..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnýzlýk güzel birþey, ama birilerinin yanýnýza gelip yalnýzlýðýn güzel birþey olduðunu söylemesi gerekir. -Balzac
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Levent Ölçer




3 Eylül 2011
Yaþam Hasatlayan Smir  
Öykünün ilk 19 sayfasý. bir iki gün içinde tamamlamayý umud ediyorum. Yarým kalmayacak.

Levent Ölçer


Daros'un güçlü kollarýný bedeninde hissetmek Baia'nýn baþýný döndürmüþtü. Daha önce de, þu son altý ayda pek çok defa fýrsatlar kollayýp fýrsatlar yaratarak yalnýz kalmýþtýlar. Kendilerine mahremiyet saðlayacak yerler ve zamanlar ayarlamýþtýlar ama þu an bir baþkaydý. Her þey kendiliðinden oluyordu. Bu beraber son geceleriydi. Yarýn gece Kýzýl Dolunay vardý.


:BEBJ:
Bütün karakterler 18 yaþýndan büyük, vs..

YAÞAM HASATLAYAN

-Kirli Smir-

Yaz Ortasý Gününe sadece birkaç sayýlý gün kalmýþtý. Yaz þenlikleri için son hazýrlýklar yapýlýyordu. Avrin kýtasýnýn batýsýnda bulunan daðlýk bir ülkeydi Anselvar. Ve bu ülkenin kuzey sýradaðlara komþu olan On Beþ Kasaba Platosu halký için, Yaz Ortasý Günün anlamý diðer Ýldar topraklarýnda olduðundan biraz daha farklýydý.

Hava sýcaktý ama ayný zamanda gecelerin içinde kuzey daðlarýndan akan serin hatta soðuk rüzgarlar esiyordu. Anselvar bir sýnýr ülkesiydi. Soðuk kuzey daðlýklarýndan güneye inen dallý budaklý yollardan çok küçük ve önemsiz bir tanesinin üzerindeydi. Yolun bir ucundaki sahipsiz topraklarda karmaþa ve ölüm vardý. Ýnsanlarýn þehir krallýklarý Anselvar Kralýyla didiþip duruyor ve ülke, içindeki daha küçük krallarýn açgözlü ihtiraslarýnýn pençesinde sallanýp duruyordu. Gecenin çocuklarý (vampirler, kurtadamlar) bu bölgenin kýrsallarýnda ve þehirlerin karanlýk arka sokaklarýnda kol geziyordu. Yolun diðer ucunda; Kuzeyde ise daha büyük bir bela vardý. Ork kabileleri. Anselvar'ýn þansýna bu bölgedeki kabileler kendi içlerinde savaþmaya çok daha meyilli çok ilkel, vahþi kabilelerdi. Hem de kuzeydeki güçlü Ork Ýttifaklarýnýn iki koldan Cücel Geçitleri ve Rilmirr Tabyalarý tarafýndan sürekli taciz edilmeleri Anselvar'ý gözden uzak tutuyordu.

Yine de bu uzak ve kýyýda kalmýþ bölgede bile bazen karýþýklýklar oluyordu. Ama bunun önünü alan Kýzýl Mýzrak Þatosu varken ork akýncý ordularý içerilerdeki topraklara geçemiyordu. Zaman zaman küçük savaþ guruplarý içeri sýzabilse de Kýzýl Mýzrak Þatosu ile yüzyýllar önce yapýlmýþ Yaz Ortasý Günü Anlaþmasý bu sorunlarý büyümeden hallediyordu. Ýskelet ordularý ve zombi taburlarý geçidin önündeki þatonun çevresinde, Efendilerinin iki dudaðýndan çýkacak tek bir emir kelimesiyle uyanmaya hazýr yatýyordu

Anlaþma... Smir buraya gelip Efendiyi alt etmeden önce de; yeni Efendi olmadan önce de bu anlaþma vardý. Ve Smir bu anlaþmayý bozmadý. Anlaþmaya sadýk kaldý. Týpký ondan önceki Efendiye yapýldýðý gibi ona da her üç yýlda bir, yani her kýzýl dolunayda bir bakire sunuldu.
On beþ kasabanýn temsilcileri önünde diz çöküp hediyeler sundular ve adak olarak seçilmiþ bakireyi ona teslim ettiler. Bugüne dek iþler hep yolundaydý. Sorunsuzca ödeme yapýlýyor ve Smir de bu geçidin çevresindeki On Beþ Kasaba'yý kuzeyden gelenlerden koruyordu.

Aydýnlýk bir geceydi. Dolunaya çok yaklaþmýþ ayýn ýþýðý gökyüzünü gece mavisi rengine boyamýþtý. Gökte yýldýzlar vardý. Gökte karanlýk ve ateþ vardý! Gökte kavga vardý!

Smir bu geleni þatosunun büyülü gözetleme salonundan ilk gördüðünde þaþýrmýþtý. Bunu beklemiyordu. Elbette hazýrlýklýydý ama bu beklenmedik bir ziyaretti. Bir Dehþetkanat.. Geçit Ormanlarý üzerinde.. Daha neler!...

Dehþetkanat bir savaþçý iblis melezi idi. Simsiyahtý. Tüm bedeni küçük kýzýl alevler ve simsiyah isle tütüyordu. Ejderler ile Ýblislerin karanlýk sanatlarla melezlenmesinden yaratýlmýþ bu soyun devasa ejder kanatlarý vardý. Uzun yýlansý boynunun ucunda iblis suratlý, koç boynuzlu baþý bulunuyordu. Aðzýndan sarý asitsi bir salya kaynayarak sýzýyordu. Sesi kan dondurucu korkularý tetikleyen bir efsunla yüklüydü. Dehþetkanat sadece sesiyle bile ordularý kaçýrabilecek güce sahipti.

Yaratýk büyüktü. Baþýndan kuyruðunun ucuna kadar yetmiþ metreye yakýn uzunluktaydý. Yassý bedeni yere yatsa bile dokuz metreye varan yüksekliðe sahipti. Tek kanadýnýn açýklýðý elli metreyi buluyordu. Baþý bir at arabasý kadar büyüktü. Kuruðunun ucundaki çivili topuz bir vuruþta koca bir kale kapýsýný unufak edecek güçteydi. Dehþetkanat dehþetli bir düþmandý.

Cüssesinin de ötesinde dehþetkanadý tehlikeli yapan asýl þey büyüleriydi. Ejder iblisin karanlýk alevli yýkým büyülerini kullanan saldýrýlarý güçlü büyücülerin bile sonu olacak cinstendi. Sadece gerçekten kudretli ve sayýlý büyü kullanýcýsý bunlardan biriyle yüzyüze gelebilir ve hikayeyi anlatmak için sað kalabilirdi.

Dehþetin üzerinde bir süvari vardý. Karanlýk kukuletalý ve karanlýk pelerinli bir figür. Smir kavganýn bu ilk anlarýnda hemen tanýmýþtý figürü. Bir insan. Daha doðrusu bir evlatlýk büyücü; Köle büyücü. Küçük yaþta çalýnýp köle edilen beyni yýkanmýþ, efsunlanmýþ köleler.

Köle havaya beþ koca sarý kristal savurup emir tonuyla büyüsünü haykýrýrken Smir'in yanýk izli çirkin suratýndaki, yamyam diþli aðzý gülümseme ile kývrýldý. Çok önceki bir savaþta yaralanmýþ yüzünün sað tarafýndaki ve artýk bembeyaz olan gözü amber rengi bir ýþýltýyla parladý. Diðer saðlam gözü vampirimsi kýzýl ýþýltýsýyla yandý.

Smir kel kafalýydý ve tüm vücudu eski savaþlardan ve astral anlaþmalardan kalan izlerle doluydu. Teni adeta grimsi beyaz bir kül rengindeydi. Tamamen yanýk izleriyle örtülüydü ve korkunçtu. Saçý yoktu. Kulaklarý yer yer parçalanmýþ sivri vampir kulaklarýydý. Yüzünde vahþi, yýrtýcý kan emici çizgiler hakimdi. Kemikleri sayýlacak kadar sýskaydý ve bir deri bir kemik halinin yanýnda genelde kambur duruþuyla, topal yürüyüþüyle de bilinirdi.

Pek bir þey giymezdi. Kaba saba bir urganla beline sarýlmýþ pantolonu ve önü açýk eski püskü duruþlu cüppesi haricinde sað elinde tek bir yüzük ve boynunda siyah, kalp þeklinde kristal bir pandantif ile kuþanmýþtý. Zaman zaman elinde eski ve korkunç duruþlu, kapkara metalli bir orak ile düþmanlarýnýn üzerine çökmesi ile ünlü olsa da üzerinde taþýdýðý yegane görülebilir silahý, kýnýnda duran uzun bir hançerdi.

"Sonunda beni almaya geldin demek! Haydi!" diye insan üstü bir sesle, neþeyle haykýrdý karanlýk örücü. Kuzeyde bir düþmaný olduðunu biliyordu. Daha önce de birkaç kere test edildiðini hissetmiþti. Kim olduðunu, ne olduðunu bilmiyordu ama kuzeyde bir düþmaný vardý ve onu bekliyordu. Varsýn olsundu. Buralara kadar düþmanlarýnýn kanýný içip etini yiyerek yükselmiþti. Smir bir gölge büyücüsüydü. Ateþ, yozlaþma ve ýzdýrap, gölgeler onun sanatýydý. Sanatýnda da çok iyiydi hani..

Sarý kristaller durdurulamaz çaðrý büyüsüyle koca geçitlere dönüþüp içindeki hapsolmuþlarý dýþarý dökerken Smir de kendini bu karþýlaþmaya hazýrladý. Beþ dehþetkanat daha geçitlerden yarý þeffaf halde akýp þeffaflýktan maddeleþmeye doðu þekillenirken Smir doðruldu ve gerildi. Yakýnlarda sýký bir karþýlaþma planlýyordu ve bu iyi bir antrenman olacaktý. Sivri çatal dili ince dudaklarýný yalarken yüzünde þeytansý bir gülümseme vardý. Sabýrsýzlýkla inledi. Düþmanlarýna neredeyse doymaz bir þehvetle bakýyordu.

Karanlýðýn ve öfkenin içinde büyümesine izin verdi. Ýçinde adý unutulmuþ eski güçlerin izlerini aradý, eski anlaþmalarýn bedelini taleb etti, sunulan adaklar adýna yalvardý ve yeni adaklar adadý. Kan ve ölüm adadý karanlýk müttefiklerine, onlara acý ve masumiyetin kirletilmesini adadý!

Kýzýl Mýzrak Þatosunun Efendisi olarak yüzyýllardýr bu geçidi tutuyordu. Öyle bu bölgenin koruyucusu filan olduðundan deðil.. Ya da bu insanlar çok umurunda olduðundan... Buraya bir amaç için gelmiþ ve amacýna ulaþtýðýnda eline geçen fazladan ödüller hoþuna gitmiþti. Efendiden istediðini almýþtý hem de çok çok fazlasýyla. Kirli Smir, Pislik Smir, Dönek Smir hem bir ev hem de eðlence bulmuþtu. Kendi planlarýyla uðraþýrken bu coðrafya arada sýrada ona eðlence sunan güzel bir eve dönüþmüþtü. Smir evini seviyordu. Smir bu coðrafyanýn halký ile yaptýðý anlaþmaya baðlýydý. Bu iyi bir anlaþmaydý.

Altý dehþet arada mesafeyi korurken Smir'in çevresinde bir tam tur döndüler. Nefeslerini; En karanlýk saldýrýlarýný hazýrlýyordular. Smir soðukça durdu. Dikildi ve bekledi. Gökyüzünde simsiyah dumandan oluþmuþ ve çevresinde ateþten rünler dönen bir diskin üzerindeydi. Çevresinde þeffaf siyah bir hale deniz gibi dalgalanýyordu. Havada uðursuz sesler, deli kadýnlarýn histerik þarkýlarý gibi uðulduyordu. Derken saldýrý baþladý.

Saldýrý çok güçlüydü. Gök adeta yarýldý. Yerden çok yukarýdaki bu kavgada, dehþetler saldýrýlarýný gerçekleþtirdiðinde hava patladý ve yer inledi. Iþýklar bu ilk temasýn þok anýnda uzun saniyeler boyunca geceyi gün etti. Rüzgar dalgalarý aþaðýdaki ormaný vurdu ve havuza atýlan taþ gibi koca ormanýn yüzeyi büyüyen bir çember ile dalga dalga sarsýldý. En yakýndaki aðaçlar kýrýldý, söküldü ve parçalandý.

Smir sarsýldý. Ýlk þoku kabul etti ve bedeni buna karþý sarsýntýlarla bükülüp durdu. Bedeni ilk þokun ardýndan üzerine gelen her þeye karþý dik durmaya baþladý. Aðzýndan bir koca kadeh dolusu kan sýzdý.

Kan, çýplak göðsü boyunca süzüldü ve süzüldü. Smir öksürdü. Ýçi acý ile inliyordu. Ýçi fýrtýnada yarýlmýþ aðaçlar gibi defalarca yarýlýyor ve parçalanýyordu. Smir'in içi alevlerle yanýyor ve karanlýk bir soðuk bütün duyularýna saldýrýp hem onu paniðe boðuyor hem de uyuþturuyordu. Karanlýk alevlerin girdabýnda zamaný kaybetmiþçesine cezasýna boyun eðdi.

Orada durdu ve bütün acý ve yýkýmý üzerine aldý. Acý tarifsizdi. Varoluþunun her bir zerresi tek tek kendi kýyametinde yýldýrýmlarla yanýyor ve acýmasýz, tanrýsal bir çekicin altýnda dövülüyordu. Kesiliyor, biçiliyor, yarýlýyor, kýrýlýyor, eziliyor, yakýlýyor ve yozlaþtýrlýyordu. Dehþet ve azap koca bir okyanus gibi üzerine çökmüþtü.

Saldýrý kýsa bir an sürmedi. Saldýrý anlar boyunca sürdü. Gökyüzünde ýþýklar ve renkler çakýp dursa da saldýrýnýn bütün þiddeti artýk etrafa saçýlmaksýzýn doðrudan Smir'in üzerine çöküyordu. Smir ayakta sarsýlýyor ve öksürüyor, kan kusuyordu. Teninde yarýklar açýlmaya baþlamýþtý. Bedenini yer yer kýzýl karanlýk alevlerle tutuþuyordu. Bu fiziksel tezahürlü alevler kalkanýnýn içine nüfuz eden alevlerden çok daha korkunç ve çok daha yoðun acýlarýn sebebiydi.

Siyah kalkan halesinin altýna nüfuz eden karanlýk ve kýzýl alevler içinde boðuluyordu Smir. Alevlenmiþ kollarý boþlukta yüzer gibi dalgalanýyor ve acý spazmlarý ile bütün bedeni çarpýlýyordu. Bu saldýrý uzun saniyeler boyunca sürdü. Yaratýklarýn nefesi arada dönüþümlü olarak dinlense de asla dört dehþetten daha azý saldýrmadý bu süre zarfýnda.. Karanlýk alevler kuduz bir sel deresi gibi akýp durdu gölge örücünün üzerine...

Sonra saldýrý birden deðiþti. Saldýranlar hep birden irkildi. Saldýran altý dehþetin altýsý birden kendi ateþlerinin üzerlerine dönmeye baþladýðýný hissettiler!!!

Smir onu tutabildiði kadar tutmuþtu ve þimdi "acý kalkaný" ikinci safhasýna geçmiþti. Koruduðu kiþinin düþmanýna ona attýðýnýn aynýsýný geri gönderiyordu! Smir acý kalkanýnýn yansýtýcý efsununu olabildiðince uzun süre tutmuþ ve üzerinde depolamýþtý, þimdi birikmiþ bütün yýkýmý süratle geri gönderiyordu.

Saldýranlar bir anda tehlikeyi görmüþ kuþlar gibi daðýlýp saða sola savrulmaya baþladýlar . Ýlk þaþkýn haykýrýþlarýnýn yerini yeri göðü inleten ve gitgide korkunçlaþan acý kükremeleri aldý. Daha önceki savaþ sesleri bir kýyamet idiyse bile iþte þimdi bu bütün kýyametlerin anasýydý! Altý dehþetkanat yaralý, kendi yokedici alevleriyle vurulmuþ halde dönüyor ve korkunç acýlarýndan sýyrýlýp yeni bir saldýrý yönü elde etmeye çalýþýyordu ama bu onlarý çok zorluyordu!

Smir artýk yerinde sabit durmuyordu. Kara isli, ateþ rünlü "bulut-disk" bineðinin üzerinde þimþek gibi hareket ediyor ve iblislerin ona nefesleriyle vurmasýna fýrsat vermemeyi amaçlayan bir saldýrýyla öne çýkýyordu. Ýlk baþtaki saldýrýlarý, o acý anýnda, dehþetlerin farketmesinin çok güç olacaðý hastalýk zinciri ve kanateþi büyüleriydi. Smir canýndan ve kanýndan ciddi bir fedakarlýkla güçlendirmiþti bu büyüleri. Zaman geçtikçe yavaþtan hýzlýya doðru gitgide daha çok hasar veren büyüler zaman geçtikçe daha zor etkisizleþtirilebilen özellikteydi. Belaydý.

Smir ilk kurbaný olarak gördüðü habersiz dehþetin tam tepesindeydi. Bu en zayýf düþenleriydi. Yere çok yaklaþana kadar havada debelenmiþ diðerlerinden uzaklaþmýþtý. Smir büyüsünü hazýrladý. Gazapýþýðý büyüsü elinden mor renkli bir ýþýn halinde uzadý; Fýrladý. Dehþeti sýrtýndan vurdu ve koca sýrt boyunca hareket edip yaratýðý düzgün, derin bir kesikle yardý. Bir kýsa saniye içinde dehþet acýyla kükredi sonra alevler ve kara dumanlarla patlayýp silikleþmeye baþladý. Bir kýsa an içinde süratle yitip gitti.

Gölgeörücü ikinci ve çok yakýn hedef üzerine oyalayýcý bir "yarasa zinciri" büyüsü gönderdi. Koca bir yarasa bulutu gibi dehþeti sarmalayan zincir büyüsü yaratýðý sessizleþtirdi. Fiziksel nefes saldýrýsýna büyülü güçlerini katmasýný engelleyen sessizlik büyüsü varken Smir diðer hedefinin önüne atladý.

Kendi canýndan fedakarlýk yaparak hýzlandýrdýðý bir büyüyü gönderirken acý ile inledi. Ýki büklüm olup sarsýldý. Aðzýndan ve gözlerinden, kulaklarýndan, burnundan kan geldi. Aslýnda bütün vücudundan kan geldi. Yeni yaralarý daha tam iyileþemeden yeniden ve daha kötü açýldý. Buna deðerdi. Ýleri uzattýðý ellerinin ucunda düþmanýna kocaman bir "köztopu" fýrladý.

Koca mermi hem büyülü vuruþu hem de fiziksel vuruþu ile dehþetkanadý þiþlemiþti. Yaratýk alevlere bulandý ve uçuþ rotasý bozuldu. Kanatlarý bocaladý, savrulmaya ve havada taklalar atmaya baþladý. Boþ yere kurtulmaya ve toparlanmaya çalýþtý, yeniden uçuþ gücü kazanmaya çalýþtý.. Ama... Yere vurmadan önce havada koca bir patlama ile bitti.

Smir peþinde iki yaratýkla yüksek bir hýz ulaþmýþtý. "Buðu" ve "ilüzyon" büyüleri ile iblislerin saldýrýlarýndan geçici olarak savunarak kendine vakit yarattý. Diskin üzerinde acýlarýndan doðruldu. Kan sýzan dudaklarýný çatal diliyle yaladý. Elini kemerindeki küçük keseye atýp ýþýldayan, kalp gibi atan yeþil bir kristal çýkardý. Tek bir emir kelimesi ile kristal parçalandý. Kristalin içindeki pek kýymetli yaþam enerjisi Smir'in yaþayan ölü bedenine yaþam taþýdý. Yaralar daha bir iyileþti, Smir'in gücü daha bir tazelendi.

Smir diskin üzerinde geriye döndü iki elini iki düþmanýna doðrultup onlara bakan rengarenk alevlerle dönen kocaman bir "çatal ateþtopu" yarattý. Ateþ topunu iki düþmanýn ortasýna fýrlattý.

Ýki taraf da bu kovalamacada çok süratliydi ve geriye atýlan ateþtopunun sürati de buna eklenince dehþetler kaçamadýlar. Top yarý yolda ikiye bölündü ve yanardöner alevleriyle iki hedefe vurup ikisini birden sarý-yeþil-mavi-kýrmýzý-turuncu alevlere buladý.

Hastalýk zinciri ve kanateþi büyülerinin üzerine bir de bu darbeyi yiyen iki dehþet için burasý yolun sonuydu. Uçuþ yeteneklerini kaybettiler ve havada savrularak bir tepe yamacýna çakýldýlar. Çarpmalarý ile ayný anda süratle þeffaflaþýp tükendiler. Geriye sadece karanlýk isli, küllenmiþ kocaman çarpma kraterleri kaldý.

Smir geriye dönerken üzerine iki dehþeti saldýrýsý yaðmaya baþladý. Üzerine inen saldýrýlara karanlýk anlaþmalarýndan kazandýðý dayanma gücüyle ama acýlarýn pençesinde inleyerek, sarsýlarak karþý koydu. Bir büyü ezgisi mýrýldandý ve düþmanlarýnýn arkasýnda bir anda hiçliðin içinden bir yarýk açýldý.

Karanlýk bir diyardan karanlýk bir yaratýk dýþarýya olanca hýzýyla ok gibi fýrladý. Dýþarýya hücum eden yaratýk bir karanlýk ejderhaydý. Simsiyah ve çok dehþetli bir güzellikti bu. Bütün bedeni þeffaf siyah bir isle tütüyordu ve gözleri simsiyah inciler gibi parlýyordu. Aðzý bir kükreme ile açýldý ve onlar daha ne olduðunu anlayamadan "karanlýk nefesi" ile iki düþmaný birden arkadan vurdu. Biri diðerinden daha kötü vurulmuþtu ve daha ilk anda ilk acý ile haykýrdý. Süratle ölümüne düþmeye baþladýðýnda siyah isli siyah alevlerle yanýyordu.

Büyücünün süvariliðindeki dehþet hala takipteydi ama artýk o da eski gücünde deðildi. Ne süvarisi ne de dehþetin kendisi üzerindeki üç güçlü hasar büyüsünü etkisizleþtirebilmiþti. Hem "acý kalkaný" ve hem de "hastalýk zinciriyle" "kanateþi" büyüleri dehþetin canýna okumuþtu. Smir biraz daha oyalandý ve sonra artýk dehþet çok zavallý bir biçimde artýk sadece güçlükle havada kalabilir hale geldiðinde durdu ve döndü. Güldü. Korkunç ve tatmin olmuþ bir kahkahayla güldü. Aþaðýlayan muzaffer bir kahkahaydý bu.

Süvari birþey söylemek için aðzýný açacak gibi olmuþtu, aðzýndan bir ses çýkýyordu ama Smir izin vermedi. Bu kadar eðlence yeterdi.

Smir'in Ejderhasý; Karanlýk diyordu Smir ona, ileriye sessizce-sinsice fýrladý ve süvariyi dehþetin sýrtýndan ustaca pençesine geçirip çýkardý. Havaya, önüne savurdu ve nefesi ile vurup siyah alevlere buladý onu. Sonra oyunbazca yanan süvariyi aðzýyla yakaladý ve diþlerinin arasýna geçirip tatlý talý zevkle çiðnemeye baþladý. Aðzýnda kan tadýný týpký efendisi gibi çok seviyordu Karanlýk... Smir güldü.

Dehþet havada kalmakta artýk çok zorlanýyordu. Saldýracak gücü hiç yoktu. Bittiðinin farkýndaydý ve iblis yaratýðýn gözleri adeta lanetlerden yaðmur savuruyordu. Smir bu yaðmurun altýnda zevkle yýkandý. Karanlýk bir kahkahayla deli gibi güldü ve güldü. Sonra elini kaldýrdý. Dehþete uzattý. Elinden simsiyah, mor ýþýltýlý bir "gölge mýzraðý" fýrladý. Mýzrak dehþetin kafasýný vurduðunda yaratýk bitmiþti ve cesedi daha düþmeye baþlamadan havada süratle þeffaflaþýp hafif bir rüzgarla patladý.

"Karanlýk, eski dostum. Gel bana" diyerek çaðýrdý Gölgeörücü. Ejderha çelik misali bir sadakatle itaat etti. Bir köpeðin efendisinin dizi dibine koþarak gitmesi gibi Smir'in yanýna yýldýrým gibi vardý. Smir yaralý ve yorgun bedenine raðmen zarifçe bindi ejderhanýn sýrtýna. Ejderhanýn sýrtýndaki kemikli-pullu bölge o yerleþirken deðiþmiþ, þekillenmiþve adeta bir taht koltuðuna dönüþmüþtü.

"Eve gidelim Karanlýk. Yoruldum. Yaralandým. Kanýyorum. Tedaviye ihtiyacým var. Bana iyi bakacaklarý yere gidelim.." diye þeytanca gülerek konuþtu Smir. Karanlýk sadece itaatkar bir yumuþak kükremeyle cevap verdi. Koca kanatlarýyla havayý tokatlayýp yumuþak, zarif bir yay çizerek döndü. Yönünü ayarladý ve bir seri güçlü kanat vuruþunun ardýndan süratli bir süzülmeyle hava akýmlarýnda yüzüyordu. Minicik rüzgarlarla bile uzun mesafeleri süzülmeye uygun bedeni havanýn içinde sorunsuzca akýyor, kayýyordu.

Smir sessizce karanlýk ormanlarý ve aylý, yýldýzlý gökyüzünü seyretti. Dudaklarýndan hala sýzmaya devam eden kanýný yaladý. Ýçinde hala acý kasýlmalarý onu dürtüp dururken gülümsedi. Hazýrdý. Son bir iki düzenlemeyi daha hallettikten sonra hazýrdý.. Rom.. Romulion. Sevgili kayýp Çýraðý.. Bir kez daha ona ulaþmayý denemeliydi. O zaman gönül rahatlýðýyla yola çýkabilirdi. Arkasýnda yarým kalmýþ hesaplar býrakmayý sevmiyordu Smir. Zaten yeterince yarým kalmýþ iþi vardý. Çilekeþ Romulion'u da bunlara eklemek istemiyordu. Güldü Smir. Çýraðýný anýnca içine neþe geldi. Hüzün geldi içine. Güldü Smir. Güldü. Ýçi acýyýp parçalanýrken ve kan kusarken o sadece güldü. Karanlýk yere konarken ve Smir'in hiç de sýradan olmayan ev ahalisi onu karþýlarken o hala gülüyordu..

Smir'in evi ilginç bir evdi en hafif ifadesi ile.. Kýsaca özetleyecek olursak; Demir Kael olarak bilinen bir golem kahya, Biber diye çaðýrdýðý bir iblis cariye, Günbatýmý adýný verdiði bir diþi vampir çýrak-metres, Baharat ve Þeker isimleriyle çaðýrdýðý iki zevk arkadaþý vardý evinde.

Demir Kael, Smir'in yarattýðý bir golemdi. Bilimsel büyü diye tabir ettiði araþtýrmalarýnýn bir ürünüydü ve çok baþarýlý olduðunu düþündüðü bir yaratýmdý. Kael kendisine çizilen sýnýrlar içinde düþünebilen ve bir golemde bulunmasý pek de alýþýldýk olmayan özelliklere, güçlere sahip bir golemdi. 2,5 ila 5,5 metre arasýnda deðiþtirebildiði cüssesinin ve katý fiziksel gücünün-dayanýklýlýðýnýn ötesinde Kael çok daha dehþetliydi. Siyah ve parlak koyu mavi tonlarla inþa edilmiþ bedeni sarý ve kýrmýzý rünlerle, desenlerle de iþlenmiþti. Ama golemin en etkileyici yaný gözleriydi. Alev gibi yanan mavi gözleri iki koca safirdi ve bakýþlarý çok canlý, çok ruh doluydu. Çok canlýydý. Bir golem gibi deðildi çoðu zaman onun gözlerine bakanlar için...

Biber bir sukubus meleziydi. Ýstediði diþi veya erkeðin þekline bürünebilme yeteneðine sahipti. Cehennemin pratik iblis lordlarýnýn savaþlar için uygun askerleri yaratma çabalarýnýn sonunda yýlan iblislerle sukubuslarýn birleþiminden doðmuþ bir sukubus soyundan büyümüþtü. Casusluk, sabotaj, suikast gibi konularda çok yetenekli olan kýyýcý ifritin büyüleyici doðasý, oyunbazlýðý onu ayný zamanda efendisi için iyi bir oyun arkadaþý da yapýyordu. Uzun zamandýr Smir'in evcili olan Biber bazen bu beraberlikten çok kötü etkilendiðini bazen de çok þey öðrendiðini düþünen tehlikeli bir yaratýktý. Her þeye raðmen en çok da oyunbaz ve fettan bir yaratýktý...

Günbatýmý, Baharat ve Þeker'e gelince...

Günbatýmý acýmasýz ve imkansýz muhteþemlikte kýzýl saçlarý olan, fildiþi beyazý tenli, zümrüt yeþili gözlü bir vampirdi. Çok genç ve çok taze, çok büyüleyici bir duruþu vardý. Yüzündeki, kollarýndaki, omuzlarýndaki ve göðüslerindeki çiller doðal mücevherleri gibi onu sarmalýyordu. Vücudunun bütün kývrýmlarý kesinlikle hem baþtan çýkartýcý hem de göz alýcýydý. Onu görenin ilk anda çarpýlmamasý mümkün eðildi. Güzelliði yanýnda Smir'den öðrendiði büyülerle de çok büyüleyiciydi! Günbatýmý da Smir'in yýllanmýþ dostlarýndan biriydi.

Þeker kesinlikle çok tatlý bir sarýþýndý. Yirmili yaþlarýnýn ilk çeyreðinde bir afetti. Beyaz tenli ve sarýþýn güzelin kumsaati gibi biçimli vücudu gören her erkeðin bakýþlarýný esir alacak kadar dikkat çekiciydi. Özellikle dolgun ve çok biçimli göðüs kýsmýnda kesinlikle gözleri esir alýyordu. Canlý, hayat dolu, neþeli bir genç kadýndý Þeker. Þeker bu evin içindeki hayat kaynaðýydý.

Baharat bir esmerdi. Yirmili yaþlarýnýn ortalarýndaydý. Ýnce fizikli ve kedi gibi caizbeli duruþluydu. Hatlarý Þeker gibi dolgundan ziyade zarif ve büyüleyiciydi. Uzun siyah saçlarý neredeyse beline kadar iniyordu. Sadece saçlarýnýn rüzgarda dalgalanýþý için bile þövalyeler kendilerini kurban ederek ejderlerin üzerine at sürebilirdi. Gözleri büyüleyici bir kahverengiydi. Biber'den boþ zamanlarýnda -ki boþ zamaný çoktu- aldýðý eðitimlerin sonunda sýkýlaþmýþ kedi zarafetindeki kaslarý ve ýþýldayan esmer teniyle bir mücevher gibiydi. Ona bakmaya doyum olmuyordu.

Bütün bu gurup gökyüzündeki kavgayý gözlem salonundan aný anýna izlemiþti ve þimdi Efendilerini karþýlamak için yüksek terasa yýðýlmýþtý.

Hepsinin önüne geçen, elinde kocaman kristal bir þiþe tutan Demir Kael idi. Kristal þiþenin içindeki sývý, uðursuz yeþil ve sarý renklerle rengarenk dönen, ýþýklý ve fýsýldayan bir sývýydý. Sývý adeta canlýymýþ gibi bir his uyandýrýyordu ve Smir þiþeyi Demir'in elinden alýp içerken sanki feryad ediyor gibi inliyordu.

Smir gülümserken çevresindeki þamataya karþý kulaklarý saðýrdý. Þeker dikkatli bir mesafeden, saðý solu bazen belli olmayan Efendileri için, samimi endiþesiyle inliyordu. Baharat da sabýrlý ve soðukkanlý biçimde oradaydý. Smir'in iyi olduðunu görmek onu rahatlatmýþtý. Günbatýmý Efendisinin tartýþmasýz zaferinden çok etkilenmiþ, büyülenmiþ hayran bakýþlarla ona taparcasýna bakýyordu. Biber saklamaya çalýþsa da gururlu ve coþkulu halini gözlerinden ele veriyordu.

Smir az önce altý dehþetkanadýn canýna okumuþtu ve hala ayakta yürüyordu. Altý lanet olasýca Dehþetkanat! Bu kadarý Yedikulelere saldýracak olsa Büyücüler Meclisi onlara ne vurduðunu görene kadar savunucu alt seviye büyücülerin üzerine katliam çöker, daha üst seviye ustalarýn sayýsý çok seyrelir ve belki ustalardan birkaçý da epey uzun süre savaþ dýþý kalýrdý. Tabii ölmezse.. Ama Smir.. Ama Smir!! SMÝR!!! Biber coþkudan uçuyordu.

Bir bölük Armelion þövalyesiyle dövüþse Biber'in ateþi ancak sönerdi!! Dudaklarýný ihtiras ve þehvetle yalarken Smir ile gözgöze geldi. Kýkýrdadý. Çapkýnca gülerken gözleri acýmasýz bir açlýkla yanýyordu. Smir de þeytanca gülümsedi. Þeker ve diðerleri de bu bakýþlarý görmüþtü.

Ýlk sokulan þekerdi ve eli çoktan usulca Efendisinin karnýna ve daha aþaðýlarak süzülüyordu.
"Efendim, hala biraz yaralý. Biraz içmek ister mi?" diyerek masumca ama fettanca boynunu ona doðru uzattý.
Ne içtiði ve içini nasýl iyileþtirip güçlendirdiði umurunda deðildi, Smir biliyordu ki bu vampirlik özelliðini kendine kaçýnýlmaz biçimde kattýðýndan bu yana kanýn tadý ve kanýn gücü bütün iksirleri çocuk oyuncaðý gibi önemsiz býrakýyordu. Yaþamý içmenin, yaþamý doðrudan özümsemenin tadý, þehveti doyumsuzdu. Azý diþleri uzayýp sivrilirken yýlan gibi týsladý. Yýlan gibi dili dýþarý uzadý ve Þeker'in tatlý boynunu açlýkla, þehvetle yaladý.

Þeker tatlý tatlý kýkýrdayýp zevkle inledi. Derince soluyup alt dudaðýný ýsýrdý. Smir'in dokunuþunda yine zevk efsunu vardý. Buna bayýlýyordu.

Bütün vampirler ýsýrýþlarýna acý efsunu katarak avlarýný þokla bayýltabilirdi ama ustalar ve yaþlýlar dokunuþlarýna diðer efsunlarý da katabilirdi. Uyuþturucu efsunu, zevk efsunu, kuvvet efsunu... Ve hatta, yaþam efsunu.

Vampirlerin pek azý bu efsunu ve bu lutfu verirken görülmüþ olsa da bu yaþlý soylarýn damarlarýnda taþýdýklarý bir miras idi.

Smir yýlan dilini geri çekti ve kýzlara döndü. Hepsine birden konuþtu. Gözleri þeytanca bir gülümsemeyle parlarken sesinde þehvet vardý.
"Önce sizler beni doldurun. Sonra da ben sizi doldurayým."

Kýzlarýn hepsi Smir'in pantolunundan þimdiden kocaman yükselmeye baþlayan çadýrý görmeden bu sözlerin anlamýný zaten biliyordu!! Uzun saatler boyunca sürecek bir zevk iþkencesi baþlýyordu ve hepsi Smir'in "çifte kýlýcýnýn" önünde zevkten, yorgunluktan baygýn düþene kadar bu gece son bulmayacaktý. Gülüþmeler, kahkahalar ve müstehcen laf atmalarla yürüdüler büyük yatak odasýna doðru.

Baia... Bakire Baia. Seçilmiþ olan oydu. Anlaþma gereði adak olarak sunulacak yani Þato'ya kurban edilecek Bakire oydu. Baia ay parçasý gibi güzeldi. Uzun düz saçlarý koyu kahvrengi tonundaydý ve ýþýl ýþýldý. Teni az güneþ görmüþ pempemsi beyaz tondaydý. Yüzünde hem masumiyet hem de baþtan çýkarýcý güzellik biraradaydý. Ince ve uzun biçimli bacaklarý, ince beli, eli dolduracak diri göðüsleri vardý. Gözleri muhteþem bir ela tondaydý. Gülüþü hepsinin üzerindeydi. Güldüðünde güneþler açýlýyor ve karanlýklar parçalanýyordu. Gülüþü o kadar muhteþem, o kadar sýcak ve o kadar içtendi. Gülüþü ruhunun aynasý, gülüþü en kuvvetli büyüsüydü.

Genç kýz bahçede dolaþýrken babasý pencereden onu izliyordu. Yaþlý adam için onu böyle görmek acý vericiydi.

Baia'sý her þeyin farkýndaydý. On üçünü doðum gününden bu yana seçilmiþ diðer on beþ kýzla beraber bugün için hazýrlanýyordu. Kýzýl Dolunay için. Yaz Ortasý Günü için. Yaþlýlar son kararlarýný dün gece vermiþti. Seçilen Baia idi. En kýymetlileri o idi. En zarifleri, en güzelleri, en saf ve masum duruþlularý o idi. Seçilen Bakire Baia idi.

Yaþlý adam sýkýntýyla ve çaresizlikle derin bir iç çekti. Ýçinde hem koca bir öfke hem de kabullenmiþlik vardý. Anlaþmanýn ne anlama geldiðini On Beþ Kasaba'daki pek çok kiþiden çok daha iyi biliyordu.

Yaþlý baba bir asker eskisiydi. Her yýl düzenli olarak geçidin kuzeyine yapýlan devriye akýnlarýnda pek çok defa görev almýþtý. Orada neler olduðunu biliyordu. O canavarlarý biliyordu, o düþmanýn kanýný elinde hissetmiþ, kirli nefesinin kokusunu duymuþ, diþle ve týrnakla, alt üst olup onunla dövüþmüþtü. Düþmaný biliyordu. Ýleri karakollar ve gözetleme noktalarýnda görev almýþ, düþmanla çok defa kavgaya girmiþ, öldürmüþ ve yaralanmýþtý. Yaþlý Vorian, Kýzýl Mýzrak Þatosu'nun onlara saðladýðý korumanýn kýymetini her seferde bir kez daha görmüþtü. Sadece kendi görev aldýðý akýnlarda üç kez, hayati biçimde Kýzýl Þato Kuvvetleri araya girip birlikleri kovalayan orklarýn üzerine ölüm olup çökmüþtü.

Baia her þeyin farkýndaydý ve anlýyordu. Babasýný kaç kez göreve uðurlamýþtýlar ve kaç kez gecenin bir yarýsý onun dönüþünde ailece kucaklaþýp aðlamýþtýlar. Kardeþiyle gizlice anne ve babalarýnýn konuþmalarýný dinlediði anlarda, babasýný hem Þato'daki Efendiyi lanetlerken hem de savaþta yardým edip kurtardýðý hayatlar için minnetini söylerken duymuþtu.

On Beþ Kasaba halký için Kýzýl Dolunay hem hayatlarýnýn deðiþmez bir gerçeði ve bir gereði hem de ortalýkta açýkça çok az dile getirilen bir korku kaynaðý, bir tabuydu. Bu gerçek birlikte yaþamak zorunda olduklarý ama bir yandan da ölesiye korkup iðrendikleri bir durumdu. On Beþ Kasaba için her Kýzýl Dolunay'da Bir Bakire...Fedakarlýk... Kurban...

Baia elindeki gülle oynarken bir diken parmaðýna battý. Acýyla irkildi ama ses çýkarmadý. Kan küçük delikten balon gibi þiþip büyüyerek dýþarý çýktý. Parmaðýný aðzýna götürdü ve kanýný emdi Baia.

Düþünceler onu aldý götürdü. Aðzýnda kan tadýyla yaklaþan günü ve hayatýnýn en öneli gecesini düþündü. Kaný bir kez daha akacaktý. Bu kez On Beþ Kasaba için akacaktý. Yaþamý son bulurken halkýna üç yýl kazandýracaktý. Halký, kýzkardeþi, annesi, babasý, arkadaþlarý, akrabalarý ve bütün sevdikleri.. Ve Daros.. Hepsi Efendi'nin korumasýnda olacaktý. Kendi önemsiz canýnýn ve bekaretinin bütün sevdiklerine böyle büyük bir fayda saðlayacaðýný düþünmek içindeki korkuya karþý ona güç veriyordu. Baþýný gururla ve cesaretle kaldýrýp gökyüzüne baktý Baia.

Gökyüzü sakindi. Beyaz bulutlar ve ay yukarda saklanbaç oynuyordu. Yýldýzlar ýþýldýyordu. Gecenin mavisi ve aðaçlarýn tatlý gece melteminde þakýmasý onu aldý götürdü. Hem çok þey düþündü hem hiçbir þey düþünmedi. Sadece manzarayý izlerken aný yaþadý. Güzelliðin tadýný çýkardý.

O bu güzelliði izlerken bahçenin gölgeli bir köþesinde gizlice onu izleyen bir baþkasý daha vardý. Ayýþýðýnýn gölgesinde, aðaçlarýn alçak dallarýnýn altýnda Daros hayranlýkla, içinde fýrtýnalarla güzel Bakire Baia'yý izliyordu.

Daros komþu çocuðuydu. Baia ile yaþýttý. Çocukluk aþkýydý. Þu son yýllara kadar ikisi de duygularýný dile getirmekten acizdi ve þu son yýllarda da üzerlerine düþen Kýzýl Dolunay gölgesi ile çaresiz ve sessizdiler. Sözlerin bittiði yerde kaçýnýlmaz biçimde tesadüfler ve yürekleri onlarýn gözlerini, ellerini birbirine dokunudurmuþtu. Sonra dudaklar buluþmuþtu. Kýzýl Dolunay günü yaklaþýrken enselerinde korkunç bir canavarýn nefesi ile, sorumluluk ve korku duygularýnýn girdabýnda yanýp kavrulmuþtu ikisi de..
"Orada olduðunu biliyorum" diye seslendi Baia.

Baba ilk önce bu sesleniþin kendisine olduðunu sandý. Ama ses tonundaki bir þey bu ilk anýn ardýndan ona bu sesleniþin bir baþkasýna olduðunu söyledi. Baba sessizce durdu ve dikkatle izledi.

Daros aðaçlarýn gölgelerinden dýþarý çýkarken Baba hem rahatladý hem de içine saplanan bir acýyla titredi. Delikanlý kimbilir ne halde olmalýydý.

Baia'nýn annesi de zamanýnda Kýzýl Dolunay için seçilen On Beþ Bakire'den biriydi ve Vorian o günlerde yaþadýðý duygu açmazlarýný, o cehennemi düþününce içi parçalandý. Hem kendi yaþadýklarýný hem de delikanlýnýn yaþamakta olduðu duygularý düþününce, Vorian içinden lanetler okudu. Bildiði bütün küfürleri sessizce ve nefretle okudu Kýzýl Dolunay'a..

"Nerden anladýn?" diye sordu Daros. Ýçinde esen fýrtýnalara, yaþadýðý bütün karanlýk ve umutsuzluða raðmen, bütün acý ve kedere raðmen gülümsemiþti.

Baia da ona gülümsedi. Ah Daros diye içinden inledi. Bu saf kocaoðlaný seviyordu. Daros gerçekten hem iri hem güçlü hem de yakýþýklý bir delikanlýydý. Ama bunun da ötesinde Daros terbiyeli ve altýn kalpli bir insandý. Daros çok saf yürekliydi.
"Yine demirhanede çok zaman geçirmiþsin. Terinin kokusunu getirdi rüzgar," diye gülümseyerek konuþtu Baia. Daros baba mesleði olan demircilikle uðraþýyor ve bir yandan da askerlik eðitimine devam ediyordu.

Baba mesleðini devam ettirmek ve askerliði öðrenmek bu sýnýr topraklarýnda erkek çocuklar için bir geleneðin de ötesinde bir zaruret idi. Daros bunlarýn ikisinde de çok iyiydi. Hem demircilikte kalfalýðý hýzla aþýp genç ustalýða bu yaþýnda yükselmiþti hem de On Beþ Kasaba Ordusu Eðitmenleri tarafýndan Armellion Birliklerine tavsiye listesine adý üst sýralarda yazýlmýþtý.
"Koku için özür dilerim," diyerek yönünü deðiþtirmeye ve rüzgarýn esmediði tarafa geçmeye çalýþtý Daros.
"Seni salak," diye gülerek, sesinde sevgiyle elini uzatýp onu durdurdu Baia. "Senin kokunu seviyorum," diye utangaç biçimde ekledi. Yanaklarý kýzarmýþ va genç kadýnýn bakýþlarý önüne eðilmiþti. Eli hala Daros'un kaslý kolundaydý.

Daros sevgiyle gülümsedi bu söze ve bu utangaç duruþa. Yaklaþtý. Elini genç kýzýn çenesine uzatýp bakýþlarýný kendine çevirdi.

Gözler birbirine kenetlendi. Hem aþk hem imkansýzlýk vardý ikisinin gözlerinde de. Derince iç çektiler ayný anda. Daha ne olduðunu anlayamadan ikisi de ayný anda ileri uzattýlar dudaklarýný. Dudaklar buluþtu.

Öpüþmeye baþladýklarýnda dünyanýn, zamanýn ve baþka hiçbir þeyin önemi yoktu. Kollarý birbirini sardý. Öpüþmeleri daha bir ateþlendi.

Daros'un güçlü kollarýný bedeninde hissetmek Baia'nýn baþýný döndürmüþtü. Daha önce de, þu son altý ayda pek çok defa fýrsatlar kollayýp fýrsatlar yaratarak yalnýz kalmýþtýlar. Kendilerine mahremiyet saðlayacak yerler ve zamanlar ayarlamýþtýlar ama þu an bir baþkaydý. Her þey kendiliðinden oluyordu. Bu beraber son geceleriydi. Yarýn gece Kýzýl Dolunay vardý.

Ýkisi de arada kesik kesik soluyor ve öpüþmelerin, öpücüklerin arasýnda aðlamanýn eþiðinde inleyip birbirine sevgi sözcükleri fýsýldýyordu.

Baia içinde uyanan diþiliði hissedebiliyordu ve ayný anda da Daros'un artýk iyice uyanmýþ, vücuduna yaslanmýþ erkekliðini duyuyordu. Bu nasýl bir duyguydu böyle. Daros'un dudaklarý boynunda gezinirken alt dudaðýný ýsýrdý Baia. Buna dur demeliydi. Yoksa biraz daha ilerlerse buna nasýl dur diyeceðini bilemiyordu.

Daros'un elleri sýrtýnda gezerken aþaðýlara inmiþ ve þimdi kalçalarýna ulaþmýþtý. Kalçalarýný sýkýp okþayan, iki bedeni iyice birbirine yaslayan bu eller ne muhteþemdi. Ne kadar güçlüydüler. Baia bu ellerin arasýnda eriyip yitmeyi istedi. Ellerden bir tanesi yavaþça ama arzuyla yön deðiþtirdi. Yönünü Baia'nýn göðüslerine çevirdi ve orayý hemen buldu.

Genç kadýn sað göðsünü okþayýp sýkan bu elle ne yapacaðý bilmiyordu. Ýnliyor ve nefes almaya çalýþýyordu. Daros'un dudaklarý yeniden dudaklarýna vardýðýnda ikisi de iyice kendini kaybetmiþ bir haldeydi. Baia'nýn elleri Daros'u çýlgýnca sarmalamýþ ve onu bütün arzusuyla kendine çekiyordu..

Genç adamýn kokusu, gücü, bedeninin sýcaklýðý, ellerinin becerisi Baia'yý çýlgýn bir uçurumun kenarýna getirimiþti. Baia inledi. Ayaktaydýlar ve ikisinin de elbiseleri üzerindeydi ama bacaklarýnýn arasýnda Daros'un erkekliðini hissedebiliyordu. Bu onu hem yýldýzlara çýkartýyor hem de hiç korkmadýðý kadar korkutuyordu..

Korku üstün geldi. Yýllarýn eðitimi ve görev bilinci aþka üstün geldi bedenlerde yanan ateþe raðmen, aþka raðmen Baia durdu. Ve geri çekildi.

Ne kadar alev alev yanýyor olsa da, nefes nefese ve arzu girdaplarýnda savruluyor olsa da Daros da durdu.

Ýkisi de nefes nefeseydi. Ýkisi de az önce ne olduðunu ve bunun biraz daha ilerlerse nereye gideceðinin fatrkýndaydý. Gözleri kenetlendi. Gözler sözlerden çok daha anlamlýydý. Söyleyecek ne varsa gözleri zaten söylüyordu. Bu imkansýzdý. Baia'nýn sorumluluklarý vardý. Daros buna saygý duymak zorundaydý. Daros'un buna hakký yoktu.

Daros son bir kez elini uzattý. Eliyle Baia'nýn yanaðýna dokundu. Baia elini yanaðýna götürüp yanaðýný okþayan eli okþadý. Ýkisinin gözlerinden de yaþlar aktý ama en çok yürekleri aðladý o anda...

"Gitmeliyim," dedi Baia. Yavaþça döndü. Hala derin derin soluyup sessizce gözyaþý dökerken hýçkýrýklarýný zor tutyordu..

Daros sadece bir kýsa an durdu ve onun arkasýndan baktý. Bu çok acý vericiydi. Buna dayanamadý. Arkasýný döndü ve koþarak bahçe duvarýna ulaþtý. Bir sýçrayýþta diðer taraf geçip gözden kayboldu...

Baba Vorian saklandýðý karanlýk pencerenin gerisinde derin bir nefes alýrken yumruðunu sýktý. Gençlerin acýsýný taa içinde duyuyordu.

Bir kaç dakika soluklanýp üstünü baþýný düzeltti Baia. Bir bardak su içip yüzünü yýkadý. Sonra odasýna çýkmak için salon kapýsýnýn önünden geçerken sesi duydu.

"Kýzým," diye sevgi ve þefkatle seslendi Yaþlý Baba.
Baia babasýný görünce hem þaþýrdý hem de gülümsedi. Durdu ve ne söyleyeceðini bekledi.
"Halkýmýz için kýzým," diye boðazý düðümlenerek güç bela konuþtu Vorian.
Baia gülümsedi ve anlayýþla, cesaretle baþýný salladý. Ses tonunda anlayýþ ve sert bir kararlýlýk vardý.
"Halkýmýz için Baba. Bütün sevdiklerim için."
Kýz gülümsedi. Babasýna hýzlýca koþup sarýldý. Yanaklarýndan öptü ve sonra hýzlýca koþturarak odasýna çýktý.
Vorian kýzý giderken oracýkta durdu ve sadece omuzlarý hýçkýrýklarýyla sarsýlarak aðladý. Uzunca bir süre aðladý. Yaþlý cesur asker gözlerinde yaþ kalmayýncaya ve bitkinlikten yere yýðýlýncaya kadar aðladý...

Gökte ay kan kýzýlý rengine bulanmýþtý. Tek tük bulutlar havada uçuþuyordu ve onlar da ayýn kan kýrmýzý rengiyle kýpkýrmýzý yýkanmýþtý. Yýldýzlarýn ýþýltýsý bile kýzýl tonlara kayýyordu. Gökyüzü kýzýla çalýyordu. Bu gece Kýzýl Dolunay Gecesiydi. Gölgeler bile kýrmýzýydý...

Devasa ve derin bir krater-çanaðýn ortasýndan yükselen Kýzýl Mýzrak Þatosu bu kýzýl gök altýnda çok daha uðursuz görünüyordu. Þato dikdörtgen dar bir blok halinde krater dibinden krater kenarý seviyesine doðru yükseliyordu. O seviyeyi biraz geçtikten sonra daha dar bir blok ve o dar bloðu dört kenarda destekleyen dört sütun blokla yükselmeye devam ediyordu. Bir noktadan sonra ise adýnýn kaynaðý olan tek bir ince sütuna dönüþüp göðe doðru bir mýzrak gibi dimdik yükseliyordu.

Krater kenarlarý seviyesinde inþa edilmiþ büyülü bir köprü þatoya karadan ulaþmanýn yegane yoluydu. Yegane yol buydu çünkü kraterin içi ölüm sisiyle doluydu. Yaþayan her þeyin kanýný donduran uðursuz uðultularýn yükseldiði bu kraterin, dehþetli sisin içine girmeye çalýþanlar olmuþtu. Geri dönen olmamýþtý.

Bu gece de sis uðulduyor ve tüyleri ürperten fýsýltýlarla konuþup arada kahkahalarla, arada çýðlýklarla karýþýyordu.. Sis uðursuz girdaplarla dönüp çalkalanýyor, dalgalanýyor ve sürekli yaþýyor hissi vererek dehþet yayýyordu. Uzun süre bu sise bakanlar içinde yüzler görüyor ve sisin çaðrýsýný duyarak ya kaçýyor ya da sise yürüyordu.

"Sise bakmayýn! Hatýrlayýn! Sise bakmak yok!" diye emir verdi Subay. Yanýnda yüz elli kiþilik muhafýz bölüðü vardý. On Beþ Kasaba'nýn on beþ temsilcisinin ve Bakire'nin muhafýzlarýydý bunlar. Yanlarýnda on beþ koca sandýk dolusu hediye kumaþ, gümüþ, metaller, þarap, yiyecekler ve Efendinin talep ettiði diðer bitkiler-simya malzemeleri vardý.

Meþalelerle kuþanmýþ atlý muhafýzlar çevrede güvenlik tertibatý aldý. Kasaba temsilcileri, Bakire'nin arabasý ve sandýk taþýyan arabalarla kafile kraterin kenarýnda durmuþtu.

Bekleyiþ çok sürmedi. Çevre temizdi. Sorun yoktu.

Arabalarýn sürücüleri ve taþýyýcýlar malzemeleri kraterin kenarýndaki köprü baþýna indirmeye baþlamýþtý. Bu gece burada bulunanlarýn büyük bölümü daha önce de bu geceyi burada yaþamýþtý ve ne yapacaklarýný, nasýl yapacaklarýný gayet iyi biliyordular. Hepsi hemen süratle iþe koyulmuþtu.

Köprübaþý ile Þato arasýnda, tam yarý yolda tek bir sütun-ayaðýn üzerinde geniþ bir meydanlýk vardý. Bakire'nin sunulacaðý yer de burasýydý. Altý yüz metrelik uzun köprünün ortasýndaki bu kýrk metre çapýndaki sütun baþý þeklindeki meydanlýkta olacaktý her þey. Her iki taraftan bu meydana Efendinin sihirli emriyle uzayan köprü yollarý olmadan, bu meydan da Þato gibi ulaþýlmazdý.

Havada serin ve tekinsiz bir meltem vardý. Kraterin içinden, sisten yükselen uðultular tüyleri diken diken ediyordu. Rüzgarda meþaleler çýrýpýnýyor ve mýrýldanýyordu. Atlar huzursuzca kýpýrdanýrken kayalýk zeminde nallarýn vuruþlarý gökgürültüsü gibi sesler çýkarýyordu. Herkes gergindi, herkes sinirli ve huzursuzdu. Tecrübeli yaþlý muhafýzlar bile kendi gerginliklerini zor maskeleyebiliyordu ve yüz siperlikli miðferler çok yardýmcý oluyordu.

Köprübaþýndaki çýkýntýlý alana yýðýlan sandýklardan sonra on beþ kasabanýn pelerinli ve kukuletalý temsilcileri ve onbeþ þeref muhafýzý da sandýklarýn arkasýnda yerlerini aldý. En sonunda da Bakire ve biri yaþlý diðeri genç iki nedimesi geldi.

Onlar yerlerini aldýðý anda üzerinde durduklarý köprübaþý çýkýntýsý yavaþça hareket etmeye baþladý. Ýlk andaki hafif irkilmeler ve bir iki þaþkýn, telaþlý yüksek nefesin ardýndan herkes olabildiðince sakinleþti. Bu durumu yolda zaten konuþmuþtular ve neler olacaðý tekrar tekrar yeni gelenlere de ezberletene kadar defalarca anlatýlmýþtý.

Temsilcilerin sözcüsü olan yarý-elf Erbrom yaþlý ve tecrübeliydi. Ýþini þansa býrakmadan bir kýzýl dolunayý daha mümkün olduðunca sorunsuz atlatmak istiyordu. Bu zaten pis bir iþti ve 120 yýldýr bu iþte görev alýyor olmasý da bunu hiç kolaylaþtýrmýyordu. Kýrkýncý kez buradaydý. Kýrk Bakire teslim edilirken o buradaydý ve bundan da hiç gurur duymuyordu.

Köprünün bu ucu ortaya doðru ilerlerken diðer uçta hiç hareket yoktu. Þato kýzýl dolunayýn ýþýðýnda en tepedeki altýn rengi bir ýþýk haricinde ölüm gibi karanlýk ve sessiz duruyordu.

Köprübaþý çýkýntýsý ortadaki terasa ulaþtýðýnda köprünün bir yarýsý kurulmuþtu. Diðer yarýsý hala yoktu. Hemen taþýyýcýlar sandýklarý terasýn ortasýna düzgün bir biçimde yerleþtirmeye baþladýlar. Muhafýzlar ve Temsilciler öne çýkýp sandýklarýn duracaðý yerin gerisinde yerlerini aldýlar. Onlarýn da arkasýnda Bakire Baia ve iki nedimesi vardý. Bakire Baia beyaz bir ipek cüppe ve beyaz pelerin giyiyordu. Beyaz bir kukuleta ile baþý örtülüydü. Yüzünde beyaz tül bir peçe vardý. Eþlikçileri ayný kýlýðýn siyahýný giyiyordu.

Rüzgarýn ve kraterin uðuldayan sesleri yanýnda sadece aðýr sandýklarýn taþýnma ve yerleþtirilme sesi vardý. Kimse konuþmuyor, kimse ses çýkarmýyor hatta kimse kýmýldamýyor ve nefes bile almýyordu. Kýzýl Dolunay'ý bilmek ve kabullenmek baþka idi burada olup bu kraterin üzerinde, Þato'nun önünde beklemek bambaþka bir þey idi. Muhafýzlarýn sinirli elleri bellerindeki kýlýçlarýn kabzalarýnda sýmsýký sýkýlý duruyordu. Temsilciler gerginlik içindeydi. Tecrübe bir yalandý, çoðu titriyordu.

Birden Þato'nun tarafýndan bir ses duyuldu. Kocaman, dar ve yüksek kapýlar açýlýrken uðursuz haykýrýþlar gibi gaçýrtýlý sesler kraterden yankýlandý. Bu ses yankýlanýrken kraterden selam gibi yüksek perdeden bir uðultu yükseldi ve sonra alçalýp eski haline döndü..

Karþýdan gelen gurubu her an daha iyi görüyordular. Köprünün Þato tarafý çok ama çok daha hýzlý bir biçimde ortaya yaklaþýyordu.

Beþ metreyi aþan boyu ile Golem, efendisinin sað yanýndaydý.

Efendi'nin sol yanýnda iblis evcili, Sarýþýn ve büyüleyici bir diþi formunda, mavi zarif bir elbise içinde duruyordu. Ýblis olduðunun tek iþareti alnýndan çýkan ve baþýnýn iki yanýnda birer turla kývrýkça dönen iki sivri boynuzuydu.

Onun gerisinde kýzýl saçlý bir diþi vampir vardý. Yeþil ve çok gözalýcý bir elbisenin içinde çarpýcý, taze bir güzelliði vardý. Bu diþinin Efendi Smir'e ilk sunulan Bakire olduðuna dair söylentileri Temsilciler ne doðrulamýþ ne de yalanlamýþtý.

Diðer tarafta en geride bir iskelet büyücü vardý. Ýskelet çaðýrma büyüsü ile meydana getirilen bu hizmetkarýn türü daha önce On Beþ Kasaba çevresinde pek çok defa görülmüþtü. Bunlar komutanlardý. Zombi ve iskelet ordusunu yöneten subaylar bu büyücülerdi. Tek bir emirleriyle hiçliðin içinde iskelet bölükleri çaðýrabildiklerini bu muhafýzlarýn çoðu kendi gözleriyle görmüþtü. Kasabalarý koruyan ilk savunma hattý bunlardý ve çoðu zaman baþkasýna da gerek kalmazdý.

Fýrtýnalý bir hýzla gurup yaklaþýrken ve köprü tamamlanýrken Erbrom'un gözleri en çok Smir'in üzerindeydi.

Smir yine döküntü kýlýðýna benzer bir kýlýk içerisindeydi. Önü açýk cüppesi çýplak göðsünü ve yara izleriyle desenlenmiþ korkunç bedenini gözler önüne seriyordu. Pantolonu beline bir zincir kemerle baðlýydý. Ayaklarý çýplaktý. Üzerinde bunlarýn dýþýnda sadece yüzüðü, pandantifi ve hançeri vardý.

Duruþu sanki her Kýzýl Dolunay'da daha bir iblisleþiyor gibi geldi Erbrom'a.. Öyle miydi yoksa deðil miydi bilmiyordu. Belki de ona bakýnca kendisini görüyordu Smir'de..

Smir öne çýktý ve onunla beraber Erbrom da törensel biçimde öne çýktý. Söz konusu Smir olduðunda son 200 yýla yakýn süredir kemikleþmiþ bir düzen, yerleþmiþ kurallarý olan bir tören mevcuttu. Hiç dile getirilmemiþ biçimde, Baþ Temsilci ve Efendi arasýnda kelimesi kelimesine ayný diyaloglar her Kýzýl Dolunay'da yineleniyordu. Bu hem çok rahatlatýcý hem de çok rahatsýz ediciydi.

"Selam sana, Efendi," diyerek selamladý Erbrom. Yaþlý boynunu eðdi. Bu gerçekten bir boyun eðiþti ve Smir de bunun farkýndaydý.

Gülümsedi Efendi. Umurunda olduðundan deðil ama yaþlý adamýn bu durumdan hala büyük bir rahatsýzlýk duymasýndan etkileniyordu. Yýllardýr bu rahatsýz edici görevdeydi ve alýþmamýþtý. Hala acý çekiyordu. Belki de her defasýnda daha fazla.

"Selam, On Beþ Kasaba Temsilcileri. Selam, Erbrom," diyerek sonunda fazladan bir selam ve daha önce hiç söylemediði Baþ Temsilcinin adýný dile getirdiðini farketti Smir. Bir deðiþiklik yapmýþtý.. Hem de farkýnda olmadan. Pek önemsemedi ama ilginç buldu bunu.

Erbrom önemsedi. Bundan güç aldý. Efendiye kalýplaþmýþ sýnýrlarýn ötesinde biraz daha yaklaþabilmek için belki de... Belki de.. Ýçindeki en çýlgýn beklentileri için bir olabilirlik aramaya yaklaþabilmek için... O da farkýnda olmadan törensel repliklerinin dýþýna çýktýðýný gördüðünde hafifçe titredi. Korktu.
"Teþekkürlerimizi kabul et Efendi. Ýki gece önce gökte kýyamet koparken, On Beþ Kasabayý yokoluþtan kurtardýn."

Bu durum aslýnda tam öyle olmasa da Smir açýklama zahmetine girmek istemedi. Kýyamet Smir için gelmiþti ve Kasabalarla alakasý yoktu.. Þey aslýnda bir bakýma vardý ama... Neyse.. Çok düþünmedi.
"Kasabalar Anlaþmaya hep uydu. Ben de üzerime düþeni yerine getirdim. Bir taraf aksini ilan edene dek Anlaþma bakidir."

Erbrom baþýný eðerek selamladý. Bu doðru zaman deðildi. Bu sözler açýkça bunu söylüyordu. Smir onun yolunu kapatmýþtý. Erbrom'un en çýlgýn beklentisi için zaman erkendi.
"Sana sunuyoruz! Hediyelerimiz. Ve Kýzýl Dolunay Adaðýmýz. Bakire. Adý Baia," diyerek sundu Erbrom. Kenara çekilirken Bakire ve iki nedimesi öne çýkýyordu.

Sonunda Bakire Smir'in birkaç metre önündeydi. Smir iþaret etti ve Biber öne çýktý.

Smir'in iþaretiyle ayný anda iki nedime de hareketlenmiþ ve Bakireyi soymaya baþlamýþtý.

Önce kukuleta çýkartýldý. Güzel kahverengi saçlar kýzýl ay ýþýðýnda kýpkýrmýzý ýþýldayan beyaz pelerinin üzerine döküldü. Sonra pelerin çýkartýldý ve ince ipek giyinmiþ mükemmel silüet gözler önüne serildi. Ay ýþýðýnda bu ince kumaþ sakladýðýndan daha fazlasýný süsleyerek göz önüne çýkartýyordu.

Rüzgar esti ve kasabalýlarýn tarafýndan Þato'ya doðru kokularý taþýdý.. Korkunun kokusu, terin kokusu, heyecanýn kokusu ve... Tatlý gençliðin en güzel, en el deðmemiþ kokusu... Smir bu kokuyu içine çekerken dudaklarýný yýlan diliyle þehvetle yaladý.

Erbrom'un içi sýzladý.

Onun yüzündeki ifadeyi ucundan yakalayan Smir'in her þeyi gören kör gözü ýþýldadý. Smir þeytanca bir keyifle pis pis sýrýttý.

Nedimeler cüppenin ön baðlarýný gevþettiler ve iki yandan yardýmcý olarak cüppeyi yavaþça Baia'nýn ayak bileklerine indirdiler. Cüppenin altýnda bir þey giymiyordu Bakire. Smir bir kez daha dudaðýný yaladý.

Yaþlý nedime elini uzattý ve usulca peçeyi çýkardý. Bu kadardý. Baia orada çýrýlçýplak duruyordu.

Smir beðeniyle gülümsedi. Muhteþem, taze, masum ve el deðmemiþ.

Biber öne çýktý ve gizlemediði þehvetli gülümsemesiyle törensel biçimde Baia'yý santim santim inceledi. Çevresinde bir tur yavaþça döndü ve sonra önünde durup eðildi. Ýki nedime ellerini Baia'nýn en kýymetli, en el deðmemiþ mücevherine doðru uzattý. Baia'nýn bacakarasýna uzandýlar ve diþiliðinin dudaklarýný törensel biçimde araladýlar.

Biber dudaklarýný yalayarak iyice eðildi, yakýndan baktý ve onun bakire olduðunu gördü. Gözleri þeytance biçimde ýþýldadý. Yüzünde müstehcen bir gülümseme yayýldý.
"Bakire, Efendimiz" diyerek saygýyla, törensel biçimde konuþtu ve geri çekildi.

Diðer iki nedime de geri çekildi ve ortada sadece çýrýlçýplak halede Baia kaldý. Baþý önünde, gözleri kabullenmiþ ve itaatkar biçimde kýzýl dolunayýn altýnda duruyordu genç kýz.

Smir öne çýktý. Yavaþça yürüyerek Bakire'nin etrafýnda bir tur attý. Onu tepeden týrnaða süzdü. Ne kadar da tazeydi, ne kadar da mükemmeldi. Kývrýmlarý ne kadar kýrýlgan ve ne kadar baþtan çýkartýcýydý. Her þeyiyle mükemmeldi. Ýçinde büyüyen heyecaný ve vücudunun tepkilerini sert bir emirle kontrol altýna aldý gölgeörücü.

Kýzýn önünde durdu ve onun gözlerinin içine baktý. Korkuyu gördü.

Korkudan fazlasý vardý orada. Kabullenmiþlik vardý. Ama bu kabullenmiþlik çaresizlikten ziyade fedakarlýktandý. Orada cesaret de gördü. Bu pek sýk gördüðü bir þey deðildi. Merak ve korkuyu kol kola gördü. Bu ne tatlý bir karýþýmdý. Smir sabýrsýzlandý. Kasabalýlarýn hakkýný verdi Smir. Kýzlarýný çok iyi yetiþtiryordular ve bunun kanýtlarýný geçen senelerde pek çok defa görmüþtü. Ýçinde saygý kýrýntýlarý duydu.

Smir sonunda törensel ses tonuyla Baia'ya yüksek sesle sordu.

"Beni efendin olarak kabul ediyor musun?"
"Evet. Efendim," diye titreyen ama kontrollü sesiyle cevapladý Bakire.
"Senden istediðim her þeyi sorgulamadan yapacaðýna söz veriyor musun?"
"Evet, Efendim," diye bu defa daha cesurca cevap verdi genç kýz.
"Seni alýyorum," diyerek kýza ilan ederken eliyle çenesini kaldýrdý ve kýzýn gözlerinin içine, ýþýldayan korkunç gözleriyle baktý Smir.
Baia irkildi. Nefesi tekledi bir an için. Yine de kendine hakim oldu ve toparlandý.
"Onu alýyorum!" diyerek töreni bitiren son sözleriyle Erbrom'a döndü Smir.

Anlaþmanýn bir üç yýl boyunca daha yürürlükte olduðunu ve On Beþ Kasaba'nýn bir sonraki kýzýl dolunaya kadar korumasýnda olduðunu ilan etmiþti böylece.

Erbrom'un bir þey söylemesine fýrsat kalmadan bir anda yan taraftan bir hareketlilik ortalýðý karýþtýrdý!!

"Bu doðru deðil!! Bu doðru deðil!! Bu DOÐRU DEÐÝL!! Kötülüðe karþý gel!!!

Elinde ýþýldayan týlsýmlý bir kýlýçla, Baia ile Smir'in arasýna doðru öne çýkmakta olan muhafýzýn sesi Daros idi. Daros bu muhafýzlarýn arasýna nasýl olduysa sýzmýþtý!!

Baia'nýn ve Erbrom'un sesleri ayný anda haykýrdý!
"Daros!!' Hayýr!!!" diye dehþetle, sevdiði için, sevdikleri için korkuyla baðýrýyordu Baia. Ne kadar yoðun, ne kadar çok þey taþýyan bir sesleniþti bu. Gözleri her þeyi anlatýyordu Smir'e. Gölgerörücünün bir an bakmasý yetmiþti.
"Daros! Seni aptal! Her þeyi mahfedeceksin genç aþýk! Dur! Durdurun onu! Yüzbaþý!" diye panikle baðýrýyordu Erbrom.

Smir seslerdeki gerçeði duydu. Genç ve saf bir delikanlýnýn aþkýyla yüzleþiyordu. Daha korkunç bir düþman düþünemiyordu aslýnda. Bu kadar saf, bu kadar güçlü ve bu kadar aptal daha baþka bir þey yoktu.

Baia'yý son gördüðü gece, o bahçeden koþarak kaçtýktan sonra Daros doðruca tapýnaða gitmiþti. Daros sabaha kadar kasabadaki tapýnakta tanrýlara aðlayarak dua etmiþ ve yol göstermeleri için yalvarmýþtý.

Güneþ ilk ýþýklarýyla yukarý yükselmeye baþlarken, bütün gece ibadet ve düþünceler fýrtýnasýnda boðuþmuþ genç aþýk kararlýlýkla doðrulmuþtu. Bu artýk sadece aþk meselesi deðildi. Bu iyilik ve kötülükle de ilgiliydi. Güneþ sabah göðüne yükselirken "Hatýrla..." diye alýntý yaptý Daros. "Kötülüðe karþý gelmeyi, ve çeliði." Kötülükbelasý Azes'in; Savaþçý Tanrý Azes'in öðretilerindendi bu sözler. Sabahýn ilk gün ýþýnda, tapýnaðýn mihrabýnda dua ederken gözüne vuran parýltýya baþýný kaldýrdýðýnda, ilk gördüðü vitraylý camda yazýlýydý bu sözler. Daros kararýný o anda vermiþti.

Ata yadigarý aile kýlýcýný almaya o anda karar vermiþti. Aileye demircilik sanatýnýn eski sýrlarýný yüz elli yýl önce öðreten, dost cüce demircisi Khalon Þafakbekçisi'nin dövdüðü kýlýçtý bu; Gümüþkývýlcým. Kötülüðe karþý duracaktý. Bütün varlýðýyla.

Daros burada kötülüðe karþý duruyordu. Bu iblise her kýzýl dolunayda bir kurban vererek onursuzca yaþamaya bir son verecekti. Buna bir son verecekti!

Genç adamýn ruhu gerçekten temiz ve saftý. Ýnanç ve iyilikle doluydu. Kýlýcý keskin, bileði güçlü, kalbi cesurdu. Ýleriye atýlýrken içinde ilahi ezgiler þakýyor ve içinden yükselen güç kýlýcýn akýþýk týlsýmýyla karýþýp daha da büyüyordu. Bu bir tezahür anýydý! Ýlahi bir andý! Sýk yaþanan bir þey deðildi ama bazen bir paladinin; bir ermiþ savaþçýnýn, güçleri eðitimle deðil kavganýn ateþinde ortaya çýkardý. Burada ve þimdi olan buydu.

Bir elinde ýþýldayan, ak alevlerle yana kýlýcý diðer elinde kasabasýnýn niþanýný taþýyan kalkaný ile Daros öne atýldý. Smir buna hazýrlýksýz deðildi. Hem de hiç hazýrlýksýz deðildi. Küçümsemedi ama elini kaldýrmaya tenezzül de etmedi. En azýndan ilk anda. Buna o an için gerek yoktu.

Golem Kael, Efendisinin yanýnda görünmez kalkaný ile yerini aldýðýnda diðer yandan Biber insan görünüþünü bir yana býrakýp savaþ zýrhlarý içindeki kýlýçlý ve kamçýlý haliyle konumlanýyordu. Ama bunlardan önce.. Daha önce görünmez ve dokunulmaz olanlar Smir ile Daros arasýnda görünür olup maddeleþiyordu. Ellerinde kocaman, enli siyah kýlýçlar ve kara kule kalkanlar taþýyan onbeþ iskelet savaþçý. Daros durmak ve bunlarla yüzleþmek zorunda kalmýþtý. Kavganýn ateþi etrafý sararken þaþkýnlýk ve dehþet içindeki Kasaba muhafýzlarý ne yapacaklarýný bilemez haldeydiler...

Genç adamýn içindeki ateþ çok etkileyiciydi. Cesurca ve içinden yükselen ilahi ezgilerden güç alarak kararlý bir biçimde bindirdi iskelet saflarýna. Kýlýcýnýn her vuruþunda beyaz þimþekler iskeletlerin kalkanlarýndan ve kýlýçlarýn sýçrayýp zincirleme biçimde birden fazla hedefi yaralýyordu.

Smir durdu ve þaþkýnlýkla izledi. Sesi eðlence ve sitemle, alayla Erbrom'a yöneldi. Bakýþlarýnda yapmacýk bir öfke, alay ve sitem vardý. Soruyordu.
"Kýzýl Dolunay gecesinde kapýma bir paladin mi getirdin, Erbrom? Bu nasýl bir þaka böyle? Senin anlaþma anlayýþýn bu mu?"
Erbrom þoktan çabuk çýkmýþtý.
"Efendi Smir! Anlamalýsýnýz! Gençlik! Aþk! Lütfen acýyýn Efendim!"

Smir güldü. Þeytanca bir gülüþtü bu. Gerçekten eðlenmeye bile baþlýyordu ama Biber'in paladine arkadan yaklaþmakta olduðunu görüyordu. Eðlence kýsa sürecekti.

Daros yaklaþaný sýrtýndan hissetti. O yana kalkanlý sol tarafýyla yarým bir dönüþ yaptý ve haykýrarak içinden yükselen ezgiye karþýlýk verdi. Tamamen içindeki ezginin yönlendirmesiyle daha önce hiç kullanmadýðý ermiþ güçlerini kullanýyordu!
Kalkanýndan bir ýþýk çaktý ve bir ýþýk diski havada þimþek gibi süratle yol alýp sukubusu vurdu. Öldürücü bir vuruþ deðildi ama sukubus bu darbeyle gümüþ alevlere bulanýp geçici olarak Aradiyar ile varoluþ düzlemi arasýnda hapis kalmýþtý.

Smir iþte buna "olmayan kaþýný" kaldýrdý. Havadaki ilahi ezgilerin yükselen tonunu duyabiliyordu. Bu genç aygýrda gerçekten içsel bir güç vardý ama Smir'in bunun sýnýrlarýný öðrenmeye niyeti yoktu. Savaþ alaný tezahürlerinin nerelere gidebileceðinin ilk elden tecrübesine sahipti. Bu ritmi bozmak ve süratle onu durdurmak zorundaydý.

Kael'e sesleneceði anda Baia gözyaþlarýyla ayaklarýna kapanmýþtý. Gözleri gerçekten yaþlýydý ve yalvarýyordu.
"Lütfen, merhamet Efendim" diye yalvaran gözler varken sözlere gerek yoktu aslýnda. Smir içindeki bütün þeytanlýðý bu gözlerin karþýsýnda yardýma çaðýrýrken iblisçe gülümsedi..
"Elbette.." diye gülerek mýrýldandý.
"Kael, durdur bu gösteriyi."

Golem tek kelime etmeden itaatle öne çýktý. Ne istendiðini efendisinin zihin emriyle tam olarak biliyordu.

Ýskelet savaþçýlardan geriye sadece iki tane kalmýþtý ve onlar da düþmek üzereydi.

Kael birkaç adým sonra durdu ve elinden küçük bir taþ fýrlattý. Taþ yuvarlanýp Daros'un ayaklarýnýn dibine konarken iskeletler bir anda siyah dumana dönüþüp daðýldýlar ve kayboldular.

Ayný anda Daros'un içindeki müzik de sustu. Bütün o ilahi melodinin sesi bir anda kesilmiþti ve þimdi ortada ölümcül bir sessizlik vardý. Nefes nefese solurken kendine geldi ve beklemeden Smir'e doðru hamle etti Daros. Ne olduðunu bilmiyordu ama Smir bu kadar yakýnken ne yapmak istediðinin fakýndaydý. Bir þu golemi aþabilirse...

Kael'den kaçamadý. Kael kocamadý ve ellerinin uzanabildiði alan çok geniþti. Gümüþkývýlcým kaç kere vurduysa da fayda etmedi ve Kael'in elleri rahatça Daros'u yakalayýp kýskývrak sardý. Bu kadar acýmasýz bir güçle sýkýlýrken ve nefesi kesilirken kýlýcý daha fazla elinde tutamazdý. Gözleri kararýrken daha fazla dayanamadý Daros. Kýlýç elinden kayarak düþtü.

Antibüyü. Büyülerin ve büyücülerin dünyasýnda daha fazla korku, dehþet ve tiksinti uyandýran pek az þey vardýr. Çok az kiþinin doðasý hakkýnda çok kýsýtlý bilgi sahibi olduðu bir kavramdý bu. Bu bir kavramýn ötesinde acý bir gerçekti. Antibüyü içeren nesneler belli alanda, belli sürelerle bütün büyüyü etkisizleþtirebilen doðalarý ile son derece ilginçti. Bu durum pek çok kahramanýn kurtuluþu ve pek çok büyücünün sonu olurken burada olaylara süratle son vermek için Smir tarafýndan kullanýlmýþtý.

Günbatýmý yürüdü ve Kael'in yanýna geldi. Antibüyü kristaliyle kaynaþmýþ taç parçasýna tiksintiyle baktý. Ayaðýyla bir tekme attý ve taþ köprüden aþaðýya uçtu. Taþ uzaklaþýrken iki yaralý iskelet tekrar siyah dumanlarla birlikte maddeleþip geri geldi. Büyük ihtimalle Daros'un güçleri de geri gelmiþti ama onun adýna ne yazýk ki o þu anda baygýndý.

"Onu yanýmýza alýyoruz," diye kararlýlýkla konuþtu Smir. Erbrom'un yüzündeki ifadeyi gördüðünde bu durumun Anlaþma üzerindeki etkilerini düþündü. "Bunu ben istemedim Erbrom," diye konuþtu Smir. Adýný yine kullanmýþtý. Bu gece neler oluyordu burada. Bu insanlara fazla yaklaþmaya baþlamýþtý. Bunda Þeker'in ve Baharat'ýn payý olduðu ilk aklýna gelen düþünceydi. Bu çok rahatsýz ediciydi.
"Efendim, o çok genç ve aptal. Öðrenecek. Merhamet lütfen," diye gerçekten yalvardý ve bu yýllar boyunca bir ölçüye kadar da olsa koruyabildiði son onurunu, gururunun son kýrýntýlarýný bir kenara býrakýp diz çöktü Yaþlý Sözcü.
Smir önünde diz çöken çýplak bakireye ve bütün onurunu ayaklar altýna atan sözcüye baktý. Hem güçlü hem de mutlu hissetti. Hem de pislik gibi. Sonra da þeytanca gülümserken konuþtu. "Pekala. Yaþayacak. Ve serbest býrakýlacak. Ama sadece iyi bir ders aldýktan sonra. Ýki gece sonra buraya gel ve genç aygýrý alýp buradan götür Erbrom. Ama uyarýyorum. Ondan sonra bir kez daha karþýma çýkacak olursa, aygýrýn hayatýnýn sorumluluðunu kabul etmeyeceðim."

Ne yaþlý sözcü ne de bakire bir þey diyebildi bunun üzerine.. Söyleyecek ne kalmýþtý ki.. Gece darmadaðýn olmuþtu. Herkes þaþkýn, yorgun, bitkin ve kafasý karýþýk bir haldeydi.

"Gidin!" diye emretti Smir. Sonra arkasýný dönüp Þato'ya doðru yavaþça yürümeye baþladý. Günbatýmý nazikçe gözyaþlarýna boðulmuþ Bakireyi beyaz cüppesiyle giydirdi ve korumacý biçimde yanýna aldý.
"Aygýr ne olacak, efendimiz?" diye hevesle soran biraz sopa yemiþ, biraz kýzgýn ama çokça da hevesli olan Biber idi. Yüzünde yaramaz ve intikamcý bir gülümseme vardý.

"Zindana götür Biber. Oyun yok, eðlence yok. Uzak duracaksýn."
Biber somurtmaya baþlamýþtý.
"Nasýl isterseniz, Efendimiz," diye mutsuzca konuþtu sukubus.
"Biber, ciddiyim," diye üstüne basarak ve dönüp sert bir bakýþ atarak söylemek zorunda kaldý Smir. Biber þimdi ciddi olduðunu anlamýþtý. Cidden somurttu.
"Peki Smir," diyerek cidden itaat etti bu defa. Smir öyle baktýðýnda þakasý yoktu. Daha önce bunu denemiþti ve bir kez daha denemeye niyeti yoktu... En azýndan bu aygýr için. Buna deðmezdi.

Köprü sihirli ve süratli bir biçimde geriye çeklirken bir yandan da üzerinde bulunduklarý zemini eflatun renkte bir sis sardý ve köprünün çekilme hýzýndan daha hýzlý bir biçimde sisin üzerinde süzülerek ilerlemeye baþladýlar.

Karþýlarýnda koca kapýlar açýldý ve Baia gözünde silmeye çalýþtýðý yaþlarla, cesur durmaya çalýþarak Kýzýl Mýzrak Þatosu'nun karanlýðýna adým attý. Burada hayatý son bulacaktý. Halký ve sevdikleri için kurban olduðunu bilmek bir parça rahatlatýyordu onu. Ama hala içinde Daros için duyduðu endiþe aðýr basýyordu... Ona ne olacaktý. Efendi sözünü tutacak mýydý? Tutmak zorundaydý. Þimdiye kadar Anlaþmaya hep uymamýþ mýydý? Ama þimdiye kadar hiç böyle bir olay olduðu, Efendiye saldýrýldýðý görülmüþ duyulmþ deðildi..

Bu kadarý çok fazlaydý. Çok fazla heyecan ve çok fazla korku, çok fazla endiþe vardý. Bu kadar sorunun aðýrlýðý kaldýrabildiðinden çok fazlaydý. Gözleri karardý ve bilincini yitirdi. Karanlýk Þatonun içine girerken bilinci de karardý.

Þansýna Günbatýmý hemen yanýbaþýndaydý ve daha ilk belirtiyle beraber bayýllmakta olan kýzý kollarýna alýyordu. Günbatýmý gülümsedi. Ýlk gecesinde yaþadýðý korkularý düþündü. Bütün bu olanlara bakýnca Baia iyi bile dayanmýþtý.
Yanýna yanaþan Biber kulaðýna fýsýldadý.
"Ne kadar da tatlý. Çok hoþ. Iþýltýlý. Fark ettin mi?"
"Evet Biber. Týpký günýþýðý gibi."
Baþýný onaylayarak salladý Biber.
"Günýþýðý gibi."

-Devam edecek-

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Uzun, ama akýcý
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
3 Eylül 2011
Sadece akýcý deðil, korkutucu ve tabi biraz da erotik... Sanýrým Levent bey bu nedenle baþlangýç kýsmýnda bir uyarý da yapmýþ. Uzun bir öykü olmasýna raðmen kolayca okunuyor. Doðrusu tasvirler de ustaca yapýlmýþ. Deðerli dostumu yürekten kutluyorum. Ayrýca izninizle fikiryolu'ndaki sayfanýza bu öyküyü de alýyorum. Selam ve saygýlarýmla... (Levent'in cevabý: Fikiryolu'na öyküyü tamamladýðýmda ekleyecektim ama iki parça olmasý belki de okuma kolaylýðý adýna daha iyi olur, teþekkür ederim Ömer Bey)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
2012: Ölülerin Ýntikamý
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (9. Bölüm - Son - )
2012: Ölülerin Ýntikamý (3)
Yeþilgözlü Þeytan'ýn Gecesi
Güneþ ve Ölüm (Giriþ)
Güneþ ve Ölüm (3. Bölüm)
Cennette Bir Sabah
Althar'ýn Akýncýlarý: Altýngöl ve Ejderha (6. Bölüm)
Yaþam Hasatlayan Smir (2)
2012: Ölülerin Ýntikamý (2)

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tatlý Sert
Zeytin Karasý
1996 Yýlý
Ufuklar: Kýrmýzý Bölge - 18
Kovan Savaþlarý (1. Bölüm)
Kovan Savaþlarý (2. Bölüm)
Yaz 2011
Ufuklar: Diversity Antalya
Ufuklar: Bronz'un Mesajý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Barbar Conan'ýn Ölüm Þarkýsý [Þiir]
Her Ýnsan Öldürür Sevdiðini [Þiir]
Kovan Savaþlarý Öyküleri [Roman]
Uzun Yol (1. - 100. Sayfalar) [Roman]
Sevgi, Mutluluk, Özgürlük ve Hayat Üzerine Felsefe [Deneme]
Tanklamak Ne Demek? [Deneme]
Ya Ýstiklal Ya Ölüm [Deneme]
Ölüm / Kalým [Deneme]
Uyanýklýk [Deneme]
Uzayda Hayat Var mý? [Deneme]


Levent Ölçer kimdir?

Fantazyada büyü, teknoloji ve aksiyon Ýldar'da buluþuyor. 07/10/2017 tarihinde þimdi diyebilirim ki neredeyse 2 senedir tek kelime yazmadým. . . 2 senedir yazar tarafým ölü. oysa oldugum þeyler içinde olmayý en sevdiðim þey yazar olmaktý :) Topraðý bol olsun.

Etkilendiði Yazarlar:
Süpermen, Robert E. Howard, Tolkien, Salvatore, Jules Verne, Battalgazi, David Eddings, Michael Moorcock.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Levent Ölçer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.