..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalýnamayaný anlatýyor. -Victor Hugo
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Rabia Suluk




4 Haziran 2004
Yemin  
Rabia Suluk
Ellerimden destek alarak yataðýnýn ucuna usulca çöktüm. Ne diyeceðini merak ettiðimi anlamýþtý. Ýri iri açýlmýþ korkulu gözlerini, bir iki kýrpýþtýrýp yorganýnýn üstündeki ellerine sabitleyerek kekeledi: “Kâbus gördüm."


:BAGE:


YEMÝN

    Kasabadaki sýrtý daðlara yaslý evimiz, etrafýnýn iki üç katlý binalarý arasýnda gösteriþiyle hemen fark edilen, tek katlý, beþ odalý, bahçe içine kurulmuþ, çevresindekilere göre oldukça güzel bir evdi. Oðlum niþanlýyken, büyük bir iþtiyakla gece gündüz çalýþmýþ, bir mevsimde orasýný bitirmiþti. Çitlerin içine çepeçevre meyve aðacý dikmiþtik. Onlar koca aðaç olduðunda koþuþturup oynayacaðýmýz çocuklarýmýzla gölgelerinde serinleyeceðimizi, meyvelerini zevkle toplayýp yiyeceðimizi kurardýk uzun uzun. Ayrýca eve gidip gelirken güzelliðiyle gözleri þenlendirsin diye kapýnýn önünden baþlayan yol boyunca iki taraflý, rengârenk çiçekler ekmiþti oðlum. Doðum sýrasýnda hem anasýný, hem de kardeþini yitirdiðimizden beri, onunla birbirimizin her þeyi olmuþtuk. Anasýnýn sevgisini de bu tek kalan çocuðuma vermiþ, bir daha evlenememiþtim. Akþamlarý yiyecek götürdüðümde onu evin dýþ kapýsýnýn önüne oturmuþ, sigarasý elinde, mütebbessim bir çehreyle hayallere dalmýþ bulurdum. Her þeyine özen gösterdiði o evin bir gün kendisine iþkence hücresi olacaðýný nereden bilecekti ki?

    Oðlum, güçlü ve biçimli adalelere sahip, iri kýyým, sýrým gibi bir delikanlýydý. Saðlam ve hoþ binalar yapardý. Son yaptýðý hanýn dördüncü kat iskelesinden düþüp yataða mahkûm oluncaya kadar her þey yolundaydý: Ýstediði kýzla evlenmiþ, bir yýl sonra da yüzüne baktýkça göðsümü yarýp içine sokasým gelen bir torun vermiþti kucaðýma. Ben sabahlarý erkenden kalkýp mahallenin tek bakkalý olan iþ yerime gidiyor, akþamý küçüðe kavuþma hayaliyle zor ediyordum. Gelin saygýlýydý. Torunumla yerlerde yuvarlanýrken bir köþeden tebessümle bizi izlerdi. O meþum kaza herkesin keyfini kaçýrdý, suratlarý astý. Gelin, yatalak oðluma üç yýl çocuk gibi baktý. Kendini ise yalnýzlýða itti, tenhalara kaçýrdý. Þiþmiþ kýzarýk gözlerini herkesten saklamaya çalýþtý. Onu son gördüðüm geceye kadar hâlinde baþkaca bir deðiþiklik fark edememiþtim. Zaten baþýmý kaldýrýp kimseyi göreceðim yoktu.

    Son yaþadýðýmýz korkunç olayýn ardýndan kasabadaki bakkalýmýzý, evimizi, arazilerimizi satýp göç etmiþtik. Baþýmýz önümüzde kasabadan ayrýlýrken, sýkýntýlarýn hafifleyeceðini düþünmüþtüm. O beþ yaþýndaki çocuk bir þeylerden kaçtýðýmýzý sezinlemiþti; çevreyi, dalgýn izlerken diðer yandan da hafýzasýna nakþeder gibiydi.

    Oðlumun hasretini torunumla gideriyordum. Çektiklerimizi onca dillendirmeme raðmen geceleri, o kadýný haykýrarak uyanmasýna mâni olamamýþtým. Oysa aramýzda konuþurken “annem” demezdi; adý sadece “o”ydu. Yataðýmda hâsýlatý saydýðým bir gün, attýðý ayný çýðlýðý duyunca odasýna daldým. Karyolasýna düþen ay ýþýðýnda pýrýldayan ýslak yanaklarýyla þaþkýn bekliyordu. Suçluluk dolu bakýþlarýyla endiþeli, etrafa bakýnýyordu. Ellerimden destek alarak yataðýnýn ucuna usulca çöktüm. Ne diyeceðini merak ettiðimi anlamýþtý. Ýri iri açýlmýþ korkulu gözlerini, bir iki kýrpýþtýrýp yorganýnýn üstündeki ellerine sabitleyerek kekeledi:
    “Kâbus gördüm: O kucaðýný açýp bana koþuyordu. Sonra arkasýndan vuruldu. Onu tutmak istiyordum, ama ona dokunamýyordum.”
         “Yýllardýr onu niçin aradýðýmýzý biliyorsun.”
    “Ben, onu görmek, sebebini kendisinden duymak istiyorum. Bazen rüyalarýmda arkasýndan koþup ona soruyorum. Koþuyorum, koþuyorum; cevabýný duymak istiyorum, ama bir türlü ona yaklaþamýyorum. (Biraz duraklayýp zor duyulur bir sesle devam etti.) Onun yüzünü hiç göremiyorum, sesini de duyamýyorum. Sanki hayal meyal yaptýðýmýz bazý þeyleri hatýrlýyorum. Yanýnda otururken, bazen aðladýðýný görürdüm. Babamýn bir gün kalkýp benimle oynayacaðýný söylerdi.”

    Aniden baþýný kaldýrýp nemli gözlerini çehremde bir süre gezdirdikten sonra yumuþak görüntümden cesaret almýþ olacak ki, bu kez daha gür bir sesle:
    “O çok mu üzülürdü?”dedi.
    “Beni çok þaþýrtýyorsun; bu konuyu hallettiðimizi düþünürken.”

    Baþý eðik, karþýmda adeta iki büklüm otururken, titreyen ellerinden, kýrpýþtýrdýðý nemli kirpiklerinden, Onun, kendisi için ne kadar önemli olduðunu anlýyordum. Kaldýrdýðý bakýþlarý gözlerimde öylece bir cevap bekliyordu. Gözlerinde, saðanaktan önceki þimþekleri andýran kývýlcýmlar parlýyordu.

    Neden hâlâ kararýmý kabullenemiyordu? Babasýnýn bir nevi katili hükmündeki o kadýndan hâlâ nasýl oluyor da nefret edemiyordu? Niçin o kadýný hâlâ görmek, onunla konuþmak istiyordu? Her þeye raðmen nasýl hayallerinde hâlâ onu saklayabiliyordu? Niye nefretimi ona aktaramamýþtým, niye?

    Oðlumun emanetini hiç ayýrmamacasýna yanýmda taþýyordum. Ölümüme kadar da onu gözümden uzaða salmadan, paylaþacaktým onunla her þeyimi; kararlýydým, istememesine raðmen kinimi bile! Bazen anasýnýnkine benzeyen mahzun pýrýltýlý bir çift yeþil gözü yüzümde dolaþýrken bulurdum. Zihnimdekileri okur gibi bakýþlarý çehreme mýhlanýrdý.Yýllarýn derin izlerini taþýyan kederlerin þekillendirdiði, çatýk, kirpi kaþlý çehre, biraz ürkütücü olmalýydý. Kýrçýl sakallý, sivri lisanlý bu ihtiyar hakkýnda neler düþündüðünü merak ediyordum; özellikle onun, beni gerçekten ne kadar sevdiðini. Hislerini açýða vuran sýradanlaþmýþ bir iki sözcük haricinde dili kilitliydi. Çoðunlukla gözleri bir yerlere dalýp gidiyordu. Hafif yana eðik baþý, öksüzlere özgü ýþýltýsýný yitirmiþ saz benizli çehresi, suskunluðu, kapanýklýðýyla öyle bir hâl taþýyordu ki, görenin merhametini galeyana getiriyordu. Hele benimkini.

    O rezil kadýný son görüþüm, felçli kocasýný ve dört yaþýndaki oðlunu, komþumuzla terk ettiði sabahýn gecesindeydi. Karanlýk bahçede yalnýz, sýkýntýlý, topraðý ayaðýyla eþeliyordu. Þimdi, orada kaçacaðý adamý beklediðini nasýl anlayamadýðýma kýzýyorum. Onun gecenin o saatinde bahçede gezinmesine ses çýkarmayýþýma, içeri çaðýrýp konuþmadýðýma, ne bileyim, son günlerde fazla kendi haline býrakýþýma þimdi hayýflanýyorum. Yatak odalarýndaki masa üzerinde birkaç satýrlýk bir not bulmuþtuk uyandýðýmýzda. Üç yýldýr baktýðý, hastalýðý umutsuz yatalak kocasýyla, “bir ömür yaþayamayacaðýný” yazýyordu.

    Oðlum, karýsýnýn baþka biriyle kaçtýðýný öðrendiðinde âdeta dilsizleþmiþ, sadece baþýný yan dönüp uzun süre göz yaþýný yastýðýna akýtmýþtý. Önceden yataðýndan þakalaþtýðý oðlunu bile artýk görmüyordu. Kimseyle konuþamaz, yiyemez olmuþ, günden güne hýzla eriyip çökmüþtü. Bakýþlarý sabit noktalara dalar, neler düþünürdü acaba? Ölgün bakýþlarý -çoðunlukla- yattýðý yerden gördüðü tavan köþesine asýlýydý. Bakkaldan, her yere yanýmda taþýdýðým torunumla gün içinde gelip onun bakýmýný yapardým. Oðlum her güne derin bir acýyla uyanýyordu sanki. Onu hiç böylesine çevresine ilgisiz görmemiþtim. Ancak yedi ay dayanabildi bu duruma. Beni gömeceðini düþünürken, tek çocuðumun üzerine topraðý kendim savurmuþtum. Saatlerce mezarýna elimi yüzümü sürmüþ, hýçkýrýklar arasýnda parmaklarýmý topraðýna geçirip intikamýný alacaðýma yemin etmiþtim. Meseleyi yaþamýmýn tek gayesi hâline getirmiþ, gözlerimi; her güne ayný düþünceyle açmýþ, her geceye ayný kesin kanaatle yummuþtum. Hemen hemen aldýðým her nefeste yapmam gereken asýl iþi soluyordum.
    Bunca kinden, yeminden, takipten sonra torunum o kadýný öldürmemi istemiyor diye çekilmem mümkün müydü? Peki hiç mi torunumu düþünmüyordum? Benden baþka kimsesi olmayan bu çocuk denecek yaþtaki yeni yetme, hapse girsem ne yapardý? Anasýnýn abisi kendi çocuklarýný bile dayaktan morartan ayyaþ, onun kýz kardeþi ise kalabalýk bir ailede kýt kanaat yaþamaya çalýþan yarý akýl hastasý biriydi. Her fena muameleden sakýndýðým torunumu onlarýn eline nasýl býrakýrdým?

    Evet, öldürmeliydim: Örfün sivri kýlýçlarý üzerime çevrilmiþ, onlarla sarmalanmýþtým. Beklenen buydu ama acým, öfkem, nefretim bir yana, yaþamla baðýmý saðlayan parçam ne olacaktý, ne hâlde bulunacaktý, nasýl buhranlar yaþayacaktý? Kendimi, hangi yana olursa olsun tek adýmýmla yuvarlanacaðým iki uçurumun ortasýnda hissediyordum. Ruhum týrmýklanýyordu.

    Ýlk günler komþumuzun ailesini, akrabalarýný, yakýnlarýný sýkýþtýrmýþtým. Mutlaka birilerinin onlara ulaþtýðýný düþünüyordum. O kadýnýn kardeþi de bir þekilde haber almýþ olmalýydý. Ancak kimse konuþmak istemiyordu. Kestirip atýyorlardý bilmediklerini. Hattâ onlar da kýzgýn olduklarýný söylüyordu. Fakat öldürmeyi ya da öldürtmeyi isteyecek kadar ona kinli olduklarýný sanmýyordum.


    Bir gün kendini tanýtmadan bakkalý arayan biri onlarýn Ýstanbul’da yaþadýklarýný, Aksaray çevresinde görüldüklerini haber vermiþti. O haber üzerine kalabalýk ve hareketliliðiyle bir karýnca yuvasýný andýran bu koca þehre göçmüþtük. Merkezden biraz uzakta, kenar mahallede tuttuðumuz iki odalý gecekondu evimizde hemen her akþam torunum Ahmet’le ayný þeyleri konuþurduk; geçmiþi, o kadýný bulacaðýmýzý, cezasýný kendi ellerimle vereceðimi. Ýþlek bir cadde üzerinde, önünden akan kalabalýðýn içinde onu görebilme ümidiyle bir büfe ayarlamýþtýk. Birkaç adýmlýk daracýk alanda ilkokuldan sonra okumayan torunumla geç saatlere kadar gelen geçeni araþtýrýp iþimizi yapardýk. Aklýmda hep ayný þey vardý. Sýk sýk kendime, rezil karýyý gördüðüm yerde, gözümü kýrpmadan vurmam gerektiði telkininde bulunur; caddelerde, sokaklarda, kenar semtlerde fýrsat buldukça gezinirdim. Bulacaðýma dair umudumu yitirmeden yýllardýr arýyordum. Ýyi ama bu arayýþlar eskisi kadar hararetli miydi? Kuþkusuz hayýr; dalgalarýn zamanla kýyýlarýn ötesini berisini kýrptýðý gibi yýllar gayemin eski hararetinden bir þeyler alýp götürmüþtü. Oðlumun öldüðü gün ya da sonraki günler karþýma çýksaydý bir saniye düþünmeden hedefime ulaþýrdým. Oysa geçen süre oturup düþünmeyi gerektirecek kadar uzundu. Þimdi soðuk kanlýlýkla isteðimi gerçekleþtirip gerçekleþtiremeyeceðimi ayný kesin kanaatle bilemiyorum.
     
    Ýþten fýrsat bulduðum ya da büfeyi kapattýðým günler onlarý, söylenilen çevrelerde arardým hasta bedenim elverdiði ölçüde; sýzlayan ayaklarýmý, güçlükle hareket ettirdiðim kireçli eklemlerimdeki aðrýlarý göz ardý ederek.
     
    Baþka bir gün kapýma býrakýlmýþ bir mektupta “iki çocuklarýnýn olduðu, artýk on yýl önce yapýlmýþ bir hatanýn peþini býrakmam gerektiði” yazýlýydý. Yakýnlarýmda gezindiklerini, fakat ortaya çýkmaya cesaretlerinin olmadýðýný düþünüyordum.
Yýllarca çektiðim bu sýkýntý ne zaman sona erecekti?
     
    Torunum kâbus gördüðü gecenin ertesinde akþama kadar iþle, dalgýn bir þekilde ilgilendi. Sanki bir rüya âleminde geziniyordu. Bir iki kýsa sözcük haricinde tüm günü suskun geçirdi. Bakýþlarýmýz buluþtukça sýkýlýyor, tedirginlikle, bir fýrsat yaratýp baþýný baþka yöne çeviriyordu. Geceye iliþkin bir þey duymak istemiyordu. Müþterinin nadir geldiði akþamýn geç saatini fýrsat bilip karþýsýna oturmuþtum ellerini avuçlarýmýn içine alarak.
     
    Büfenin önündekileri toplayacaðýný söyleyerek ellerini çekmiþti yavaþça ellerimden . Yaþýnýn insaný deðildi muhakkak; kendisinden beklenilmeyecek derecede bir olgunluk, ciddiyet ve zekâya sahipti. Konuþmak istemediðinde nasýl kaçýlacaðýný biliyordu. Üzerine gitmemin bir iþe yaramayacaðýný artýk öðrenmiþtim.
         Yan yana aheste aheste yürüyerek eve döndüðümüz bir akþam, içini açabilmek için ürkek, bir o kadar da kararsýz kendi kendisiyle konuþur gibi bakýþlarý yerde, mýrýldandý:
         “Neden ona bu kadar kýzdýðýný biliyorum.”.
         “Bir gün nefretimin nedenini de anlayacaksýn.”.
         “Ben de kaçtýðý için kýzgýndým, ama öldürüleceðini düþünerek de aðlýyordum geceleri. Korktuðum için sana bir þey söyleyemiyordum. Çocukken, onun aðlamasýna bile dayanamaz, boynuna yapýþarak avazým çýktýðý kadar aðlardým; susardý. O üzülmemi istemezken, onun ölüsünü görmek.” Sonra aniden, “Bana fýrsat ver.” dedi, kekeleyerek, “Konuþmama fýrsat ver”.
         “Sen benim bu dünyadaki her þeyimsin, ama o iþ için yemin ettim.” dedim.
     
    Bu sözlerimi duyan torunum ýslak gözleri gözlerimde öylece kala kalmýþtý. Neredeyse benimle ayný uzunluktaki bedenini omuzlarýndan hafif sýkarak kendime çekip aðlamasýna mâni olmaya çalýþtým. Onun aðlamasý içimdeki bir þeyleri yerinden oynatýp göz bebeklerimin nemle titremesine sebep olurdu. Kaba saba daðlý görüntüm altýnda herkesten sakladýðým, nasýrlaþtýrdýðým yüreðim yufkalaþýyor muydu yoksa? Artýk yolun sonunda sayýlýrdým.
     
    Herhâlde þimdiye kadar kendisine anlatýlanlarla dolmuþ, ama ona kýrýlsa da ondan nefret edemiyordu; hattâ... Bu durumda vurmayý baþaramazsam, torunum dahil, kimse ona dokunmayý düþünmeyecek; yeminim de ayaklar altýnda kalmaya mahkûm olacak. O kadýn ise kimseye hesap vermeden elini kolunu sallaya sallaya ortalýkta dolaþmaya devam edecek.
     
    Eve döndüðümüzde elektrikler yoktu. Ahmet doðruca odasýna gitmiþ, üstündekilerle kendini boylu boyunca yataðýnýn üzerine atmýþtý.
     
    Bense kara demir parmaklýklarýn arkasýna hapsolmuþ gibiydim. Kýzgýn kaplan gibi ötesine berisine saldýrýp diþ geçirsem de bir çýkýþ yolu bulamýyor, bulamayýnca öfkeleniyor, öfkelendikçe çýldýracak gibi oluyordum. Boðuluyordum.     Ne yapacaktým, bu hâlden nasýl kurtulacaktým? Affetmek mümkün müydü? Emaneti düþünüp kararýmdan þüpheye düþüyor, ruhum daralýyordu.


    Dýþarý çýktým. Tüm mahalle, karanlýðýn sarýp sarmalayan yumuþak kollarýna kendini teslim etmiþti. Kýþ kapýdan boynunu uzatmýþ sýrýtkan ifadeyle göz kýrpýyordu. Çarpan soðuk hava, romatizmalý bedenimde sýzýlý dalgalanmalar yapsa da ruhumun biraz nefes almasý için aldýrmadan, kapýnýn önündeki ayaklý uzun tahtaya güçlükle çöküyorum. Titreyen ellerimle, dirsekleri iyice yýpranmýþ soluk bordo hýrkamýn cebinden bir sigara yakýp baþýmý duvara yaslayarak, kasabanýn berrak göklerinin pýrýltýlarýný hatýrlayýp sigaramýn dumanýný aðýr aðýr boþluða býrakýyorum. O ara, içeri girerken örtülü olmasýný önemsemediðimiz bahçe kapýsýndan birinin fýrladýðýný gördüm. Yerimden kalkýp karanlýðý çýlgýncasýna yararak uzaklaþanýn arkasýndan baka kaldým; siyah pantolon ve montlu karartýnýn, koyu renkli þapkasýnýn altýndan rüzgârda uzun saçlarý uçuþuyordu…
                                                                                                                                                   

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Yasemince
Gönderen: nida karaçizmeli / Ýstanbul/Türkiye
20 Aðustos 2005
Saðlam bir kalem. Faber! Ucunun kýrýlmasýndan kalemlerimizin... Sivri olmasýný istediðimizden, deðil göðüs cebimizde kalemtraþ taþýmalarýmýz. Deli düþümü.

:: Sürükleyici...
Gönderen: Dilara Yüce / /
8 Haziran 2004
Öykünüzde belli bir kaliteyi tutturduðunuz görülüyor. Beðeniyle okudum, tebrikler.

:: Okunabilir Nitelikte!
Gönderen: Dilber Akarsu / /
8 Haziran 2004
Gündem oluþturmuþ konulardan birini edebiyata taþýmýþsýnýz. Akýcý ve güzel bir dil kullanmýþsýnýz. Yeni öykülerinizi bekliyoruz.

:: Tebrikler!...
Gönderen: Zeynep Zorlu / /
8 Haziran 2004
Uslubunuzu çok beðendim: Oldukça akýcý, yalýn ve insaný içine çeken bir anlatým. Umarým gelecekte kaliteli ve güzel eserlere imza atarsýnýz. Tekrar tebrikler!...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hayatla Ölüm Arasýnda Son Raunt

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bir Rüyaya Aldanmak [Deneme]
Güzelden Güzellik Gelir [Deneme]
Hatasý Açýk da Olsa, Kullar Hakkýnda Hüküm Allah"ýndýr [Deneme]
Övünmenin Dayanýlmaz Cazibesi [Deneme]
Size Bakan Neyi Görüyor? [Deneme]
Gelin Canlar Bir Olalým [Deneme]
Ýbadetimiz Gerçekten Allah"a mý? [Deneme]
Yalandan, Geriye Ne Kalýr? [Deneme]


Rabia Suluk kimdir?

1971 Erzurum doðumluyum. ilk, orta ve lise tahsilimi Gebze'de yaptým. 1994'de Ýst. Ünv. Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Özel ve kamu alanýnda çalýþtým, ancak yazarlýk hep içimde benimle var olmuþ bir düþtü. Ýlk ve son romanýmý ortaokul da kaleme aldým. Zaman zaman bir þeyler yazdým ancak yazar olarak ortaya çýkamadým. Umarým bu düþ bundan sonraki yaþantýmda gerçeðe dönüþür.

Etkilendiði Yazarlar:
Her yazardan bir þeyler aldýðýmý düþünüyorum.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Rabia Suluk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.