..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Hayranlýðý o dereceye vardý ki; yere düþtü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun)
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Levent Ölçer




13 Eylül 2011
Yaþam Hasatlayan Smir (3 - Son - )  
Romulion; Usta Sen Ne Yaptýn...

Levent Ölçer


"SMÝR!!! CANIN CEHENNEME SMÝR!!!"


:AEEB:
Romulion çaðrý büyüsüne cevap verdiðinde Smir'in korkunç suratýna kocaman bir sýrýtýþ yayýldý. Ýþte Rom buradaydý ve üstelik hissettiði cevabýn ezgisine bakýlýrsa iyi durumdaydý.

Romulion iblis evcillerini "gölgeler boyutu" olarak anýlan güvenli bölgeye dinlenmeye gönderdikten sonra ulaþým büyüsüne baþladý. Büyülü sözcükleri emirle söyledi ve Smir'e bir talep gönderdi. Smir'in Þatosu'nun içi bir yana, birkaç fersah yakýný bile ondan izin almadan ulaþým büyüleri yapýlmasýna imkan olmayan bir alandý. Smir'in kendi sabit korumalarý ve Þato'nun kendi temel korumalarý çok geniþ bir alanda büyülü bir güvenlik çemberi kuruyordu.

Smir'in talebi hemen kabul edildi ve yol gösterici büyülü semboller ile Romulion'un ulaþým büyüsü tam Smir'in onu beklediði yere yönlendi.

"Çilekeþ Romulion! Rom!" diyerek neþe ve heyecanla karþýladý Smir!
"Selam sana, Usta," diye gülümseyerek karþýladý Rom. Smir'i sanki asýrlardýr görmemiþ gibi hissediyordu. Býçaðýn iki yüzü de keskindi. Hem Smir yönünden hem de Rom yönünden bu aslýnda doðruydu. O kadar uzun zaman olmuþtu ki...

Ýki gölgeörücü sýkýca kucaklaþtýlar. Bu gölgeörücüler, hatta usta-çýrak olanlar, için bile son derece alýþýlmadýk bir tabloydu. Bir gölgeörücünün çýraðý olmak bazen çýraðýn hayatýna mal olurdu. Bazen de ustanýn hayatýna. Bu lanetli bir birliktelik idi.

"Seni görmeyeli uzun zaman oldu Rom. Ulaþma çabalarým hep sanki yokmuþsun gibi boþa çýktý. Hiç böyle bir þey yaþamamýþtým. Nerelerdeydin?!

Rom gülümsedi. Bu sahneyi birkaç kez daha yaþamýþtý. Sýradaki sorularý da tahmin edebiliyordu.
"Unuttum, Usta."
Smir þaka mý yapýyor yoksa söylemek istemiyor mu diye Rom'a baktý ama yüzünde samimiyeti gördü. Ciddi ve biraz da huzur-hüzün karýþýmý, hem rahatlamýþ hem de yaþlanmýþ bir ifadeyle bakýyordu Rom.

Smir onun gerçekten unuttuðunu anlamýþtý.
"Hatýrlamayý denedin mi?" diye merakla ve ne düþüneceðinden emin olamaz biçimde sordu.
"Elbette. Unutmanýn bir bakýma daha iyisi olduðunu içimde hissettiðim halde hatýrlamayý denedim. Ama baþaramadým. Büyüyü de denedim."
"Baþkalarýndan yardým almayý denedin mi?" diye sordu Smir.
Rom gülümsedi. Açýkça geliyordu teklif.
"Dostlarýmdan bazýlarý denedi. Ama aldýklarý cevap.. Pek beklemedikleri bir þeymiþ gibi hissettim. Pek konuþmaya gönüllü deðillerdi.. Ben de sormadým. Ortak bir noktada buluþtuk. Artýk böyle iyiyim, Usta."
"Yine de, istersen bir denemek isterim, Rom?" diye sordu Smir.
"Elbette. Hiç sorun deðil. Yalnýz dikkatli ol. Bazý arkadaþlarým zorladýlar ve biraz acýlý biçimde baþarýsýz oldular."
"Acý bizim için hiç sorun olmadý Çilekeþ çýraðým," diyerek güldü Smir. Dosta güven, düþmana dehþet verecek bir kahkaha izledi bu sözleri.
Rom baþýný sallayarak güldü.

Smir ellerini Rom'un baþýna yerleþtirerek bir kez daha denedi. Ýlk baþarýsýz denemenin ardýndan bu defa temasla güçlendiriyordu büyüyü.

Smir kavgayý görebiliyordu. Rom ve yanýndaki kalabalýk arkadaþ gurubu derin yeraltý denizlerindeki bir adadaydý. Cüce paladin Althar ve kardeþleri akýncý Bolthar ile silahþör Hunthar, insan paladinler Bulutz, Lokka ve Karlitta, gölgeörücü Eris, büyücü Cens, bir holen olan suikatçi-hýrsýz Jakk Perfekto Triksturm, ünlü bir cüce savaþ rahibi olan Berd Sarhoþsakal, Lin Yeþilpýnar adýnda bir elf druid... Eski, kocaman bir tabyanýn kocaman koridorlarýnda korkunç bir savaþ vardý. Uðursuz, kirli ruhlarýn ve ölülerin ayaklanýp iblislerle birlikte karþýlarýna çýktýðý bir kavgadaydýlar.

Yollarýnýn sonunda istediklerini almaya çok yaklaþmýþtýlar ama gurup gücünün sonuna dayanmýþtý. Tam o anda, o geldi. Bir "gazap efendisi" güçlü bir büyülü tuzaðýn parçasý olarak çalýþan geçit yarýðýndan önlerine atlamak üzere hareketleniyordu. Bir gazap efendisi gurubun gücü tazeyken bile tek baþýna onu zorlayacak bir büyük bela demekti, þimdi ise felaketleriydi. Rom hiç düþünmeden, arkadaþlarýnýn önüne atladý ve gazap efendisi daha geçitten yarý geçmiþken onunla çarpýþtý. Ne yaptýðýný o kýsacýk anda kimse anlayamamýþtý ama Rom bir an içinde geçidin diðer yanýndaydý ve Gazap Efendisi de o yana geri çekiliyordu.

Arkadaþlarý Rom'un arkasýndan baðýrýrken ve gurubun yarýsý yaralý bir cüceyi zar zor zaptedip peþinden sürüklenirken Rom cüce silah arkadaþýna fýsýldýyordu. Smir sesi duymadý ama dudaklarý okuyabiliyordu. "Onu tutacaðým. Benim için bir ara geri dön, Althar. Ama þimdi, GÝT LANET OLASI CÜCE!!!"

Sonrasýnda geçit yarýðý kapanýyor ve Romulion ile gazap efendisi gözden kayboluyordu. Smir bu noktadan ileri gidemedi. Orada hep karanlýk vardý.

Sessiz, ýlýk ve yalnýzdý karanlýk... Karanlýðýn böyle olmamasý gerekiyordu!! Burada kocaman bir terslik vardý. Smir çok zorladý. Yakýn zamanda kendini bu kadar zorladýðý bir yer daha olmamýþtý. Yaralanmýþ ve çetin bir kavga vermiþ olsa bile geçen günkü büyük dehþetkanatlar kavgasý bile onu bu kadar zorlamamýþtý.

Bütün bu zorlanmanýn içinden bir anda aydýnlýk; Gözü acýtan ve insaný kör eden bir aydýnlýk, içine düþtü. Sonra da içine dolan koca bir korkuyla beraber süratle bütün o geldiði yolu karanlýðýn içinden geriye sürüldü. Smir, Rom'un zihninden geri atýldý. Hem de baþdöndürücü bir hýz ve güçle.

Smir ayakta sarsýldý ve sendeledi. Rom'un þakaklarýna dokunan parmak uçlarý gümüþ alevlerle yanýyordu... Kutsal akateþti bu...

"Sen ne b...ka bulaþtýn böyle Rom?" diye farkýnda olmadan seslice sordu Smir. Parmaklarýnda yanan gümüþ alevler ve Rom'un zihninden kalmýþ acýlý hatýralar içinde geçmiþten kalmýþ kendi hayaletlerini diriltiyordu.

Rom güldü.
"Hatýrlamýyorum. Unuttum, Usta," diyerek biraz rahatsýz, biraz mutlu güldü gölgeörücü.

Smir ve Rom birkaç dakika bir þeyler içip soluklanýrken konuyu daðýttýlar.
"Saçlarýn iyice beyazlamýþ Rom."
"Sen de iyice deri deðiþtirmiþsin, hem seni biraz daha kambur gördüm Usta," diye takýldý Rom. Ýkisi de bedeller ödüyor ve niþanlar taþýyordu. Bu gölgeörücüler arasýnda iyi niyetlerin söylendiði dostça bir konuþmaya en yakýn þeydi.

Ýkisi de kahkahalarla güldüler.

Ýçtiler ve beraberce eski günlerden konuþtular. Beraberce geçirdikleri ve eðlendikleri günleri hatýrladýlar. Smir, Rom'a yeni goleminden söz etti ve onu Kael ile tanýþtýrdý. Rom tarifsiz etkilenmiþti.
"Dörtlü'yü gönderdikten sonra yerine bir þey koyacaðýný biliyordum usta ama Kael eþsiz bir yaratým. Gözleri, gözleri... Ýnanýlmaz. Bunu nasýl baþardýn Usta!?"
"Hepimizin sýrlarý var Rom. Bazýlarýnýn zamaný var, bazýlarý bizimle yok olup gidecek."
"Bu zamaný olanlardan olsa iyi olur, Usta," diyerek güldü Rom. Smir de onunla güldü.

Romulion da ona geçit büyüleri üzerinde yaptýðý araþtýrmalardan ve arayýþlarýndan söz etti. Geçitler þu son dönemde, yani hatýrlayabildiði son dönemde, vaktinin çoðunu alan bir arayýþ olmuþtu. Rom diðer diyarlarla kopan baðýn bir þekilde yeniden kurulabilmesi için uðraþ veren Demir Cemiyetiyle baðlantýlýydý. Üyesi olduðu savaþ gurubu Demir Cemiyeti adýna görevlere çýkan bir kahraman gurubuydu.

Konuþmalarý bir süre daha oradan ve buradan devam etti. Sonra sessizlik daha çok öne çýkmaya ve ikisinin de düþünceleri derinleþmeye baþladý. Uzun zamandan sonra konuþmuþ, iki dost ve usta-çýrak olarak hasret gidermiþtiler. Birbirlerini yeniden tartmýþ ve yeniden deðerlendirmiþtiler. Yani yapýlmasý gereken bütün ön çalýþma yapýlmýþtý.

Bu ikisi önemli ve gerekli bir durum olmadan pek biraraya gelmezdi. Aralarýnda güçlü bir dostluk vardý ama zaman içinde, ikisi de güçte yükseldikçe, bir þekilde bir mesafe de ellerinde olmadan oluþmaya baþlamýþtý. Ýkisi de bazen buna tam anlam veremese de ikisi de bunu kendi yabaniliðine veriyordu.

"Peki Usta, hoþbeþi tamamladýk. Güldük, eski günleri andýk. Yenilerden haberleþtik. Þimdi tükür içindekini," diyerek kendisine takýldýðý üslupla Ustasýna takýldý Rom.

Smir koca bir kahkaha attý. Neþeli ve ayný anda da gergin bir kahkahaydý bu.

"Ýyi bir öðrenciydin Rom. Sen en iyi çýraðýmdýn."
"Elbette. Farkýndayým. Diðer ikisini öldürdüðünü söylediðinde en iyisi olmaktan baþka çarem kalmadýðýný anlamýþtým," diye gülerek açýkladý Rom. Gerçekten de öyleydi.

"Öyle deðildi bir kere. Yapma Rom. Onlarý beni öldürmeyi beceremedikleri için öldürdüm. Aslýnda, hayýr. Bunun için deðil. Ahmak olduklarý ve benim zamanýmý boþa harcadýklarý için öldürdüm. Daha bir iki güçlü büyüyü yapabilmeyi öðrendikleri anda beni öldürebileceklerine inanacak kadar ahmaktýlar. Kendime çok kýzdým. Bu yüzden onlarý öldürdüm."
"Kendi ahmaklýðýna kýzýp çýraklarýný öldürdüðünü söylüyorsun. Ýnsanýn kusurlarýný görüp itiraf edebilmesi büyük bir olgunluk. Ustam olduðun için hep gurur duydum, Smir."
"Bana tatlý tatlý hakaret ediyorsun, Rom," diye sitemle kýzdý Smir.

Bir kez daha dost kahkahalarla güldüler..

"Tükürme zamaný ne yazýk ki geliyor Rom. Gece bir yerde bitmek zorunda ve sabah gelmeden ben bu konuþmayý bitirmek istiyorum. Bir randevum var ve yola çýkmadan önce halletmem gereken iþler var. Seninle konuþup halletmemiz gerek iþler var. Senden iyilikler isteyeceðim, sevgili Çýraðým, arkadaþým Çilekeþ Romulion."

Bunu öyler ciddi ve içten söylemiþti ki Rom'un aðzýndan hiç düþünmeden ve samimice çýktý cevap.
"Elbette, Smir Usta. Elimden gelen her þeyi yaparým."
"Büyük sözler verme Rom."
"Kiþi, sonunda, sadece elinden geleni yapabilir, Usta. Bundan ötesini zaten yapamayýz. Seni dinliyorum."

Smir gülümsedi. Çýrak dese de Çýrak artýk çýrak deðildi. Kendiyle gurur duymadan edemedi. Romulion da bir Usta olmuþtu.
"Al bu emaneti Rom. Bunu açýp okuman gereken bir zaman var. Yakýnda gelecek o zaman. Geldiðinde büyük bir þey olacak ve sen o anda anlayacaksýn. Çok ama çok yakýnda. Bunu bilmeni istiyorum," diye konuþuyordu Smir. Elindeki mühürlü bir zarfý Romulion'a uzatýyordu.

"Nedir bu Usta?" diye sordu Rom.
"Mirasým, diyebilirim sanýrým," diye kýsaca söyledi Smir.
"Ölmeyi mi planlýyorsun Usta?" diye kýzgýnca sordu Rom.
"Saçmalama Rom. Bu sadece gelen zor günlerde aklýmý biraz daha ferahlatmak için aldýðým bir önlem. Gelen günler çok zorlu olacak Rom. Bunu sen de iliklerinde duyuyor olmalýsýn, buna hazýrlanmalýsýn. Bir þey geliyor hem de sessizliðin arkasýndan gümbür gümbür geliyor. Deðiþim geliyor..."

Rom Baþýný salladý. O da diðer Büyükustalar gibi bir tekinsizliðin büyünün bütün katmanlarýnda dalgalandýðýný hissediyordu. Güç, büyük bir dalgalanmaya hazýrlanýyordu.

"Kýzýl Mýzrak Þatosu'nun Efendiliðini sana býrakýyorum Rom. Bana bir þey olursa ve Þato Efendisiz kalýrsa, Kael'in sana ulaþmasý için gerekli düzenlemeleri yaptým. Sana ayrýntýlarý o taktirde anlatacak." Smir geri çevrilme þansý býrakmadan bir görev gibi söylemiþti bu vasiyetini.

Romulion bu konudan pek memnun deðildi. Bu Þato'nun Efendisi olmanýn tarihini ve anlamýný biliyordu. Onyedi yýllýk karanlýk ve hatýrlanmayan bir boþluðun üzerine bu birden çok aðýr gelmiþti.

"Sen onlara benden çok daha iyi bir Efendi olursun, Rom."
"Ben bunu istemiyorum."
"Ne istiyorsun?"
"Bilmiyorum."
"Ben ne istediðini biliyorum. Sen baðýþlanma istiyorsun Rom. Ama ilk önce sen kendini baðýþlamadan asla bu isteðine kavuþamayacaksýn. Bunu derinlerde, içinde, sen de çok iyi biliyorsun. Ama yýllarýn laneti içinde yýllarla birlikte; seninle birlikte büyüyor. Bu o kadar kolay deðil. Biliyorum. Kendini baðýþlamalýsýn Rom. Bunu iyi düþün. Yýllar önce yaptýðýný düþündüðün hata hata bile deðildi; günah olduðunu düþündüðün þey günah deðildi."

"Sonunda senin için her þeyin çözüldüðü an bu karar aný olacak; Kendini baðýþlayacak mýsýn yoksa içindeki karanlýða köle olmaya devam mý edeceksin," diye konuþtu Smir.

"Sen kendini baðýþlamadýðýn için mi bu haldesin Usta? Birbirimizden pek o kadar farklý deðiliz," diyerek konuþtu Rom. Smir'in de yýllardýr üzerinde taþýdýðý yükler vardý.

Smir doðuþtan kötü deðildi. Kötü olarak anýlmasý için yeterince cinayeti, neden olduðu felaketleri vardý geçmiþinde. Kimileri ona canavar bile diyebilirdi. Smir bir kez savaþ meydanýna çýktýðýnda oradaki tezahürler ile çok daha karanlýk ve batýk bir kiþi oluyordu.

Smir durdu ve gülümsedi. Daros adýnda aptal bir gencin sözlerini düþündü. Gerçek kimin aðzýndan çýkarsa çýksýn gerçekti. Bu, bu kadar basitti.

"Farklýyýz Rom. Ben baðýþlanma deðil ceza arýyorum. Ve bu yüzden sen benden daha iyi bir efendi olacaksýn. Kendini zorlama Rom. Sen bunun için doðmuþsun. Kolayca baþaracaksýn. Hem daha vakit var, yakýnlarda büyük ihtimalle ölmeyeceðim," diyerek Rom'un acý çekmesinden zevk alan kocaman bir kahkahayla güldü Smir.

Rom, o anda, Ustasýnýn baþýna ördüðü bu çorap yüzünden hiç ama hiç mutlu deðildi. Ve Smir de yakýnlarda ölmeyeceðini hissettiði için çok karýþýk duygularýn girdabýndaydý.

"Bizler güçlendikçe lanetimiz de büyür. Gölgebüyüsünün ilk kuralý budur Rom. Gücümüz lanetimizdir. Bizi izler, açýðýmýzý kollar. En sadýk yoldaþýmýz, eðer onun üzerinde tam bir irade ile hakim deðilsek, en çok ihtiyaç duydyðumuz anda bizi sýrtýmýzdan vurur. Bizi ele geçirir. Acýmýz ve korkularýmýz; Ýçimizdeki þeytanlarýmýz, bizi ele geçirir."

"Bu uzun bir yol Rom. Yaþam bazen güneþli bir gün, bazen de yaðmurlu."

"Bu uzun yolda ben, uzun zamandýr yaðmur altýnda gidiyorum. Hep böyle deðildi. Güneþli günler gördüm. Evet, hem de ne güneþ... Belki de karanlýðý bu kadar derinleþtiren biraz da bu; Güneþli bir günün ne demek olduðunu çok iyi bilmek.. Ve ondan sürgün edilmek ise bir cehennem. Bu cehennemden çýkmak için kiþinin göze almayacaðý risk var mý? Bilmiyorum, cevap vermek istemiyorum."

Smir'in aklý gölgelere bulanmýþtý ve þimdi yýllarýn kargaþasý gelgitlerle ortaya dökülüyordu. Smir dalgýnca ve sakin bir tutkuyla oradan oraya savrulup içini döküyordu.

"Ben bu uzun yolda bir þey kaybettim Romulion. Güçte yükselirken bir þeyler kaybettim. Yoksa güçte derinlere batarken mi demeliydim..."

"Yaþlý Cuthrhun Üstad'ýn dediði gibi belki de... Güç seni içten çökertiyor, asýl olan ruh belki de... "

"En iyi çabalarým, en büyük umutlarým boþa çýktý. En sevdiklerim beni yarý yolda býraktý. Bir ömür verdiklerim bana sýrt çevirdi. Mücadelemi anlamadýlar, kavgamý paylaþmadýlar."

"Yalnýzlýk derin ve soðuktu. Öfke vardý. Ne kadar çabalarsam çabalayayým hep reddedildim, hep bozguna uðradým."

"Karanlýk beni sardý. Hiç ýþýk yoktu. Ben onlar için savaþýrken uðrunda savaþtýklarým beni görmedi, yüzünü öte yana çevirdi. Terk edilmiþlik, yüz çevrilmiþlik, reddedilmiþlik.. Sonu olmayan karanlýk bir denizde hiç bir yere varmadan boþa kürek çekmek... Ve derin bir kanayan yalnýzlýk yarasý.. Öfke nefrete yanarken içim nasýl kükredi bilemezsin. Dönüm noktasý buydu."

"Unutma, düþmanlarýmýz arkamýzda býraktýklarýmýzdan beslenip büyür. Ben arkada býrakýldým Rom. Hissettiðim þey varolþumun her zerresiyle buydu. Yalnýzlýk. Yine de uzun süre ýþýktan yüz çevirmedim. Sadece, ýþýk için çarpýþýrken ýþýðýn erdemlerine sahip olmak gerekmediðine hüküm verdim. Yeni bir yol seçtim."

"Bozulma kaçýnýlmazdý."

"Yol uzundu, yol derinlerden geçiyordu. Yol karanlýktý, Rom. Yol yalnýzdý. Bozulma çok kolaydý..."

"Açlýk, çok büyüktü," diye neredeyse acýyla inleyerek, çaresizçe söyledi Smir'in sesi.. "..Ýhtiyaç çok büyüktü. Ýrademe yenildim belki de.. Belki de, belki de demek yanlýþ. Tutunmaktan vazgeçtim.. belki de.. Belki de son gücüm bitti, bu kadardý...Teslim oldum galiba. O dönüm noktasýnda. Teslim mi oldum? Belki de kendimi bilerek mi býraktým? Bilemiyorum ki... Nasýldý? O lanet, o þefkatli, o en büyük fahiþeye; kendine acýmaný saðlayýp seni sevgiyle kucaklarken, boðazýna diþlerini geçirip bütün zehrini içine boþaltan, baðýmlýlýk yapan o kendi iç pisliðime, teslim oldum..."

"Kiþiler yitebilir Rom, kiþiler zayýftýr. Kiþiler mükemmellikten çok uzaktýr. Fikirler yitmez, fikirler ölmez. Kiþilere deðil, savunduklarý fikirlere sarýl, hem de sonuna dek."

"Karanlýða, kedere, umutsuzluða, yalnýzlýða, öfkeye ve en sonunda da yolun gittiði yerde kaçýnýlmaz biçimde; Nefrete, teslim oldum."

"Bu teslimiyetten geriye sadece hayatý kucaklayabildiðim hastalýklý, kýrýk, batýk anlar kaldý. Sefil zevklerin, aþýrý heyecanlarýn, dinmeyen arzularýn, þehvetli çýðlýklarýn girdabýnda kan ve ölümle yoðrulan bir çarpýk varoluþ... Bana kalan bu."

"Sanýrým dönüþtüðüm þey bu. Ya da hala dönüþüyorum.. Kirli Smir, Pislik Smir, Dönek Smir, Batýk Smir, Düþmüþ Smir..."

Odadaki karanlýk katý bir gerçeklik gibi hissedilir seviyedeydi. Smir'in içindeki zehir sözcük olup havaya saçýlýrken Romulion bu zehiri nefesle içine çekip Ustasýyla paylaþýyordu. Keþke daha fazlasýný yapabilseydi.

"Yalnýzlýk sonsuz deðil, Usta," diye fakýnda olmadan hissizce konuþmaya baþladý Romulion. Konuþtukça bir þeyler hatýrlýyor ve farkýnda olmadan gülümsemeye baþlýyordu.

"Hepimiz ölümde biriz," dedi Romulion'un kudretli bir hüküm gibi çýkan yumuþak ve þefkatli sesi.

Bu söz tek baþýna Smir'in dikkatini çekmiþti. Bu söz eski bir öðretiydi. Bugünlerde Tanrýlarýn Tanrýsý Rhim'in öðretilerini yayan çok fazla takipçisi yoktu ama sözleri hala doðruydu.

Smir durdu ve düþündü. Rom; Çýraðý ve ailesinden bir parça olarak gördüðü arkadaþýyla yollarý nasýl da kesiþmiþti..

Þimdi buradan bakýnca bazý þeyler baþka açýdan daha farklý ve açýkça görülüyordu. Yollarý kesiþmiþti. Varacaklarý yer aynýydý ama izledikleri rota farklýydý. Bunun açýklýðýný görmeleri ne kadar da zor olmuþ, ne kadar da zaman almýþtý.

Smir þimdi görebiliyordu. Biri giderken diðeri geliyordu. Ayný yolda ayný patikayý paylaþýyordular.

"Yol bir ve tek. Ölümde buluþacaðýz. Ölümde hepimiz biriz, Usta" dedi Rom.

"Senin geldiðin yere gidiyorum. Sen de benim geldiðim yere, Çýrak," diye farkýnda olmadan yanýt verdi Smir.

Kader çok ilginçti.

"Kaderin askerleriyiz biz, Smir Usta. Sonuna kadar bu yolda yürümek bizim varoluþ sebebimiz. Piþmanlýða yer yok."

Smir gülümsedi. Ayaða kalktý. Rom da onunla yüzleþti.

Dostça kucaklaþtýlar. Üzerlerine acý ve kederle beraber bir huzur da çökmüþtü.

"Artýk git Rom. Bir daha bu þekilde görüþebileceðimizi sanmýyorum. Eski öðrencim, en iyi Çýraðým. Görüþsek bile bu çok farklý zeminlerde olacak kanaatindeyim artýk. Bundan kaçýnmaya çalýþacaðým. Sen de kaçýn Rom..." dedi ve þakayla karýþýk, gülümseyerek ekledi Smir, "...kendi iyiliðin için..."

Rom gülümsemedi. Yüzünde acý ve hüzün vardý. Anlýyordu ama anlamak acýyý azaltmýyordu.

"Babam gibiydin," dedi Romulion. Sesi neredeyse aðlamaklýydý. Teþekkür ve koca bir sevgi vardý seste.

Smir içinde kocaman bir þeyin alev gibi parlayýp onu tatlý tatlý acýyla boðduðunu duydu. Gözünden iki kan damlasýnýn yaþ olup akmasýný engelleyemedi, engellemedi.
"Sen de oðlum gibiydin."

Farkýnda olmadan bir kez daha kucaklaþtýlar. Bu defa baba-oðul gibiydi kucaklaþmalarý... Derin nefeslerle sýmsýký kucaklaþtýlar.

Rom ayrýlmak için Smir'den birkaç adým uzaklaþtý. Kendini bu Þato'dan götürecek büyüyü tetiklerken son veda sözcüklerini söyledi. Gözünün önünde yarý iblis gibi görünen Smir bir anda sanki ýþýldayýp deðiþiyor gibi gelmiþti ona. Bir an için orada yýllar önceki Smir vardý sanki. Smir olmayan Smir. Bir dinadamý cüppesi içindeki, aydýnlýk yüzlü bir kiþiydi bu hayal...
"Hoþçakal, Vrimos Ragos Interia," diyerek daha önce duymadýðý ve bilmediði ama þimdi bildiði isimle konuþmuþtu sözcükleri.

Smir çok þaþýrmamýþtý her nedense.
"Hoþçakal, Çilekeþ Romulion. Benim adýmlarýmý izleme, evlat."

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Romulion gittikten sonra Smir bir süre kendine zaman verdi. Bu olmasýný düþündüðünden biraz daha farklý geçen bir buluþma olmuþtu. Kafasýný toparlamak ve kendisini süratle hazýrlamak için yalnýzlýða ihtiyaç duymuþtu.

Smir o günün akþamýnda yoðun bir iç hazýrlýktan sonra kendini istediði seviyeye getirmiþti. Son bilgiler de ajanlarý-casuslarý tarafýndan ona ulaþtýrýlmýþtý. Artýk beklemenin gereði yoktu. Her þey çoktan hareket halindeydi. Bugünlerde hepsi dersler alýyordu ve ders alma sýrasý Armellion'daydý. Hem de iyi bir ders.

Smir derin bir nefesle iç geçirdi. Böyle olmak zorundaydý. Buna inanýyordu. Ama bunun için, içinin kýrýlmasýna da engel olamýyordu. Bir yaný intikam için yanýp coþkuyla gülerken bir yaný kaderin onu getirdiði bu noktada yapmasý gereken bütün acý seçimlere ve almasý gereken bütün sorumluluklara lanet ediyordu.

Efendi kendi Þato halkýný topladýðýnda bu durum kesinlikle çok resmi ve soðuk bir karþýlaþma yaratmýþtý. Biber'in ve Günbatýmý'nýn duruþlarý kadar Kael'in ilave savaþ donanýmlarýný kuþanmýþ olmasý ve iskelet büyücülerin koca bir tabur halinde büyük salonda toplanmasý da iþin cabasýydý.

Konuþmasý Þeker, Baharat ve Günýþýðý'na kýsaca bir bakýþ attýktan sonra çok resmi ve çok kýsa olmuþtu.

"Bugün, Kýzýl Þato Sakinleri için önemli günlerden birisi. Sizi karanlýkta býrakmayacaðým. Geri dönmeyi planlýyorum. Ama bir yandan da dönemeyeceðimi düþünerek gerekli düzenlemeleri yaptým. Bunun anlamýný hepiniz biliyorsunuz. Sizi yüzüstü býrakmadým, býrakmayacaðým. Siz ailemsiniz. Ben olmadan belki daha bile iyi olacaksýnýz."

O bu son sözleri söylerken Þeker irkilerek derin bir nefes yutmuþtu. Baharat'ýn gözleri kontrol ettiði yaþlarla parýldamaya baþlýyordu. Smir ciddi konuþuyordu. Çok ciddi. Bu sýradan tehlikeli durumlardan deðildi. Baia zaten þok olmuþ durumdaydý.

"Geri gelmeyi planlýyorum. Gelemezsem, Efendi Romulion'a bir vasiyetim var. Þato'nun Ruhu da bilgilendirildi. Yeni Efendi, Üstat Romulion olacak. Sizler de azad olacaksýnýz. Çýktýðým yol büyük bir deðiþim getirecek. Baþarýda ya da baþarýsýzlýkta bu durum ayný kalacak. Þato, deðiþecek. Hayatlarýmýz deðiþecek. Sizlere bunu söylemek istedim. Ve tekrar görüþene dek hoþçakalýn demek istedim."
"Hoþçakalýn, canlarým," diyerek, cevap beklemeden, rünlerle ýþýldayan bulut-disk bineðinin üzerinde süratle harekete geçti ve arkasýnda iskelet ejderlere binmiþ iskelet büyücülerle devasa salondan ayrýldý, Smir.

Arkasýndan aðlayan Þeker'in gözyaþlarý hýçkýrýklarýyla karýþýyordu. Günbatýmý Þeker'i teselli etmeye çalýþýrken Kael yanýnda beliren Karanlýk ile Þato'nun dýþýna kanat açýyordu. Þato gergin ve gölgeli bir bekleyiþin girdabýnda sessizce süzülmeye baþlamýþtý.

Dýþarýda kraterin içinden yükselen uðultulu þarkýlarýn tonu deðiþmiþ ve yüksek perdeden, daha önce bu duvarlarýn sadece birkaç kez duyduðu bir ezgiyi söylemeye koyulmuþtu. Kraterin þarkýsý kilometrelerce uzaktan bile kulaða gelecek kadar þiddetle uðulduyor ve duyanlarýn iliklerini donduruyordu.

Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Mirantis þehri, Armellion ülkesi sayýlan Mil Armon bölgesinin uzaðýnda kalan bir þehirdi. Bununla beraber bu toprak neredeyse onbinlerce yýldýr Armellion'un kutsal þehirlerinden biriydi.

Eskiden yaþanmýþ bir büyük savaþta, tanrýlarýn avatarlarý bu þehir için savaþmýþtý ve bu topraklarda karanlýk ile ýþýðýn pek eþsiz, destansý karþýlaþmalarýndan biri yaþanmýþtý. Bu topraklarda onlarca iyi tanrý avatarýnýn kaný, iblis askerlerin ve iblis tanrýlarýn avatarlarýnýn kanýyla karýþmýþtý.

Zafer ýþýðýn olmuþtu. Armellion Tarikatýnýn Tanrýsý; Armel, bu savaþta kahramanlýðý ve fedakarlýðýyla çok öne çýkan bir isim olmuþtu. Tanrýnýn inananlarý, destansý bir mücadele sonunda neredeyse tek bir þövalye geri kalmayana dek þehit düþmüþtü. Bu topraklar o günden sonra Armellion ermiþleri ve dinadamlarý için kutsallaþmýþ ve bir Hac Yeri halini almýþtý.

Bu þehir, Avrin kýtasýnýn merkezinin biraz kuzeyindeydi. Merkezi ve korunaklý bir konumda olmasýnýn etkisiyle, pek öyle geniþ ordulara sahip bir yerleþim deðildi. Lakin sahip olduðu fiziki ve büyülü savunmalar yabana atýlacak cinsten sayýlmazdý. Çevresinde bir havagemisi filosu ve bir þeref ordusu yanýnda, sürekli burada eðitimde ve hac görevinde bulunana Armellionlu þövalyeler-dinadamlarý-ermiþler bulunurdu.

Mirantis için þu anda bu koruma pek bir þey ifade etmiyordu. Ordularýn saldýrýsýna çok hazýr olan bu þehir, sinsi bir akýn ile vurulduðunda, savunmasýnýn aðýnda minicik bir yarýk kolayca açýlmýþtý. Bu yarýk, Smir'in "karanlýk kayanyýldýz" binek büyüsünün geçebileceði kadar geniþti.

Neredeyse bir at arabasýný rahatça içine alacak büyüklükteki "karanlýkküresi", mor ýþýltýlý kuyruðu arkasýnda yanarak, süratle içeriye dalmýþ ve þehir korumalarýndan sýyrýlýp sokaklar seviyesine inmiþti. Küre, orada gözden kaybolmuþ ve þehir içinde büyük bir karýþýklýðýn iþareti olmuþtu bu.

Þehirde bir "karaölüm nöbetçisi" (en güçlü ve belalý zombileri yaratan zorlu büyülerden bir tanesi, zombiler canlý hallerine yakýn beceride büyü ve silah kullanabilir. Öldürdükleri, dakikasý dolmadan onlar gibi olur. Tenleri-kýlýklarý simsiyah ve gözleri soðuk mavi ýþýltýlýdýr) salgýnýnýn baþlamasý, iskelet büyücülerden yarým düzinesinin ortaya çýkýp iskelet bölükleri çaðýrmaya baþlamasý, göz açýp kapayana kadar olmuþtu. Þehir, bir kuþatmaya haftalarca yani yardým gelene kadar, çok rahatça dayanabilirdi.. Ama içeriye sýzan seçkin bir birliðin þehre ne gibi zararlar vereceðini tahmin etmek savunucu her komutanýn kabusuydu.

Kabus burada esiyordu. Ýskelet büyücülerin süvariliðindeki Ýskelet Ejderhalarýn ilk hedefleri, geniþ bir alana yayýlmýþ Mirantis bölgesi köy ve kasabalarý olduðu kadar havagemisi filosunun zayýf üyelerini de içeriyordu. Tarlalar, silolar, bahçeler ve insanlarýn yoðun olduðu þehirlerin çevreleri ilk hedef seçilmiþti. Smir savunucularýn güçlerini bölmek ve zaman kazanmak için buralarý vuruyordu.

Armellion kuvvetlerinin burada þok yaþadýðýný söylemek haksýzlýk olur. Armellion birlikleri uyanýk ve disiplinliydi. Lakin þehre yapýlan saldýrýnýn haricinde bunun yarýsý kadar bir kuvvet de civardaki yerleþimlere daðýlýnca, komutanlar kendi güçlerini geniþ bir alana yaymak zorunda kalmýþtý.

Karada atlý ve buharlý süvari bölükleri süratle konumlanýrken, havada da zýrhlý grifonlar ve þahinatlar savaþa giriyordu. Ýskelet Ejderhalara ve iskelet grifonlara süvarilik eden büyücü iskelet lordlarýn saldýrýsý savunucularý dýþarýda fazlasyla meþgul ediyordu.

Þehrin içinde yönetim, sokaklarda patlayan ve dört bir yandan yangýn gibi yayýlan büyülü salgýnla uðraþýyor ve gelmesi beklenen asýl saldýrýya karþý, hedef noktayý korumak için son hazýrlýklarýný yapýyordu.

Evet, böyle bir saldýrýyý, hatta bu kiþiden geleceðini biliyordular. Þehirde bir kaç haftadýr bulunan bir "misafirleri" vardý ve Smir bu "misafirle" ilgili olarak kýsa sürede defalarca uyarýda bulunmuþtu. Armellion bu uyarýlarý duymazdan gelmiþti.

Gölgeörücü sokaklarý neredeyse tamamen kaosa bulamýþtý. Bir süre için sokaklardaki bu karmaþa ve Katedrale akan kara zombi guruplarý onu gereksiz küçük karþýlaþmalardan uzak tutacaktý.

Smir dumandan bineðinin üzerinde giderken, etrafýnda dönen dokuz karanlýk küre mor ýþýltýlarla yanýyordu. Bunlar silah kürelerdi. Zaman zaman Smir'in önüne atlayan Þövalye guruplarý ve muhafýzlarýn üzerine mor ýþýltýlý siyah "gölgemýzraklarý" fýrlatýyordular. Karanlýk, korkutucu kükremeleri andýran seslerle uçuþan bu mýzraklar, Katedrale yaklaþtýkça daha da sýklýkla uçuþmaya ve karanlýk bir senfoniyi söylemeye baþladýlar.

Smir'in evcilleri de artýk sahnedeydi. Biber(sukubus), elinde kamçýsý ve uzun ince kýlýcýyla kana susamýþ bir zevkle, coþkuyla kesip biçiyordu. Þövalyelerden bazýlarýný büyüsüyle esir alýp arkadaþlarýna saldýrtýyor ve hatlarý karýþtýrýp kendi iþini kolaylaþtýrýyordu.

Rahuul(kýlýç iblisi), dört elindeki dört koca kýlýçla, koca cüssesinden ve hantal görünüþünden beklenmeyecek bir hýzda, danseder gibi dövüþüyordu. Etrafýna, kopmuþ kol-bacak-kellelerden ve uçuþan parçalanmýþ zýrhlardan bir kasýrga artýðý kýyamet alaný seriyordu. Rahuul iþini severek ve ciddiyetle, disiplinle yapýyordu.

Rullipin(imp ifritcik), hop orada hop burada, hoplayýp zýplayýp çatýlara ve pencerelere konumlanarak, etrafa iyi niþanlanmýþ "ateþtoplarýný" yaðdýrýyordu. Toplu haldeki asker guruplarýný uzun mesafeden seyreltip sadece seçkin birliklerin diðerlerine yaklaþmasýna yardýmcý oluyordu.

Alprocos(cehennem devi), Smir'in önünü açan yürüyüþüyle ön saflarý parçalayýp daðýtýyordu. Güçlü "ateþ patlamasý yumruklarý" ve geniþ alanlý "þok tekmeleri" ile yol açýyordu. Önünde tahkimatlar ve mevziler daðýlýp havaya uçuyor-saçýlýyordu.

Grimmarz(karanlýk devi) efendisinin yanýbaþýndaydý ve ona dokunabilecek kadar yaklaþanlarý karanlýk zincirleri ile kendisine çekip hareketlerini kýsýtlýyor, onlarýn saldýrýlarýný kendi üzerine esir alarak karanlýk kürelerinin ve Smir'in iþini kolaylaþtýrýyordu. Vuruþlarý düþmanlarýnýn aklýný karýþtýrýp saldýrýlarýný zayýflatacak karanlýk ve soðuk týlsýmlarla yüklüydü, bedeninden karanlýk fýsýltýlar, soðuk ve canlýlarýn aklýný karýþtýran siyah dumanlar tütüyordu.

Smir'in katedrale iyice yaklaþýnca havaya savurup serbest býraktýðý silah depolama kutularý yere düþtüklerinde yeni savaþçýlar da yükseliyordu. Bunlar Smir'in yarattýðý ve sonradan kullanmak üzere depoladýðý "bilimsel" golemlerdi. Çelikdevler. Dört metreye varan boylarý ve çelikten bedenleri vardý. Bir deri bir kemik kalmýþ, aðýzsýz-burunsuz bir insaný andýran silüetleri ile bu canavarlar bastýklarý yeri inleterek hemen öne atýlmýþtý. Kýzl gözleri ateþ gibi yanýyordu. Ellerinde pençeler ve omuzlarýnda ileriye dönük, fýrlatýlabilir çiviler vardý.

Katedrale yaklaþýrken yan sokaklardan kara zombilerin ve iskelet bölüklerinin kalýn saflarý da onlara katýlmaya baþlýyordu. Smir'in ordusu karanlýk ve yýkýcý bir çýð gibi ilerlerken katedrale yaklaþtýkça savunmalar da sertleþiyordu. Karaölüm nöbetçilerinin ve iskeletlerin üzerine kutsal büyüler yangýnlar gibi yaðýp onlarý akalevlere buluyordu.

Yine de bu saldýrýlarýn geliþi Smir'i sadece gülümsetti. Karaölüm nöbetçileri çok zor ölürdü ve ölene kadar düþman saflarý epey yorulacak, meþgul olacaktý. Ýskeletler de yaylarý ve büyüleri ile karþý saldýrýda etkiliydi. Bunlar olurken, o bu esnada kendi yolunu kapýdan içeri doðru açacaktý.

Smir ilerideki kapýyý gördü. Önündeki barikatlara ve þövalye muhafýzlara, rahiplere doðru golemlerini ve ölüleri gönderdi. Bu esnada dokuz küre, bu savunucularýn arkasýnda yükselen, Katedralin ana yapýsýnýn büyük kapýsýna acýmasýz bir saldýrýya baþladý. Ýsabetli ve nokta kadar hassas saldýrýlar, kapýnýn menteþelerini koruyan noktalara acýmasýz bir þarkýyý haykýrarak yorulmayan, coþkulu bir seranata baþladý.

Katedral ortadaki devasa ana yapýdan dýþarýya uzayan sekiz kocaman ve uzun kanattan oluþuyordu. Tepeden bakýnca binanýn silüeti, Armellion'un sekiz oklu gümüþ yýldýzýydý. Smir ana binayý zorluyordu.

Ýskeletler ve kara zombi büyücüler yan kanatlardan gelen saldýrýlara cevap verirken saflarý zayýflýyor gibi görünse de aslýnda arkadan sürekli takviye alýyordular ve taze birliklerden bir dalga þu anda burada bulunanlardan daha kalabalýk bir halde Katedrale yaklaþýyordu. Þehirdeki kaos Smir'in beklentisinin ötesinde baþarýlý olmuþ ve þehir merkezi süratle düþmeye baþlamýþtý.

Sonunda menteþeler iyice zayýfladý ve Smir elinden güçlü bir köztopu büyüsü gönderdi. Kapý kocaman ve yüksek bir kapýydý. Zýrhlý bir kale kapýsýndan daha güçlüydü çünkü bu katedralin derinlerindeki mahsenlerde çok kýymetli hazineler ve tutsaklar muhafaza ediliyordu.

Köztopu kapýyý alt kenarýndan vurdu ve menteþeler ile sürgüleri parçalandý. Kapý havada savrulup Smir'e doðru uçtu. Gölgeörücü elinin bir küçük hareketi ile kapýyý yana savurup binanýn kanatlarýndan saðdakine yönlendirdi. Kapýnýn vurduðu yerde beþ büyü kullanýcýsý savaþdýþý kalmýþtý. Þans Smir'den yanaydý. Ya da bu becerikli bir hareketti...

Smir açýlmýþ kapýnýn gölgeli aralýðýna doðru yürüdü. Kapý eþiði toz ve moloz ile kaplýydý.

Smir adýnýn haykýrýldýðýný zihninin içinde kocaman duydu. Sesleniþi de tanýdý. Kaþlarý çatýldý. Ýçinden öfke yükseldi. Ses gökten geliyordu.

Yukarýdaki bir grifonun üzerindeki bir savaþ rahibiydi bu. Bir tanýdýk. Smir onunla daha önce birkaç kez karþýlaþmýþtý.

Rahibin elinden koca bir enerji mýzraðý gümüþ bir parýltýyla parlayarak fýrladý.

Smir'in üzerinde bir anda "acýkalkaný" oluþtu. Akmýzrak süratle uçtu ve yýkýcý darbesiyle acý kalkanýna çarpýp Smir'i sarstý. Smir acýyý bir sevgiliyi kucaklar gibi bütün benliðiyle, kabul ile kucakladý.

Ayný anda, ayna efsunuyla darbe Piskopos Limasis'in de üzerine vuruyordu.

Eðer bu kadar dehþetli bir hýzla ve sert bir dalýþla grifonunu Smir'e çevirmemiþ olsaydý, ya da yere bu kadar yaklaþmadan büyüsünü göndermiþ olsaydý belki hayatta kalabilirdi. Ama bu Piskoposun günü deðildi. Acýkalkanýnýn vuruþu üzerine patladýðýnda darbe grifonuna da sýçramýþtý. Kontrolsüz biçimde yere doðru çakýlmaya geçtiklerinde, belki gerek yoktu ama Smir saldýrýsýný ihtiyaçtan ziyade nefretten gönderdi.

"Geber, Zehirlidilli Limasis!" Smir'in "gazapýþýðý" büyüsü piskoposu grifonuyla birlikte havada parçalarken gölgeörücünün tek piþmanlýðý ona daha uzun ve acýlý bir ölüm verecek fýrsatý yakalayamamýþ olmasýydý.

Limasis þu son yirmi yýldýr Armellion hiyerarþisindeki en baðnaz, en fanatik, en kibirli, en acýmasýz ve hoþgörüsüz dinadamlarýndan biriydi. Okullarda ders vermesi ve etkili bir vaiz olmasý yüzünden kendi zehri geniþ kitlelere bir hastalýk-bir yangýn gibi bulaþmýþ ve yayýlmýþtý. Smir bu adamdan çok ama çok nefret ediyordu.

Parçalanmýþ ceset kalýntýlarý dökülüp yere saçýlýrken Smir bir daha arkasýna bakmadan yürüyüp Katedral kapýsýndan içeri gölge kuþar sürüsüyle birlikte yürüdü. Simsiyah ve bedensiz kuþlar canlýlarý hedef alan arayýþlarý ve sadece element hasarýndan etkilenen dayanýklý doðalarýyla ilk savunma hattýndaki þövalyeler için felaket oldular.

Kuþlar öldürürken ve ölürken Smir gözüne kestirdiði kilit noktalardaki büyü kullanýcýlarý ve silahþörleri "ölümün uzuneli" büyüsüyle kendine çekti! Silahþörler ve rahipler ayaklarý yerden kesilip karþý konulmaz bir hýzla Smir'in çevresine çekilip atýldýlar. Yere düþmeleriyle birlikte gölgeörücünün çevresindeki alan rengarenk yapýþkan alevlerle bir fýrýna dönüþtü. Hepsi tutuþmuþ ve korkunç çýðlýklarla ölümüne yanmaya baþlamýþtý. Acý çýðlýklarý korkunçtu!

Smir evcillerine emretti;
"Kapýda kalýn. Ýþaretimi alana kadar tutun onlarý. Arkadan kimse gelmeyecek."
"Anlaþýldý, Smir. Kimse geçmeyecek," diye konuþan karanlýk deviydi. Sesi çok uzaklardan gelen soðuk ve buz gibi, yabancý bir sesti. Yine de Smir'e güven veriyordu Grimmarz'ýn sesi. Birlikte yýllardýr yol yürüyordular, birlikte acý çekmiþ, birlikte büyümüþtüler. Öleceklerse birlikte ölecektiler. Karanlýk devlerinin soðuk sadakati destansýydý.

Evcil iblisler kapýda koruma pozisyonu alýrken ölüler ve iskeletler, içeriye sürülen öncü gurup haricinde, hep dýþarýda pozisyon alýyordu. Hepsi kanatlardakileri meþgul etmek için diðer cephelere de yayýlýp binayý iþgale baþlamýþtý. Golemler Smir'leydi. Onlar içeri girecekti.

Ayaklarýnýn dibinde hala ateþler yanarken Smir bir kaç büyü kullanýcýsý ve silahþörü daha yanýna çekti. Ama þimdi diðerleri hazýrlýklýydý ve iyice siper alarak bu tür bir saldýrýya karþý daha hazýrlýklýydýlar. Smir en kritik ve en korunaklý gördüðü noktalara doðru niþan alarak güçlü bir "asit topu saçýlýmý" büyüsü söyledi.

Asit toplarýndan bir rüzgar korunaklý siperle gibi yükselen mermer sütunlara ve duvar köþelerine vurdu. Balkon destekleri ve sütunlar þöktü, duvarlar delinip yýkýldý. Bölgesel küçük çöküntülerle bu koca giriþ salonu yeniden ve Smir'in faydasýna þekillendi.

Bu yeni haliyle salonda saklanacak yerler çok daha azalmýþtý.

Smir hemen bir "zehir patlamasý" büyüsü emretti. Bedeninden doðan bir zehir dalgasý patlayýp vücudundan her yöne saçýldý. Yeþil ve sarý ýþýltýlý zerrecik patlamasýnýn temasý, duvarlardan sýçrayýp saklananlara bile kýsmen ulaþmasý, çok yýkýcý olmuþtu.

Gölgeörücü bu salonu yürüdü ve ilerledi. Sýradaki çok daha büyük bir salona yaklaþýrken daha büyük büyülerini hazýrladý. Canýndan fedakarlýkla bir büyü zinciri hazýrladý ve içine zaman içinde öldüren sinsi büyülerden dört tanesini katýp bunu bir ýþýma olacak þekilde ayarladý. Yanýna yaklaþan herkes yakýnlýðý ölçüsünde her an daha çok hasar alacaktý.

Smir üzerinde acý kalkaný ile koca salona girerken golemleri de fýrtýnalý bir hýzla içeriye hücum etmiþti. Bu salonda çok daha az þövalye ama daha çok rahip ve silahþör vardý. Golemler ilk hedef olarak büyü kullanýcýlara ve silahþörlere saldýrýyordu. Omuzlarýndaki diken misiller parçalayýcý korkunç bir hýzla, výzýr výzýr uçuþup výnlayarak kan arýyordu. Dikenler, kan buluyordu.

Gölgeörücünün çevresinde siyah dumanlar yayan karanlýk bir yumak oluþmuþtu. Þeffaf karanlýk yumaðýnýn çevresinde sayýsýz uzun ve ince kol bir krakenin kollarý gibiydi. Yýlan gibi dansediyordu kollar. Smir'in çevresindeki þövalyeler ona koþtukça hepsi bir bir bu kollara yakalanýyor ve kollardan fýþkýran iðneli vantuzlar etlerine kadar batýp kanlarýný emmeye baþlýyordu. Smir'e can akýyordu.

Kollarýn vuruþlarý duvarlarý yýkýp sütunlarý kýracak kadar güçlüydü. Teraslarýn üzerindekiler bunu kýsa sürede far ettiler ve yýkýlan teraslardan yere düþmeden havada kollara yakalandýklarýnda þaþýrmak için çok az vakitleri vardý. Kollar hiç beklenmedik yerlerden dolanýp hedeflerini buluyor ve onlar daha ne olduðunu anlayamadan sarmalayýp dikenlerini geçiriyordu. Kýsa süre içinde salondaki büyücüler ve silahþörler bu acýlý ve hýzlý ölümün pençesinde yakalanmýþ, kurutuluyordu.

Smir'in vampir yaný bu salonda bir ziyafet çekiyor ve buraya saldýrýrken tükettiði gücünün-saðlýðýnýn bir kýsmýný geri kazanýyordu. Kollarýn emdiði kan Smir'in bedenindeki atmayan kalbine dolup dönüþüyor, gölgeörücüyü tazeliyordu.

Rahiplerin büyüleri zayýf deðildi ama Smir savaþ alanlarýnda bir kaç ömür geçirmiþti. Bir þövalyenin, bir silahþörün, bir rahibin, bir paladinin ve diðerlerinin... Zayýflýklarýný ve güçlerini biliyordu. Güçlerini kullandýrmadan en hýzlý biçimde onlarla nasýl baþa çýkacaðýný biliyordu. Çok daha genç ve tecrübesizken bile doðru taktiklerle kendinden güçlü ve kalabalýk düþmanlarý yenmiþti. Bunlar Smir için sedece zaman kaybýydý.

Smir de zaten fazla zaman kaybetmedi. Büyük salonda iþi çabuk bitmiþti. Mihrabýn yanýndaki küçük kapýdan bir küçük koridora ulaþtý. Buralarda yolunu biliyordu. Savaþrahibi Vrimos Ragos Interia, bu Katedrale hacý olmak için gelmiþti.

Alt katlara giden gizli geçidin bulunduðu odanýn önündeki büyülü koruma ve tuzaklarý aþmasý çok uzun sürmedi. Bunlara ve dahasýna hazýrlýklýydý. Kapýdan geçti ve yanýndaki golemleriyle birlikte devasa yeraltý galerilerinin bulunduðu kraterler bölgesine doðru yumuþak eðimli tüneli yürüdü. Bütün bu katedral ve çevresindeki kütüphaneler, hastaneler, okullar, kýþlalar, askeri tesisler eski savaþtaki en sert çarpýþmanýn olduðu alanýn üzerine inþa edilmiþti.

Tünelin ucuna yanaþtýðýnda oradakileri görebiliyordu. Onu bekliyordular.

Yeraltý havzasýnýn bir ucundaki bu kocaman teras misali bölge bir þehir meydaný kadar geniþti. Yanlardaki benzer teras bölgelere ve çýnýtýlara uzayan yollar-köprüler ve merdivenler vardý. Bu havza kocaman bir kavþaktý ve yeraltýndaki tüneller labirentinin göbeðindeydi. Ýþte bu alandaki her bir potansiyel mevzinin-kritik bölgenin üzerinde pozisyon almýþ okçular, silahþörler, þövalyeler, rahipler, büyü kullanýcýlarý ve az sayýda savaþçý golem vardý.

Asýl karþýlama ekibi buradaydý. Onlarý görebiliyordu. Tam meydanýn ortasýnda, karþýsýndaydýlar. Beþli oradaydý. Smir eþikte durdu ve onlarýn herbirinin gözlerinin taa içine tek tek baktý. Gülümsedi.

Piskopos Roschmors yüzündeki davetkar ve sabýrsýz gülümsemesiyle akbaba gibi duruyordu. Gerçekten de yaþlý ve yüzünde nurdan eser olmayan, itici görünüþlü sýska bir adamdý. Yanýnda bir þövalye lordu ve bir þövalye leydi, iki baþrahip vardý. Bunlar Katedralin askeri ve ruhani olarak en büyükleri idi. Armellion þehrinin yüksek kademesi buradaydý.

"Size son bir kez sormak zorundayým," diyerek doðrudan konuya girdi Smir. Sýkýcý bir formalite olarak görse de bunu yapmak zorundaydý. Bazý kurallarý yýkmayý çok sevse de Smir bazý yönlerden en kuralcýlar kadar kuralcýydý. "...elinizdeki tutsaðý bu þehirden daha güvenli ve uygun bir noktaya nakletmenizi tavsiye ediyorum. Tavsiye mi dikkate alacak mýsýnýz?"

Armellion'un elindeki tutsak, Smir'in düþüncesine göre, bu konumdaki bir þehirde bulunmasý her yönden yanlýþ olan bir tutsaktý. O kadim iblislerden birinin yarý-çocuðuydu. Ýlk kaný taþýyanlardan biriydi. Onun adý Namuk idi. Bozucu Namuk. Fitne, fesat, kýskançlýk, þehvet, yalan, hýrsýzlýk, kibir... Namuk bozucuydu. O, bozardý. Yavaþ yavaþ, ama kesinlikle. Namuk sabýrlýydý, namuk dayanýklýydý, namuk sinsiydi. Namuk çok güçlüydü. Gücü kiþilerin, kitlelerin içine hissttirmeden nüfuz etmesinde ve hissettirmeden onlarý deðiþtirip bozmasýndaydý.

Þövalye lordu güldü. Rahipler rahatsýzlýk ve öfkeyle, sabýrsýzca kýpýrdandý. Leydi hem arkadaþlarýna hem de Smir'e açýk bir endiþeyle bakýyordu. Smir biliyordu, Leydinin içinde fýrtýnalar esiyordu. Leydi burada yanlýþ þeyler olduðunun farkýndaydý. Smir Leydinin kokusunu alýyordu.. Hmmmm, koku mis gibiydi. Onda diþiliðin ve el deðmemiþliðin kokusu vardý. Smir ve Leydi'nin gözleri çakýþtý. Gölgeörücü gülümsedi. Leydinin bakýþlarý sertleþip kýlýçlar gibi keskinleþti. Smir dudaklarýný yýlan diliyle, þehvetle yaladý. Kader çok þakacýydý.

"Kapana girdin Pislik. Yolun sonuna geldin Kirli Smir. Dönek Smir. Hain Smir!!! Burada seni gömeceðiz," diye meydan okuyarak, kasýtlý olarak tahrik etmek için konuþuyordu Lord.

"Gölge ýþýktan doðar. Þu halinize bakýn. Kendi ýþýðýnýzla gözleriniz kör olmuþ. Nasýl bir kibir denizinde yüzdüðünüzün farkýnda deðilsiniz. Namuk'u burada tutabileceðinizi düþünmeniz bile ne kadar kibirli olduðunuzun kanýtý. Armel bile, onu esir almaktansa kaçmasýna izin vermiþti. Size tevazu dersi vermeye geldim."

Piskopos güldü. Yüzünde acýmasýz ve mutlu, sinsi bir gülümseme vardý.
"Seni bekliyorduk evladým. Tanrýmýz Armel'in eski bir takipçisinin buraya geri geliþi ne büyük bir mutluluk. Yaklaþ, tanrýmýz baðýþlayýcýdýr. Seni bile sevgiyle kucaklaya..."

"Yeter!" diye kükredi Smir ve daha az önce þehvetle gülümseyen adam orada yoktu þimdi. Smir'in duruþu ve bakýþlarý bir anda Lordu bile korkutmuþtu ve eli belindeki kýlýç kabzasýna sýmsýký yapýþmýþtý. Bütün havzada çekilen derin nefeslerin ve hazýrlanan silahlarýn ufak sesleri yankýlandý...

"Tanrýnýn adýný aðzýna alma! Onun ne olduðunu hepinizden iyi biliyorum! O savaþçýdýr! Elinde adaletin kýlýcýyla çarpýþýr! O baðýþlayýcý deðildir! Bu hakký sadece mazlumlara vermiþtir! Yalanlarýna tokum, Piskopos. Kanýný almaya geldim." dedi ve içeriye doðru yavaþça yürümeye baþladý Smir. Kendinden emin ve hazýr olabileceði kadar hazýrdý.

Leydinin Smir'e bakýþlarý þaþkýnlýk ve gerginlik doluydu.

"Hiç þansýn yok! Buradan çýkýþýn yok! Öleceksin Düþmüþ Smir! Burada cansýz düþeceksin!!!" diye gürledi lordun sesi.

Rahipler ellerindeki koca asalarý daha sýký tutmaya ve yaklaþan kavga için duruþlarýný saðlamlaþtýrýp yayýlmaya baþlamýþtý.

"Uðruna savaþýlacak tek bir savaþ vardýr, þövalye. Ýmkansýz olan savaþ. Ben savaþmak için buradayým. Sonuna kadar," derken Smir içeriye adýmýný atýyordu...

Bu eþikten geçmeden önce biliyordu onu neyin beklediðini. Antibüyü muhafazalarý bu havzanýn her yanýna saçýlmýþtý. Havza antibüyü ile kaplýydý!

xxxxx

"Ben kötüyüm Þövalye. Hatta canavarlýða yaklaþtýðým anlar bile oldu. Ama aptal deðilim. Kibirli deðilim. Gücümün sýnýrlarýný biliyorum. Gerçekten bütün bu ermiþ þövalyeler, rahipler, derviþler, büyülü silah kullanýcýlar ve tuzaklar varken, tek baþýma Mirantis'e dalacaðýmý mý sandýnýz? Siz benden de beter düþmüþsünüz. Siz herkesi kendiniz gibi kibirli ve ahmak sanýyorsunuz. "

Antibüyü alanýna adým atarken Smir içindeki büyülerin çekildiðini ve büyülü korumalarýnýn düþtüðünü hissetti. Üzerinde ve yanýnda taþýdýðý büyülü nesneler sessizleþip yakýnýndaki bütün büyüler daðýlýyordu. Smir aðýr adýmlarla tehdit etmeden içeriye yürüyordu.

Daðýlan büyülere, üzerinde taþýdýðý ve bu an için özellikle hazýrlanmýþ "yarýk tutucu" büyü de dahildi. Smir "bilimsel" tabir ettiði büyülü uðraþlarýnýn sonucunda bir noktaya kadar büyük bir yol katetmiþti. "Kan Kapýlarý'yla" ve "geçit büyüleriyle" bazý yönlerden henüz boy ölçüþemeyecek olsa da "bilimsel geçit" yöntemini epey geliþtirmiþti...

Þimdi "zaman tutucu büyü" ve "kolay taþýma büyüleri" ordadan kaybolurken bu cihaz gerçek cüssesine büyüyor, yere aðýrlýðýyla yuvarlanýyor, çalýþmaya kaldýðý yerden devam ediyordu!! Cehennem düzlemlerinden birine açýlan "bilimsel geçit", onu engelleyen büyülü duvar antibüyü alanýnda yok olunca, þimdi antibüyü sayesinde açýlýyordu.

Yarýktan dýþarýya bendi yýkýlmýþ bir þehvetle fýþkýran kötülük döllerinin görüntüsü dehþet vericiydi.. Köztazýlarý, kuduz yarasalar, ejderköpekler, shafir ifritlerinden bölükler... Bu cehennem sakinlerinin gözlerinde yanan açlýk ve düþmanlýk silah gibi vurucuydu. Buraya sadece parçalamaya, öldürmeye, yoketmeye, leþlerle ziyafet çekmeye gelmiþtiler...

Gelen güruhun önünde duracak büyüleri antibüyü tarafýndan yutulan þövalyeler, silahþörler ve rahipler ilk an için kesinlikle devasa bir þaþkýnlýk ve dehþet darbesiyle vurulmuþtu. Sonrasýnda hepsi eðitimlerinin, reflekslerinin, tecrübelerinin ve yüreklerindeki sadakatin yönetimi ele almasýyla emirler veriyor ve çarpýþmaya giriyordu.

Piskopos ise hala þaþkýn ve dehþet içindeydi. Bunun böyle olmamasý gerekiyordu!

Smir bedeninde taþýdýðý anlaþma niþanlarýnýn ona verdiði ve "büyü" sayýlmayan "doðaüstü fiziksel yeteneklerine" dönüyordu. Cüssesi büyüyor ve bedeni deðiþiyor, kanatlarý sýrtýndan kocaman çýkarken, kuyruðu ve pençeleri uzuyordu. Vampirimsi ve iblisimsi yeteneklerinin çarpýþmaya hazýrlanmasý esnasýnda bir yandan da üzerinde taþýdýðý riss kristalleri (Riss; Ýldar ve diðer zincir dünyalarýnda nadiren bulunan yarý canlý-yarý bilinçli bir kristal yaþam formu. Büyü benzeri kýsýtlý yetenekleri usta büyücülere ve eðitimli zihinlere sunabilir) ile koruma ve saldýrý ýþýmalarý yaymaya baþlýyordu. Smir açýkça kahkahalarla gülüyordu. Bu tam beklediði þekilde geliþiyordu. Burada bir kýyým olacaktý.

Bu havzada yaþanan tek kelime ile ifade etmek gerekirse, kýyýmdý. Tek taraflý bir kýyým. Her an daha çok kuduz yarasa ve ejderköpek geçit-yarýktan içeri akýyordu. Yarýk kýsa süre içinde kapanacaktý, bilimsel yarýklar büyülüler kadar dayanýklý deðildi. Ama þimdiye kadar içeriye dalga dalga akan karanlýk seli bile yeterliydi.

Smir bizzat kavgaya girmiþ ve ellerinde riss asalarý tutup savaþan rahiplerin üzerine çökmüþtü. Golemleri, riss gücüyle desteklediði kendi fiziksel gücüyle sakatlayýp parçaladýktan sonra her þey çok daha kolay olmuþtu. Gerisini "güruh" hallediyordu. Pek çok defa yaralanýp pek çok silahþörün kanýný þok edici hýzlarda kuruttuktan sonra havzada iþlerin gitgide yavaþladýðýný hissedebiliyordu.

Armellion savaþçýlarýnýn sesleri azalmýþtý ve kavga artýk sadece birkaç köþeye yoðunlaþmaya baþlamýþtý. Bazý yerlerde þövalyeler mevkilerinden geri çekilmek ve labirent misali dehlizlere; Büyü kullanbilecekleri yerlere kaçmak zorunda kalmýþtý.

Piskopos da kaçmaya çalýþmýþtý. Leydi onu sürüklemek istemiþti. Ama Smir oradaydý ve leydiyi kenara savururken diþleri vahþi bir öfkeyle Piskoposun boðazýný parçalayýp boynunu kopacak gibi sallanýr býrakmýþtý. Adamýn cesedindeki gözleri inanmayan bir dehþetle yerinden fýrlayacak gibi açýktý.

"Onun pis kanýný istemiyorum. Seninki bahse girerim çok tatlýdýr, Bakire Savaþçý," diye þehvetle pis pis gülerek konuþtu Smir. Kýskývrak yakalayýp savunmasýz býraktýðý güzel diþi savaþçýnýn boynunu arzuyla yaladý. "Acýtmayacak, sana söz veriyorum," diyerek kahkaha attý ve kýsacýk kahkahadan sonra süratle diþlerini kadýnýn boynuna geçirdi.

Acý ve zevk týlsýmý ayný anda Leydiyi vurdu. Leydi sarsýldý ve hakimiyeti için, hayatý için boþ yere savaþtý. Bilincine hakim olmaya çalýþtý. Boþ yere. Kaný ve caný kýsa birkaç saniye sonunda þok edici bir hýzla, acýmasýz bir güçle damarlarýndan çekiliyordu. Leydinin gözlerindeki can ýþýðý sönüyordu.

Smir diþlerini kurumuþ kadýnýn boynundan çektiðinde, havzaya vahþi bir hayvan gibi kükredi. Karanlýk tondaki kudretli sesi havzadaki güruhtan destek buldu ve benzer kükreme ve böðürtüler havzada yankýlandý..

Smir o seslerle biraz kendine geldi. Etrafýna bakýndý ve savaþýn kazanýldýðýný gördü. Ayaklarýnýn dibinde yatan ölü Leydiyi gördü ve aklý þimdi olanlarý bir kez daha düþündü.

Smir eðildi ve leydiyi yerden kaldýrdý. Kadýnýn boynuna koca aðzýný bir kez daha kapattý. Diþler bir kez daha ete saplandý. Bu öpücük kýsa sürdü. Efsun süratli ve güçlüydü. Hemen çalýþacaktý. Smir geri çekildi. Birkaç saniye sonra, hýzlý bir seri kasýlmanýn ardýndan Leydi gözlerini açmýþtý.

Kadýn þaþkýn ve dehþet içindeydi. Ölümü ve dönüþü yaþamýþtý bu güçlü kollarda. Leþ gibi kokan bu nefes, hem ölürken duyduðu son þey olmuþtu hem de yaþama döndüðünde duyduðu ilk þey. Hem nefret hem de minnetle bakýyordu leydi. Gözlerinde yaþ vardý. Ölümü ve dehþeti hiç bu kadar içinde hissetmemiþti.

"Ben canavar deðilim," diye savunmacý bir tonla ve sanki biraz da yaralý bir sesle, sanki kendini ikna etmek ister gibi söylemiþti, Smir. Leydi bir þey demedi sadece Smir uzaklaþtý ve o ayakta kalmaya çalýþtý.

Smir, hýzlý bir sýçramayla leydinin yanýna geri geldi. Onu kollarýna aldý. Kanatlarýný açýp havayý tokatladý. Kadýnla birlikte havalandý. Yeniden guruplaþmak ve hayatta kalabilmek için, büyü kullanabilecekleri bir alana çekilen Armellion saflarýn yolunun üzerine süzüldü. Kadýný oraya býrakýp süratle kendi rotasýna döndü. Armellion saflarý o bölgede süratle toparlanýp daha gerilere, tutunabilecekleri bir noktaya çekilmeye çalýþýyordu.

Havzanýn antibüyü alanýndan çýktýktan sonra Smir daha insansý haline büründü. Gölgeörücü disk-bineði ile çok hýzlý ilerledi. Evcillerine iþareti verip onlarý uzaklaþtrdý.

Ýlerledi. Aradýðý yer derinlerdeki korunaklý bir mahzendi. Yolda bir düzine þövalye ve rahiple karþýlaþtý. Onlarla hiç vakit kaybetmedi. Kanalevi ve hastalýk zinciri büyüleri kolayca iþlerini bitirirken o ilerledi.

Namuk'un bulunduðu salonun giriþini açmasý sorun olmadý. Hazýrladýðý büyü kristallerini çantasýndan çýkardý ve yerlerine yerleþtirdi. Büyüyü tetikledi. Gerisi kendi kendine oldu. Bir dakika sürmeden karmaþýk ve tuzaklý kilidi aþmýþtý. Ýçerdeydi.

Namuk, kendisine çizilmiþ gümüþten, kocaman bir çemberin içindeydi. Çelikten ve altýndan rünlerle iþliydi çember. Çemberin içindeki dört metrelik iblis Smir'i gördüðünde biraz þaþýrmýþtý ama sonra kahkahalarla gülmeye baþladý. Namuk ve Smir daha önce de karþýlaþmýþtý. Namuk onu iyi tanýyordu.

"Yakalandýðýný duydum, Namuk," diye alayla, týslayan bir gülümsemeyle konuþtu Smir.

"Smir, þaþýrttýn beni," diye cilveli cilveli konuþtu iblis. Namuk çift cinsiyetliydi. Hem güzel bir diþi hem de çekici bir erkek gibiydi. Sanki bedeni her an iki cinsiyet arasýnda yavaþ yavaþ arada bir yerlerde deðiþip duruyor ve kim nasýl isterse ona öyle görünüyordu.

Namuk iðrençti. Namuk çok müstehcendi. Çýrýlçýplaktý ve hem diþiliði hem de erkekliði abartýlý bir güzellikle, þiddetli bir baþtan çýkarýcýlýkla karþýsýndakilere hücum ediyordu. Sesi bile tehlikeliydi ve sözleri oyunbaz týnýlarla akýllarý karýþtýrýyordu.

"Buradan çýkýyoruz, Namuk," diye konuþtu Smir. Sesi duvar gibiydi. Rünlü çemberin çevresinde dolaþýp onu dikkatle inceliyordu.

"Ama Smir," diye cilveyle konuþtu Namuk. Smir hemen lafýný kesti. Sesi gülüyordu, Namuk'la alay ediyordu.

"Namuk, uðursuz bozucu efsunun bana iþlemez. Boþuna konuþma."

"Seninle gelmiyorum, Smir!" Diyen ses bu defa korkutucu derecede iblisçeydi. Yüzü ve bakýþlarý korkutucu biçimde çarpýlmýþ ve bedeninin duruþu hem komik hem de yýrtýcý bir þekil almýþtý.

"Namuk sana fikrini sormadým. Söyledim. Eski günlerin hatýrýna bu kadarýný borçluyum bir hanfendiye."

Namuk diþiselleþti ve cilveyle, gülümseyerek konuþtu.

"Bize karþý savaþýrken bizim gibi korkunç ve kötü bir þeye dönüþtün. Þu haline bak Smir. Artýk bizdensin. Ýblissin Smir! Bunun farkýna ne zaman varacaksýn?"

Smir büyülerini aklýnda hazýrladý. Namuk'a baktý. Gülümsedi.
"Bozucu Namuk, üzgünüm. Bunun bir parçasý olduðun için üzgünüm. Aslýnda seninle doðrudan bir sorunum yok. Kader iþte. Yollar örülmüþ, roller verilmiþ. Hepimiz rolümüzü oynuyoruz."

Ses tonu ve konuþmanýn gidiþi bir anda Ýblisin hiç hoþuna gitmemeye baþlamýþtý.

Smir ona yaklaþtý. Dudaklarýnda büyülerle çemberin dokuz halkasýndan en dýþtakini aþýp sekizinciyle arasýnda durdu. Namuk öfkeleniyordu. Sordu.

"Sen neler saçmalýyorsun be! Aklýnda ne var Smir?" diye küfreden, hakaret eden, küçümser bir tonla, saldýrganca konuþtu Namuk. Ýblisliði yine açýkça öne çýkýyordu.

Büyüyü hissetti Namuk. Teleport büyüsüydü bu.

Ýkisi birlikte Armellion'un büyülü nakliye çemberini kullanmýþ ve Namuk buraya getirilirken kullanýlan terasa çýkmýþtýlar. Ayný korumalar burada da mevcuttu. Namuk hala esirdi ve Smir hala sekiz çemberin ötesindeydi. Korumalý alandaydý.

"Ölüme ve cehenneme her bir adýmda daha çok yaklaþtýðým doðru, Bozucu Namuk. Belki birgün tamamen kötü olacaðým. Belki bu güce, tamamen kötü olabilme gücüne sahibim. Ve belki þeytanýn tahtýna oynarým? Kim bilir?" diye alayla gülerek konuþtu Smir.

Namuk gitgide sabýrsýzlanýyor ve öfkeleniyordu. Smir'in burada oluþu hesaplarýnda yoktu.

"Benim bildiðim, Namuk," diyerek gülümsedi Smir. Ve kendinden emin bir biçimde fiziksel özelliklerini serbest býrakarak sekiz çemberin merkezindeki Namuk'a yürüdü.

"Bu gece burada, kadim bir iblis ölecek."

"Sen çýldýrmýþsýn, Smir! Buna ne gücün ne de cüretin yeter," derken Namuk'un sesi hem kahkaha atýyor hem de hezeyanlarla yükselip alçalýyordu. "Seni parça parça etmeden defol git ve iþlerimden uzak dur insan kalýntýsý Pislik!!!" derken aðzýndan kýzgýn ve zehirli salyalarý köpüklerle saçýyordu iblis.

"Armel seni neden katletmedi biliyor musun, Namuk? Ben biliyorum. Sen bir iþaretsin. Ýlahi bir iþaretsin. Seni bugün burada benim katletmem gerekiyor. Sen, ders olacaksýn."

"Canýn cehenneme, Smir!" diyerek kocaman pençe týrnaklý elleriyle Smir'in boðazýna yapýþtý Ýblis.

Smir, elleri kuvvetle boðazýndan ayýrdý ve mengene gibi gücüyle öyle sýmsýký tuttu.

"Senin en büyük gücün dilinde, sabrýnda, dayanýklýlýðýnda Namuk. Asla fiziksel gücün ya da büyü kudretinle öne çýkamadýn. Bu kavgalarda hep yenildin ve aþaðýlandýn, sonra intikamýný hep sabýrla aldýn. Benden intikam alamayacaðýný söylemek zorundayým. Ben arkamda canlý düþman býrakmayý sevmiyorum. Seni burada, þimdi bitiriyorum," diye anlatýrken Smir ve Namuk gökyüzüne doðru süratle yükselmeye baþlamýþtý. Þehrin merkezinden gökyüzüne doðru yükseliyordular.

Havadaki savaþ neredeyse bitmiþ ve hava filolarý da þimdi bu ikisine doðru dönmeye baþlamýþtý...

Ýlk baþlarda sadece Smir'in gücüyle yükseliyordular sonra Namuk da kanatlarýný açmýþtý. Havada debelenerek ve tekmeler atarak kendini kurtarmaya çalýþýyordu.

"SMÝR!!! CANIN CEHENNEME SMÝR!!!" diye baðýrýp duruyordu Namuk. Bir iblisin öldürülmesi, hele ki Namuk gibi ilk kaný taþýyan kadim bir iblisin öldürülmesi çok zordu. Namuk ise özellikle dayanýklý bir iblisti.

"Beni öldüremezsin Smir!! Ben ilk kaný taþýyorum! Benim atam bir ÝLK!!!"

Smir'in gülüþü Namuk gibi bilisin bile kanýný dondurmuþtu.

"Öyleyse niye korku kokuyorsun Namuk? Kokun o kadar keskin ki cehennemdeki baban bile duyuyordur."

"Cehennme git Smir!" diye korkunç bir öfkeyle, lanetleyerek söyledi Namuk. Debelenmeyi býraktý.

"Sýra oraya da gelecek. Her þey sýrayla, Bozucu."

Smir bu an için hazýrladýðý büyüyü söylemeye baþladýðýnda Namuk da büyüyü duyuyordu. Ýblisin gözleri yerinden fýrlayacak gibi açýlmýþtý. Bu büyünün ne olduðunu biliyordu.

"Sen gerçekten çýldýrmýþsýn! Ýblislerin bile uyduðu kurallar vardýr!"

Bunlar son sözleri oldu.

Smir'in bedeninden akan güç Namuk'u sarmalamaya ve onun çevresinde dönmeye baþladý. Namuk az sonra büyüyen ve sürekli kontrolsüzce deðiþen bedeniyle Smirden uzaklaþýyordu. Namuk deðiþmeyi ve uzaklaþmayý sürdürdü. Bir dakika kadar sürdü bu durum.

Havadaki büyülü sesler sessizdi. Bir ezgi nabýz gibi kuvvetle vurarak bütün þehrin üzerinde, altýnda, çevresinde esiyordu. Soðuk, katý, keskin bir ezgiydi bu. Duyanlarý korku ve umutsuzluk alýyordu. Bir telaþ ve acele hissi vardý havada.. Havada yas ve günah vardý..

Sonra, iblis, kapkara kararmýþ ve sessizleþip hareketsizleþmiþti. Derken bir karar aný geldi ve sonra koca bir karanlýk patladý.

Karanlýðýn ardýndan koca bir ýþýk geldi. Fersahlarca öteye bile gözleri kanatan güçlü bir ýþýk vurdu.

Koca bir þehir olan Mirantis'in durduðu yerde þimdi kocaman, kapkara, uðursuz bir krater duruyordu.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Kael kuvvetli ýþýktan az sonra, havadaki bütün büyülü ezgiler sustuktan hemen sonra uzaktaki gözetleme noktasýndan yola çýktý.

Verilen emirleri açýktý. Karanlýk'ýn sýrtýndaki Kael ilk önce kraterin merkezine doðru yöneldi. Ýlk oraya bakacaktý. Ve orada buldu.

Bu, Smir'den geriye kalandý. Bu koca þehirden, hava filosundan ve iblisten geriye kalandý. Bu, Smir'in boynunda taþýdýðý Kanayan Yürek Pandantifi'ydi. Yýllarýn hasadýnýn meyvesi olan pandantif, içinde zayýf ama hala berrak bir kýzýl nabýzla atýyordu. Nabýz çok yavaþ ve zayýf olsa da orada olduðu çok tartýþmasýzdý.

Kael hemen orada kendine verilen emirleri uyguladý. Beraberinde getirdiði büyülü kristalleri yerleþtirip yere tören çemberini çizdi. Sonra pandantifi çemberin ortasýna yerleþtirdi.

Tören için gereken büyülü sözcükleri fýsýldadý. Pandantif bir emre itaat eder gibi havaya yükseldi. Gözlerin göremeyeceði bir hýzla kendi çevresinde dönmeye baþladý. Kristal yürek þeklindeki pandantif þimþek gibi çakarak patladýðýnda içinden et, kan ve kemik karýþýmý bir yumak dýþarý saçýlýp yere döküldü.

Yerdeki inleyen ve haykýran kütle kýsa süre içinde þeffaf siyah dumanlarla kaplandý ve þekil deðiþtirmeye, insansý bir þekil almaya baþladý. Birkaç kýsa an içinde þeklin oluþumu tamamlanmýþtý ve insansý þekil bitkin, inleyen haliyle yerde yatýyordu.

Birkaç dakika geçmesi gerekti. Ancak o zaman toparlandý ve kendine biraz olsun gelebildi, Smir.

Smir hiç ama hiç mutlu deðildi.

Bu büyüyü ilk kez yapýyordu ve sonuçlarý konusunda güçlü bir tahmini varsa da bu sonucu tam olarak bu þekilde beklemiyordu. Ýçin için farklý beklentileri de vardý. Anlaþýlan "kristalkalp" büyüsünün muhafýzlýðý bu ölçüde bir yokoluþ büyüsünün bile üzerindeydi.. Yaþam ne kadar güçlüydü.. Ya da ölüm Smir'e karþý ne kadar acýmasýzdý.

xxxxxx

"Ölüm beni reddediyor.." diye nefretle týsladý Smir'in sesi... "Öyle olsun bakalým. Ölüm!! Sana Sesleniyorum!! Piþman olacaksýn!!" diye korkunç bir düþmanlýkla haykýrdý Smir. Þeytanca bir kahkaha krizine kapýldý.. Histerik, hasta kahkahalarla gülüp sarsýlýrken kapkara, çok büyük bir büyüye baþladý Smir. Durum ironikti onun bakýþ açýsýna göre. Ölümden çalacaktý.

Yaptýðý adak büyülerinin en büyüðü ve karanlýðýydý bu büyü.. Bu en yasak büyülerden biriydi ve bütün iyi tanrýlarýn gözünde çok büyük bir günahtý. Büyük Ruh Kapaný; Smir bu þehirde can veren bütün ruhlarýn diðer tarafa geçiþ yolunu kapatýyor ve yolculuklarýna engel oluyordu. Onlarý tek tek yakalayýp kendine çekiyordu. Onlarý zincire vurup kendine köle ediyor, Aradiyar'a sürüyordu.

Ölüm onu almýyor muydu? Demek daha yapacak iþleri vardý. Öyleyse onlarý iyi yapmalýydý. Güç arzusu ve yýkým þehveti içini sardý. Düþmanlýk hissi kocaman büyüdü. Smir'in gözleri kararýrken ruhu nefretle çarpýldý. Ruhlar çevresinde dönüyor ve acý içinde inleyip aðlýyordu. Daha çoðu ona doðru girdaba kapýlmýþçasýna çekiliyor ve yakalanýp esir ediliyordu. Smir gülüyordu! Smir, yaþam hasatlýyordu...

Yarý-Ýblisliðe giden uðursuz yolda en büyük adýmý atýyordu Smir..

-Bitti-



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
2012: Ölülerin Ýntikamý
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (9. Bölüm - Son - )
2012: Ölülerin Ýntikamý (3)
Yeþilgözlü Þeytan'ýn Gecesi
Güneþ ve Ölüm (Giriþ)
Yaþam Hasatlayan Smir
Güneþ ve Ölüm (3. Bölüm)
Cennette Bir Sabah
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (6. Bölüm)
Yaþam Hasatlayan Smir (2)

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tatlý Sert
Zeytin Karasý
1996 Yýlý
Ufuklar: Kýrmýzý Bölge - 18
Kovan Savaþlarý (1. Bölüm)
Kovan Savaþlarý (2. Bölüm)
Yaz 2011
Ufuklar: Diversity Antalya
Ufuklar: Bronz'un Mesajý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Barbar Conan'ýn Ölüm Þarkýsý [Þiir]
Her Ýnsan Öldürür Sevdiðini [Þiir]
Kovan Savaþlarý Öyküleri [Roman]
Uzun Yol (1. - 100. Sayfalar) [Roman]
Sevgi, Mutluluk, Özgürlük ve Hayat Üzerine Felsefe [Deneme]
Tanklamak Ne Demek? [Deneme]
Ya Ýstiklal Ya Ölüm [Deneme]
Ölüm / Kalým [Deneme]
Uyanýklýk [Deneme]
Uzayda Hayat Var mý? [Deneme]


Levent Ölçer kimdir?

Fantazyada büyü, teknoloji ve aksiyon Ýldar'da buluþuyor. 07/10/2017 tarihinde þimdi diyebilirim ki neredeyse 2 senedir tek kelime yazmadým. . . 2 senedir yazar tarafým ölü. oysa oldugum þeyler içinde olmayý en sevdiðim þey yazar olmaktý :) Topraðý bol olsun.

Etkilendiði Yazarlar:
Süpermen, Robert E. Howard, Tolkien, Salvatore, Jules Verne, Battalgazi, David Eddings, Michael Moorcock.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.