..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamak bir aðaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeþçesine...
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Anýlar > Özlem Salman




8 Temmuz 2012
Yeni Milenyumun Amazonlarý; Kýbrýslý Kadýnlar  
Kronos, kral babasý Uranos’un hayalarýný orakla kesip denize atar... Sular köpürür, köpürür ve Tanrýça Aphrodite doðar. Zephiros bir istiridyenin içinde saklý Tanrýça'yý azgýn dalgalar üzerinden sürükler, Kýbrýs'a taþýr...

Özlem Salman


Toplumsal kültür; coðrafi konumdan tutun, etnik köken, tarihsel geçmiþe dek uzanan geniþ bir yelpazenin ürünüdür. Kültürel çeþitlilik ise dinamikleri diri tutan en önemli unsur... Geniþ bir taným içeren kültür; dini, etnik ve coðrafi özelliklerle þekillenir. Toplumlarýn yaþadýðý coðrafya üzerinde iz býrakmýþ uygarlýklarýn; mitleri, yaþam tarzlarý, sanat anlayýþlarý, geliþmiþlik düzeyleri ise toplumsal algýyý biçimlendirir.


:AHEI:
“Bir tane daha çocucuk et. Gýz olsun!”.

Kýbrýs’ta yaþayýp, kýz çocuðu olmayan her kadýnýn mutlaka duyduðu bir temenni... Önceleri, öylesine söylenmiþ bir cümle olduðunu düþünmüþtüm. Ancak zaman geçtikçe, iþittiðim bu temenninin ýsrarlý söyleniþi beni üzerinde düþünmeye itti.

Kýbrýs’ta yaþamaya baþladýðým ilk yýllardan itibaren çevremdeki kýz çocuklarýn, ailenin erkek çocuðundan daha fazla ilgi görüp sevildiðinin tanýðýyým. Kýbrýslýlarýn kýz çocuklarýna karþý pozitif bir ayrýmcýlýkla davranýþý, çocuðun cinsiyetine göre ayrým görmediði bir yerden gelmiþ olan benim bile dikkatimi çekmiþ, altýnda yatan gerçekliði merak etmeye baþlamýþtým.

Yakýn çevremdeki kadýnlarýn Batýlý hemcinslerinden farklý olmayan yaþam biçimi, eðitimli oluþu, kendi kararlarýný kendileri vermeleri gibi özgüven içeren davranýþlar sergileyiþleri... Bunun temeli olmayan, kendiliðinden ortaya çýkmýþ bir tercih olmasý zordu. Yaþça geçkin olanlar, ailenin kendinden sonra gelen kuþaðý tarafýndan sanki bir Ana Tanrýça gibi kabul görüyor, kadýn ya da erkek, onun söylediklerini her zaman dikkate alýyordu. Kýz çocuðu olmayan kadýnlarýn, oðullarýyla kurduklarý iliþki kýzlarýyla kurduðundan farklý deðildi. Daha önce rastlamadýðým, hatta Türkiye’nin büyük bir kesiminde görülmesi hâlâ bir hayal olan bu davranýþý temellendirmenin Kýbrýs kültürünü anlamakla mümkün olduðu ortadaydý. Annelerine bir Ana Tanrýça’ya tapar gibi itaat eden Kýbrýslý erkekler, kendi kýzlarýný da sanki Tanrýça olacaklarmýþ gibi yetiþtiriyor, eþlerine ise onlarýn kararýna saygý gösteren, onlar üzerinde tahakküm kurmaya kalkmayan bir davranýþ sergiliyorlardý. Ataerkil toplumlarýn kabulü olan, soyun erkek üzerinden devam etme geleneði, bu topraklar üzerinde görülse de bu sadece kaðýt üzerinde býrakýlmýþ, hayat baþka bir pratik üzerinden devam ettirilmiþti.

Zaman içinde Kýbrýs’ýn kuzeyinde, herhangi bir Kýbrýslý erkeðin karýsýna þiddet uyguladýðý ve bunun diðerleri tarafýndan üzerinde durulmayan bir konu olarak býrakýldýðýna hiç þahit olmadým. Münferit yaþanmýþ bazý þiddet olaylarý, gazete sayfalarýna düþmüþ olsa da, bu hiç bir zaman Kýbrýs toplumunun kabul ölçüleri içinde yer bulmamýþtý. Gazetelere yansýyan olaylarýn bir çoðunun muhataplarýndan en az biri yine Ada’ya dýþarýdan gelendi.

Miras konu olduðunda, kýz çocuklar en az erkek kardeþinin aldýðý payýn aynýný alýrken, çoðu zamanda onlardan biraz daha fazlasýyla ödüllendirilmiþti. Hemen her aile; kýz çocuklarýn doðumundan itibaren hangi yaþta olursa olsun ellerini onlarýn üzerinden eksik etmiyor, torunlarý ile de sanki onlarýn tüm sorumluluðu da kendilerine aitmiþ gibi birebir ilgileniyorlardý.

Kýz çocuðunun kendisine yakýn bir yerde yaþamasý için elden geleni yapan ebeveyn, eðer bu konuda baþarýlý olamadýysa, bir biçimde onun yaþadýðý yere ulaþmanýn yolunu bulur. Damatlar hoþ tutulur, gönülleri okþanýr. Bunun nedeni basittir. Ýkinci sihirli cümle, ‘Üzülmesin gýzcýk’. Bununla ilgili bir çok anektod var belleðimde. Ýþte bir tanesi... Sakýn uydurduðumu düþünmeyin. Bu tip olaylara sýklýkla rastlamak mümkündür.

Ýþ yerime servisle gidip geldim bir kaç yýl. Sonra ne olduysa oldu, servis birdenbire kaldýrýldý. Eh!.. Ýþ yeri Lefke’de ev de Girne’de olunca, ulaþým sorunu içinden çýkýlmasý güç bir hâl almýþtý. “Neden?” diye sorduðunuzu duyar gibiyim. Nedeni basit. Bir kere Ada’da toplu taþýma yerleþmiþ bir uygulama deðildir. Bir kaç firmanýn, o da otuz ya da kýrk senelik araçlarýyla seyahat etmek zorunda býrakýlýrsýnýz. Ayrýca Girne’den Lefke’ye dek tek bir vasýta ile gitme þansýnýz yok. Okurken, “alt tarafý bir ada, ne kadar uzak olur ki?” diyeniniz olur diye yazma gereði duyuyorum. Girne ile Lefke arasý 67 kilometre. Yani daha kolay anlaþýlmasý için her gün Yalova-Bursa arasýnda gidip gelmek zorunda kaldýðýnýzý düþünmeniz yeterli. Bir de doðru dürüst bir ulaþým aracý yoksa, hayat sabah yaþanan bir kabusla baþlar.

Neyse, iþ yerinin ben ve benim gibi Lefke dýþýnda yaþayan çalýþanlarýný götürüp getirdiði servis devre dýþý kalýnca, ben de Ýstanbul’dan kalan alýþkanlýkla minübüs kullanarak bu yolu gidebileceðimi düþünmüþtüm. Önce Girne’den Lefkoþa’ya bir minübüsle gidip, þehrin hemen giriþinde yer alan Burhan Nalbantoðlu Devlet Hastanesi duraðýnda inip, Güzelyurt’a gideceðim minübüsü beklerdim. Saati pek de belli olmayan araç beni Güzelyurt terminaline kadar götürürdü. Orada aldýðým ve ilk bindiklerime göre daha eski, içi son derece yýpranmýþ ve oldukça kirli minübüsle, kötü kokular içinde Lefke’de çalýþtýðým üniversiteye, bir buçuk saat süren meþakkatli bir yolculuðun sonunda varýrdým. Bunu niçin yaptýðýma gelince; birincisi o zaman henüz yollar çift yön deðildi, araba kullanarak gelmek tehlikeliydi. Ýkinci önemli neden ise benzinin pahalý oluþu. Þimdiye dek Kýbrýs’ta kullanýlan araba markalarý ilgili yargý sayesinde; ‘Benzin parasýný mý düþünüyor?’ deyip, býyýk altýndan gülümsediðinizi görür gibiyim. Ama Renault marka bir araç kullandýðýmý hemen belirtmeliyim.

O günlerde eðer iþim çýkýp da baþka bir ulaþým yolu kullanarak Girne’ye dönüþ yapmam gerekmiþse bir trajikomik bir yolculuk beni bekliyor olurdu. Sinema izlemeyi sevenlerin Fellini filmlerini anýmsamasý, bu noktada benim iþimi kolaylaþtýracak; yaþadýðým gerçekliðin görsel sahnelerini hayal etmek, onlarý da güldürecektir. Yol hikayesi, kendini bu kurgunun içinde bulan yolcu için þu þekilde geliþir: Güzelyurt’tan tarife ile kalkan(!) taksi dolmuþlardan biri ile gitmek istediðinizi ilgili ulaþým firmasýný telefonla arayýp bildirirsiniz. Tarifeli derken çekince koymam, kalkýþ saati gibi ne zaman varacaðýnýz konusunda da kesin bir öngörünün olmayýþýndandýr. Nedenine gelince;

“Bir tane daha çocucuk et. Gýz olsun!” düþüncesi...

Güzelyurt’tan kývrýla kývrýla ilerleyen ve hiç bitmeyecekmiþ hissiyle sizi hemen sarýveren Beþparmaklar’ýn dað yolundan Girne’ye gitmeye mecburen niyet etmiþsinizdir. Lefke’den size verdiði saatten mutlaka daha geç almaya gelen taksi dolmuþa girdiðinizde, yere çökmüþ hissi ile doðrulur, bu kez de kafanýzý tavana çarparsýnýz. Yaylarý bozuk, döþemesi yýrtýk, oldukça da havadar Mercedes taksi; – eðer firma aransa, kesin marka müzesine kabul edilir- sizi aldýktan sonra aðýr aðýr yola koyulur. Lefke ile Güzelyurt arasýný – gerçekte 19 kilometredir ve maksimum 50 km. Hýz ile gidilir- yolun virajlý, dar ve yerleþim bölgelerinden geçmesi nedeniyle insanýn zaman algýsýný allak bullak edecek bir sürede alýrsýnýz. Yol üzerindeki köylerde yaþayan birileri, Girne tarafýnda oturan kýzlarý için yemek yapmýþ ise, bindiðiniz taksi dolmuþ onlarý almak üzere; genelde þoförün elinde tuttuðu ve kargacýk burgacýk yazý ile yazýlmýþ adreslere mutlaka uðrar. Eðer þansýnýz yaver gitmezse, annelerin kýzlarýna gönderdikleri yemek tencerelerinin birden fazla olduðu bir sefere rastlamýþsýnýzdýr. Tam bir kabustur. Adreslerin olduðu köylere, yol üzerinde olsun olmasýn bir bir girilir. Yemek tencereleri alýnýr, arabanýn bagajýna, yemeði gönderen tarafýndan itina ile yerleþtirilir. Þoförün elinde tuttuðu kaðýt üzerindeki tüm adreslere uðranýp, bu iþlem defalarca yaþanýr. Nihayet Güzelyurt terminalinden çýkýldýðýnda insanýn içinde anlamsýz bir ferahlama oluþmuþtur. Artýk Girne’ye doðru yol alýnacak, hiçbir yere sapýlmayacaktýr. Bu anlamsýz ferahlýk hissi, Girne sýnýrýna girildiðinde yerini kabusun henüz sonlanmadýðý duygusuna býrakmýþtýr. Karþýyaka’dan, Girne merkeze kadar olan yol boyunca, araba bagajýndaki tencerelerde duran yemeklerin adreslere teslim edilme iþleminin zamaný gelmiþtir. Kaç tencere varsa o kadar da uðranacak durak...

Bir baþka örnek... Bu da yine sýklýkla görülür. Kýz çocuklarý olan anneler sadece onlarýn çocuklarýna bakýp, bizim de alýþtýðýmýz üzre anneanne görevlerini yapmazlar. Ýlk örnekten anlaþýlmýþ olduðu üzre her gün kýzlarýnýn kendi evlerinde yiyecekleri yemekleri yapýp verme gibi bir görevleri de vardýr. Evin kýzý iþe giderken annesine býraktýðý çocuðunu almak için iþ çýkýþý uðrar. Eðer akþam yemeði anne evinde yenmeyecekse, arabasýna çocuðuyla birlikte akþam yiyeceði yemeðin olduðu tencere de konur. Anneler elde olmayan nedenle durumu yine abartmýþlardýr.

Ada insaný, evine yakýn iþyerlerinde çalýþýr. Örneðin bir öðretmen mecburi hizmeti bittikten sonra tercih ettiði kasabada çalýþmaya baþlar ve hiç ayrýlmaz. Ya da bir memur... Çok seyrek olarak, evinin olduðu yerleþim bölgesinden uzakta çalýþmak zorunda kalmýþ Adalýlar’a rastlanýr, onlar da bir elin parmaklarýný geçmez. Anlaþýlacaðý gibi bir Adalý’nýn evi ile iþi arasýndaki mesafe on dakikayý geçmez. Ýþ böyle olunca, öðle yemeði yemek üzre eve gitmek bir adettir. Bu adeti sürdüren anneler, hayatta olan dünürleri ile dönüþümlü olarak çocuklarýnýn öðle yemeklerini finanse ederler. Her þey çocuk üzülmesin mantýðý üzerinden þekillenmiþtir. Çocuk üzülmesin kýsmýnýn en önemli muhatabý ise elbette ki kýz çocuklarýdýr. Bazý ebeveynlerin evini, arabasýný alýp, cep telefonu faturasýný ödeyip, bir de kendi isminin konduðu torunun okul masrafýný karþýlamasý Adalýlar için olaðan, hatta fazlasýyla sýradandýr. En fazla; yapýp edilenler söylenir ve cümleler “Helâl olsun cocucuða” lafý ile tamamlanýr. Görüleceði üzre kýz çocuklarý evlendiklerinde ya da bir iþ sahibi olduklarýnda evden ayrýlmamýþlardýr. Onlar anne ve babalarý hayatta olduðu sürece doðduklarý günden itibaren o evin ferdi olarak yaþam sürerler. Bu fiziksel bir kalýþ olmaktan ziyade, sorumluluklarýnýn ebeveynler tarafýndan paylaþýlmasýdýr. Gerek Anadolu, gerekse de Ýstanbul’un toplumsal kültüründen farklý olan bu durumun bir de Araplar’da olduðunu uzun yýllar yurt dýþýnda çalýþmýþ babam söylemiþti. Adalýlar için de çocuk çok deðerlidir. Araplardan farklý olarak da kýz çocuklarý...

Her ailenin ‘paradan sorumlu devlet bakaný’ kadýndýr. Kýbrýslý erkeklerin çoðu parasýnýn idaresini karýsýna býrakmýþtýr. Bunun nasýl olduðuna kafa yormak bu topraklarda yaþayanlar için saçmalýkla harcanan zaman tanýmlamasýna girer. Zira kadýn ya da erkek kendi doðduðu aile içinde de benzer bir anlayýþla büyütülmüþtür. Münferit iliþkilere rastlanmaz mý? Rastlanýr. Ama adý üzerinde onlar ‘münferit’tir.

2000’li yýllarýn baþýnda uzunca bir aradan sonra yeniden baþlayan Kýbrýs Görüþmeleri, Ada’da yeni bir süreci tetiklemiþti. Oldukça hareketli geçen bir kaç yýl Avrupa Birliði’ne üyelik baþvurusu yapmýþ Kýbrýslý Rumlar, Yeni Dünya’ya açýlan kapýnýn anahtarýný ellerine almýþtý. Kuzey’de yaþayan Kýbrýslýlar, diðerlerinin Kýbrýs üzerinden elde edecekleri üyeliðin ortaðý olunduðunun anlaþýlmasýný istemiþlerdi. 2002 yýlýnda Annan Planý ortaya çýktýðýnda Kýbrýslý Türk siyasetçiler önce biraz mesafe ile yaklaþtýlar, bu yeni öneriye. Zaman aralýðýnýn dar oluþu, trenin yola hýzla devam ediþi, ellerinden kaçýrmak istemedikleri bir fýrsatý yitirme kaygýsý, halký hareketlendirmiþti. ‘Bir Evet’le Dünyaya baðlan’ sloganýnýn altýnda yatan gerçek, tanýnmayan ülke vatandaþlýðýnýn ne olduðu bilen Kýbrýslý Türklerin bu çaresizlikten sýyrýlma çabasýydý. O dönemde çoðu gazete yazýsýnda eleþtirildiði gibi salt Avrupa Birliði pasaportu almak istemekle açýklanacak kadar basit deðildi. Kuzey’de yaþayan Adalýlar, bu son tren olarak gördükleri plan üzerinde kafa yormaya baþlamýþlar; daralan zamaný kendi lehlerine çevirmenin derdine düþmüþlerdi. Ve sonrasýnda, binlerce insan sokaklara dökülmüþtü. Harekete ivme kazandýranlar siyasiler deðil, kadýnlardý. Kýbrýslý kadýnlar; eðitim için yurtdýþýna gidip bir daha geri dönmeyen ya da Ada’da kalýp iþsizlikle kývranan çocuklarýna daha güvenli bir yaþam sunabilmek adýna sokaklardaydý.

Kýbrýslý kadýnlar çocuklarýnýn geleceðini kurtarmak için yaþanmakta olan sürece dahil olup, onu yönlendirdi. Geçmiþte yaþanmýþ çatýþmalar veya savaþ sýrasýnda en az erkekler kadar çaba göstermiþ oluþlarýnýn verdiði cesaretle, yeniden sahnedeki yerlerini almýþlardý. Onlar artýk baþka bir platformda savaþan Yeni Milenyum Amanzonlarý’ydý. Bu; çocuðuna sahip çýkma, onu doðduðu topraklarda tutabilme ve onlara insanca yaþam olanaklarý sunulan bir hayatýn kapýsýný açabilme savaþýydý. Kýbrýs’ta hüküm süren düzeni sarsarak kendine getirmek yine onlara düþmüþtü.

Kadýnlar... Kýbrýslý Kadýnlar... Hepsi birer Amazon askeri kadar cesaretli ve dirençliydi. Bugün Kýbrýs’ta taþlar biraz yerinden oynamýþ ise; bunun altýnda siyasilerin baþarýlarýndan çok Kýbrýs Amazonlarý’nýn baþarýsý aranmalýdýr. Çünkü kadýn sokaða çýkýnca, her þey deðiþmiþtir.

Bu satýrlarý okurken ‘bizim için çocuklarýmýz deðerli deðil mi?’ diye sitemkâr bir soru yönelttiðinizi hayal eder gibiyim. Bunu söylemekteki niyetim Kýbrýs insanýnýn sahip olduðu deðerleri koruma çabasýný örneklemekti.

Peki bu tavrýn dayanak noktasý nedir?

Yanýt basit; kültüreldir.

Anakara’yla benzeþen yönleri ancak dini ritüellerin bazýsý için sözkonusu olan toplumsal kültür, melez yapý dinamiklerinin etkisiyle bu davranýþ biçiminin þekillenmesini olanaklý kýlmýþtýr.

1571’de Ada’ya yerleþtirilen Türkler aðýrlýklý olarak Anadolu Alevileri’nden –zaman içinde hepsi sunnileþmiþtir- seçilmiþtir. Ýlk gelmiþ Sunni Türkler’in daha çok Osmanlý bürokratlarý ve yöneticileri olduðu görülür. Az sayýda da Osmanlý tebaasý olan baþka etnik gruplardan Ada’ya yerleþtirilenlere tarihi kayýtlarda rastlanýr. Ada’da yaþamaya baþladýðým ilk yýllar, Alevi kültürünü biraz tanýmaktan kaynaklanan bir öngörü ile kýz çocuklarýna verilen deðerin, etnik kökenden çok, Kýbrýslýlarýn dini inanç kökeninden kaynaklandýðýný düþünmüþtüm. Sonra Ýngiliz hakimiyetinde geçirilen uzun süre bu bakýþ açýsýný olgunlaþtýran dinamiði kolaylýkla yaratmýþ olabilirdi. Ancak, kadýna deðer verilmesinin salt bunlarla sýnýrlý olmadýðý biraz araþtýrýlýnca ortaya çýktý.

Kýbrýslý Rumlar için de kýz çocuklarý týpký Kuzey’de yaþayan Türklerde olduðu gibi deðer görüyordu. 2003 yýlýnýn sýcak Nisan gününde kapýlarýn açýlýþý sonrasý daha yakýndan tanýmaya baþladýðýmýz Güney’de yaþayan Kýbrýslýlar... Ayný Kuzey’de yaþayanlar gibi ‘insan çocuðunun tahtýný yapar ama bahtýný yapamaz’ sözüne karþý durabilmenin bir yolunu bulmaya çalýþmýþlar; kýzlarýnýn üzerinden ellerini eksik etmemiþler. Oradaki damatlar da; ‘prestijli iç güveysi’ olmanýn ötesinde ailenin çocuklarýndan biri gibi görülmüþtü. Hatta Ortaçað’dan gelen drahoma geleneði biçim deðiþtirerek sürdürülmüþ. Kýz çocuklarýn evlilik hayatýna rahat bir baþlangýç yapabilmeleri için yeniden dizayn edilmiþ, onlar için bir yatýrýma dönüþtürülmüþtü. Ada’nýn ayrý kalmýþ iki yakasýnda deðiþmeyen toplumsal algýlardan biri haline gelmiþti, kýz çocuðunun deðerli oluþu.

Bu bakýþ açýsý kadýn kültü ve onun yarattýðý dinamiklerin bir sonucuydu.

Toplumsal kültür; coðrafi konumdan tutun, etnik köken, tarihsel geçmiþe dek uzanan geniþ bir yelpazenin ürünüdür. Kültürel çeþitlilik ise dinamikleri diri tutan en önemli unsur... Geniþ bir taným içeren kültür; dini, etnik ve coðrafi özelliklerle þekillenir. Toplumlarýn yaþadýðý coðrafya üzerinde iz býrakmýþ uygarlýklarýn; mitleri, yaþam tarzlarý, sanat anlayýþlarý, geliþmiþlik düzeyleri ise toplumsal algýyý biçimlendirir. Biçim verme, týpký bir heykel ustasýnýn mermere her darbeyi düþünerek vuruþu gibidir. Elle biçim verilmiþ gibi farklýlaþýr, bir organizma gibi sürekli deðiþkenlik gösterip kendini yenileyebilir. Kýbrýs kültürü kendini týpký yaþayan bir organizmanýn yenileyerek çoðaltmasý gibi beslemiþ, çeþitlendirmiþtir.

Bütün hikaye mitolojide anlatýldýðý gibi baþlar. Kronos, kral babasý Uranos’un hayalarýný orakla kesip denize atmýþtýr. Onun düþtüðü sular köpürür, köpürür ve Tanrýça Aphrodite doðar. Zephiros’un ýlýk nefesi -ki bu meltem rüzgarýdýr-, bir istiridyenin içinde saklý Tanrýça'yý azgýn dalgalar üzerinden sürükleyerek kendi yaþadýðý topraklara, Kýbrýs’a kadar taþýr. Kýbrýs adasýnýn Sümer’deki Ýþtar, Anadolu’daki Kybele ya da Yunan’daki adýyla Astarte’nin izlerinin görüldüðü kadýn kültü Aphrodite’nin doðumuyla saðlamlaþýr.

Kültürel oluþum serüveni... Bu süreci anlayabilmek ancak Kýbrýs’ýn tarih içindeki konumuna bakmakla olasýdýr. Anadolu Uygarlýklarý’nýn etkisini hissetmiþ, kendi de benzeri bir süreçten geçmiþtir. Neolitik dönemden itibaren yaþam izlerine rastlanýr bu küçük Ada da. Ýlk yerleþimcilerin Anadolu ve Suriye’den geldikleri tarih kitaplarýnda belgelenmiþtir. Kimler gelip kimler geçmiþtir bu doðal sahneden; Fenikeliler’den Perslere, Büyük Ýskender’den Romalýlara... Antoinus’un, Kýbrýs’ý, Mýsýr kraliçesi Kleopatra’ya, aþkýnýn sembolü olarak hediye ettiði söylenir. Ve elbette Doðu Roma’nýn güneþi Bizans... Sonrasý en çok bilinendir. Lüsignan’lar, Venedikliler, Osmanlý ve Ýngilizler...

Adonis’in annesi, Kýbrýs Prensesi Symrna... Hera’nýn gazabýna uðrayýp sonradan kendi adýný verdiði topraklara Kýbrýs’tan göç etmiþtir.

Kýbrýs’ýn en bilinen kraliçesi Caterina Cornaro, yine bu küçük ada ülkesinde hüküm sürmüþtür. Salamis kentinin adý Ýncil’de geçer. Havari Barnabas ile Havari Pavlus bu topraklarda inançlarýný yaymaya çalýþmýþken, sormazlar mý insana; “peki ya Meryem Ana geçmedi mi acaba?” diye...

Aziz Barnabas Kýbrýs’a ait bir figürdür. Aziz Catherine, Salamis kentinin yöneticisidir ve dayýsý tarafýndan bu topraklarda hapse mahkum edilmiþ, belki de o zindanda ölmüþtür.

Kýbrýs adasýnýn mutsuzluk serüveni sonlanmak bilmeden devam etmiþtir. Kadýn kültü merkezlerinden biri olmanýn diyetini, hayýrsýz çýkan kocalarýn saçtýðý mutsuzlukla baþ etmeye çalýþarak ödemiþ güzel bir kadýn gibidir o...

“Bir tane daha çocucuk et. Gýz olsun!”

Peki kýzý olmayan ne yapsýn? Bu bir sorun gibi yaþanmaz bu topraklarda. Erkek çocuklar, hayatta tanýdýklarý ilk kadýn olan annelerine týpký bir Tanrýça’ya tapar gibi baðlýdýr. Kadýnýn sýrtý asla yere gelmez, yalnýz da býrakýlmaz.

Bu tesadüfen söylenen bir temenni deðildir. Aksine tarihsel süreç içinde geliþip, serpilmiþ ve þimdiki halini almýþtýr.

Kýbrýslý kadýnlara; Yeni Milenyum Amazonlarý dememdeki neden de bu yüzdendir. Onlar anne ve babalarýnýn, birer Tanrýça olacaklarmýþ gibi yetiþtirdiði, çevrelerindeki diðerlerinin ise fikirlerine deðer verip öyle davrandýðý kadýnlardýr. Kadýn kültünün bu denli saðlam oluþu; belki bir parça Ýngiliz idaresinde yaþamýþ olmanýn getirdiði Batý’lý bir davranýþ olabilir, ancak saðlam bir temeli vardýr.

Kýbrýslý kadýnlarýn Yeni Milenyum Amazonlar’ý gibi oluþu asla bir tesadüf deðildir.

Özlem Salman

8 /Temmuz 2012/ Kýbrýs



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn anýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
"Yirmi Yedi Yaþýnda Ölen Ölümsüzler"den Biri; Amy Winehouse"un Ardýndan…
Orjinal Gýbrýslý'lýk Adalý Olmak mý?
Arþiv Belgelerini Kýbrýs'ta Aramayýn!

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sizi Çok Seviyorum Sevgili Dostlarým : -) )
Görsel Bellek Oyunlarýndan Ýbarettir Belki de Hayat
Medya Öldü, Yaþasýn Sosyal Medya!
Kulaða Ne de Hoþ Gelir; Sil Baþtan!
"Hayat Bir Kutu Çikolatadýr. Ýçinden Ne Çýkacaðýný Bilemezsin". Forrest Gump
Kelebek Etkisi’yle Ýnsaný Dönüþtüren Bir Momentumdur Yaz
Pisi Pisine Kaybetmeyi Umarsýzca Geçiþtirme Telaþý
Bir Yaným Hep Chaplin ve O Beni Hep Çok Sevdim
Bir Zeki Müren Geçti Bu Hayattan

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bu Dünya’da Yaþamak Bazen Çok Aðýr Geliyor [Eleþtiri]


Özlem Salman kimdir?

‘Kurguda týpký hayat gibi; içinde binbir deðiþkenin rol oynadýðý bir döngü. . . ’ Yine týpký hayat gibi, o da doðrusal atýmlý bir hareketle deðil, zaman ya da ýþýk benzeri dalgasal bir karaktere sahipti. Hayatýn merkezinde doðanýn kendisi varken, roman kurgusunun merkezindeki yazardý.

Etkilendiði Yazarlar:
Shakespeare,Tolstoy,Nazým Hikmet, L. Aragon, Yannis Ritsos, Özdemir Asaf, Can Yücel,Nietzsche, C. Dikens, Pablo Neruda, Yevgeni Yevtuþenko..daha doðrusu dünyada iz býrakan edebiyatçýlar, filozoflar..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Özlem Salman, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.