklýðýný, aklýný, fikrini… bir arýnma halinde karýsýnýn yanýna naftalin kokulu yataða uzandý.

Ertesi gündü.

Ýdris, karýsýný satýn aldýðý dolmuþun yanýna getirdi, karýsý dolmuþu beðenmiþti; ama karavaný gözü tutmamýþtý.
“Ýdris bey, bu þeyi almamalýydýn, kesin baþýmýza bir þey gelir.”
“Ýdris bey ne demek ya, býrak ya, bey deme bana, bey demek Kenan Evren demek gibi bir þey! Bey denir mi yahu kocaya, market çalýþanlarý birbirine böyle hitap eder, ses tonunu aptallaþtýrýp uyuþuk þiþman bir kiþi gibi þöyle dedi: “Ali bey et tavuk reyonuna bak lütfen, ben kasaya geçeceðim.”
Kadýn güldü:      Tamam tamam, kocacýðým derim bundan böyle.”
“Peki, karavaný neden beðenmedin karýcýðým.”
Kadýn sýrýttý: “Tabuta benziyor bu.”
“Hadi ya.”
“Simsiyah bir þeyleri sevmem, þeytan gibi bu.”
“Sarý yaparýz.”
“Olabilir.”
Ýdris karýsýnýn omzuna kolunu doladý ve oradan þen bir uzaklaþýp eve doðru ilerlediler.




Ýdris ve ailesi oradan tatlý hislerle ayrýlmadan önce herkesle kucaklaþtý, korku filmi ekibiyle özel görüþtü, onlara yardým sözü verdi, kamera almak gibi, “ailenize iþlerde yardým ederseniz.”
Çocuklar yardým edeceklerine dair söz verdi.
Þaka maka,, öyle böyle ilginç ama saðlam bir bað olmuþtu aralarýnda, “buraya tekrar gelmeni bekleriz” dedi ev sahipleri. Bazýlarýnýn gözleri doldu.

Onlar bölgeden ayrýlýrken iki ufak çocuk yola çivi býrakýyordu sinsice, bunlar þeftali satan adamýn oðullarýydý.

Dolmuþun arkasýnda siyah karavan vardý ve kimse karavana binmek istememiþti, Taner hariç, Taner de karavanda kafasýna göre takýlýp esrar, hap gibi þeyler içmek için tercih etmiþti orayý.
Ýdris þöyle demiþti: “Taner, oðlum karavandan kimse hoþlanmadý, bence orada yolculuk etme. Bir kaza olursa ölür gidersin.”
“Hahahaha!” diye kahkaha atmýþtý Taner, “çok komiksin baba, önde olan sizsiniz, toplu olarak gidersiniz, benim ise bir þansým olur.”

Uzun bir süre geçmiþti, Ýdris benzinliðe yanaþtý. Aracýn kapýsýný açýp bir ayaðýný dýþarý çýkarýrken kaldýrým iþçilerine haykýrýr gibi þöyle dedi: “Haydin çocuklar, çýkýn dýþarý, özellikle Nur, kýzým önden sen. Çok et yedin restoranda. Sýçmak istenler fýrlasýn.”
“Ayyy baba, herkes bize bakýyor, iðrençleþme ne olursun! Bu kadar açýk seçik olmak zorunda mýsýn?”
Nimet þöyle dedi:” Havale geçiriyor olmalý, kesinlikle.”
Herkes gülmeye baþladý.
Ýdris de gülmeye baþladý.


Bu tip tiyatroyu, þakayý Burhan dan öðrenmiþti. Burhan’ýn babasý böyle þakalar yapardý. Kaba saba, iðrenç þakalar… Burhan da köy tiyatrosunda oyunlar oynardý gençliðinde, askere gitmeden once, o eðlenceli yýllar askerden geldikten sonra evlenmesiyle syrekleþmiþ ve bitmiþti, çocuðu olmuþ, geçim derdine düþmüþtü.

“Taner, oðlum, en çok sýçana para ödülü var, en çok sen sýçarsan yüz dolar vereceðim sana. Fotoðraflayýn yeter.”
“Senin aðzýna!” dedi Nur, sustu, “patates týkayacaðým baba!”
Ýdris güldü: “Çekinme kýzým, rahat rahat küfür edebilirsin bana. Ýçine atmandan iyidir.”
“Baba, aklýný kaçýrdýn sanki.” Nur, radyasyonlu alandan kaçar gibi koþup uzaklaþacaktý oradan, annesi onu yakaladý sað koldan, fýsýldadý;
“Nereye, kaçýrýlýrsan ne olacak? Gözümün önünden kaybolma! Baban rahatsýzlandý, bir de sende sorun yaþamayalým!”
Ýdris güldü, oðlunun ensesine koydu bir elini: “Geçen sene rekor sendeydi, bakalým bu sene ne olacak?”
“Baba sus, baðýrarak konuþma lütfen!” diye fýsýldadý.
Yeni gelen diplerindeki araç içindeki güzel kýzlar aralýk camlardam kollarýný uzatmýþlardý, birden sustular, “ne konuþuyor bunlar?” diye kulak kesilmiþlerdi.
Taner, taytlý ve yarý çýplak kýzlarý seyrediyordu, en güzel bulduðuna göz kýrptý, ona telefon numarasýný verecekti.
“Taner, bu sene sýçma þampiyonu olacak mýsýn?” dedi Ýdris.
Araçtaki gösteriþli ve havai kýzlar gülüþüp gözlerini Taner’e dikti.
Taner ezildi. Kýzarmýþtý.
“Evlat, neden tosun penisi gibi kýzardýn, neyin var? Karavanda kendini tatmin mi ettin? Yaptýysan oralarý yalatýrým sana bilesin!”
Taner, ezilerek küçüldü, utançtan karýnca kadar oldu sanki, baþý önüne düþmüþtü, kýzgýn bir boða gibi baþýný usul usul yerden alýp babasýna çevirdi, týsladý: “Baba sana inanamýyorum, içtin mi, hap mý aldýn, nedir, bu sen deðilsin?”
Nimet heykel gibi durmuþ bakýyordu kocasýna, þöyle dedi: “Kulaklarýmam inamýyorum, Ýdris bey içine marslý mýý girdi?”
Idris, karýsýnýn sesini taklit etmeye çalýþarak:
“Kulaklarýmam inamýyorum, Ýdris bey içine marslý mýý girdi?”
Idris gülüyordu.
Nur: “Ayyy! baba, sana ne oldu böyle. Bir süre hiç konuþmasak çok iyi olur. Lütfen benle mesafeni koru!”
“Sen iyi bir kýzsýn, küçüklüðünden beri bana aþýkksýn. Deðil mi? Gel bir sarýlayým sana.”
“Yok; bitti.”
“Ýyi kýzlar babalarýyla kapýþýr; ama babalarýna âþýktýr.”
“Baba senden utanýyorum; lütfen eski, normal haline dön.”
Ýdris ona yaklaþtý ve kýzýn sað kulaðýný þeker gibi aðzýna aldý.
“Anne kulaðýmý yaladý!” Aýyyy! Baba on beþ yýl konuþmam senle!
Kulaðýný yýkamak için benzinliðe koþtu.
“Baba, 12 gündur kulaklarýmý yýkamadým; bana öyle bakma!” dedi Taner. Ýki eliyle kulaklarýný kapatmýþtý.
“Taner, ‘dükkan’ýn açýk.”
Taner, utançla önüne baktý hemen.
Ýdris, kahkahayý patlattý: “Kandýrdýmmmm!
“Ya baba keser misini þunu?!”


Burhan’dan çok þey dinlemiþti Ýdris, dün gece, son gece olacaðý için epey sohbet etmiþlerdi,
Burhan’ýn çocukluk anýlarýndan eþek þakalarý, Ýdris, kendi zamanýndaki eþek þakalarýný hatýrlamýþtý, lise zamanlarýnda. Unuttuðu onca güzel þeyi Burhan anlatýp açýða çýkarmþtý, Ýdris içinde, derinlerinde, bir þekilde kaybettiði kendisiyle buluþmuþtu, kalbinde blok koyduðu annesi…o duvar yýkýlýnnca unutuverdiði anýlarla o güzel bahçe açýða çýkmýþtý, týkanan enerjisi açýlmýþ, geçmiþi sis pus ardýndan sýyrýlýp tablo gbi net, güneþli ve mutlu biçimde görünüyordu gözüne.
Kamyonun ön tekerinin önünde diz çökmüþ sigara içen ve çevreyi seyreden adamý iþaret etti Ýdris oðluna; “ona iyi bak.”
“Neden?”
“Onun yerinde olmak ister misn?”
“Asla” diyecekti, durdu, düþünmeye baþladý kamyoncuya bakarak, babasý neden böyle bir soru sormuþtu durup dururken, ve babasýnýn bu numarasýnýn ne anlama geldiðini çaktý hemen.
“Kesinlikle onun yerinde olmak isterim.”
“Neden?”
“Eþsiz bir deneyim sunar çünkü; parayla satýn alamazsýn. Karda kýþta yollarda olmak çok þey öðretir insane.”
“Güzel bir cevap, seni tebrik ederim evlat!”
Taner, ünlü bir yarýþmadaki trilyonluk soruyu bilmiþ gibi sevinip güldü, sýnavý aþmýþtý.
“Taner, fazla sürmeyecek, o eþsiz deneyimi yaþayacaksýn.”
“Ne!; anlamadým?”
“Üniversitede baþarýsýz olursan güzel bir plan yaptým senin için, uzun yol kamyon þoförlüðü, tabi ehliyet alman gerekecek, ondan once de üç yýl bir arkadaþýmýn yanýnda muavin olarak çalýþacaksýn, getir götür iþleri, sigara alýrsýn ona, yemek malzemeleri, boþ tüpü yenisiyle deðiþtirmek, bazen sýnýr kapýlarýnda günlerce bekliyor, su bitiyor, yemek yapmak lazým, menemeni çk güzel yapar, çarþýdan yemek malzemesi almak lazým, kamyona mal yüklenirken orada bulunursun, böyle iþler, ara ara verir sana direksiyonu, týr, kamyon kullanýrsýn, hayatýný böyle kazanýrsýn, eee sanayi sitesinde ya da benim iþçilerle çalýþmazsýn; ama gezmeyi sevdiðin içini böyle bir iþ sana uygun olur.”
Taner, baþýndan aþaðý kaynar sular dökülmüþ gibi hissediyordu, kýz arkadaþlarý yok, ortamlar kafeler gezmeler yok, “ayvayý yerim” diye düþündü, “sýcak yatak yok, kamyon tepelerinde karda kýþta mahvolrum.”
Seni anlýyorum baba dedi, baþarýlý olmaya mahkumum.”
“Iyi edersin.”

Benzin alýnmýþ ihtiyaçlar giderilmiþti marketten.
Idris, aracý yürüttü. Geri geri çýkacaktý.
“Baba dur!” diye baðýrdý, Nur.
Idris, anlamamýþtý ve arkada birine çarpmýþtý. Ses duydular.
Idris, araçtan fýrlayýp çýktý. Genç adamýn yanýna vardý.
“Iyi misin kardeþim? Çok özür dilerim, arkaya bakmýþtým oysa.”
“Ýyiyim” dedi, genç adam, 30 yaþlarýndaydý. Saçý sakalý uzundu. Kýyafetinden motorcu olduðu belliydi.
“Hastaneye götüreyim seni?”
“Dert etmeyin, iyiyim.”
“Ne tarafa?”
“Geziyorum kafana nasýl eserse, gezginim.” dedi. Ötede duran motorunu iþaret edip gösterdi.
Idris, cebinden para çýkarýp uzattý,
“Mutlaka lazým olur.”
Gezgin güldü: “Ooo! Yapmayýn beyefendi, bu çok para!”
“Yok abi.”
“Yemek yersin.”

Bir süre daha sohbet ettiler.
Idris, elini uzattý. El sýkýþtýlar ve Ýdris aracýna geçti, bastý gaza.

Yarým saat sonraydý.
Ýdris, aracý uçurumlu kavþaktan hýzlý sürüyordu, dalgýndý, yorgundu. O sýrada bir gürültü oldu. Tangýrtý koptu.
Ýdris, dikiz aynasýndan baktýðýnda karavanýn dolmuþtan ayrýldýðýný, ayrý yöne, uçuruma doðru gittiðini fark etti.
“Evlat!” diye baðýrdý, “atla o uðursuz þeyden!”
Karavan gözden kayboldu. Uçuruma düþtü.
Ýdris, dolmuþu kenara çekip koþarak geldi uçurumu kenarýna, aþaðý bakýyordu.
Taner, son anda kendini aþaðý atabilmiþti.
“Baba, buradayým!” diye seslendi, çalýlarýn arasýndan.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Beni Çapa Gibi Aþaðý Çeken Bir Þey Varsa

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Atlar ve Ýnsanlar (Aþýklar Ýçin)
Þeftali Bahçesinde
Yaþlý Moruðun Kýz Kaçýrma Giriþimi
Dað Köyünde Kýz Kardeþler (Burma Kadayýf)
Yýl 3050 Türkiye
Ýlk Aþk
Zengin Kýz ve Tesisatçý Çýraðý
Demir Kafes Kýzlarý
Kara Þimsek ve Kardeþleri
Daðýýn Atmosferine Kapýlan Kýzlar

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Göðsümde Ateþ Böceði Gibi Parlayacak [Þiir]
Bir Kadýnýn Geliþim Süreci [Þiir]
Þimdi Yak Bir Sigara [Þiir]
Bir Kedi Bir Fikir Meme [Þiir]
Kapý Açan, Cebrail [Þiir]
Hayraný Olduðum Tek Þey [Þiir]
Seni Mutlu Edeceðim [Þiir]
Birds And Girls [Þiir]
S. Kiþmek ve Hayaletli Evler [Þiir]
Onun Sýrtýný Hayal Ediyorum [Þiir]


Ýsa Kantarcý kimdir?

yazar

Etkilendiði Yazarlar:
jack london


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ýsa Kantarcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.