..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
En tatlý sevinçler, en hiddetli kederler sevgidedir. -Pearl Bailey
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




24 Aðustos 2016
Göçe Göçe - 5  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Þaziye ablalardan üç ev ötede de, Kýrþehirli siyaset adamý Osman Bölükbaþý'nýn babasýnýn evi vardý. Galiba Bölükbaþý'nýn annesi üveymiþ, öyle duymuþtum. Yaz tatillerinde birkaç kere Bölükbaþý'nýn oðlu Deniz'in dedesini ziyarete geldiðini görmüþtüm. Deniz, bizim akranýmýz olmasýna raðmen bizimle konuþmazdý, mahalleden arkadaþý da yoktu. Bazen caddeye çýkýp tek baþýna oyalanýr ya da oynardý. Biz uzaktan bakardýk ona; yanýna gidip de arkadaþlýk teklif etmekten çekinirdik.


:ABAE:
     

Dedem eliyle radyoyu iþaret ederek:
     -Evlat, aç þunu da ajansý dinleyelim, dedi.
     Radyoyu açtým. Gene önce cýzýrtý duyuldu, ses gelsin diye bekledik; biraz gecikmiþ olmalý ki dedem sabredemedi:
     -N'oldu buna; yoksa bozuldu mu? Dedi.
     -Bozulmamýþtýr dede. Bazen böyle oluyor, lambalarý geç ýsýnýyor, ses de geç geliyor, dedim.
     Nitekim birkaç saniye sonra radodan gelen bir hafif müzik sesi duyulmaya baþlandý. Ýki program arasýnda kalan zaman boþluðunu doldurmak için bu tür müzik çalýnýyordu. Az sonra da müzik kesildi ve gong vurdu. Bayan sipiker:
     -Saat on üç. Burasý Ankara Radyosu, þimdi haber merkezinin hazýrladýðý haberleri sunacaðýz. Önce özetler, dedi:
     -Cumurbaþkaný Cemal Gürsel, Baþbakan Ýnönü'yü kabul etti.
     -Milli Savunma Bakaný Ýlhami Sancar, Kýbrýs'ta yaþanan kanlý olaylarýn oradaki soydaþlarýmýza yönelik bir katliam olduðunu ve Türkiye ile birlikte diðer garantör devletler Ýngiltere ve Yunanistan'ýn bu katliama dur demesi gerektiðini söyledi
     -Türk savaþ uçaklarý ihtar amacýyla Lefkoþe üzerinde uçuþ yaptý.
     -Petrol ürünlerine zam geldi.
     -Yurdun pek çok yerinde çetin kýþ þartlarý normal hayatý etkiliyor. Yoðun kar yaðýþýnýn bilhassa doðu illerimizde etkisini daha birkaç gün sürdüreceði tahmin ediliyor.
     Osman Dedem, yarým saat kadar haberleri dinledikten sonra radyoyu kapatmamý söyledi ve üst kattaki sofada bulunan valizini getirmemi istedi. Hemen yerimden kalkýp önce radyoyu kapattým sonra da yukarý kata çýktým. Minik de peþimden geldi. Valizi alýp geri döndüðümde ise, Minik yanýmda yoktu. Nasýl olsa birazdan gelir diye tahmin ettiðimden, üzerinde durmadým.
     Osman Dedem, önüne koyduðum valizin fermuarýný açýp, elini dibine daldýrýp kahverengi, siyah, gri karýþýmý bir renge bürünmüþ, yýpranmýþ yüzü olan bir defter çýkarýp bana verdi.
     -Bu defterde, Yörük Dedenin göç sýrasýnda yazdýðý notlar var. Senin olsun, iyi sakla, dedi. O sýrada hemen, Osman Dedemin bu deðerli hatýranýn varisi olarak neden beni uygun bulduðu sorusu aklýma geldi. Öyle ya, kýzýna yani anneme ya da aðabeylerime, ablama neden vermemiþti? Sevinmeli miydim?
     Defterin kapaðýný kaldýrýp açtýðýmda, burnuma daha önce hiç duymadýðým bir koku geldi. Sararmýþ, kapaðý gibi yýpranmýþ, mürekkepleri solmuþ sayfalarýna baktýðýmda yüzüm asýlmýþ olmalý ki Osman Dedem sordu:
     -Ne o, yoksa beðenmedin mi, istemiyor musun?
     -Ýstiyorum, ama dede ben bu yazýyý okuyamam ki... Çünkü burada eski Türkçe yazýyor, dedim.
     -Ben orasýný düþünememiþim. Ver bana! Sen de git kalem kâðýt al gel, ben sana buradakilerin Türkçesini yazdýracaðým. Hem notlardaki senin bilmediðin eski kelimelerin de bugünkü anlamýný söylerim. dedi.
     Ýki döþeme ötedeki defter ve kalemimi alýp, söyleyeceklerini yazmak için dedemin yanýna oturdum. Sokak kapýsýnýn kapanma sesi duyuldu. Osman Dedem:
     -Yazma iþi galiba yarýna kaldý, dedi.
     Çünkü annemle ninem pazardan dönmüþlerdi ve biraz sonra da yemek vaktiydi.

          ● ● ●

     Burasý Kýrþehir'de iki sene içinde taþýndýðýmýz, üçüncü evimizdi. Yani göç etme alýþkanlýðýmýz hâlâ devam ediyordu. Kýrþehir'de taþýndýðýmýz her evde ilk hafta hiç yemek piþirmedik. Sað olsun komþularýmýz. Onlar, bu süre içinde durmadan bize yemek getirdiler. Taþýnan insanýn iþi çoktur, yemek piþirmeye zaman bulamaz, diye düþündüklerinden böyle yemek getirme gibi bir âdetleri varmýþ. Ölü çýkan eve yemek taþýma süresi, bundan da uzunmuþ.
     Yenice Mahallesi'nde, Tolu Hoca'nýn cadde üzerindeki iki katlý evinde oturuyorduk Osman Dedemler bize misafir geldiðinde. Ev sahibimiz Tolu Hoca da bitiþiðimizdeki iki katlý, bizimkinin benzeri evinde karýsýyla birlikte yaþýyordu. Onlarýn yanýnda ise Vali Konaðý vardý. Bazen caddede oynarken topumuzu Vali Konaðýnýn bahçesine kaçýrdýðýmýz oluyordu. Duvarý fazla yüksek olmadýðý için, top oraya kolayca kaçýyordu. Kapýda bekleyen görevli polis amcalara, yalvara yalvara topu geri alýyorduk. Arada polis amcalarýn “Bir daha kaçýrýrsanýz topunuzu keserim. Ona göre!” tehditine “Söz polis amca, kaçýrmayacaðýz.” cevabýný veriyorduk. Ama daha birkaç gün geçmeden hatta bazen söz verdikten bir saat kadar sonra, topumuz tekrar Vali Konaðýnýn bahçesine kaçýyordu. Gene bizden ayný yalvarma ve polis amcalardan bunun karþýlýðýnda ayný tehdit...
     Tolu Hoca'yý ben sadece bir kere gördüm. Çok yaþlýydý. Biz taþýndýktan birkaç ay sonra da öldü. Karýsý da yaþlýydý ama Tolu Hoca'ya göre genç sayýlýrdý.
     Evimizin karþýsýnda, yani caddenin öteki tarafýnda, Þaziye Abla ve kocasý Muhtar Amca oturuyordu. Bir çocuklarý vardý: Talat abi. O Ýstanbul'da bir üniversitede okuyordu ve çok seyrek Kýrþehir'e geliyordu. Þaziye Ablanýn kocasýna neden Muhtar Amca dediðimizi bilmiyorum. Adý mý Muhtar'dý, yoksa bir zamanlar muhtarlýk mý yapmýþtý? Þaziye abla, meþhur Kýrþehirli sanatçý Þemsi Yastýman'ýn ablasýydý. Þemsi Yastýman'ý ablasýna ziyarete gelirken hiç görmedim. Bazen babam Þaziye Abla'dan turþu istemek için beni gönderirdi. Çok lezzetli turþu yapardý. Elime bir kase alýp kapýlarýný çalardým. Hiç yüksünmeden o kaseyi turþu ile doldurup iade ederdi. Þaziye ablanýn babasý saðdý. Çarþýda bir bakkal dükkaný vardý. Çok nefis çemen yapardý, birkaç kere gidip almýþ ve sýcak ekmeðin üzerine sürerek zevkle yemiþtim. Bu bakkal amca çok yaþlýydý, belki de seksen yaþýndaydý. Ama yaþýna raðmen oldukça hareketli bir insandý. Çöp gibi zayýftý ve beli hafif kamburdu.
     Þaziye ablalardan üç ev ötede de, Kýrþehirli siyaset adamý Osman Bölükbaþý'nýn babasýnýn evi vardý. Galiba Bölükbaþý'nýn annesi üveymiþ, öyle duymuþtum. Yaz tatillerinde birkaç kere Bölükbaþý'nýn oðlu Deniz'in dedesini ziyarete geldiðini görmüþtüm. Deniz, bizim akranýmýz olmasýna raðmen bizimle konuþmazdý, mahalleden arkadaþý da yoktu. Bazen caddeye çýkýp tek baþýna oyalanýr ya da oynardý. Biz uzaktan bakardýk ona; yanýna gidip de arkadaþlýk teklif etmekten çekinirdik.
     Þaziye Ablanýn evinin bitiþiðinde, büyük bahçesi olan iki katlý ahþap bir konakta Konyalýlar diye anýlan bir aile otururdu. Çok gürültücü bir aileydi. Konuþmalarý, kahkahalarý, kavgalarý bütün mahalleden duyulurdu. Onlarla herhangi bir irtibarýmýz yoktu, sadece kahkahalarýný, baðýrýp çaðýrmalarýný, kavgalarýný uzaktan izlemekle yetinirdik.
     Oturduðumuz mahallede, üzüm baðlarý boldu ve bu baðlarýn kenarýna ekilmiþ ceviz aðaçlarý vardý. Biz çocuklar, mal sahibi topladýktan sonra bahçesine girip, geri kalan cevizleri toplayabilirdik. Buna “baþaklama” denilirdi. Çok olmasa bile baþaklama yaptýðýmýz, yani topladýðýmýz cevizler bize yeterdi. Biz bu cevizleri kýrýp yeme yerine, oyun oynamada kullanýrdýk. Oyun oynadýðýmýz arkadaþlar, bu konuda çok iyi olduklarý için ben, hep ütülürdüm. En sonunda anladým ki, bu ceviz ütme oyunu bana göre deðilmiþ ve ne kadar ýsrar ederlerse etsinler bir daha oynamadým.
     Birçok çocuðun elinde, bir aðaç çatalýn uçlarýna baðlanmýþ lastikleri ve lastiklerin ucuna baðlý meþini olan, taþ atmada kullanýlan kuþlastikleri yani sapanlar vardý. Kuþlastiði kullanma konusunda da beceriksizdim. Bununla taþlar kuþlara atýlýr, bazen de evlerin camlarý kazayla kýrýlýrdý. Bir keresinde aðabeyim kuþlastiði ile bir ibibik kuþu vurmuþtu. Kuþun yere düþüþünü görmüþtüm. Koþtuk, aðabeyim ölü kuþu yerden aldý. Güzel bir kuþtu, uzun bir gagasý vardý ve tüyleri rengarenkti. Daha yakýndan bakmak için aðabeyimden isteyip elime aldým. Ama biraz sonra kuþtan çok pis bir koku geldi burnuma. Kuþu bu yüzden attýk; elime sinen kokusu ise, ne kadar yýkarsam yýkayayým üç-dört gün geçmedi. O günden sonra elimi kuþlastiðine sürmedim.
     Evimizin boyasýz ve eski çift kanatlý bir sokak kapýsý vardý. Kapýnýn üzerinde dýþarýdan gelenlerin içerdekilere haber vermek için kullandýklarý, dökme demirden bir tokmak bulunuyordu. Öyle ki sesi, evin en uzak yerinden bile rahatlýkla duyulabilirdi.
     Yer yer çürümüþ tahta kapý eþiðinden adým atýlýnca, eve girilirdi. Giriþte yerleri toprak, geniþ bir hol vardý. Holün sol tarafýnda bir oda, saðda ise rutubet içerisinde eski püskü, birkaç rafý kýrýlmýþ iki tahta dolabý, siyaha yakýn bir renk almýþ olan bulaþýklarýn üzerinde yýkandýðý bir tezgahý olan mutfak bulunuyordu.
     Bu holden bahçeye açýlan bir kapý vardý. Bahçe 250-300 metrekare civarýndaydý. Bahçenin sað tarafýnda her gittiðimde içine düþeceðim diye korktuðum, kocaman hela taþý olan, kapýsýz bir kenef vardý. Öyle ki kenefe gidecek kiþi, yaklaþýnca öksürerek içerde kimse olup olmadýðýný kontrol etmek zorundaydý. Cevap gelmezse, ihtiyacýný görmek üzere girerdi. Bahçede birkaç tane gül fidaný ve meyve vermeyen biçimsiz bir dut aðacý vardý. Bahçede ayrýca eskiden ahýr olarak kullanýldýðý içindeki kurumuþ dýþkýlardan ve çürümüþ samanlardan belli olan, kapýsý paramparça olmuþ bir yapý da bulunuyordu. Bu yapý yýkýldý yýkýlacak izlenimi yaratýyordu. Bir keresinde yolda baþýboþ gezen bir kotik bulmuþtum. Bulduðum yerde sahibi gelecek mi diye saatlerce bekledim. Gelen giden olmayýnca aldým bu ahýra getirdim. Annem bundan hiç memnun olmadý. Hemen götürüp sahibine vermemi söyledi. Sahibi yoktu ki kime vereyim!... Kotik bizde sadece iki gün misafir kalabildi. Baskýlara dayanamayýp, hayvaný bulduðum yere götürüp býraktým. Çok üzülmüþtüm, ama baþka çarem de yoktu. Bir saat sonra, bu eþek yavrusunu býraktýðým yere gidip baktýðýmda, orada olmadýðýný gördüm. Biri almýþ götürmüþ.
     Giriþteki holden, tahta merdivenle yukarý kattaki sofaya çýkýlýyor. Sofadaki cumbada bir sedir vardýr. Buraya oturup caddeden gelip geçenler rahatlýklar izlenebilir. Sofaya biri saðda ve diðeri solda olmak üzere iki odanýn kapýsý açýlýrdý. Ayrýca sofaya çýkýlan merdivenin baþýnda, bahçeye bakan balkonun kapýsý vardý. Bu balkon oldukça geniþti ve tahtadandý. Ancak buraya çýkýp oturmak biraz cesaret gerektirirdi. Çünkü tahta balkonun korkuluklarý yoktu ve zemindeki tahtalarýn da bir kýsmý kýrýlmýþtý.
     Ýþte biz Osman Dedemle, bu evin alt kattýndaki, çok iyi ýsýnan odasýnda bugün de kaldýðýmýz yerden konuþmamýza devam edecektik. Daha doðrusu Yörük Dede'nin göç notlarýný yazacaktým:
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.