Bağımlıyım... Aşığım
Aşk dediğin bir hastalıktır derdik ara ara. şimdi gerçek oldu. En tehlikeli bağımlılık insana duyulan sanırım....
"Kitaplarımı yakmayın; çünkü yakarsanız, o zaman hakikat denen şeyin ne olduğunu bilemezsiniz." - John Milton"
"Kitaplarımı yakmayın; çünkü yakarsanız, o zaman hakikat denen şeyin ne olduğunu bilemezsiniz." - John Milton"
Aşk dediğin bir hastalıktır derdik ara ara. şimdi gerçek oldu. En tehlikeli bağımlılık insana duyulan sanırım....
Benim gibi küçük bir kasabada mı yaşıyorsunuz? Zaman zaman çevrenizden sıkılıyor musunuz? Kasabanızın olanaksızlıklarından yakınıyor musunuz? Veya ne bileyim daha büyük
Biliyorum ki yiğidin hası gevşek olmaz, lafazanlıktan haz almaz, sulu şakaları kaldıramaz, ihaneti affetmez, vefayı asla terk etmez.
Her ne hikmetse mazluma daha yakın hisseder kendini.
Yalnız iç çamaşırları ve eprimiş masa örtüleri ve çarşaflar istenmiyor nedense.. Bana da bir süre balkonda bekletip sonra karşı komşumun oğlu ile yukarı göndermek kalıyor..
"Su uyur, düşman uyumaz"... Bu sebeple; neme lazım, parmakuçlarımı klavyenin tuşlarına hafif hafif bastırarak yazayım da kimsecikler duymasın, görmesin....
Duvarlara resimler yaparmış mahkumlar,
Ağaçlara isimler kazırmış aşıklar,
Kumsallarda iz bırakırmış sevenler,
Ben hiç mi iz bırakmamışım yüreğinde?
Bazı öyküler vardır, zaman baskısı olmaksızın yaşanır. Tıpkı doğada olduğu gibi. Öyle değil mi sence Yakup?
Günlük bayan erkek ilişkileri ilgili bir yazıdır.
memed ilkokula başlar; çalışkandır, başarılıdır; öğretmenlerinin sevgisini, takdirini kazanır. okuldan eve gelirken; onu, siyah göğüslüklü, beyaz yakalı, siyah bez çantalı, kara lastik ayakkabılı gören anneler, anne adayları; özenirler, şevkat ve sevgi gösterirler ona:
her aşk esasında bir tek kareye sığmakta demişlerdi bir kez. Geçmişe dönüp baktığınızda aklınızda kalan tek bir sahneden başka bir şey değildir
siz ne sandınızdı
iyilerin nesli keleynak kuşları gibi tükendi mi?
hayır onlar hala aramızdalar...
yaşıyorlar..
ama bizler farkında değiliz.
Bir gün, bir yerlerde, bir dağın ta doruğunda bir fenerin ışığını görmüşcesine o ışığa yönelse, arıtsa nefsini hırsından, yıkasa benliğine bulaşmış karayı...Günün doğuşundaki kadar batışının da güzel olduğunu hissedecek ve bir cana bir gül diyen şu zavallı çocuğun gözlerindeki sevgiyi hissedecek..
sevmek bir madalya gibi, sevdiğini açıklayamamak ise bir taş gibi asılı kalmış boyunlarında…
Memduh Şevket Esendal