Alışmak
birgün özgürken ..diğer gün hapishanede sonsuzluğa mahkum oluyoruz ... ama alışıyoruz onada...
sanırım alışmak pes etmemekten geliyor...
biz hayatla savaşıyoruz...
"“Yazarın en büyük düşmanı, bitmemiş kitabın bittiğini sanan okurdur.” – Umberto Eco"
"“Yazarın en büyük düşmanı, bitmemiş kitabın bittiğini sanan okurdur.” – Umberto Eco"
birgün özgürken ..diğer gün hapishanede sonsuzluğa mahkum oluyoruz ... ama alışıyoruz onada...
sanırım alışmak pes etmemekten geliyor...
biz hayatla savaşıyoruz...
İstikrar, statükoyla karıştırılmamalıdır. Statüko mevcut olanın korunmaya çalışılmasıdır ki, sürtünmenin olduğu bir fizikte böyle bir durum mümkün değildir. Ya yükselirsiniz, ya alçalırsınız. Yerini korumak diye bir şey bizim dünyamızda yoktur.
Eğer... Keşke... Acaba...
Bizden bize ne kaldı ki
kırık dökük sözlerden başka...
Bir köşe yazısı olmaktan uzak, belki de çok uzun. İlk deneme oldu, okul dergisinde yayınlanacak-mış =D öğretmenim sağolsun =)
Fantastik ve dengesiz bir çağın içindeyiz.
Muhafazakarlıkla birlikte batıl inançların, Hayri poturların, Selenaların, bez bebeklerin, büyücülerin, cadıların, vampirlerin, zombilerin arttığı/arttırıldığı, sürekli beslendiği bir çağ bu..
Aklın, gerçeğin yerini hayalin, inancın aldığı bir çağ…
Dışarı çıkıp bu soğukta biraz yürümenin bir faydası olur belki diye düşünüyorum. Ama gece saat 01.30 cesaretim var mı? Hayır! Tabii ki hayır, çıkmam imkânsız.
Kendinden bir kaçıştır Hayat, acımasız, amansız bir yarış.
Gerçeği görmezden gelmektir, ölümsüzlüğe yakarış...
El çabukluğu, kazanma hırsı ile kul-kölelik etmektir...
Unutmaktır Hayat, içindeki saflığı, mucizeyi...
Ölümsüzlüğü arayan Sümerli Gılgamış ile Albert Camus arasında yaklaşık 4.500 yıl fark vardır. Ya düşünsel anlamdaki mesafe farkı? Belki de hiç yok..
Artık çoğumuz cep telefonlarımızı almadan yatağa bile giremiyoruz. Mektup yazmakla uğraşmak yerine yolladığımız, ya da aldığımız mesajlar bizi ne kadar mutlu ediyor değil mi? Bazen hiç tanımadığımız insanlardan mesajlar alabiliyor, yanlışlıkla başkaların
güzelle çirkinin, yalanla gerçeğin, söz ile özün birbirine karıştığı dünyada, yumuyorum gözlerimi gördüklerim karşısında ve açtığımda geçmese de birşeyler, kazandığımı görüyorum hiçbirşey kaybetmeden....
Teraziyim diye mi dengeye takığım bilmem ama oldum olası dengede tutmaya çalışmışımdır hep kendimi. Nasıl takmayayım ki, herşeyin görevine uyarak çalışabilmesi, yaşaması, varolabilmesi için hayatın her anında denge önemli. Gece ve gündüz ile mevsimler bile dengede olmasa en basiti hayatın ritmi nasıl şaşardı düşünebiliyor musunuz? Hatta kıyamet beklentisi
Güneşin batışını izlerken neler hissedersiniz? Ben büyülenir kalırım. O renkler o kızıllık... Sanki ruhumda dansetmeye başlar ve beni bambaşka dünyalara götürür. Ayıramam gözlerimi. Her saniye ayrı bir güzelliktir. Kaçıramam bakışlarımı, kaçırdığım her ba
ilk defa yazdığım kalem çiçek oldu,yazılan narin bir yaprak...
sen küçük gözlerle bakılan büyük bakışlar...
sen koca bir gülüş...