Pavlike Nire Gediyi
Hasan amca derin bir “Ohh!” çektikten sonra, “Yakıleyin şu hırkızı!” dedi. Kaçan göçen de yoktu gerçi.
"Yazarlık, kelimelerin düğünüdür; bazen gelin kaçıyor, damatsa hâlâ davetiyeye beş satır ekliyor." – Franz Kafka"
"Yazarlık, kelimelerin düğünüdür; bazen gelin kaçıyor, damatsa hâlâ davetiyeye beş satır ekliyor." – Franz Kafka"
Hasan amca derin bir “Ohh!” çektikten sonra, “Yakıleyin şu hırkızı!” dedi. Kaçan göçen de yoktu gerçi.
Dünya ölümlü, gün akşamlı derler. Akşam oluvermişti… İlk yalnızlık akşamı, geride kalanların. Bir nefes eksik artık. Bir ses eksik
Hata yapmaya değil, tekrar Muğla'ya yerleşmek için başlardım yaşamaya
Aldatmak kendini kandırmaktır aslında. Kendimizi aldatırız her başka tene deydiğimizde. Aşk değil aşkın reddidir aldatmak. Ve büyük bir kandırmacadır karşımızda ki için. Yakalanmayacağımızı sanırken aptal durumuna düşmektir aldatmak. Aldaymak aldanmaktır aslında.
Karanlığın gölgelediği mistik bir havanın doldurduğu bir odadayım. Gözlerim kapalı, nargilemin fokurdaması hoşuma gidiyor, içime garip bir huzur doluyor, ağzımdan çıkan dumanlar odaya dolarken hafifçe başımı arkaya doğru itip gözlerimi aniden açıyorum. Bir şey düştü sanki. Ses önce tok sonra bir çatırdama şeklinde geldi gibi.
Kadın bağdaş kurup oturuyordu. Yaklaştıkça onun dadesi olmadığını fark etti.Bu onun için büyük bir hüsrandı. Ter içinde kalmıştı. Dadesinin ona ördüğü işliği giymek için geri dönüp giderken kadın seslendi arkasından
Savaş nedeniyle yokluğun ve kıtlığın en yoğun olduğu yıllardı. Tarım Bakanının yaş kesenin başını keserim diye bir genelgesi yayımlanmıştı
haftaiçi uyanamayıp her pazar olduğu gibi, bu pazarda sabahın köründe uyanınca yazmak şart oldu gari...
Yedi yaşındaydım ilkokula yeni başlamıştım. Evimiz ile okul arası oldukça yakındı. Ben o güne kadar sürekli sokakta oyun oynayan eve hava kararırken giren haylaz bir çocuktum.
Bu soğuk nereden çıktı bilmem ki? Bu akşamüstleri bir tuhaftır buralarda. Ağaç dalları sizinle konuşur...