Platonik
Panama Kanali'ndan Kosta Rika'ya dogru yol alirken, gece nobetimin son saatlerinde, gun isimadan az once yazildi.
"Yazmak, sessizce bağırmak gibidir; eğer kelimeleriniz yeterince yüksek değilse, kimse şikayet etmez." – Franz Kafka"
"Yazmak, sessizce bağırmak gibidir; eğer kelimeleriniz yeterince yüksek değilse, kimse şikayet etmez." – Franz Kafka"
''Madem küstün, dargındın, neden geldin ağladın?
Rıhtımda boynu bükük, bana mendil salladın...''
Bu şarkının sahibi de bizim ayrılığımızı yaşamış.
Anımsar mısın?............
durakta sadece bir genç kız vardı. Islak giysilerimden utandım, ondan olabildiğince uzak bir köşede durdum. İçimden söylediğim şarkılar, yavaş yavaş neşeli olmaya başlıyordu ki, kızın ağladığını fark ettim, üzüldüm ama güldüm. Nasıl tarif etsem, hani "buruk gülüş" derler ya işte öyle. Kendi kendime "Al başına, bir gariban âşık
insan hayatında önemli olan şimdilerdir ve ben bütün şimdilerimde seni seveceğim...
Sürükleyici bir anlatımla kaleme aldığım bu çalışmam okuma zahmetine giren tüm arkadaşlarıma çoşkun bir elektrik verecektir.
Yüreklerimizin gerçek fatihlerine, şairlere, bir küçük saygı duruşu bu öykü. Yalnızca onlar, renklerle oynamayı ressamlardan daha iyi becerirler.
"Prensesin artık seni görüyor.Rengini aşkından çalan kırmızı bir gülle birlikte seni sonsuza çeyrek kala,mavinin aşkla buluştuğu yerde seni bekliyor olacak..."
Gidecek bir yerimin, özleyeceğim birinin olmadığı, alışık olduğum çoğalmış gecelerden birinde...
Gözümü açmak istiyorum! bir ağırlık var göz kapaklarımda, kirpiklerim birşeyleri yırtacakmış gibi zorlanıyor. Yürümüyorum ama sarsıldığımı, sanki koştuğumu hissediyorum,ve ayaklarımı bir salıncakta uzatmış sallanıyorum.
Bazen gözlerine baktığımda kafasının içine girip, ne düşündüğünü bilmeyi ne kadar istediğimi anlıyor mu acaba?
Daha ne kadar bekleyebilir insan ayrılacağı saati? Sevdiği ve canını bile verebileceği yâr giderken, eli kolu bağlı oturacak mı böyle insanoğlu? Hayatın artık ayrılık zilini çaldığı bir anda bir erkek ne hissedebilirse onları vermeye çabaladım. Kendim kaldım ve kendimi bir de yârin yerine koydum. Bu ayrılık olsun istemedim.
Rüzgarlar menekşeden, ayrık otuna doğru eserse menekşenin kokusunu getirirmiş. Bu kokuyu derin derin içine çekermiş ayrık otu , yüreğinin yangınını söndürmek için. Eğer ayrık otundan menekşeye doğru eserse bu seferde rüzgarla sevda mektupları, aşk şiirler
Aradan zaman geçti. Recep ve Hasan arasındaki görüşmeler devam etti. Gündem hep Hülya oldu. Ancak her iki arkadaşta Hülya’dan bahsederken, birbirlerine renk vermemeye özen gösterdi.
Sevmek, aşık olmak, sevilmek bir olmak ne güzeldi seninle...
Şimdi yoksun ,yoklugunla bir oldum.
Senmişsin gibi sevgili.
Çok yoğun duyguların yaşandığı bir akşamın kırıntılarının uyku içerisne serpiştirilmesi gibi bir şey
aşık olmak aniden yağmura yakalanmak gibidir. hazırlıksınızdır, sırılsıklam olursunuz titrer bedeniniz, kaçıp kurtulmak istersiniz...ama sığındığınızda bir kuytuya ve dönüp izlediğinizde yağmuru ne kadarda güzeldir oysa...