Yüceler
Ne zaman Yüceler zirvelerine karalar bağlasa, hep o şaibeli sessizlik çökerdi kasabanın üstüne. Evlerin ışıkları soluklaşır, gece kara bir deliğe dönerdi.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Ne zaman Yüceler zirvelerine karalar bağlasa, hep o şaibeli sessizlik çökerdi kasabanın üstüne. Evlerin ışıkları soluklaşır, gece kara bir deliğe dönerdi.
Hiçbir insan, hiçbir geçidi isteyerek bulamaz. Eğer bulursa, bu kesinlikle şansın büyüsüdür, yada geçitte bekleyen melunlar vardır...
Bu sıcak telaş kendini yavaş yavaş sükunete terk ederken bazı gözden kaçmış problemler de insanların dikkatini çekmeye başlamıştı. Kayıp çocuklar ve parçalanmış cesetler
yaşlanabileceğinin garantisi yoktu. zaten yaşlanmayı kim ister. götünü yıkayamayacak kadar yaşlanan insanlar tanıdım. insanın zavallılığına lanet okudum. ne boktan bir düzen içinde yaşıyorduk. bir başka acı gerçek de şu ; insan, ömrünün neredeyse yarısını uykuda geçiriyormuş. tabi bunun yanında tuvaletde, trafikte, banyoda market de, banka da kuyruklarda, hastane
Birahanelerdeki, meyhanelerdeki muhabbetleri çok samimi buluyordu, gerçek buluyordu. Orada daha önce birbirini hiç görmemiş insanların yer yokluğundan aynı masaya oturup, kırk yıllık dostlarmış gibi muhabbet etmeye başlamaları, birbirlerine en yakınlarına bile anlatmadıkları sorunlarını anlatmaları, sıkıntılarını paylaşmaları hoşuna gidiyordu. O masalarda hiç kimse olduğundan daha iyi, olduğundan daha dürüst,
umutsuzluğun içine doğru yürüdüm, hava kararmaya başlamıştı. içimde korkunç bir hüzün çöreklenmişti nedense. ağlıyormuydum yoksa. hayır olamazdı. bu utanç verici. parkın içinden geçip minübüse binmek için caddeye çıkacaktım. tam o sırada inanılmaz bir şey oldu. evet oradaydı. yarısına kadar içilip atılmış bir su şişesinin yanında duruyordu. gözlerime inanamadım.
Gelenler, gidenler... Her gelen giderken eski beni peşinde götürüyor. Yeni ben hep daha fazlasını istiyorum. Onlarca kriterim var artık ve hala artıyorlar. Ben hep imkansızı mı istiyorum yoksa?
Uğultu yok artık, derin bir sessizlik… Tedirgin nefes verişleriniz… Beyninizde, kuşkunun saltanatı… Yarını bile düşünemeyecek durumdasınız… En büyük acılarınızı, en sığ mutluluklarınızı, herşeyi unutmuşsunuz… Doğruluyorsunuz,
Ve benzincideyim.. bu gece farklı birşey var.. hakkaten farklı.. bi araba.. hayır farklı olan araba değil.. içindeki.. travesti.. bu adamın.. hayır hatunun.. ahh her neyse işte ne işi var burda.. genelde burda olmazlar.. sahil kenarında otlanırlar.. herneyse pek umursamıycam.. ve içeri giricem.. ahh polis.. onlardan hiç hoşlaşmıyorum..
"gün sona erdiğinde; ve yolun değil de külahinin yürüyüşünün sonu geldiğinde; yaşamı varmış olduğu amaçlar toplamına ya da eriştiği yerlerin toplamına değil de yürüyüşünün ya da yolculuğunun kendisine eşittir.."
Zülfü Livaneli