54\. Kalas
Tavandaki kalaslar her günkünden daha bir eğri büğrü göründü gözüne. Üzerlerindeki çatlaklarıyla narin kibrit çöplerine benziyorlardı...
"Yazmak, bir hayaletle güreşmek gibidir; kazansanız bile, ellerinizden kayıp gitmiştir." – **Franz Kafka**"
"Yazmak, bir hayaletle güreşmek gibidir; kazansanız bile, ellerinizden kayıp gitmiştir." – **Franz Kafka**"
Tavandaki kalaslar her günkünden daha bir eğri büğrü göründü gözüne. Üzerlerindeki çatlaklarıyla narin kibrit çöplerine benziyorlardı...
İçki, deyince aklına başka bir şey takıldı Hilmi’ nin: İşverenlerin, işçilerin sendikalarda örgütlenmesini içlerine kolay sindiremedikleri için, bir zamanlar işçi olan kimselerin karşılarına sıkı pazarlıkçı olarak çıkmalarını da kabullenmek istemezler, sınıfsal bir realite olarak! Bunun için, zaman zaman pazarlık masasına getirmedikleri önerileri işyerinde duyurarak sendikayı devre dışı bırakmanın
Sevimli, neşeli, duygusal bir kişi olarak bilinir. Bu özelliklerin yanı sıra, dürüst, güvenilir, kısacası hiç kimseye yamuğu olmayan bir kişidir. Yeryüzünde kelek yaptığı bir kişi varsa o da belki sadece kendisi olmuştur.
İhsan Oktay Anar
Hasan, ortalarda yoktu. 12 yıl olmuştu Hasanından ayrılalı. Oğul anasından ayrılalı Neredeydi, kiminleydi, ne yapıyordu? Kimse bilmiyordu.
O gözlerin üstündeki kaşlar var ya, onlar varken bu nifaklar, bölünmeler hiç bir zaman sona ermez. Tüm kabahat kaşlarda, gözlerin üstünü işgal eden o nifak odaklarında.
Toplantı akşam saat dokuz’ da başlamış, ilk yarım saat ısınma hareketleriyle geçmişti... Karşılıklı yapılan şakalar içinde dokundurmalar yer alıyordu. Bu arada üç kez çay servisi yapıldı... Ağır ağır konuya girilmeye başlandı... İşveren tarafı işçilik maliyetlerinin yüksekliğinden, kullanılan enerjinin pahalılığından, pazarda rekabet şansının günbegün zorlandığından söz ederek; ortaya yüzdeli
En sonunda yeterince kültürel faaliyette bulunduğunu düşünmüş olmalı gazeteyi elinden bıraktı.
Ana başlığa baktım: Doğaya İhanet. Altındaki: Kuş Cennetine Evler
Konacak.
Haklı bir eleştiri.
"Herkes haberi almış, namussuzlar, hergele deyyuslar. Bu nasıl insanlık, kimse elini taşın altına sokmak istemiyor. Büyük ihtimaldir ki şimdi herkes ellerini karılarının bacak arasına koymuştur. Ulan ne bok yiyeyim ben şimdi. Ulan Adanalı, Durmuş'un piçleri. Başıma ne işler saldınız" diyerek mırıldandı."
Ufuk bey, alışıncaya kadar yoklaya yoklaya oturdu.
Adam yürüyordu evine doğru. Korkuyordu biraz da.
O yılarda Ankara’nın Altındağ ilçesine bağlı olan bir gecekondu semtiydi.
Hayatımızın nasibi muvacehesince tercih edilen ve iradi olarak karar verilen bir ahşap evde oturuyorduk.
Sabahattin Ali