Her insanda insanlýðýn tüm durumlarý vardýr. -Montaigne |
|
||||||||||
|
Bu akþam yine her zamanki gibi saat tam yedi buçukta evdeydim. Birþeyler atýþtýrýrken televizyonda haberleri izledim. Ardýndan on dört yýldýr hiç aksatmadan izlediðim diziyi... Her zamanki gibi sabah yedide kalkmak üzere erkenden yattým. 20 Kasým 1998 Yine her günkü gibi akþam altý buçukta -koþturarak- eve geldim ve yine mutfaða girip alelacele çorba kaynatýp dünkü yemeði ýsýttým. Tabii ki tam da çocuklarýn gelme saatinde sofra hazýrdý. Bugün deðiþik birþey oldu: kocamla seviþtik. 20 Kasým 1998 Her gün olduðu gibi eve geç gitmek için oyalandým, yolu uzattým, yine farklý yollar denedim. Biliyordum ki yemekte yine sebze yemeðiyle çorba, televizyonda da o aptal yarýþma programý ve karþýsýnda onu izleyip çýlgýnlar gibi eðlenen beþ insan vardý. Annemin tüm ýsrarlarýna raðmen tok olduðumu söyleyip yemek yemeyi reddettim (dýþarýda birkaç kuru bisküvi yemek bana daha doyurucu geliyor). Sýcak bir duþ aldým (beni rahatlatabilecek tek þey budur). Ertesi gün sýnavým olduðunu, çalýþmam gerektiðini söyleyip odama çekildim, müzik dinledim. Tabiî ki ertesi gün sýnavým yoktu; ama hiç farketmez, çünkü sýnavým olduðunda da ayný þeyi yapýyordum. Yattým. Ve yine sabaha kadar uyuyamadým. 20 Kasým 1998 Yine büyük bir bezginlikle saat dörde kadar temizliði ve günlük ev iþlerini bitirmeye çalýþtým. Sürekli takip ettiðim televizyon dizisini bugün açmadým. Kocamýn beylik tabancasýný yine þakaðýma dayadým, yine kurþunu sýkamadým. Oysa ki her þey ne kadar da uygundu: evde yalnýzdým, saat dört olmuþtu ve bugün de hayatta yapacaðým baþka hiçbir iþ kalmamýþtý. Ne bana engel olacak biri, ne de silah sesini duyduktan sonra koþup yardým edecek komþum vardý (apartman sakinleri, kendimi dinamitle havaya uçursam yine de umursamaz, kapýmý bile çalmazlar). Tetik ve ben! Ne güzel, kocam akþam eve gelip ceketini koltuða fýrlattýktan sonra yemeði sorduðunda onu tersleyip sinirlendirecek kimse olmayacaktý ortada. Yine olmadý, çekemedim. Bu sefer geçen teþebbüsümden kalma veda mektubunu yýrtýp attým. 20 Kasým 1998 Dün babam yine, o seyrederken televizyonun önünden geçtim diye beni dövdü, bu sefer küçük kardeþimi de. Halbuki o hiçbir þey yapmamýþtý. Anneme de baðýrýp çaðýrdý, o da küçük kardeþimi bir kenara çekip dövdü sebepsiz yere. Bugün yazýlýda, kaðýdýmýn arkasýna yazýp yalvardým öðretmenimize, n’olur bizi kurtarýn, diye. Biliyorum, kimsenin umurunda deðil ama... bir umut iþte. 20 Kasým 1998 Akþam yine sevgilim aradý, yine beni sevdiðini söyledi. Hafta sonu beni yine ayný diskoya götürecekmiþ. Bana bir sürprizi varmýþ, bu sefer yeni tatlar tadacakmýþýz. Artýk çok sýkýldýðýmý söyledim. Vücudumdaki çýkýntýlardan söz edip aklýsýra beni baþtan çýkarmaya çalýþtý. Bu kez yeni bir toz bulmuþ, ikimizi de uçuracakmýþ. Hadi bakalým, bir de bunu deneyelim. 20 Kasým 1998 Akþam yine þefin evinde buluþtuk. Yine devrim için and içtik. Amerikan sermayeli o büyük süpermarkete nasýl saldýracaðýmýzý anlattý, kâðýt üzerinde gösterdi. Geçen gün büyükelçiliðe yapýlan saldýrýda kaybettiðimiz üç çocuðun yerine yenilerini bulmak gerektiðini söyledi. Yoldaþlardan biri kalkýp kendi bölgesindeki fakülteden aklýna yatan birileri olduðunu, haftaya yapýlacak toplantýya getirmeye çalýþacaðýný belirtti. Kýsacasý yine sýradan bir toplantý oldu. Arkadaþýmla evimize döndük. Yine düþüncelere daldým, geçmiþ günleri hatýrladým. Yaþamak da, ölmek de toplantýlarýmýz gibi sýradan birþeydi belki, ama aslýnda birileri için hiçbir þey sýradan deðildi: gidenler, onlarýn yerine gelecekler ve ortaya hayatlarýndan baþka hiçbir þey koyamayacak olan zavallýlar için... 20 Kasým 1998 Yine libidom azdý, yine odamda seviþtik onunla. Yine karýmdan ne zaman boþanacaðýmý sordu, en kýsa zamanda, dedim. Aslýnda o da çok iyi biliyor ki ne karýmdan boþanacaðým ne de onu baþýmdan savmaya karar verip iþten atmaya cesaret edebileceðim. 20 Kasým 1998 Yine ayazda, sokaklarda dolaþtým. Eve geldiðimde saat geceyarýsýný geçiyordu. Masabaþýna oturup düþüncelerimi doðurtmaya çalýþtým. Artýk birþeyler yazmam gerekiyordu. Bugün öyle þeyler yazmalýyým ki, dedim içimden, yarýn insanlar duyunca mutlu olsun, huzur duysun, içleri umutla dolsun. Ama nasýl, diye sordum sonra kendi kendime. Ýnsanlara umut daðýtacak olan yazarýn önce kendisinin umut taþýmasý gerekmez mi geleceðe dair? Bir büyük þehirde, karanlýk, kasvetli, soðuk bir þehirde taþ duvarlar arasýnda oturup doðan güneþten, çiçek açan aðaçlardan, yemyeþil ormanlardan, toprak kokusundan, hayvan seslerinden bahsetmek; birbirleriyle dayanýþma içinde yaþayan tatlý dilli, güler yüzlü ve yardýmsever komþulardan; samimi, cana yakýn insan iliþkilerinden dem vurmak insanlara hayal atmak, hatta bilgiçlik taslamak sayýlmaz mi? Hadi biz yine oturup bencilliðimizden; yalnýzlýðýmýzdan, hayatýn sýradanlýðýndan; robotlaþmýþ, makineleþmiþ yaþantýmýzdan; sorunlarýmýzdan veya sorunsuzluðumuzdan (!) ya da yan komþunun aptallýklarýndan konuþalým. Ender olarak biraraya geldiðimizde sevgimizi, mutluluðumuzu veya düþüncelerimizi -hattâ yalnýzlýðýmýzý- paylaþmaktansa birbirimizin gýybetini yapýp, maskelerimizi takýp ikiyüzlülüðümüzü paylaþalým. Konuþalým, ancak ve ancak paramýz kadar konuþalým. Size mutluluk verici þeylerden bahsedemedim. Bunca karamsarlýðýmdan ötürü bugünkü yazýmý kýsa kesmek istiyorum. Yaþama dair sarfettiðim kötü sözlerden dolayý hepinizden özür diliyorum sayýn okurlarým. (Ýþte, bugünkü yazýyý da böylece kotardýk.) 20 Kasým 1998 Sabah yine ayný saatte kalkýp tuzsuz peynir, haþlanmýþ yumurta ve kýzarmýþ ekmekten oluþan kahvaltýmý yaptým. Çiçeklerimi suladým. Menekþelerle paþaçadýrý kendi halinde. Sardunyamý kaç gündür süzülmüþ görüyorum. Hâlini sordum, söylemedi. Topraðýný mý deðiþtirmek lâzým acaba? Hýnzýr devetabaný yine sürgün vermiþ, almýþ baþýný gidiyor! Ne kadar büyüyecekse daha! Çýktým, emekliliðimin ilk yýllarýndan beri her gün gittiðim Esen Park’ta oturdum bir müddet. Hava serindi. Hay Allah! Yine parkta aklýma geldi, kalp ilaçlarýmý almayý yine unuttum. Bakkaldan bir-iki parça birþey alýp yolda eski bir dostla sohbet ettikten sonra daha fazla gecikmeden eve döndüm. Az kalsýn öðle uykumun vaktini kaçýracaktým. Uyudum, uyandým, televizyon seyrettim. Düþünüyorum da, þur’da ölüp gitsem kimbilir kaç hafta sonra birinin aklýna gelir de kapýmý çalar, öylece öldüðüm anlaþýlýr. Herhalde bedenim þu koltukta çürüyüp gittikten sonra bir Allah’ýn kulu beni bulup da gömer. Amaaan, kimin umurunda? Þu geciktirdiðin kalp ilaçlarýný toptan aldýn mý, uyudun, uyanamadýn olacak; bu kadar basit. Sevenim mi var, bekleyenim mi; yoksa arayýp soraným mý... Ýyi ama menekþelerle sardunyama kim bakacak o zaman? En iyisi, herhalde inadýna yaþamak.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Alp Çetiner, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |