"Yazmak, düşünceleri satın almaktan daha ucuza gelir; tabii o düşünceler kuyumcu değerse." — Franz Kafka"

Öykü

Bir Gece Ansızın...

Temmuzun ortası, tam da sıcağın her şeyi kızıştırdığı ayın tam ortası. Gece yarısının da tam ortasında buluşma kararı almıştı içindeki uhdelerle. Mutfak balkonunun kapısıyla oturduğu odanın penceresi arasında oluşan hava akımında serinlemeye çalışarak, bir yandan düşünüyor bir yandan kaşınıyordu sivrisinek ve yakarcaların ısırdığı kol ve bacakları yüzünden. Sessizliğin

Ağaç Tekerlek

Yıl 1970 Mevsim ilkbaharın en güzel günleri havada güneş, toprağı ısıtmakta topraktan yükselen buharlar havaya mis gibi toprak kokusu salmakta, nevruz ve çiğdemlerin kardan sonra uyanışı ve çiçekleri ile dünyaya tekrar merhaba dedikleri güzel bir bahar günü idi.

Mustafa Efe

Ufak tefek ve oldukça zayıf bir adamdı. Görünüşüne bakıldığında, anlatılanlara inanası gelmiyorduinsanın. O bir çete başıydı

Asaletim Tasdik Olsa

O gün Birgül yengenin doğum günüydü.
Durun durun; önce bir soru sorayım: Siz hiç evli ve hastalık derecesinde uçkur düşkünü bir şefin emrinde aday memur olarak çalıştınız mı? Üstelik adam sicil amiriniz. Çalışmadıysanız ben söyleyeyim, çok zordur.

Duvarların Ötesinde

Murat, tavandan insanların suratlarına ölüm sarılığı saran karpuz lambalardan birinin altında durdu. Başını yukarıya kaldırıp lambaların birbirlerine olan yakınlık derecelerine baktı. Her biri ayrı bir bölümdeydi ve aralarında kirişler vardı. İnsanların aralarına ördükleri duvarlar gibiydiler. Bu duvarların ötesinde aynı görevi yapan lambalardı insanlar. Bakışlarını salonda gezdirdi. Hangi gişeye

Sakarı Boyu Hikâyeleri İle Seyr - Ü Sefer - 2

Karnını da doyurmuş olan Arda, düşüncelere dalmışken uyku bastırdı. Kentte yaşayan bir insanın asla yaşayamayacağı bir sessizlik vardı. Bu sessizliği uzaktaki çoban köpeklerinin havlamaları bozuyordu. Arada bir çevredeki tilki ya da çakalların, piknikçilerin bıraktığı yiyecek artıklarını ararken çıkarttıkları çıtırtılar uzaktan da olsa geliyordu. Aşağıdan doğru gelen esinti dalların

Kömür Karasıydı Elleri

Adımları hızlanırken, nedir çilesi şu kadının diye düşündü. İlle de ütülü olacakmış giysileri. Ütüye kömür doldururken solgun parmakları sımsıkı kavrardı kırık ahşap sapı. Nasırlaşan avuçları bazı geceler yüzüne kapanırdı. Evden uzakta koca iki yıl. Neler değişmişti yokluğunda kim bilir? Topuk sesleri zeminde yankı bulurken vızıltılar bahçenin her yanında.

Başa Dön