Dilimize Ne Oluyor?
Dilimiz gittikçe zehirleniyor. Tabelalardan tutun, sokakta insanların konuşmalarına kadar Türkçe’yi tanıyamaz olduk. Haber spikerleri bile Türkçe’yi doğru kullanmıyorlar. ..
"Çok okumuş olmanın tek kötü yanı, artık herkesin ne kadar az okuduğunu bilmek zorunda kalmandır." – Umberto Eco"
"Çok okumuş olmanın tek kötü yanı, artık herkesin ne kadar az okuduğunu bilmek zorunda kalmandır." – Umberto Eco"
Dilimiz gittikçe zehirleniyor. Tabelalardan tutun, sokakta insanların konuşmalarına kadar Türkçe’yi tanıyamaz olduk. Haber spikerleri bile Türkçe’yi doğru kullanmıyorlar. ..
Bu kentte insanlar birbirini omuzlamıyordu. Akrobatik kıvrılışlar, çok sıkışınca inanılmaz yanlamalarla, çarpışmadan, hatta hiç dokunmadan daracık kaldırımlarda yürüyorlardı.
Rahmetli Babam; “Çok şükür, çocuklarımın boğazından haram lokma geçirmedim.” dediğinde, Osmanlı bir kadın olan rahmetli babaannem bu sözler karşısında gözleri dolarak; “Haram lokmanın günahı ocak söndürür, sakın evlatlarına böyle yük bırakma.” derdi.
Çocuk saflığımızla ne demek istediklerini kestiremesek de, haramın kötü bir şey olduğunu anlardık.
Eski bir hikayedir, duymuşsunuzdur belki: Tanrı yeryüzüne toplam bir avuç akıl fırlatmış, yeryüzündeki insan sayısı arttıkça, fert başına düşen akıl katlanarak azalmış.
Sembolik bir hikaye elbette.
yazı,kasım ayı incir alternatif kültür fanzinin de yayımlanmıştır
Bembeyaz bir sayfa. Gözlerim gecenin karanlığında alabildiğine kırmızı, düşüncelerim sinapslarımdan bağımsız, tutamadığım bulutlar
Yağmuru Cennet, baharı rahmet kokan vatanıma Siirt dağlarında yedi Mehmetciğimiz gözünü kırpmadan canını vermiştir. O gece yağmur yağmamıştı semadan. Yedi Mehmetciğim yıldızları giyinip vatan için siper oldular kör kurşunlara..O gece, üzerlerine yağmurları giyinip yıldızları ördüler al bayrağımıza. Zifiri karanlığı gözlerindeki vatan aşkıyla aydınlatıp al kanlarıyla nice cicekler ektiler
Çinli talebeler Konfiçyus’a sormuşlar:
“Hocam, ülkenin başına geçseydiniz ilk iş olarak ne yapardınız?” o da cevaben:
“Dili düzeltmekle başlardım” demiştir.
deli saçması mıdır ki bu
İyi bir şey yapayım derken onarılmaz bir acı açarız,Sevdiğimiz insanın kalbine,Sonra da kendi yaptı kendi buldu deriz...
Allah aşkına nereye gidiyor bu insanlık ,nereye gidiyor iyilik amaçlarımız.İnsanlar artık kötü olmak için mi yarışıyor.
Amacımızı mı şaşırdık,gideceğimiz yolu mu unutuverdik.Ne oldu ? Gidiş nereye ?
Bakın duvarlara!
yaptıkları rengarenk suluboyaları, karası, erguvanı, alı …evet kırmızı şapkasıyla ormanda kaybolan kız masalını anlatan masalcılarıyla uyumamışlar mıydı?
Sovyetler Birliği’nin ne kadar büyük bir devlet olduğunu hiç düşündünüz mü? Ne İskender başardı bu büyüklüğü ne de kadim Roma! Elinize bir atlas alıp bakın; tabii atlasın biraz eski olması gerekiyor. Tek kelime ile müthiş!
Victor Jara'nın kesilen elleri bizim elllerimizdi. Engizisyon mahkemeleri aslında bizi yaktırtıyordu o yağlı odunlardan oluşan kor ateşlerde. General Franco aslında bizim insanlığımıza darbe indiriyordu. Moğollar Bağdat'ı aldıklarında bizi yağmalıyordu...
Dışarı bakıyorum,canım sıkılıyor. Hiç çıkmak istemiyorum o an yataktan ama hayat devam ediyor. Bir koşuşturmacadır başladı bile çoktan sokaklarda...
Enis Batur