Özleyiş
Bir Kasım günü beni deniz kıyısına götürdüğünde ,sivri bir kayanın üstüne tüneyip gayet rahatsız bir şekilde omzuna koyduğum başım ve saydığım nefesleri düşünüyorum.
"Emek, hayatın en saf ifadesidir; her yeni gün, kendi özgürlük marşımızı yazmak için bir fırsattır."
"Emek, hayatın en saf ifadesidir; her yeni gün, kendi özgürlük marşımızı yazmak için bir fırsattır."
Birlik, beraberlik ve ümmet olma bilinciyle bir araya getirilen iftar yemeği...
Bir ders teneffüsüydü. Mikail, eli yüzü kıp kırmızı kanlar içinde okul duvarı dibinde ağlayıp duruyordu. Hemen onu lavaboya götürüp kanlarını ve tozlarını yıka-dım. Fena yaralanmıştı, saatlerce sızlanıp ağladı
Dede, eski günlerine dönüp öğrenciliğini de anlatmaya başlıyor; 2 yıl öğretmen okulunda okuduktan sonra Vefa Lisesi'ne geçmiş oradan mezun olmuş, orada da öğretmenlik yapmış. Sonra müdür yardımcılığı yapmış. Orada bir “asaletim geldi, asil müdür yardımcısı oldum yani” gibi bir sohbet de geçiyor ama ben bu “asalet” kelimesine takıldığımdan
Söz vermiş, Hoca’yı hasta yatağında gördüğümde ağlamayacaktım…
Ellerine sarıldım, öptüm…
O ki, Hoca, -bu güne kadar- elini kimselere öptürtmemiştir.
Ama bu kez mani olacak güçte değildi…
Boynuna sarıldım…
Olsun, her itilip kakılışımda, türk kanım onurlu bir teselli oldu içimde, hatta öyle büyürdü ki yüreğim kafesinden çıkarıp ay yıldızlı al bayrak misali sallayasım geldi.
Belki de bu yüzden, belli bir yaşa kadar hayatımızda hiçbir şeyin tam olmadığını düşünüyoruz; belli bir yaştan sonra da hayatımızda hep bir şeylerin eksik olduğunu fark ediyoruz.
Dediki;
-Herşeyin zamanı var ..Gençliğinde yaşlılığında..
Sukut idim.Ne çekişirdim ne kavga..Evimdede öyleydi..Benim sözüm olmasın önemli değil onun sözü olsun ...Yeterki kötülük olmasın ..Kaç torun kaç gelin geçti elimden kimseyi incittiğim yoktur..Bu yüzden ak günümde kara günümde dostum çoktur..
Gördün evlat..Bir hasta oldum
Türkçe Öğretmenimiz Şükrü Bey bir gün ; iki şube öğrencileri arasında münazara düzenleneceğini söyledi. Münazaranın ne demek olduğunu bile tam olarak bilmiyorduk.Henüz ortaokul ikinci sınıf öğrencisi idik. Öğretmenimiz bize münazara hakkında g
mizah denemesi
umarım başarmışımdır
karar sizin
gülenler yorumlasın sadece
Özgür olduğunuz halde tutsak oldunuz mu ? Ben oldum.Hemde çoğu defa.Öldüm ,dirildim tekrar öldüm.Her dostumdan,çevremdekilerden ailemden birer kurşun yedim.Tam kalbime isabet.Ama ölemedim.Çünkü ölmeyide beceremedim.
Sarıyer, şampiyon olamayacak kadar kötü, küme düşmeyecek kadar iyiydi; haftalar ve yıllar boyunca gördüğümüz şeyin bizi umutsuz bir şekilde hayal kırıklığına ve yılgınlığa götüreceğini bildiğimiz halde maçlara gitmeye devam ettik. Aslında oraya ne harika bir futbol ne de çok iyi sonuçlar beklediğimiz için gitmiyorduk. Küçük bir bölümümüz haricinde
Mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerliyorsun. Çay demlemek için koyduğun su kaynamış. Ona bakıp altını kapatıyorsun. Tek başınayken demleyemiyorsun çayı. Sadece, olmuyor işte. Yalnızlığın hep bu anlarda aklına geliyor.
Su yüzlü bir çocukluk benimkisi../Henüz tamamlanmamış../Yağmur bulutları geçiyor üzerimden../Islanıyorum gözlerinden.. /Yüzümün her köşesi aşk../..daha mevsimsiz..