Sen Hiç Savaş Verdin mi Kendinle?
Aşkın o yakıp yıkan bencilliği ile sevginin o karşılıksız önce sevdiğini düşünen, özgür bırakan hali arasında
"Bugün de yazamadım. Belki de sorun bende değil, kalemimde. Çok yorgun, çok yaşlı." – Franz Kafka (kurgusal)"
"Bugün de yazamadım. Belki de sorun bende değil, kalemimde. Çok yorgun, çok yaşlı." – Franz Kafka (kurgusal)"
Aşkın o yakıp yıkan bencilliği ile sevginin o karşılıksız önce sevdiğini düşünen, özgür bırakan hali arasında
Araya ötekiler girdiyse, yalanlarla grileştiyse mavi, üşümeye başlayan ruhların ne ilacı vardır,ne de hekimi... Buz gibi olduysa yürek yararı yoktur geri dönüşün... Bir şans daha denirse de sonuç titreme nöbetleri..
Var olmak nedir? yada yokluğun tarifi nedir? İnsan bu dünya da varlığının bilincinde yokluğun içinde olduğunu bilerek mi yaşaması gerekir? Bizler hiç yok muyuz?
Kendimize olan güvensizliğimizi fark ettirmemek ve kendimizle olan yüzleşmemizi geciktirmek için mi?
Günün başlangıcı iyi ki doğmuşum diye başlarken, nereden geldi aklıma bilmem tüm bu düşüncelerle haşır neşir olduktan sonra gayri ihtiyari tereddütleniverdi.
“İyi ki doğdum mu acaba?”
Biri yüreğinizi ve ruhunuzu okumuştur da; size okuduklarını anlatıyor gibi hissedersiniz.
Henüz küçük bir kızken,
Yani ayaklarım sandalyeden sarkar ve yere basamazken
Elimde acemice tuttuğum kaşıkla,
Tabağıma düşünceli düşünceli bakardım…
Ruhum soyulmadan soyundum ruhumdan. Korkmadım çırılçıplak kalmaktan, yanmaktan korkmadım. Yanarken tutuşturdum inceden. Evimin kapıları kapanıp da giderken, her gidene beni bıraktım, yüklerin en ağırından.
Araya başkaları girdi, roller değişti. Başkalarına “sevgili” dedik, “el ele” gezmeler oldu caddelerin kaldırımlarında, kaçamak ve sahte bir öpücük oldu yaşama sığdırdığımız mülteci hayatımız. Hepsi aşk suretiydi. Aşk yalnız “ikimiz” deydi!
Onca güzellikten sonra ben yavru martılar kadar kafa tutabilecek miyim bu yaşam şartlarına?.Sıcacık ve değerlerini kaybetmemiş insanlar arasından, robotlaşmış ve değerlerini yitirmiş insanların çoğunlukta olduğu bu soğuk İstanbul''a.Bu günkü yolculuk sırasındaki dev dalgalar kadar büyük bu fark ürkütüyor beni.
Belki sevgiye dayanıyor herşey. Belki sen , kırgınlıkların , hayal kırıklıkların, üzüntü ve tasalarınla boğdun sevgiyi. Belki yer bırakmadın nefes almasına, yaşamasına.
Kendimi geceye vurduğum bir zamandı... Yürek sızlatan yağmurlar yağıyordu gözlerimde... Ben ne zaman senden gitsem, sen usulca yanıma sokulup hatırlatıyordun kendini... Kim kopardı bizi bizden diye soruyorduk şiirlerde.... Yanıtını bulamıyorduk...
Uzak diyarların yakın bulduğu peri kızı; sırça sarayında yaşamaktan sıkıldıysan, ben seni karşılamak heveslisiyim. “Körpe yüreğine nazar değmesin” diye çıkmıyorsan dışarı, kem gözler bile sana bir şey yapamaz, sen kendine aynada bakmamışsın hiç.
Yaşam döngüleri yaşatıyordu bize, o oyuncuyken, ben seyirciydim, şimdiyse ben oyuncuydum, o seyirci...
Yılların ardından, aynı sahnede sahnelenen tek kişilik oyunu ben oynuyordum şimdi. Fakat alışık olmadığım
sahne ışıkları gözümü alıyor, alkışlar içim
Yürümektense, yatıyorum kumsalı ikiye bölen suyun zehir tuzunda..Güneş hiç böylesine yakmamıştı tenimi.. Bu ıslaklık alışkanlık sancısı../
ne sevebilir ne kaçabilir olduk..
her şey korkudan
her şey kimsesiz olmaktan ötürü...
Memduh Şevket Esendal