(S.Eþ, Veliyy-i Fakih'ten ne istiyor?)


Þöyle ki
1- Ebu Bekir: Peygamber kendisinden sonra Qadir-i Hum'da Ýmam Ali'yi Ýlahi vazifenin gereði olarak atadýðý halde, bu vasiyetin hürmeti zamanýn ekabirleri tarafýndan ayaklar altýna alýndýðý gün, samiri buzaðýsýna bir daha üflendi. Öyle bir üfleyiþki Ebu kuhafe'nin oðlunca, Fatýma ve Ali'nin þehadeti merdut sayýldý! Ömer dahi bu durumda Ali'ye su-i zan'nýn ötesinde, aþikarane bir dille; ''Müphem ile karýþýk marifette ve cehle masruf olan ilmde hayýr yoktur'' derken, þair'in dediði þu meþhur ''Þecaat arzederken merd-i kýpti sirkatin söyler'' vecizi hatýlamamak onu yazan þaire zul olmaz mýydý?

Öyle ya!
Ýslam Peygamberi; Ali'yi kendine ilim þehrinin kapýsý olarak ümmetine emanet ederken, Ali'nin ''müphem'' ile karýþýk marifet, dahasý ''cehle masruf olan ilm''ini bilememiþti de, Ömer; Aliye hatýlatmýþ oluyordu!? Bu kadarýyla kýfayet olunur mu? Bilinmez...

Ali; ''Allah’a andolsun ki falan kimse (Ebi Kuhafe oðlu), hilafete göre yerimin, deðirmen taþýnýn mili gibi olduðunu bildiði halde hilafeti bir gömlek gibi giyindi.'' Sözünü bugüne uyarladýðýmýzda, nasýl da ayný senaryo ile Hulefa islamcýlarýnýn iktidara taþýndýðýný görüyoruz. Demek istediðim o ki, dün Ebu Kuhafe'nin oðlunu hangi amaçlar için kimler iktidara getirdi ise bugün AKP ve içindeki Pensilvanyada büyütülen, sakin' bayýn yüzü aþkýn talebesi ayný hedef için giyindikleri gömlek ile elde edilecek ''Donbýra iktidarý'' ve o hülya ile ser-hoþ olan sayýn eþ!

Serbeder Nasrullah; "Tüm meydan okumalarýn, tehlikelerin, hakaretlerin, düþmanýn toplantý ve hilelerinin arttýðý bir dönemde Huseyn'e diyoriz ki: Hepimiz kesilsek de Senden asla vazgeçmeyeceðiz! Senin dininden, senin sancaðýndan, senin Kerbela'ndan, senin hedeflerinden asla vazgeçmeyeceðiz" Diyerek saflarýn netleþtiði bu günlerde, düþünmeden edemedim. Acaba hangi Huseyn'i hitap alarak bu serden geçme manifestoyu ilan-ý aþikar ediyordu?

Doðrudur ki islam dünyasýnýn baðrýnda çöreklenen ve adeta engerek yýlaný gibi halký zehirleyen, batý adýna millete musallat olan kukla rejimler yýkýlmalý. Doðrudur ki bu kukla rejimlerin yýkýlmasýyla, batý kendi çýkarlarýný kaybedecektir. Doðrudur ki korkuya kapýlan emperyalistler ve onlarýn yerli iþbirlikçi güçleri boþ durmayacak. Yine doðrudur ki adalet, hürriyet ve eþitlik isteyen halklarýn mücadelesini asli mecrasýndan saptýrmak için her türlü hile ve desiselere baþvurup, halk haereketlierini kendi mecralarýna hizmet ettirmek için çalýþacaklar.


Ve elbette müslümanlarda kendi içlerinde öz eleþtiriler vermeli. Esasýnda bu ümmetin salahý ve terakkisi için elzemdir de! Gel gör ki bu kadar yozþalmalara, bu kadar maneviyattan uzaklaþýp, öyle ki insanlýðýn esfeli safiline indirgendiði batý dünyasýnda dahi hala kutsallýðýný Meryem oðlu Ýsa (a.s)dan aldýðýna inanýlarak ikame edilen bir temsilci ve yine batý halkýnýn bunca olumsuz manevi yozlaþmalarýna raðmen, sokaktaki çocuða dahi sorulduðunda, ''Vatikan''da ki zevatýn Hýrýstiyan dünyasýnýn saygýný olduðunu söyleyecektir. Hal böyle iken ilahi ikazlarýn ve islamýn kutsal þahsiyetlerinin, ýsrarla ihya etmek için yüzyýllar boyunca nice canlarýn ve mallarýn feda edildiði, islami Vahdeti temsil eden Velayet-i fakihe, gýrlayan, yetinmeyip adeta haþa Diktatörlükle itham eden bir þahsýn meziyetilerini onun sünnetine uyupta, yazmak için ille de vefat-ý a'yan'ýný beklemek mi gerekir?

Son 33 yýldan bu yana, tek baþýna Huseyn'in bayraðýnýn mümesilliðini yapan ve esasýnda bu günkü islam dünyasýnýn mahþeri kýyamýnýn ilham kaynaðý olan, baþta Ýsrail ve onun en büyük hamisi ABD ile sömürgeci ve zalim batýlýlara karþý savaþan Ýran'a; zaferin, sebatýn, sabrýn ve direncin ilham kaynaðý olan velayet-i fakih müessesi ve onu temsil eden mümtaz þahýs deðilmi dir?

Þair der ki;
''Sana teþbih ile nice hatiban nush-u zeban eylemiþ.
Senin sýdk-ý þýkþýkýyyen dil-i nasuh-i mevladýr bana.
Güya.! Müsebib-i kavga-yý ihvan ile itham iderler seni.
Zihi.!? Merd-i Kýpti.!? Raviyan u ahbaran u lala dýr bana.!?''

Ýlginçtir! Kendisini sözde bir oldu bitti ile seçtiren birinci þahýs; çok geçmeden, /ki iki sene üç ay iktidar-ý iþtigal etti/ Dar-ý ukba'ya hicret ederken, bir kez daha oldu bittiye mahal vermemeyi de ihmal etmemiþti!

Yine onun/Ebu Bekr/; yönetime, Hattab'ýn oðlu Omer'in tabiri ile bir oldu bitti! Ýlletinden sonra hilafete getiriliþinin baþ müssebbibinden olduðu hasebi ile vekaleten atamýþ.

Yani Peygamber Ali'yi kendine vekil tayin ederken, peygamberin vasiyetini mübah görmeyen Ebu Bekir, kendisinden sonra perygamberin vasiyetiyle amel etmenin sakýncasýný görmedi! Oysa Ýmam Ali; daha o günlerde o senaryolarýn oynandýðý ve Ömer'in sen Ebu Kuhafe'nin oðluna beyat etmedikçe senden el çekmeyiz dediðinde; "Ýyi sað bu sütü, yarýsý senin olacak; bugün onun faydasý için düzüp koþtuðun bir iþ yarýn sana dönecek" demiþti de pek kimse anlamamýþtý, Ali'nin ne demek istediðini!

Ve gün oldu devran döndü...
Bu mesel-ul mesel-i destan'ý rastan'ýn ilk iki kahramaný böyle davrandý ve Aliyi haklý çýkardý. O Ali ki: Ömer'in; 'Müphem ile karýþýk marifette ve cehle masruf olan ilmde hayýr yoktur'' dediði Ali'ydi!

Ve yine o Ali ki: “Oysa sel benden akar ve hiç bir kuþ benim yükseldiðim yerlere yükselemezdi.” diyen Ali!

Elbette ''Sel''in, Kutsal mesaj'da ne anlama geldiðini bilmeyecek kadar Allame olan sayýn eþ, Veliyy-i Fakih'i; zorbalara destek vermek, böylece zulme ortak olduðunu söyleyecek kadar ilmi ilahi sahibi biridir. Bunun için olmalý ki ''Ýslam Ýnqýlabý yapmýþ olan bir halkýn yönetim mekanizmasýnýn, bir takým stratejik gerekçelere sýðýnmak adýna, Suriye’deki katliâm ve diðer zulümlere zulme seyirci kalmanýn ötesinde bir de destek olmasý ve bu hususda öteki müslüman toplumlarla zýdlaþmayý da göze almak gibi bir siyaset izlemesinin izahý yoktur..'' Þeklinde kendisine ilahi bir ikaz ilka olmuþ!

Þimdi: Acaba ''Þeytandan ve siyasetten Allaha sýðýndýðýný'' söyleyerek, dinin yarýsýný tatil ettiren Said-i Kurdi'nin, pek mümtaz talebesi olmakla övünen Pensilvanya sakini, Ýslam dünyasýný üstad'ýnýn hilafýna bir tutumla, sözde ümmeti halife ekolünde birliðe çaðýrýyor da ve sayýn eþ gibi kalem erbabý biri de bu zatýn yirmibirinci yüzyýlda Hulefa-i raþidin'in yolunu sürdürmede Veliyy-i Fakih'i mi engel görüyor ki! Kendi bilinç altýnda yeþerttiði ve ötekileþtirdiði müslüman toplumlarla Veliyyi fakih zýtlaþmayý göze aldýðýný ve bununda siyasetle izahýnýn olmadýðýný oysa mýsýr ve diðer beldelerdeki müslüman halk kýyamlarýna Veliyy-i Fakih'in beyanatlarý ve bu yöndeki telkinleri daha taze olan kýyamlardan batýya karþý çok uyanýk olmalarý açýsýndan yaptýðý ikazlarý ve Suriyenin de...

…!

Duyuyor gibiyim!

-Peki ya Vadet?..!
Ýslam dünyasýný kendi þom emelleri uðruna batýnýn paryasý haline getirenler, Vahdet tellallýðý ve birlik beraberlikten dem vurma yalakalýðý yapma cürretine sahip olabilirler elbette...

Bu açýlarý ele aldýðýmýzda görüyoruz ki Türkiyede Emevi Ýslamý Cemaat adý altýnda zaten iktidarda ve esasýnda istenilen islam da bu deðil miydi? Acaba Osmanlýda ki Cariye hükümleri bugün müslaman Türk kadýnlarýna hür fýkhý adý altýnda uyulandýðýný ve bunun adýnada islam dendiðini böylece...

''Kaldý ki, Osmanlý hayalleri denilince, bir Osmanlý saltanatý deðil, müslüman halklarý asýrlarca birbiriyle büyük çapta sulh içinde yaþatan kültürün hâkimiyetinin hedeflenmiþ olabileceðini düþünmek, o kadar mý zordur? Böyle bir arzunun tehlike olarak görülmesinin, müslüman toplumlar veya karar merkezleri açýsýndan mantýkî ne gibi bir dayanaðý vardýr.'' dediðiniz Kültürün bugün dine dönüþtüðünü, þimdilerde Arap müslüman camiasýnda bir hicv vardýr ki; ''Senin anneni Türk televizyonunda görmüþler'' yarý latife yollu Osmanlý'nýn geride býraktýðý, kan ve gözyaþýnýndan, baþka koca bir kýtayý, batýya teslim edip Araplarý arkadan vuran Osmanlý'nýn bakiyet-tussuyuf çocuklarýnýn..!

Þimdibir kez daha soruyorum.

-'Ben Alinin yanýnda kin gütmeden kýlýç sallamayý öðrendim' diyen biz Malik'in torunlarý, dün nasýl ki Cemelde, Sýffinde, Nehrevanda Mutakkilerin Ýmamý olan Ali'nin yanýnda sebat gösterip, bu uðurda aðýr bedeller ödediyseler. Bugün yine Neynova'da o Eþter'in torunlarý, Zamanýn Alisine olan baðlýlýk ve sadakatle, kin gütmeden islamý savunup yaþamayý isterken, düþman bile olsa, ona haksýz itham ve hele islam hamisi olan bir makamý temsil eden birine, birilerin uzattýðý dilin ne kadar uzun ve ya kýsa olduðunu da görürler!

Ve...
Ta Rahmetli Munteziri'nin, Ýmam Humeyni/R. tarafýndan azl edilmesinden önce ve ölene kadar da geçeceðini sanmadýðým/umarým yanýlýrým!/ yaralýlar var. Bu yaralýlardan biri de S. Eþ'tir. Bundan böyle sözün onuru ve namusu adýna Veliyy-i Fakih gibi mümtaz, dahasý Huseyn'i bayraðýn mümessili hakkýnda söyleyecek bir þeyinin kaldýðýný sanmýyorum.

Evet!
Kutsal savunma yýllarýnýn hangi þartlar altýnda verildiði bilinirken, bazý beklenti ve heva-i nefsaniyye'ye ulaþamamak, sancýlý ve hatta öldürücü olmalý ki otuz yýlý aþkýn zamaný devriyeden buyana hala karýn kaslarýndaki kasýlmalar geçmiþ deðil..

Selahattin Eþ'in bir zamanalar cezbesine kapýldýðý islam inkilabýnýn üstünden en fazala 18 yýl geçmiþtiki o'da solcularýn kahýr ekserinde bulunan maraziyye-i maddiyenin menþei olan Batý'ya hicret-i teveccüh lerinin alamet-i farikasý baþlýbaþýna bir destaný þikestandýr!

Gerçi kendisi Cemalletin Kaplanýn ölümü sonrasýnda ölülerin arkasýnda yazmak gibi Keyhan da bir sünneti selahattin baþaltmýþtý da, o sünnetini rahmetli Munteziri'nin vefatý ile ayyuka çýkarmýþ ve böylece her defasýnda...
Biz bu bölümü yine o meþhur Þair'imizin dizeleriyle sonlandýralým.


Ne garib ucubedir ki sana raðmen içtihad.? Galiba.!

Mübeþþer-i malumdan takdim-i arzuhal-i Kerbeladýr bana.

Cemel; Sýffin; Nehrevan..! Hayret a.! Ne çok düþmanýn varmýþ.

Vallahi.! Zülfikarýn bunda sallü ala vü pala dýr bana.

Breh breh tümsekler uhud olmuþ tafzil-i zecri ile.

Emmaa.! Senin makamýn bila kýyas nur-u hira-yý valadýr bana.

Dediler kim Muhammed merhum olmuþ ümmet kime yar ola.?

Senin bunda davetin deng-i ezan u hay ya les sala dýr bana.

Sürecek...

Muhammed CAN
Frankfurt/1-12-2011
mcan313@msn.com