Bir Yolu Tanımlamak
Bir yolu tanımlamak, o yolun adını bilmekle başlar.
Kaç şeritli olduğunu bilmek ise nasıl gidileceğine delil olur.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Bir yolu tanımlamak, o yolun adını bilmekle başlar.
Kaç şeritli olduğunu bilmek ise nasıl gidileceğine delil olur.
Dışarı çıkıp bu soğukta biraz yürümenin bir faydası olur belki diye düşünüyorum. Ama gece saat 01.30 cesaretim var mı? Hayır! Tabii ki hayır, çıkmam imkânsız.
Gözlerimi kapatıp düşünüyorum. Şehrin üzerine çöken yoğun sis ve buluta rağmen şehri en tepeden izlemeye çalışıyorum. Yahya Kemal Beyatlı gibi “sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” diyemiyorum ama aklıma Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da zaman” şiiri geliyor. Eski bir camii avlusunu arıyorum. Bu kadar camii arasında hangisi olabilir
Kişilik, bizim değişken, çelişkili yönümüzü yansıtır. Dış özentinin pençesinden sıyrılamamanın çaresizliğini yaşar. Bir amaç doğrultusunda hareket etmeyen, daha çok amaç-gayeye giden yolu kesen, yolu tıkayan arzular yığınının merkezidir. Kendimizle, toplumla, doğayla barışık yaşamamanın nedenidir. Temeli, tüketici ve geçici beklentilerden oluşmuştur. Fırtınaya tutulmuş gemi misali oradan oraya savrulur, her
Sanırım bu yüzden hiç hayallerim olmadı benim. Belki bu yüzden yeni günden hiçbir şey beklemedim, bu yüzden yarına ait düşler kuramadım, ya da belki bu yüzden, hiç hayal kırıklığı yaşamadım ve yine belki bu yüzden, yaşadığım her şeyi olağan karşıladım.
Bu yüzden, bazen bir avuç kuru
öyle sıradan işler yapmayacaksın...Ya madalyon almak için iyi yüzeceksin; ya da iyi yüzdüğün için madalyon alacaksın.
öyle sıradan biri olmayacaksın...
Öte yandan öyle kalıplar vardır ki çok güçlüdürler. Onlar ölümsüzlüğe doğru yol alırken atasözü ya da deyim adını alırlar.
Özürlü engelliler biliyorum, çok rahatısz eder beni durumları. Engellerini bir özür haline getirmeleri. Engelsiz özürlü çok var. Onlar da korkutucu. Dolu tabancayla kapalı mekanda oynayan geri zekalı gibi... Bir de engelli oldukları halde özürlü olmayan pırlanta gibi insanlar var işte. Engelini özür haline getirmeyenler...
Okuduğumuz kitaplardaki karakterler bir gün çıkıp gelse ne hissederdik ki? Şöyle delicesine aşık bir adam,her şeye rağmen sevip fedakarlık yapan bir kadın,hala dostluğa inanıp sırtını dayayabileceğin bir arkadaş hayvanlara değer verip koruyan insanlığını kaybetmemiş bir insanlık
bazen ölmek istersin, ölemezsin, bazen yaşamak istersin, yaşayamazsın. bazen, bazen işte...
İnsan nekadar mükemmel yaratılmış!.. Bir anlayabilse bunu, ya da daha doğrusu anladığını sandığını gerçekten anlayabilse...
Herkes kendi hayatında başroldür. Diğerleri için belki figüran olabilir ama kendi hayatında o bir başroldür. Başrol ölene kadar değişemez öldüğünde zaten film biter.