Geçip Giden Hayat
yol üstünde gördüklerimiz vardır. düşünmeden yaptıklarımız vardır. içinden geçip gittiğimiz hayatlar vardır.hayatlarına teğet geçtiklerimiz anısına.
"Yazmak, beyninizi boşaltmak değil; orada ne kadar saçmalık varsa, onu derleyip bir kahkaha patlatmaktır." – Mark Twain"
"Yazmak, beyninizi boşaltmak değil; orada ne kadar saçmalık varsa, onu derleyip bir kahkaha patlatmaktır." – Mark Twain"
yol üstünde gördüklerimiz vardır. düşünmeden yaptıklarımız vardır. içinden geçip gittiğimiz hayatlar vardır.hayatlarına teğet geçtiklerimiz anısına.
“Kırk altı yıl, ” diyor arkasından uzatılan mikrofona, biraz utanarak, "Kırk altı yıl dile kolay bir zaman…"
Selim, çav bella (hoşçakal güzelim)şarkısını ilk defa ODTÜ''te duydu ve çok sevdi. Ölüm anında da o şarkı dudaklarındaydı.
Gücüm azalıyordu. Daha fazla kafa tutamıyordum ölüme. Öyle güçlüydü ki karşısında savaşamıyordum artık. Yavaş yavaş yürüyordum bilinmezliğe. Beni neyin beklediğini bilmiyordum. Ve işte o an. Kalbimin durduğu, nefesimi tamamen kaybettiğim o an...
Bir keresinde annem, ''bazen, insanlar birbirlerini o kadar çok sever ki, sorun onlarda olmaz. Sorun sevgilerini taşıyamamakta olur güzel kızım.'' dediğinde... Allah'ın bana benim taşıyamayacağımdan fazla aşk verdiğini düşünür, O'na da kızardım.
... Türk Dil Kurumu'na kızdım biraz da. Seni sana anlatacak, bana da tercüman olacak cümleleri yoktu lugatlarda. Ama "ciddiyet" kelimesini koymuşlardı kullanalım diye, onu da ben kullanmadım, kullanamazdım yada kullanamadım...
"Seni seviyorum." dedi sultan.
"Ben seni öyle çok seviyorum ki.." dedi fakir genç.
"Biliyorum." dedi sultan. "Zaten bunca zaman bilmek için, senin beni gerçekten sevip sevmediğini bilmek için bekledim, öyle zordu ki seni beklemek, ama senin beni sevdiğinden emin olmalıydım."
Seni o kadar çook sevdim ki başta belli etmesem de çünkü uğradığını hissettim kalmayacaktın kalbimde bu kalp bu ağır yükü taşıyamaz dedim uzak durdum..Sensizliği de taşıyamadı....Sorumsuzdun kalmamayı öğretmişin ısrarla kalbine...Kızdım çook kızdım sen konuşmadıkça ben susamadım avazım çıktığınca bağırarak susmak istedim.Sustum sustum...Bitmedi susmalarım.
"Çok güzelsin." diyorum.
"Evet, çok güzelim, hem de çok tatlıyım." diyor.
"Eminim ki çok tatlısındır." diyorum
"İçsene beni." diyor.
Sarhoş oluyorum, ne yaptığımı bilmiyorum, kadehi dudaklarıma götürüyorum, içiyorum.
Görünürde vicdanımızla ilgili olmayan birçok neden yüzünden kendimizi endişeli hatta hasta hissedebiliriz. Vicdanımızın onu ihmal etmiş olmamıza karşı gösterdiği tepkisi beklide nereden çıktığı, ne olduğu belli olmayan bir suçluluk ve tedirginlik duygusudur.
Kendi halinde, iyi bir fotoğrafçı kız dı, bazı fotoğraflarının filmlerini evin de banyo ediyor du.Eski usul seviyordu.Bir gün apartmana bir erkek taşın dı değişik bi havası gizemi vardı, bakışları bir bakış attı kalbimi yaktı türünden di ama çapkın değil,kız ilk görüşte çok etkilenmişti..Bi merhaba bile diyeme di hafifçe
Farklı bir işleyiş, bedenin ruhu sahiplenişi ve ruhun bedeni terk edişi.
"Yatağımdaki kıza seni anlattım dün gece de. Elleri usul usul omuzlarıma masaj yaparken dinledi seni. Diğerleri gibi…"
…Bu dansı bana lütfeder misiniz sesiyle irkildi kız. Şaşırmıştı, bunu beklemiyordu. Gözlerini oğlanın göz bebeklerinde görüyordu. Heyecanlı bakışlardı bunlar, titrek dokunuşlardı. Elbette dedi kız tereddüt etmenden. Orkestra çalmaya başladı Notre Dame de Paris’in büyülü şarkısı “Belle” kulaklarda çınlıyordu.