Hazan Mevsimi
Yine hazan mevsimi geldi.
Dertli başıma taç olmak için dökülen sararmış yapraklar, kaldırımlarda sürünüyor.
Ağlayan bulutlar geliyor, karalara bürünmüş. ....
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Yine hazan mevsimi geldi.
Dertli başıma taç olmak için dökülen sararmış yapraklar, kaldırımlarda sürünüyor.
Ağlayan bulutlar geliyor, karalara bürünmüş. ....
Son sayfasında yazıyordu, sonu. Son yaprak kaldı.. Zaten ağlamıyacaktım, ziyan olan yapraklara bırakmıyacaktım sonunu, diğerleri gibi ıslanmıyacaktı, hem tek kişilik kararlar yetmiyor.. Ama kararlarım da bitmiyor, ayrıca aldığım kararı sabah değiştirdim..
Nice yıllar geçti, aradan...
Sen üniversiteye başlamıştın. Kavak yellerinin tatlı esintisine kapılmış, sınıfta kalmıştım, ben de.
Bir sınıf arkadaşımız söyledi.
-Adresimi vermeyin ona, demişsin.
Ve hayat, acısıyla, tatlısıyla, sevinciyle, kederiyle el ele tutuşup, yarınlara umutla yelken açarken, bir masada oturan dört kadınının yüreği tek bir düş için çarpıyordu.
vefa yı öğrenmeye çalışıyordum ondan...terketmemeği unutmamayı...ölümü beklemek bu kadar güzelmiydi...
Aksak bir kemandan farkım yokmuş...
Yanlız bir keman sesi, sonu, notası.. sızlıyor ince ince..
Hocamdı o benim. Ona bazen imreniyorum, kimse ölümden sonrasını bilmiyor ne de olsa.Aslında her şeyine gıpta ediyorum; insanı anlama çabasının gücüne, acıyı tatmasına, gerçek mutluluğu bilmesine, hayat ustalığına.
İnsanlar insan olduğunu unutmuş sanki.. Duyguları yok.. Sevmeyi bilmiyor, sevgiyi yaşarken sevinemiyor. Ayrılıyor, ayrılmanın acısını yaşayamıyor. Gülmesi gerekirken ağlıyor, üzülmesi gereken durumlarda katıla katıla gülüyor. Bireysel yaşamaklar ölmüş, sürüler halinde yaşıyor insanlar, kirli gökyüzünde uçuşan kuşlar gibi…
Yasemen, ıtır, fesleğen, küpe çiçekleri tanınmıyor.
El
Zaman hızla akıyordu.Yaşlı adam son duasını da okuduktan sonra yavaşça eğildi,kırk iki yıllık hayat arkadaşını emanet ettiği mezarın toprağı üzerinde ellerini sanki bir bebeğin başını okşar gibi gezdirdi.Yüzündeki, bıçak gibi keskin acı ifade yerini yine acı bir tebessüme bıraktı.
-“Elveda gönül perim”dedi.”Elveda”.
Aldatmak kendini kandırmaktır aslında. Kendimizi aldatırız her başka tene deydiğimizde. Aşk değil aşkın reddidir aldatmak. Ve büyük bir kandırmacadır karşımızda ki için. Yakalanmayacağımızı sanırken aptal durumuna düşmektir aldatmak. Aldaymak aldanmaktır aslında.
Sanal dünyanın kimi zaman çok iyi dostluklar
yaratabildiğine ilişkin
Gitmeyi istemekle, gitmesini istemek at başı giden olgular, bir bakıyorsun giden arkasından yas tutmuşsun, bir bakıyorsun gittiğin halde yas tutmuşsun, acaba gittiğin senden önce gitmiş olsaydı, acın nasıl değişecekti?
B – Ağlama desem de faydası olmayacak sanırım.
A – Olmayacak..Çok mu kötü oldun?
B – Çok.. Hoşça kal. Bak ben dost..
A – Sus. Elbette dostuz. Artık hep dostuz..
Yalnızlık demiştin değil mi?
Yalnızlığına çare olabilirim.
Kendi yalnızlığımı katar da içine çeşni bile yaparım, ama dindirir miyim arttırır mıyım işte orasını bilmem.
Annesi, lösemiyle savaşan altı yaşındaki oğluna bakarken dalıp gitmişti. Kalbi, acı içinde olmasına....
Hayatımızda etkisi olan insanlar vardır. Ben de çocukluğuma giderek eğitim hayatımda etkisi olan iki insanı anlatıyorum size bu yazıda.
Bu kadar olgun, terbiyeli, güzel de sayılabilecek bir kadını üzen ne olabilir diye düşünürdü O'nu her gördüğünde...Bilmezdi ki O da açtı kendisi gibi sevgiye.
Kurak ve bereketsiz bir araziye, yüzlerce yıl susuz kalmış bir çöle yağmurlar yağdı. Toprak, suya doydu. Tam o anda bir ormanda birden boy attı adını bilmediğim bitkiler, filizlenip üstündeki taşı toprağı attı bir tohum. Günışığına kavuştu. Bir karaağacın dalları uzadı göğe. Gölge oldu, karıncalara ve yoldan geçenlere. Galaksideki