..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir sanatçý baþarýsýz olamaz; sanatçý olabilmek bir baþarýdýr. -Charles Horton Cooley
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Tarihe Yön Verenler > Seval Deniz Karahaliloðlu




1 Þubat 2011
"Marat ve Sade" Diye Buyurdu Zerdüþt : "Ne Oldu Devrime?"  
Devrim, “acýmasýz bir öç almaya”, “hüküm verme yetkisinin yok olmasýna” ve “kendini inkara” dönüþtü

Seval Deniz Karahaliloðlu


Gerçekleri ne zaman göreceksiniz? Sanýyorlar ki, devrim onlara istedikleri her þeyi verecek. Sýcak bir çorba, dolgun bir maaþ, yatakta daha genç biri. Bir bakýyorlar, çorba yanmýþ, ayný yoksulluk, yataktaki de ayný. Pis kokulu ve kullanýlmýþ. Git bunlarý torunlarýna anlat Marat! Eðer torunlarýn olursa


:BIJH:
“Marat ve Sade” Diye Buyurdu Zerdüþt : “Ne Oldu Devrime?”

Seval Deniz Karahaliloðlu

“200.000 kelle istiyorum!” Yüzünde kanlý bir þehvet. Baðýrarak tekrarlar.
“2000.000 kelle istiyorum!”

Jean – Paul Marat. Fransýz devriminin önce mimarlarýndan, sonra da kan içici canavarlarýndan biri. Þimdi, 13 Temmuz 1793’te manavdan bir kilo domates istermiþ gibi giyotine göndermek için iki yüz bin insanýn kellesini istiyor.

Marat ne oldu devrime?
Marat yoksuluz biz hala.
Marat bizleri bekletme.
Haklarýmýzý istiyoruz Marat!
Nasýl alacaðýn umurumuzda deðil Marat!
Marat biz deðiþim istiyoruz!
Marat sen bize söz verdin!!!

Koronun sersi giderek yükselir, yükselir, yükselir. Son cümlede infilak eden bir yanardað etkisiyle patlar. Her harf, her kelime salonun dört bir yanýna daðýlarak, ruhlarýn özüne savrulur. Tüm zamanlarda, tüm halklara verilen sözler. Havaya karýþan, verildiði an unutulan sözler…Hesap soran bir halk!

“Sen bize söz verdin! Devrime ne oldu Marat?”

“Jean – Paul Marat’ya Yapýlan Zulüm ve Suikastýn Marquis de Sade Yönetiminde Charenton Akýl Hastanesi Hastalarý Tarafýndan Sahneleniþi” isimli oyun, Bornova Þehir Tiyatrosu tarafýndan, Ýzmir Sabancý Kültür Merkezi’nde sergileniyor. Peter Weiss’in yazdýðý oyunu, Anýt Aksan sahneye koyuyor.

Vicdanýn sesi haykýrýr. “Yoksullara daðýtýlacak topraklar üzerine kimler oturdu?” (“Tüyü bitmemiþ yetim hakký yemeyiz!” diyenlerin kulaklarý çýnlasýn?!) Devrimi sözde onlar için yapmýþtýn Marat. ( Mara diye okunur) Bu sefil, insanlýktan çýkmýþ, hayatýn dibini bulmuþ zavallýcýklar için. Þimdi toplanmýþ “Halkýn Dostu Marat” dan hesap soruyor, hep bir aðýzdan haykýrýyorlar. Koro oyunda hem halký temsil eder, hem de akýl hastanesindeki delileri. “Kendi çocuklarýný yiyen bir devrime” tanýklýk etmek, bizzat deliliðin kendisinden baþka nedir ki? Bu nedenle “koro” çift anlamlý olarak, iþlevini en iyi biçimde yerine getirir.

Koro haykýrmaya devam eder.

Bizi buraya kim kapattý?
Hepimiz köpekler gibi ölmekte özgürüz iþte!
Hepimiz özgürlüðümüzü istiyoruz!
Özgürlük!
Halkýn umudu Colbet
Zavallý Marat küvetin içinde zehir saçýyorsun.
Ýnsanlarý zehirliyorsun Marat!
Onlarý yaðma ve cinayete kýþkýrtýyorsun.
Kafanýn içini görebiliyorum ve hayýr diyorum
Bütün insanlar için seni öldüreceðiz!!!

Þiþkin egosuyla beslenen hastalýklý aklý, içinden çýktýðý devrimi “toplumun lanetine” dönüþtürür. Geleceðe dair umutlar içermesi gereken devrim, bir kan banyosu haline gelir. Marat (Gökhan Müftüoðlu) bu kan dolu küvetin içinden buyurur. “Daha nice dökülecek kanlara karþý bir küvet dolusu kan nedir ki?”

Yürüyen tekerlekler üzerinde sahnede dolaþan bir küvet. 13 Temmuz 1793 tarihinde Marat’ýn yanýndayýz. Bu tarihin öncesine dönerek devrime, katledilen insanlara, Marat’ýn nasýl delirdiðine ve öldürüldüðü ana kadar geliþen olaylara tanýklýk ederiz. Charlotte Corday (Ayþegül Aydýn) Marat’yý öldürmek amacýyla yanýna gittiði sýrada, 50 yaþýnda olan Marat’ýn son dakikalarýný izleriz.

Charlotte Corday, oyunun sonunda devrimin kahramaný olacak. Çünkü Marat’yý öldürmek gibi çok kutsal (!) bir görev üstleniyor. Kan banyosuna son vermek için þiddete ihtiyaç vardýr. Kaný kanla çözecek olan Charlotte Coraday’ýn çarpýk duruþuna, soðuktan donuyormuþçasýna (yoksa içine düþtüðü dehþetten mi?) titreyen sesine bayýlýyoruz. Uyku hastalýðý ve melankoliden muzdarip Charlotte Corday’ýn bir deli olarak üstüne düþen görevi yerine getirmek için gösterdiði çabaya ve bir oyuncu olarak Ayþegül Aydýn’ýn Chalotte Corday’ý canlandýrýþýna hayran olmamak elde deðil. Yine de umudumuz Charlotte Corday’ýn oyun sýrasýnda uyumamasýdýr.

Dupperet (Kaðan Uluca) baskýn bir cinsellik öðesini kocaman harflerle sunuyor. Oyunun sekso manyak psikopatý. Bunun üzerine bir de kendini beðenmiþlik ekleyin. Vücuduna yapýþan dar yeþil kýyafeti, yeþil palyaço þapkasý, kýrbaç gibi kullandýðý zinciri. Aslýnda o zincir, onu mahkum eden, hürriyetini kýsýtlayan, baðlayan lanetli bir uzantý gibidir. Þeytani bir seksilikle sergilediði maço tavýrlarýyla, Carlotte Corday’a resmen asýlýr. Hatta daha ileri giderek cinsel tacizde bulunur. O toplumun bastýrýlmýþ, derine itilmiþ ama fýrsatýný bulduðunda uðursuz baþýný kaldýrdýðý, hastalýklý yönüdür. Devrim gibi þiddete açýk kitle hareketlerinde, kadýnlarýn kötülüðe kurban gittikleri çok iyi bilinir. (Devrim hareketiyle sarsýlan Mýsýr’da son iki günde 60 tecavüz vakasý rapor edildi)

Rahip Jack Roux (Azat Serhat Koca) diken diken saçlarýyla fark edilmeyecek gibi deðil. Oyunun muhalif sesi. Söylediði sözler, sansüre yani ön sýradaki “hatýrlý, þenlikli izleyicilerin” eleðine takýlýr, oyunun bir kýsmý “sakýncalý olduðu gerekçesiyle” kesilir. Oyunun anlatýcýsý açýklar, “bazý replikler kesilmiþtir”. Oyunun akýþý sýrasýnda, aniden ayaða fýrlayarak müdahale eden “yüksek perdeden izleyici” nedeniyle durumu anlarýz. Burada da mý sansür? Hani “devrim” vardý?

Oyunun akýþý sýrasýnda karakterleri bize tanýtan ve olaylar hakkýnda ayrýntýlý bilgiler veren bir anlatýcý var. (Ayþegül Sünnetçioðlu) Shakespeare’in metinlerindeki, aðzý iyi laf yapan çok renkli cinlere benziyor. Yüzüne “sürekli gülümseyen bir ifade yapýþtýran” joker makyajý, uzay yolu dizisinden kaçmýþ uzaylý hissini veren kabarýk saçlarý ve çok renkli mavi, kýrmýzý kostümü ile insaný çarpýyor. Çok bilmiþ bir edayla olaylarý anlatýrken, ironik bir þaka anlayýþýyla karakterleri tanýtýr. Ýroni hastalýðýný sürekli yanýnda durduðu Marki de Sade’dan mý (Hakan Taner Yýldýrým) kaptý acaba?

Sahnenin sað tarafýndan, küvet doðrultusunda cýlýz bir uyarý iþitilir. Hizmetçisi ve yardýmcýsý Simonne, “Marat, yaralarýnla oynama, yoksa hiç iyileþmeyecek” diye sýzlanýr. Yararsýz bir uyarý. Týpký devrimin kanayan ama bir türlü iyileþemeyen yaralarý gibi. Sürekli burnunu karýþtýran zavallý Simonne (Jülide Kara). Silik, zavallý þey seni.

Bir de altý seçkin delimiz var. (Mustafa Gülezen, Aslý Ceren Bozatlý, Sevilay Çiftçi, Yasin Erol, Pýnar Efe ve Can Sertaç Adalýer). Ayrýca, sahnenin önünde devrimin ruhunu yansýtan þarkýlarýyla göz dolduran dört þarkýcýmýz. (Murat Niyazi Emre, Onur Uysal, Melis Caba ve Arzu Söðüt). Kabare dansçýlarý gibi dans ediyorlar sahnede. Çýlgýn bir karnavalýn, çok renkli palyaçolarý onlar. Rengarenk kýyafetleri. Kýrmýzý, mavi, kavuniçi, kahverengi ve pembe çizmeleri. Cart renklere bulanmýþ abartýlý kostümleri, çýlgýn danslarýyla içinde bulunduklarý týmarhanenin komikleri. Dile gelip haykýrdýklarýnda yer gök inliyor. Þarkýlar eþliðinde toplumun vicdaný, “söylenemeyen sözlerin” sözcüleri oluyorlar. Aslýnda kan denizinde yüzen Paris, Charenton’dan daha tehlikeli bir týmarhane deðil mi? Üstelik Paris’teki deliler serbest!
Charenton Akýl Hastanesinin banyo salonunda oynanan bir oyun. Aslýnda oyun içinde bir oyun bu. Fransýz devriminin sonuçlarýnýn deðerlendiren eser, Marki de Sade tarafýndan sahneye konuyor. Charenton Akýl Hastanesi Müdürü Coulmier (Fatih Ay) ve ailesi þerefine oynanýyor. Burada oyuncular iki kere oyuncu. Onlar Charenton’da iyileþme pýrýltýsý gösteren “iyi halden oyuncu olmuþ” deliler. Coulmier tavýrlarýyla akýl hastanesinin müdüründen ziyade akýl hastanesini denetlemeye gelen yüksek rütbeli bir asker gibi davranýyor. Yanýnda da “gardiyanlarý” var. Þenlikli bir izleyici kitlesini oluþturuyorlar. Özellikle, baþtan aþaðý beyazlara bürünmüþ ellerinde sopalarla, havaya tehdit dalgalarý yayan gardiyanlar. (Mahmut Doðan, Enis Sarkýþ, Ersel Þibil, Ali Ceylan, Fatih Ergay ve Semih Akpýnar) Sahnedeki oyuna müdahale anlarýnda, ellerinde sopalarla büyük bir gayretkeþlikle çýðlýklar atarak saldýrýyorlar. Öyle ki, ellerimiz kafamýzýn altýnda, cenin pozisyonunda kendimizi yere atýp “teslim oluyoruz” demek geliyor içimizden. (Biz bu sopalý müdahalelere, üniversiteli öðrencilerden dolayý pek bir aþinayýz) Cambaza bakan garibanlar gibi hem bu “þenlikli ve hatýrlý izleyicileri”, hem de sahnedeki “oyuncu delileri” izliyoruz. Yani, yükümüz aðýr.
Sözde su tedavisi gören paranoyak Marat (Gökay Müftüoðlu) dört yýldýr huzur yüzü görmedi. Hainler her yerde. Mesela sokakta, pazar yerinde, karþýki evin içinde, belki de sokaðýn köþesinde. Ama en çok Marat’nýn aklýnda. O hastalýklý beyninin içinde cirit atýyorlar. Hainler her yerde. Hepsi bir bir avlanmadýkça “cesur” Marat’ya huzur yok. Cesur Marat, ininde, yani küvetinde, en güvenli olduðu yerde. Elinde kaz tüyü kalemi, küvetin üzerine koydurduðu tahta sýranýn üzerinde kargacýk burgacýk yazýp duruyor. Bitip tükenmeyen yazýlar bunlar. Üretildiði beyin kadar karmaþýk ve anlamsýz. Bir takým zýrvalar. Zaman zaman kendi kendine konuþur, içini döker.

“Baþta, birkaç tane idam olur. “Yeter” zannediyorduk. Sonra, binler, yüz binlerce kan dökmek gerekti. Onlar, hainler! Dýþarýdalar, evlerde, bodrum katlarýnda…”

Gelelim oyunun diðer karizmatik kahramanýna. Akýl hastanesini karýþtýrmaya meraklý þahsiyet. Delilerden oluþan oyunu sahneye koyan, oyunun yönetmeni Marki de Sade’a. (Hakan Taner Yýldýrým) Sahnenin saðýnda oturan, yüzünde alaycý bir gülümsemeyle oyunu seyreden ve zaman zaman oyuna dahil olarak düþüncelerini açýklayan ve karþýt bir söylem geliþtiren bir Sade var karþýmýzda. Önünde yuvarlak bir masa. Elinden düþürmediði ve kocaman ýsýrýklarla gövdeye indirdiði elmasý olmasa, Paris’te caddeye bakan bir kafede oturan, sýradan bir beyefendi zannedebiliriz onu. Marki de keyifler gýcýr yani.

Fikir beyan ettiði zamanlarda keyfi zirve yapýyor. “Yasanýn temeli ölümdür. Ölüm sürecin sadece bir parçasý. Bütün insanlarý yok etse bile doða bunu kayýtsýzca seyredecektir.” (Bayýlýyorum bu Marki de Sade’a. Devrimi ne kadar güzel çözdü öyle?)

Karanlýk ta bir ses duyulur. “Kavgamýz baþlayalý ve Bastil düþeli tam 4 yýl oldu.”
Ardýndan müzikal bir nakarat gelir. Týpký çiðnemeye alýþtýðýmýz ve bir türlü aðzýmýzdan atamadýðýmýz bir sakýz gibi akýllara takýlýyor….

“…Bir zamanlar, giderdik ayný yolda
Derdik ki deðiþmeli dünya
Deðiþim senin için tek bir þey (ceset daðlarý),
Benim içinse baþka…”

Bir varmýþ bir yokmuþ tadýnda bir hikaye ile baþlar her þey. Anlatýcý, “sevimli cinimiz” devrimin nasýl baþladýðýný anlatýr bütün sevimliliði ile. “Kanatlarý altýnda yaþadýðýmýz hükümdarlar iyi babalardý ve çocuklar öðrendikleri masallara inanýyorlardý ve tekrarlýyorlardý. Bizim devletimiz, “tatlýlýk ve sabýrdýr” diyorlardý. (Nerede bu “tatlý ve sabýrlý devlet”? Herhalde masal ülkesinde)…Rahipler, “kývranýn, acý çekin, Tanrý böyle istiyor” diyorlardý. Halk buna inanýyordu.” Yüzünde bilmiþ bir gülüþ belirir. Bir kibrit çakar ve üfleyerek “Amin!?” der.

Sahnenin solunda birileri deli gibi eðleniyor. Keyif adamý Marki de Sade. Ön sýradaki, “sansürcü Coulmiere” raðmen, “muhalif” olmanýn keyfini çýkartarak, birkaç veciz cümle yumurtlar ortaya. “Herkes benim milliyetçiliðim, seninkinden üstün derdinde. Hepsi, Fransa’nýn iyiliðini istiyor. (Söyledikleri ne kadar tanýdýk geliyor deðil mi?) Ben, yalnýz kendime inanýrým!”.

Koro devreye girer.
“Yaþasýn, yaþasýn millet
Yaþasýn, yaþasýn, Napolyon
Hepsi tam bir illet
Yaþasýn sade suya çorba
Ýstersen yok bir daha…”

Marki de Sade ekler “Ya biz? Ya biz? Kýsýr döngüye girmiþ bütün devrimleri ret ediyorum. Burjuvazi yeni bir sýnýf olarak zafer kazanýyor.”
Koro söze girer. “Ya biz? Bizi unuttular. Rahipler, keselerini dolduruyorlar.”
Marki de Sade’dan kesin bir tespit daha. “Devrim bizi, “kendini inkara” götürüyor.”

Mezbahaya dönen Paris’te gördüklerinden dehþete düþen Charlotte Corday. Marat’ý öldürmek ve bu katliama bir son vermek için geldiði þehirde gördüklerine bir türlü inanamaz. Ýnsan kanýnýn kokusu Paris’in üstünü aðýr bir sis tabakasý gibi kaplar. Her yerde küçük oyuncak giyotinler satýlýr. Çocuklar gündüz izledikleri infazlarý taklit ederler. Giyotin, baþsýz cesetler, giyotine gidecek yeni masumlar, taze bedenler hastalýklý bir eðlencenin merkezini oluþturur. Bir sanat olayýný izlermiþ gibi infazlarý izleyen Parisliler. Týpký tiyatro oyununa gidermiþ gibi giyotinin çevresinde ön saflarda yer kapmaya çalýþanlar. Baþýn bedenden ayrýlmasýný en iyi nereden görebilirim derdindekiler. Corday olayý özetler. “Bu ne biçim bir þehir? Þehrin üzerinde karanlýk bir duman. Ölüleri yakýyorlar” der. Sonra bu korkunç yere neden geldiðini anýmsar. “Diktatörlüðe Marat seçilecekmiþ!” ( Hani, devrim halk için yapýlýyordu? Diktatörlük? )

Karanlýkta bir ses dile gelir. “Orada, küvette ana rahminde gibi hüzünlü gül pembe bir renkte yüzüyorsun.” Marat’yý ve içinde bulunduðu küveti, tepeden bir aydýnlatma ile görürüz. Neredeyse bir özeleþtiri yaparcasýna, Marat geçmiþi anýmsar. “Devrim yapmak istiyoruz ama nasýl yapacaðýmýz hakkýnda bir fikrimiz yok. Herkes eski düzenden bir þeyler almak istiyor yanýna. Týpký hediyelik eþya gibi. Kimi metresini, kimi mülkünü, kimi ticarethanesini, kimi evini,..”

“Masum” olduðu kadar “sanýk” halk kitleleri araya girer. (Yani devrimde kimse sütten çýkmýþ ak kaþýk deðil.) Ses dalga dalga yükselir, öfkeyle köpürür.

“Bizim baþýmýzý sokacak bir delik yoksa,
Onlar bu kadar parayý nereden buluyor?
Marat biz hala yoksuluz.
Haklarýmýzý istiyoruz Marat!
Nasýl alacaðýn umurumuzda deðil Marat!
Marat sen bize söz verdin!
Biz deðiþim istiyoruz Marat!”

Burada “Haklarýmýzý istiyoruz Marat! Nasýl alacaðýn umurumuzda deðil Marat!” sözüne dikkat! Yani, “nasýl olursa olsun, umurumuzda deðil” tavrý. Bu “hak ararken, haksýzlýða onay vermek” deðil mi? Yolsuzluða, teröre, adaletsizliðe, saldýrýlara, soygunlara, baþýboþ bir þiddete ve giderek diktatörlüðe davetiye çýkarmak.

Gerçekten, hiçbir þey deðiþmeyecekse bu devrim neden yapýldý? Onca insan neden öldü?

Dev boyutlarda iki kukla sahnede belirir. Canavar motifini baþarýyla yansýtan þiþman bir örümcek ve ince boðum boðum bir kýrkayak. Hangisi daha korkunç? Giyotinin açgözlü býçaðýný besleyen Marat ve türevleri mi? Yoksa kuklasý bile ürküten hayali canavarlar mý? Ya, umutlarý katliama dönüþtüren zihniyet? Marat’nýn kafasýndaki halüsinasyonlar, karabasanlar, dev örümcekler, dev kýrkayaklar onu çýldýrtýr.

Marat ender olarak küvetten çýkar ve halka izleyicilere doðru seslenir. “Ortada yoksulluk göremiyorsanýz, cilalandýðý içindir. Artýk sýnýf farký kalmadý derlerse inanmayýn! Sanayiciler, önünüze yýðdýklarý paralarý koruyabilmek için sizi gözlerini kýrpmadan savaþa göndereceklerdir!”

“Özgürlük, kardeþlik, eþitlik” sloganý ile yola çýkan devrimin önderlerinden Marat’nýn geçmiþi de çok temiz deðildir. Üne ve paraya kavuþmak için oradan buradan çaldýðý fikirleri, zýrvalýklarý kendi düþünceleriymiþ gibi satar. Bir zamanlar saraya girebilmek için yað çektiði ve yüz bulamadýðý asilleri bugün hiç düþünmeden cellada teslim eder.

Marki de Sade, tezlerinin doðruluðunu ve deneyimlerini anlatýrken Charlotte Corday’ýn kafasýný su dolu bir fýçýnýn içine sokar. Onu nefessiz býrakana kadar kafasýný fýçýnýn içinde tutar. Nefessiz kalan bedeni debelenip çýrpýnýrken etrafa sular sýçrar. Neden? Corday’ýn bulanmýþ zihnini berraklaþtýrmak için mi? Gerçek dünyanýn ne kadar vahþi, ne kadar zalim ve tehlikeli olduðunu göstermek için mi? O bunu zaten biliyor. Paris denen mezbahayý bizzat gördü. Yoksa, sadece iþkence etmenin zevkine varmak için mi? Sadist duygularýný tatmin etmek için bir kurban ele geçirmiþken faydalanmasýndan daha doðal ne olabilir? Kötülüðün çirkin yüzü.

Charlotte ýslak saçlarýný bir kýrbaç gibi kullanarak, Sade’ýn çýplak sýrtýný kýrbaçlar. Her kýrbaç darbesinde çýðlýk atan Sade, düþüncelerini, devrim üzerine tezlerini paylaþýr. Kýrbaçlanmak, zevk ve devrim. Kötü bir üçgenin sakat ayaklarý. Kýrbaçlanmak ve devrim. Þiddet üzerinden kendini var eden kötü bir ironi. Marki de Sade, isminin yaydýðý þöhretin hakkýný verir. Kendi içinde olgunlaþtýrdýðý devrim fikri ile gerçekte sokakta yaþananlar arasýndaki farklýlýklarý berraklaþtýrmasý, olaylarýn daha net deðerlendirilmesi bakýmýndan önemlidir.

Marki de Sade sokaklardaki ölüleri ve bitmeyen yoksulluðu düþünerek sorar. “Devrim bizi nereye götürür? Devrim, kiþilikleri, “özgürlük” adý altýnda eritir. Devrim, kiþilikleri yok eder. Devrim bizi, “kendini inkara” götürüyor. Devrim, Cumhuriyete bir iyilik, kötülere ölüm borçludur.” (Ýyi de kim kötü? Daha önemlisi, kime göre kötü?)

Marat’ya dönerek sorar .“Herkesin yönetime eþit olarak katýlabileceðine inanabiliyor musun Marat? Halk dediðimiz güruh nedir ki? Özgürlük? Eþitlik? Kendi boy aynasýnda yok olan yansýmasýndan baþka? Bizim için tek bir hal çaresi var. Her þeyi baþtan aþaðý yýkýp yeniden yapmak. Devrim, “acýmasýz bir öç almaya”, “hüküm verme yetkisinin yok olmasýna” ve “kendini inkara” dönüþtü. Bu “devrim” bizi nereye götürüyor?”

Halka ve seyircilere dönerek devam eder. “Gerçekleri ne zaman göreceksiniz? Sanýyorlar ki, devrim onlara istedikleri her þeyi verecek. Sýcak bir çorba, dolgun bir maaþ, yatakta daha genç biri. Bir bakýyorlar, çorba yanmýþ, ayný yoksulluk, yataktaki de ayný. Pis kokulu ve kullanýlmýþ. Git bunlarý torunlarýna anlat Marat! Eðer torunlarýn olursa. ”

Küvetin içindeki Marat sürekli yazý yazar. Beyaz bir sargý bezi baþýný tümüyle bir türban gibi sarar. Sað kolu omuzdan itibaren üzeri kablolar ve çeþitli vidalarla donatýlmýþ metalik bir kýlýf ile kaplýdýr. Terminatör’ün metalik aksamýndan ödünç alýnmýþ sað kolu ve omzuyla, kurgu bilim kahramanlarý gibi görünür. Metalik bir yabancýlaþma ve halüsinasyonlarla boðuþan Marat, yolun sonuna gelmiþ yarý mekanik bir organizma gibidir. Konuþmadýðý, baðýrýp çaðýrmadýðý zamanlarda sürekli yazý yazar. Kanlar akan iltihaplý yaralarýný kaþýr. Yaralarýndan kanlar akar. Yüzü duvar gibi bembeyazdýr. Elimizde paranoyak bir deli figürü var. Bu psikopat tavýrlarýný da açýklýyor.

Kendi içinde derin açmazlara düþen Marat, her idamla birlikte daha çok dibe batar. Sadece birkaç kiþi diye baþladýðý temizlik hareketi, binleri, yüz binleri bulmuþtur. Ýdamlarýn altýnda imzasý ve sorumluluðu olan Marat’nýn ulaþacaðý tek yer paranoyadýr. Öyle bir noktaya gelir ki, sokakta yürüyen her insaný devrim düþmaný olarak görür. Paranoyak tavrý nedeniyle, akýl saðlýðýný tamamýyla yitirir. Artýk, “durdurulmasý” gerekmektedir.

Oyunun akýþý sýrasýnda, sürekli dönen bir çember içinde yürüyen anlatýcý, tanýk olduðu olaylarý aktarýrken, toplumun ve devrimin nasýl bir “kýsýr döngüye” girdiðini de vurgular.
Gamze Þatana’nýn tasarladýðý dekor çok iþlevli olarak görev yapýyor ve çok baþarýlý. Mesela, kahverengi tonlarda küvetin dýþ yüzeyine yapýlan iþlemeler ve boyalý yüzeyin eskitilen dokusu küvete antika havasý veriyor. Tekerlekli küvet, oyuncularýn üzerinde gezindikleri, sallandýklarý, akrobasi yaptýklarý, süslü metalik aksam oyununun atmosferini çok güzel yansýtýyor ve kolayca deðiþen, dönüþen yapýsýyla, akýllýca tasarlanmýþ.

Arka planda, beyaz bir ekranýn üzerine yansýyan siyah beyaz karikatür formunda çizimler görürüz. Marat’nýn yüzü, devrimden portreler, Marat’nýn zihninde beliren halüsinasyonlar. Birbiri ardýna, iç içe geçerek, deðiþerek, dönüþerek, ekranda siyah beyaz bir animasyon olarak akar. Animasyon kurgusu Murat Niyazi Emre’ye ait. Oyunun fotoðraflarý ise Aplgiray Kelem tarafýndan çekilmiþ.

Oyunun boyunca arka planda, dekorun içinde yer alan canlý bir orkestra var. Hem de iyi bir orkestra. (Gitarda Barbaros Göksan, bas gitarda Sinan Göksan, piyanoda Utku Gücoðlu, kemanda Gökay Koçanoðlu ve davulda Ozan Gökmen ). Orkestra kendi bestelediði müziklerle, devrimin ruhunu yansýtan parçalarý seslendiriyor. Koro dile geldiðinde, koroya eþlik ederek, oyuna müzikal bir kimlik kazandýrýyorlar. Siyah beyaz animasyonun hemen ardýndan dekor aralanýr ortaya canlý bir Rock Orkestrasý çýkar. Muhteþem bir final konseri verirler. Koroyla birlikte son parçalarý bir konser havasýnda seslendirilir.

“Marat ve Sade”, Bornova Þehir Tiyatrosunun sahneye koyduðu, çok nitelikli, çok katmanlý zengin içeriði ile insaný sersemleten, gösteriþli müzikal bir oyun. Oyunun yönetmeni Ant Aksan ve bütün tiyatro ekibi ellerinden gelenin en iyisini yapmak için büyük çaba sarf etmiþler. Oyuncu kadrosu, orkestrasý, teknik ekibi ile çok yoðunluklu bir çalýþmaya hep birlikte imza atmýþlar. Oyunun atmosferini Rio Karnavalýna çeviren çok renkli ve çarpýcý kostümler ve kukla tasarýmý Polat Canpolat’a ait. Kuklalar bir harika. Gri dev bir örümcek ve devasa boyutlarda boðum boðum bir kýrkayak. Tek kelime ile muhteþemler. Kostümler tek baþýna düþünüldüðünde gerçekten çok güzel ama oyun Fransýz Devrimini anlatýyor. Dikkati daðýtan ve seyredenleri oyunun ana fikrinden uzaklaþtýran kostümler, ana fikrin önüne geçiyor. Bunun yerine, oyunun ana temasýný ön plana çýkaran kostümler daha uygun olmaz mýydý? Oyunun ýþýk ve ses tasarýmý ise Nizamettin Þendur’a ait.

“Marat ve Sade” anlattýklarýyla çok önemli bir oyun. Ýþaret ettiði sorularla, tüm zamanlar için önemli ama þu son günlerde dünyayý sarsan devrim dalgasý ile “can alýcý bir öneme” sahip. Bu nedenle, Bornova Þehir Tiyatrosu sýradan bir tiyatro deðil. Tarihi ve toplumsal vicdani sorumluluðu yerine getirerek, sade suya tirit yapýmlara inat, “sokaðýn sesini” sahneye taþýyorlar. Bu nedenle, oyunun sahnelenmesini saðlayan herkesi ve oyunu sahneye taþýyan baþta yönetmen Ant Aksan olmak üzere emeði geçen bütün tiyatro ekibini tek tek kutlamak gerekiyor.

Son bir aydýr “devrim dalgasý”, Ýslam coðrafyasýný kasýp kavururken devrim üzerine yazýlmýþ en güzel oyunlardan biri olan “Marat ve Sade”’dan bahsetmemek olmazdý. Ýlk önce, Tunus, sonra Arnavutluk, þimdi Mýsýr, Yemen derken Ürdün diye giden bir çeþit “Domino Taþý” dalgasý ile karþý karþýyayýz. Bu domino taþlarý ne zaman duracak? Hedefte kaç ülke daha var?

Bütün mesele, bu taþlarý “kim ya da kimler” harekete geçirdi?

Zeka küpü ve Amerikan kaynaklý sözde “düþünce merkezi” kuruluþlarýnýn hatýrý sayýlýr sözcülerinden biri olan Samuel Huntington’un ortaya attýðý “Medeniyetler Çatýþmasý” ile tohumlarý atýlan, etnik ayrýmcýlýk, ýrkçýlýk ve þiddetle beslenen “Yeni Bir Dünya Düzeni” yaratma sevdasýna, 2005’de resmen telaffuz edilen “Yeni Orta Doðu Projesi” ile devam edildi. Þimdi birileri düðmeye bastý!

Yani, önceden hazýrlanan plan olgunlaþtý þimdi meyveleri toplama zamaný diye düþünüyorlar. “Yeni Orta Doðu Haritasý” oluþtuðunda, ipleri daha rahat çekebilecekleri, “küçük devletçikler” hayalinde olanlar, son olaylarý iyi deðerlendirmeliler. Çünkü devrim iki aðzý keskin býçak gibi.

Devrimi “kimlerin”, “hangi amaçla” yaptýðý önemli. Gerçekten halk kitleleri mi? Yoksa Soros kaynaklý sözde “Sosyal Toplum Kuruluþlarý” mý? Ve sokaklar devrimden ne bekliyor?
Kuzey Afrika coðrafyasýnda yaþayanlar, devrim sonunda hayatlarýnýn nasýl deðiþeceðini umut ediyorlar?

“Marat ve Sade” oyununu bu nedenle çok önemsiyorum. Marat ve Sade baþta umut ettikleri ve hayalini kurduklarý devrimi, oyunun akýþý sýrasýnda geri dönüþlerle tekrar anýmsarlar ve üzerinde düþünürler. Ya þimdi ellerinde ne var? Kan gölüne dönmüþ sokaklar ve cesetlerden baþka? Peki, devrim sonunda sokaklar istedikleri “eþitlik, kardeþlik ve özgürlüðü” elde edebildiler mi?

Devrimden “kim kazançlý” çýktý? Sade’ý anýmsayýn. Ne demiþti? “Devrim, acýmasýz bir “öç almaya”, “hüküm verme yetkisinin yok olmasýna” ve “kendini inkara” dönüþtü. Bu devrim bizi “nereye” götürüyor?”

Devrim heyecaný ile sokaklarý dolduran milyonlarca insan, bu sorularý ve yanýtlarýný dikkate almak zorundalar. Yoksa, devrim öncesi hayatlarýnda, ellerinde var olaný da yitirecekler.
Devrimin muhataplarýna sormazlar mý?

Biz bu “devrimi” neden yaptýk? diye.

Bu, “devrim” bizi nereye götürüyor?”

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Devrim niye yapýlýr?
Gönderen: Hulki Can Duru / , Türkiye
2 Þubat 2011
Devrim niye yapýlýr Sn Karahaliloðlu? Þenlik olsun diye mi? Yoksa can sýkýntýsýndan mý? Devrim sonucunda Fransa’da despotik krallýk yýkýldý ve cumhuriyet kuruldu. Sovyet ve Türk Devrimleri despotik yönetimleri yýktýlar ve cumhuriyet ve demokrasinin yolunu açtýlar. Kötü mü oldu? Devrim sürecinde yapýlan yanlýþlýklarý ön plana çýkararak devrimleri kötülemek mantýklý bir yaklaþým mý? Çarlýk Rusya’sýnda halk pek mi mutluydu? Osmanlý yönetiminde millet refah içinde miydi? Sanayimiz ne durumdaydý? Tunus, Mýsýr, ve en son Ürdün’deki geliþmeleri “devrim” diye nitelemek için henüz çok erken. Üstelik bu ayaklanmalar ABD’nin arka bahçesindeki temizlik operasyonu gibi görünüyor. Fakat þurasý kesin: Despotik Ýslam devletlerinin devriliþi Büyük Türkiye daha doðrusu Osmanlýlaþma, Neo-Osmanlýcýlýk, Osmanlýlaþtýrma hayallerinin de sonu olacaktýr. Bu durumda yeni kýlýflar, yeni senaryolar, yeni düzenekler devreye sokulacaktýr. Türk halký dünyadaki tek ahlaki deðerin din olduðunu sanmakta ve tüm gücüyle dini istismar eden bir yönetime destek vermektedir. Oysa çaðdaþ ahlak veya evrensel ahlak dinsel ahlaktan çok daha üstündür. Ýslam ülkeleri demokrasiye yönelirken, bizim eþbaþkanlýk veya baþkanlýk sistemine geçerek demokrasiyi rafa kaldýrma ve bir korku imparatorluðu yaratma giriþimlerimiz ne kadar acýklý bir rastlantýdýr…




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn tarihe yön verenler kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýnsanlýðýn Ar Damarý Çatladýðýnda, Antigone"lere Daha Çok Ýhtiyaç Duyulur...

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.