Hiçbir Şey Yetmiyor...
yeten birşeyler aramakla geçen dünyamıza küçük notlar halinde bir yazı...((((sonucu bilinen soruya verilmek istenen yanıtlar))))))
"Bir kitabı okumak için en iyi zaman, onu yazmanın en kötü zamanı olduğundadır." - Oscar Wilde"
"Bir kitabı okumak için en iyi zaman, onu yazmanın en kötü zamanı olduğundadır." - Oscar Wilde"
yeten birşeyler aramakla geçen dünyamıza küçük notlar halinde bir yazı...((((sonucu bilinen soruya verilmek istenen yanıtlar))))))
krallığın sona ermiştir artık ve bütün kraliyet mensupları senin cenazene katılmak için bir bir sıraya girer, ama onlar yüzünden öldüğünün farkında bile değillerdir, onlar sadece eğitilmiş ama kör birer katildir…
Günün 12 saatını hasta başında hastahane kapılarında nasıl geçirir insan, neler yapar, neler düşünür?
yağmurun sesi kesilir de dün gibi olur, çiçeğe durmuş özlemler, hicrana düşen yürek, kanayıp duran vuslat, hayatı yoran, dürtükleyen sevda çoğalır; künyemize şivan, bahtımıza gurbet düşer. . .
Cahilin freni yoktur. Bir mütalaa ortamında freni boşalan kamyon gibi boşalır ve aklına ne gelirse sözün neticesini düşünmeden esip gürler. Bu tutum ne kendisine, ne de ortamın erdemli sakinlerine yarar getirir.
Suçlamıştım onu, daha doğrusu suçluluk duygusuna itmiş, kısa süreli de olsa rahatlamıştım...
“Taraf olmayan bertaraf olur.”
Olur mu acaba?
Taraf olmanın bir tarafında “benim tarafım şeksiz şüphesiz doğru, senin tarafın kesinkes yanlış” anlayışı var ise bu taraf sakıncalı bir taraftır.
Sözcüklerin ahengi anlamlarının yanında büyük önem taşır bence. 2 tane sözcük ve anlamları üzerine kısa bir yazı bu. Gündelik hayatı anlatan 2 sözcük.
İnsanoğlu ne garip bir yaratıktır.Çevresinde bin bir türlü ibretli hadise gerçekleşir de bunlardan kendisine ders almaz. Kur’an-ı Kerim’in yüzlerce yerinde Rabbimiz:”Düşünmüyor musunuz, akıl erdirmiyor musunuz?” buyurarak bizle
Bugün 11 Ekim 2007, günlerden perşembe.Ramazan bayramının arefesindeyiz.Günlerdir şehit haberleriyle yer yerinden oynamıyor, binalar yıkılmıyor.Haber bültenleri şehitlerin cenaze törenlerinden verdikleri görüntülerin ardından belki hayatın gerçeği bu olduğu için ama benim bir türlü kabullenemediğim komik haberler de verebiliyorlar.İnsanlar işe gidiyorlar, yemek yiyorlar, espri yapıyorlar, gülüyorlar. Kısaca kalmadıkları yerden devam
Sahi can derdi sadece bedeni vurunca mı baş gösterir. Yoksa içimiz yanınca da mı can derdine düşeriz? Kederde, hastalıkta sağlıkta bir arada olmaya söz verdiren evlilik törenleri de bunun için midir?
Ben böyle değildim deniz gözlüm…Acılara yelken açardım gece gün demeden.Pembe şafaklarda kızıllığa ağıtlar yakacağımı deseler inanmaz,güler geçerdim.Oysa şimdi billur kadehlerde yudumladığım hasret boğazımda düğümleniyor.
İri güller yetiştirdiğim
Saat 01:00,eve yeni girdim.Tüm gece manasiz kelimelerle kurulu cümleler dinledim.