Hayallerimin Aşkı
Bilmiyorum söylemişmiydim sana, zordur benimle olmak, zordur beni sevip sevgime sahip çıkmak. Gözlerimizin içinde dünyayı bulalım ve birbirimizle yeniden dünyaya gelelim isterim.
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Bilmiyorum söylemişmiydim sana, zordur benimle olmak, zordur beni sevip sevgime sahip çıkmak. Gözlerimizin içinde dünyayı bulalım ve birbirimizle yeniden dünyaya gelelim isterim.
Dudaklara en çok yakışandır gülümsemek. Yüzün giydiği en güzel elbisedir. Rengi: yanaklarda pembedir. Yakışanı bilen, her şeye rağmen gülebilendir.
Kırmızı karanlık’ı okuyunca…
Kırmızı karanlık’ı okuyunca şairin ne anlatmak istediği hiç de umurumda değildi. Çünkü şair bu kitapta ne anlatmak/yazmak istediğini zaten anlatmış/yazmış…
Benim için önemli olan, henüz mürekkebi kuramamış ekmek sacından yeni inmiş ve taze ekmek gibi kokan bu şiir kitabının beni ne
Yaşar Kemal
Sanat, hele de edebiyat ve şiir bizi alıp götürmeli, geniş ufuklar açmalı ruhumuzda, benliğimizde... Bunu başaramıyorsa, okunan bir şiir ya da nesir, sıkılırız hemen, hem yazıdan, hem de yazarından... Hatta ufak böbürlenmelerimize bile yol açar ''Pöh! Bu da neymiş ki ben bundan daha iyilerini yazarım bir kere.'' diye
Birilerinden bir anı dinlerken hep, "Ben ...ken " diye başlayan ve sürüp giden cümleler... Ne güzel olurdu bir şairden bir yazardan anı dinlemek...
Ben de aynını kullanacağım. Ben ilkokula başladığımda ilk kez İstiklal Marşıyla tanıştım. Herkes kıpırdamadan duruyordu. Sanki ufukta bir zaferi görüyormuşçasına başlar dik ve
Umursamazlık mı bunun adı, halkı kandırmaca mı, yoksa gerçekleri görememek mi?
Öylesine büyük bir yokluk içindeydik ki; derdimiz, tasamız ve geleceğe ilişkin kaygılarımız bile yoktu. Deli gibi istiyorduk ama henüz sevgilimiz bile yoktu. Güneş az önce uçsuz bucaksız ovanın üzerinden geçip bodur meşeleri şimdi kara lekeler gibi görünen tepelerin arkasına inmeye başlamıştı. Üstümüzdeki fıstık çamları akşamın kokusuna reçine ferahlığı
Aslında her şey özünde kendini sevmekle başlıyor desem, kaçınız benim bu düşüncelerime katılır. Güzel kadınları seviyorsunuz, sevimli çocukları öpüp okşuyorsunuz, yakışıklı erkeklere bayılıyorsunuz. Normal görünüşte olan ya da görünüşü vasatın altında olan insanları da sevebiliyor musunuz? Birini sevmek, onun yüreğine, beynine, benliğine dokunmak değil midir aslında? Daha önceki
Örneğin; Şâirleri haykırmayan bir millet,/ Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir. diyen Mehmet Emin Yurdakullar, Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; /Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.diyen Mehmet Akifler,' Ne vakit bir yaşamak düşünsem/Bu kurtlar sofrasında belki zor /Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden diyen Atilla İlhanlar, Evin de hali, saadet/
Okumanın ve yazmanın sabır gerektiren bir eylem olduğu gün gibi aşikar. Her gün, evet evet her gün değişirsiniz okuyunca... Bir saat önce ki, bir dakika önce ki, bir gün önce ki siz, siz değilsinizdir artık... Hayata dair daha anlamlı cümleler kurarsınız... Dolgun başakların, başı da eğik olur. Bilgi
Gitme,
çok ağlarım ben, gözlerim hep nem nem.
Gitmeyelim, bırak toplamayı aşkın valizini,
boşaltalım geri, ne varsa ceplerimizde.
Konuş ne olur,
Ercan Kesal