Çocukluğumuz...
Çocukluğum,çocukluğumuz....
Hayatı aşağıdan yukarıya seyrettiğimiz yıllar..
Keşke insanlar hep çocuk kalsalar
"Yazmak, kelimelerle evlilik yapmak gibidir; aceleyle boşanırsan, çocukların şiir olur." – Franz Kafka"
"Yazmak, kelimelerle evlilik yapmak gibidir; aceleyle boşanırsan, çocukların şiir olur." – Franz Kafka"
Çocukluğum,çocukluğumuz....
Hayatı aşağıdan yukarıya seyrettiğimiz yıllar..
Keşke insanlar hep çocuk kalsalar
EKSİLEN BEYAZLARIM
Mutfak penceresinden yansıyan ilk sabah ışıltıları gönlümdeki mahzenlere ve d tipi katlarına inemiyor.
Her sabah birbirine benzemeyen gri tonlarla uğraşıyorum.Şizofren artçıların kasıp kavurduğu kesif
sancı rüyalardan kalkmanın yorgunluğuyla kafeine tutunuyorum.
Beyazım eksildi.Boyayacağım günün sarı oklarını,kalın fırçamın halden anlamaz
\- Atatürk ile ilgili kitapların, kütüphane dışına çıkmasına izin verilmediğini öğrendim. Size söz veriyorum, 2 veya 3 gün içinde bu kitapları getireceğim. Sizden rica ediyorum. Artık soruşturma almak istemiyorum diye, adeta yalvarıyordum...
O gün günlerden Pazar’dı.Bindiğimiz taksinin penceresinden giren rüzgar saçlarımı dağıtıyordu.Gecekonduların bolca bulunduğu Zeytinburnu’nda bir evin önünde durdu araba.Nasıl bir evdi,merdiven çıktık mı çıkmadık mı hatırlamıyorum.
Deniz seviyesinin bile altındaki bu şehir yazan, çizen, üreten insanlarla olduğu kadar, çalan, çırpan, tüketen insanlarla da doluydu. Bense ölmekten başka yapacak hiçbir şey kalmadığından emindim. Ne var ki bu bilgi o kadar acıydı ki çiğneyip, sindirip, sıçamıyordum kendisini bir türlü. Adeta geviş getirir olmuştum kendi kendimi öldürmek
Yaşı oldukça ileriydi,ama gene de böylesi bir son beklemiyordu doğrusu.”Ben ayakta iken giderim!” diye düşünürdü hep.Öyle olmadığını aylarca yatarak anlamıştı artık.Biraz kımıldandı,yorganı azıcık oynattı ve karısına seslendi:
aslolanın hikâyenin içinden geçmek değil, hikâyenin kendisi olmak olduğunu bilmenin de mutlu olmakla ilgisini unutmamak gerek… hikâyelerimizin herhangi bir yerine öylesine kondurabildiğimiz çocuk gülüşlerindeki masumiyetlerin ya da çıkarsız paylaşımlardaki samimiyetin sayısının çokluğu, hayatlarımızın güzel geçtiğinin işareti sayılmalı… insanın geçmişine yaptığı yolculukların durak yerleri kuşkusuz 'iz' bırakan anılarla ilgili…
Belki kutsal,belki de değil.Bunun tartışması bana düşmez;fakat bunu yine de benim aklım almıyordu.Sırf sevgi olduğu için en aşağısı kutsal kabul edilen bir şey olabileceğini düşünemiyordum.
İşte o sıralarda hiyerarşik yapıyla tanıştım güzelliğin nasıl şehvet için kullanıldığıyla erkeklik olgusunun şiddetle yıpratılışıyla...
Beni gerçekten etkileyen ve yaşam üzerindeki değerlere karşı bir kez daha durup düşünmemi sağlayan gerçek bir olayda hissettiklerim...
Kitap bulmak kolay değildi. Tatil zamanı yaklaştıkça kitap kaynakları araştırır, hatta bulduğum kitapları okumaz, stoklardım.
Öncülüğünü ve başkanlığını Mesut Tim’in yaptığı Köy Çocukları Kütüphaneleri Oluşturma Kültür-Sanat ve Dayanışma Derneği Türkiye’de 40000 köye kütüphane hedefiyle başlattığı girişimin altıncı ayağını bu kez Ödemiş Hamamköy’de gerçekleştirdi.
Binlerce kilometrelik yol bir adımla başlar diyen ünlü düşünür gibi böylesine kutsal bir yolun da bir adımla başladığı
Az gittim uz gittim. Dere tepe düz gittim. Sonra bir baktım ki yarınlar dün olmuş. Elinden tuttuğum küçük bir çocuğun, kalbimde saklı kalan satırları okunur olmuş...
zorlanıyorum.Kağıt ve kalem bu kez çok farklı geliyor bana…Birşeyler engel oluyor sanki,kocaman şehirde yalnızlığımı paylaşacak bir dost bir arkadaş arıyorum.Boş kaldırımlar çekilmez geliyor artık…Soğuğa aldırmadan yürüyorum caddeler boyu…Sizin hiç kalabalığın içinde yalnız kaldığınız derdinize ortak olacak bir dost bulamadığınız oldu mu?Sanırım teyzemin ölüm anını anlattığım için oluyor tüm
Seni senden sormanın güzelliği… Sahilde, dağ başında, vadide…
Seninle yaşamanın, dünyaya kafa tutmanın çekiciliğinin o vahşi güzelliği; vazgeçilmez.
Yakamda gül gibi taşırım seni...
Teyze, ama benim annem babam yok ki demesi ile hiç düşünmeden,
O halde ninen vardır, değil mi? diye sesimi yüksek çıkartmış ve azarlamıştım...
sıradan bir gün değil…
Bir kabusun ortasından başlıyorum, içim biraz uyku istiyor, aleni sevişmek az biraz da…
Yine geçici sahiciliklerin dokunuşlarıyla evcilleştiriyorum kendimi, masalım her geçen gün daha da kalabalıklaşıyor ama gözüm hiç birini ısırmıyor…
Keyifsiz bir yağmur düşüyor toprağın çıplak göğsüne,