Devlet Denen Ütopya...
Ütopya, gerçekte var olmayan, ama gelecekte var olabileceği düşünülen devlet ve toplum tasarımıdır
"Yaşamak, çoğu zaman, sadece bir sonraki kahve molasına kadar dayanma sanatıdır." — Franz Kafka (kurgusal)"
"Yaşamak, çoğu zaman, sadece bir sonraki kahve molasına kadar dayanma sanatıdır." — Franz Kafka (kurgusal)"
Ütopya, gerçekte var olmayan, ama gelecekte var olabileceği düşünülen devlet ve toplum tasarımıdır
Güneşin önünü karanlıkla örttükleri zaman, gözler kapanır ve kölesi olur karanlığın... Gecenin kara çarşafı güneşin önünde dalgalanırken ya canavarlaşacağız ya da kölelerin kölesi olup öleceğiz...
. “Mârîfetler iltifata ve taktire tâbi olmasaydı, insanlar değerlerinin karşılığını görmeseydi, kimse fark yaratmaya uğraşmaz, kabiliyetlerini dondururdu.”
tarihin neden bu kadar önemli olduğu bilinmmezse nelere sebep olacağından bahsettim...
Duyarlı insana düşen sorumluluk, durumun farkına varmakla başlıyor belki de. Buna direnmenin yollarını aramakla.
Esasen bu konu, içi boş sözle değil; ancak göz denen nimetin akıttığı bengisu ile anlatılabilir! Ve yaşadığımız Dünya düzeni, materyalizm, kapitalizm; insanın tüm manevi değerlerini, ananelerini, kalbini ve ruhunu ziru zeber etmiş. Ne kibarlık, ne hassasiyet ve dahi duygulu olmak gibi nitelikler; zamanla deforme olarak yerlerini çıkarcılık, pragmatizm
Her insan, bir başka insanın tesiri ile bazen yanlış ve yersiz adımlar atabilir. Neticede hak etmediği zorluk ve sorunlarla karşılaşabilir. Kontrolun elinde olması, iplerin elinde olmasına bağlıdır..
Aşağıdaki yazım, telefon konuşma âdabı konusunda
bir düşünce yazısıdır.
Dilimiz gittikçe zehirleniyor. Tabelalardan tutun, sokakta insanların konuşmalarına kadar Türkçe’yi tanıyamaz olduk. Haber spikerleri bile Türkçe’yi doğru kullanmıyorlar. ..
Birinin koşarak durağa gelip,aniden durup,ellerini cebine koymasını normal karşılamıştı insanlar.
Eski bir hikayedir, duymuşsunuzdur belki: Tanrı yeryüzüne toplam bir avuç akıl fırlatmış, yeryüzündeki insan sayısı arttıkça, fert başına düşen akıl katlanarak azalmış.
Sembolik bir hikaye elbette.
Bu kentte insanlar birbirini omuzlamıyordu. Akrobatik kıvrılışlar, çok sıkışınca inanılmaz yanlamalarla, çarpışmadan, hatta hiç dokunmadan daracık kaldırımlarda yürüyorlardı.
Bembeyaz bir sayfa. Gözlerim gecenin karanlığında alabildiğine kırmızı, düşüncelerim sinapslarımdan bağımsız, tutamadığım bulutlar