Ptt Ne İş Yapar?
PTT’de öylesine bir gün işte… PTT, ne iş yapar diye sorarsanız. Mektup taşır. Telgrafınızı ulaştırır.
"Bunca yıldır yazıyorum, hala en iyi eleştirmenim, 'Aç mı kaldın evladım?' diyen annem." — Orhan Pamuk (kurgusal)"
"Bunca yıldır yazıyorum, hala en iyi eleştirmenim, 'Aç mı kaldın evladım?' diyen annem." — Orhan Pamuk (kurgusal)"
PTT’de öylesine bir gün işte… PTT, ne iş yapar diye sorarsanız. Mektup taşır. Telgrafınızı ulaştırır.
Pazar yeri insan seli. Sarı kızın kulakları küpeli. Üç yaşlarında şeker mi şeker, ilk yaz gibi cıvıl cıvıl bir şey. Kulaklarına sarı kirazdan küpeler takmış.
Koşarken nefes nefese kalmışlardı. Arabaya bindiler ve uzaklaştılar. Bütün planları suya düşmüştü. Planlarında bir hata vardı. Allah ın bütün diğer günleri dururken neden Cuma gününü seçmişlerdi ki! Tabii ki işe yaramazdı. Herkes, ellerini dua için açtığı anda onlar, günah işlemeye yeltenmişlerdi.
bakıyorum marmaraya zınava bakar gibi çıkıyorum yedi tepeli şehrin zirvesine yaylaya çıkar gibi
Zengin olmak ile güç sahibi olacağını düşünen ve bu düşünceyi adeta destekleyen bir aile yapısı özellikle baba figürü. Günümüzde gerek ülkemizde gerekse dünyada karşılaştığımız acı bir gerçek
Kendince Haklı bir kadının sperm bankasından aldığı çocuğun doğduktan sonraki hayalleri ve yaşadıkları.
İki büyük gölümüz vardı, adları böyük ve güccük devane.
Kışın balık tutar, yazın hemi yüzer, hemi çimerdik... Bir de çocukluk ya işte, kurbağaları şişirir yarışitırırdık.
Balıklar ve kurbağalar küstüler, çekip gittiler, zaten göllerimiz de kurudu... kuruttuk...
Herbirimize ait lakaplarımız vardı, en azından
Siyah saçlarını plastik tarağı ile okşadı, tavladı. Geceliğin yakasını göğüslerine doğru biraz daha çekip, saçlarını beyaz bedeninin üzerine salıverdi.
Umursamamayı, aile baskısından bunaldığı zamanlarda alışkanlık haline getirmişti. Ne zaman bir isteğine karşı çıksalar, ya da istemediği bir konu hakkında diretseler durumu kabullenmiş gibi görünürdü. Çoğu zamanda şartsız kabullenirdi de. Bu kabullenmeler
Beyoğlu arka sokaklarında gezinirken gördüğüm sokak çocuklarına ithafen...
Ayaklarındaki yırtık naylon ayakkabılardan karlar içeriye sızıyordu. İran transit yolundaki arabaların çokluğundan korkuyor, yolun kıyısındaki karların üzerinde yürüyordu küçük Nur Ali... Naylonların arkası tamamen parçalanmıştı. Küçük Nun Ali'nin topukları naylonların içinde değil, doğrudan doğruya kara basıyordu.
Okul yarı yıl tatiline girmişti. O günkü uygulamalarla MEB sekiz ay içinde öğretmen mezun edebiliyordu (hızlı eğitim). Bizim yarı yılımıza denk gelen tarih Erginler için yıl sonu oluyordu. Ergin’i Kars’taki garajlardan toz bulutu içinde yolcu ettik
Savaş, ülkemizin kaderiydi. Ne Amerika’sı ne Rus’u ne de bir başkası bizleri rahat bırakmadı. Bomba sesleriyle uyandık. Köyümüzü ele geçirenlerin esiri olduk. Savaşın yoksul kurbanları gibi oradan oraya savrulduk. Bir erkeğin kadınlarla göz temasının karşılığı, kırbaç veya ölümdü. Bir ara ucundan yakaladığımız özgürlük, bir kelebek gibi avuçlarımızın arasından