..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir klasik herkesin okumuþ olmayý istediði ancak kimsenin okumayý istemediði eserdir. -Mark Twain
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Serpil Baþak




27 Þubat 2010
Ses Kokusu  
Serpil Baþak
Biliyor musun, sesin çok güzel kokuyor” dedi, bir gün. Kalakaldým. Aptallaþtým. Ýki üç kez, içimden yineledim, dediklerini. Yine de anlamsýz bir boþluðu delemedi söz.


:CFDD:

“Biliyor musun, sesin çok güzel kokuyor” dedi, bir gün. Kalakaldým. Aptallaþtým. Ýki üç kez, içimden yineledim, dediklerini. Yine de anlamsýz bir boþluðu delemedi söz.
“Nasýl yani? “ diye sordum. “Ses ve koku. Sesin kokmasý. Güzel kokan sesim. Ne demek bu þimdi? Dalga mý geçiyorsun sen? Daha önce, sesin koktuðunu hiç duymadým, ben. Aranýzda duyan var mý, arkadaþlar? Hey, alkol sakinleri, size soruyorum; sesin kokusunu duydunuz mu, hiç? Benim sesim kokuyor mu, size? “
Dalgacý, muzip gülüþler yayýldý masaya. El kol hareketleri, ses taklitleri yapanlar, dilini koklayanlar vardý. Her kafadan ayrý bir ses, deðiþik bir yorum çýktý ortaya.
Battým Cemil, Balýk Seyfi’nin burnuna iyice sokulup, domaldý. Kalçasýný oynata, oynata, sesli, sesli yellendi ve sordu; ” Benim sesimde, hangi çiçeðin kokusu var, Balýk Seyfi’m?”
Kahkahalar arasýnda tekmeyi yedi, Battým Cemil. “ Önce, sesinin yurdunu öðren, ulan. “
“Susun, susun, susun lütfen!”diye araya girdi, Kanadý Kýrýk Þair.”Lütfen susun dostlar. Bir bilseniz, ne güzel þiir yazýlýr, bu sözün üstüne. Oysa sizler, tepiþerek dalga geçiyorsunuz. Saygýsýzlýk ediyorsunuz. Bakýn, Derin Kuyu Apo’yu üzüyorsunuz. Çok derin bir söz söyledi, adam. Adýna yakýþýr. Ah, bir anlasanýz. Ah, bir dinleseniz. Bir bilseniz, ne söyler, kýsacýk bir söz. Ne anlatýr dosta, dostsuza? “
“Vay yy! Kanadý Kýrýk Þair. Ýnci yaðmuruna tuttun hepimizi. Deniz dibine vurduk, be! Kim toplayacak þimdi istiridyeleri? Var mý, içimizde yürekli bir dip avcýsý? Kim dalacak derinlere, gözlerini karartýp da? Ben, yýldým vallaha. Vurgun yedim amansýz. Sustum kaldým, bir kýyýda.” Böyle diyerek, masanýn bir ucuna çöktü Diplomalý Ýþsiz. Gözleri alkol kýrmýzýsý, bedeni yenikti. O gün, tek söz etmedi baþka. Sustu,sustu.
El kaldýrýp, söz istedi Kanadý Kýrýk Þair.”Dinleyin, alkolik tortular. Dinleyin beni. Siz didiþirken, bir þiir karaladým, ben. Bakýn, ne anlatýyor bu söz. Sen de dinle, Derin Kuyu Apo. Hey, Sesinin Kokusunu Arayan Kadýn; iyi dinle bu þiiri.”
Ýrkildim. Alýk alýk bakakaldým duyduklarýma.“Kimim ben? Ne arýyorum burada? Gerçekten, sesimin bir kokusu var mý, benim? Ya da, rengi? Her ses, bir kokuyu,bir rengi mi anlatýr duyan kulaða? Ben, hangi sesin, hangi kokusunu atladým da; çözümsüz kaldým böyle? Alkole sýðýnmam, bundan mýydý? Þair tüm sesleri tanýyor madem; neden burada? Ya, Derin Kuyu Apo? Nereden biliyor, sesimin ne koktuðunu? Biliyor da, neden susuz kuyular gibi kararýyor gün boyu? Neden korku veriyor bakýþlarý, insana?”
Koyu bir susuzluk duyuyorum; alkol susuzluðu. Yoksunluk, açlýk, güçlü bir istek.
Ellerim titriyor, damarlarým aç. Gözlerim, lal bir þarap arýyor masada. Gül renkli, gül kokulu,
sevdalý bir kadeh. Gün batýmý gibi, kýpkýzýl bir sarhoþluk. Alabildiðine akþam. Sonrasý gece ve hiçlik. Sorgusuz, yargýsýz. Kýrýlýyor kalem. Parmaklarým acýyor. Çok acýyor. Dayanamýyorum. Kalemi ben kýrmadým oysa. Çok susadým sadece. Þarapsadým, ben. Lütfen, bir kadeh þarap. Bir kadeh lal kýrmýzýsý. Bir akþamüstü huzuru, yorgun yüreðime.”
Saçlarým su içinde. Deniz tutuyor beni. Sandaldayým, küreksizim. Midem bulanýyor. Deniz, bir safra gibi kusuyor beni. Yemyeþilim, öd kokuyorum. Pis bir sintine suyuyum þimdi. Ýçinde yandýðým gemilerden arta kalan, ölü bir yol tutkusu. Baðýrdýkça “imdat!” diye, korku doluyor hücrelerime. Sefil bir ölüm kokusu burnumda. Dalgalar çarpýyor suratýma, rastgele. Alaborayým. Kýyýya çekiyor beni, bir þiir. Kanadý Kýrýk Þair çýrpýnýyor karþýmda.
“Seviyorum seni,/ Sesinin kokusunu,/ Sözünün týnýsýný/ ve/ Katmerlisini gülüþünün/ Harelendikçe sesinde menekþeler,/ Afrika kokuyor dünya./ Sen, kokuyor./ Sesin, aþk,/ Sesin mutluluk,/ Sesin dünya kokuyor,/ Senin.” diye bitiriyor þair ve aðlýyor. Yüzünün, çatlamýþ topraðý ýpýslak. Gözaltý torbalarýna hapsettiði dereler çaðlýyor sanki. Çýlgýnca bir alkýþ sesi bölüyor derelerin akýþýný. “Yaþa, be þair! Varol, hep var ol sen!” sesleri, “ Artýk uçma zamaný, kanadýn iyileþti” sesine karýþýyor. Balýk Seyfi “ Bundan böyle adýn, Uçan Þair, olsun senin.” diyor ve kalkýp öpüyor þairi. Uçan Þair, yarattýðý olumlu havadan memnun, sandalyesinden kalkýp, Derin Kuyu Apo’ya sarýlýyor. “ Ulan Apo, bir laf ettin þu kadýna, bana neler yazdýrdýn. Sende, daha ne cevherler var, kim bilir? Hadi, anlat bize. Anlat da, öðrenelim.Ulan, mum dibi gibi karanlýksýn. Hep susuyorsun. Aramýzdasýn ama yoksun. Burada bir senin öykün anlatýlmadý. Bir senin, neden alkol kuyusuna düþtüðünü bilmiyoruz. Hepimiz alkoliðiz, iþte. Yok, birbirimizden farkýmýz. Ben rakýcý, o þarapçý, o biracý, o lalci. Yok, içimizde viskici, bilmem neci. Hepimiz ayný kumaþýn desenleriyiz, arkadaþým. Sümerbank basmasý gibi. Bu topraktan dokunduk hepimiz. Belki o yüzden, seslerimizin kokusunu tanýyoruz. Belki o yüzden, birbirimizi arýyoruz, anlýyoruz ve seviyoruz.”
Aðlýyordu Derin Kuyu Apo. Yeniden suya kavuþmuþ kuyu dibi gibi ýþýldýyordu yüzü. Iþýkla harelenen yaþlar deðiþik anlamlar yüklüyor, acýlý ve yorgun kervanlar geçiyordu yüzünden. Birden kararan gökyüzü yýldýrýmlarla sarsýlýyor, peþinden saðanak yaðmurlar yaðýyordu. Ormansýz daðlar gibi düþüktü omuzlarý. Göðsündeki çýrpýnýþ, ökse kuþuydu kendi bedenine. Yüreði ile beyni arasýnda gidip gelen bir tanýktý gözleri. Hangisine inansýn, hangisinin dediðine baksýn, bilemiyordu. Oturduðu sandalyede iyice çökmüþ görünüþüyle zavallý bir durumdaydý. Bir acýma duygusu iliþti yaný baþýma. Yüzüne gelip giden bir karaltý, ürküttü beni. Ürperdim tepeden týrnaða. Bir þey vardý, bu adamda. Çok açýk ama karanlýk. Çok yakýn ama sanrýsal.
Uçan Þair’in kendinden emin bir þekilde yerine oturmasýyla, gözler Apo’ya çevrildi. Durumun nazikliðini kavrayan Apo, kendini toparladý, silkindi ve tek tek süzdü hepimizi. “Tamam” dedi. “Tamam, anlatacaðým her þeyi. Ama önce bir çay içsek arkadaþlar. Diliniz, sözünüz kurumadý mý, aðzýnýzda? Battým Cemil, haydi çay getir hepimize. Benden; çay da benden, söz de benden, bu gün. Haydi, dinleyin bakalým. ”
“Olmaz,” diye, ellerini kaldýrýyor Battým Cemil.”Ben, çaylarý getireyim de öyle baþla anlatmaya. Yoksa çay may içemez kimse. Gitmem, vallaha. Bekleyin arkadaþlar” deyip koþarak çay almaya gidiyor. Gülüyoruz, çocuksuluðuna. Hoþumuza gidiyor. Bir gruba ait olmanýn, kollanmanýn, benimsenmenin kývancý yerleþiyor aramýza.
Derin Kuyu Apo’ nun kaçamak bir bakýþýný yakalýyorum ansýzýn. Kurtulup, kendine kaçýyor, gözlerimden. Aranýyor, içinden bir þeyler bulup çýkartmaya çalýþýyor. Bir söz kýrýntýsý, bir aný parçasý, adým atýlacak bir kapý belki de. Çat kapý gidilebilecek bir dost sýcaklýðý. Anlayýþla gülümseyip, yol açýyorum sözüne.
Çaylarýmýzý içiyoruz, cam bardaklarda. Berrak, þarabi, sýcacýk, dem kokulu. Baþlýyor Apo. Bakýþlarý yerde, tedirgin, ürkek. Üflesen, tozacak kadar, daðýldý daðýlacak. Uzamsýz bir beden. Soluksuz bir ses, tek düze.
“ Ben, beþ yýl önce yaptým askerliðimi. Güneydoðu’da, sýnýrda, bir dað karakolunda. Yýlýn dokuz ayý kýþýn kalkmadýðý, kalan üç ayýnda da, ancak elimizin kolumuzun ýsýndýðý bir coðrafya. Yüreklerimiz hep üþürdü orada. Yüreklerimize yaz deðmezdi hiç. Göre göre býktýðýmýz sisli bir gökyüzü, askeri yapýlar, yine sisten göremediðimiz uçurum gibi bir boþluk aþaðýda, vadi silueti. Bazen çok seyrek de olsa, yýldýzlar parlardý gökte. Kendimizi tutamaz, çocuklar gibi çýðlýk atardýk. Yeryüzünde olduðumuzu ve yaþadýðýmýzý anlardýk böylece. O zaman da, komutanlardan yerdik fýrçayý. Stratejik bir noktadayýz, düþmanýn nerede olduðu belli deðil. Üstelik bir de çýð riski var. Ulaþým kesilebilir, keþif noktalarý örtülebilir.”
“Mutlak sessizlik. Günlerce telsiz sesinden ve kendi sesimizden baþka hiçbir ses duymazdýk bazen. Tedirginlik, önlem, korku ve dikkat kokardý sesimiz. Baþka bir týný, baþka bir renk açmazdý kar üstünde, dað baþýnda. Çýrýlçýplak ve mutlak beyaz, mutlak sessizlik. Üstümüzdeki üniformalar bile yitirirdi hakinin saltanatýný. Böylece günler, aylar geçerdi. Biz, geçmediðini sansak da.”
“Sonra, baþka bir zaman dilimi baþlardý. Operasyonlar zamaný. Ses çoðalýr, deðiþir, mekanikleþir ve ölüm kokardý artýk. Gece gündüz, uçak ve helikopter sesleriyle saðýrlaþýrdý yüreklerimiz. Karþýlýklý vur kaç pusularý, yaralýlarýn sesini bastýran bomba sesleri, taþýdýðýmýz arkadaþlarýmýzýn yarasýndan damlayan kanýn, kara düþerkenki þýp þýp sesi. ve hemen arkasýndan, damlayan kaný örten tipinin sesi. Bir de, elimizde ölen arkadaþlarýmýzýn son soluk sesi. Ölümün sesi. Ürperten, donduran, kaynatan, sýzlatan, bitiren ses. Çaresizliðin, acýnýn, yanmanýn, yakýnlarýna ne diyeceðini bilememenin sesi. Sadece ölüm kokan, sadece acý, sadece yýkým kokan ses. Baþka koku yok, yok, yok iþte.”
Yumruðunu masaya indirdi Apo, hýnçla. Hýçkýra hýçkýra aðlamaya baþladý. Baþýný yumruðuna dayadý ve masaya kapandý. Kýrçýl saçlarý ve omuzlarý rüzgârda yaprak gibi sarsýlýyordu. Bir fay hattý yarýlýyordu gözümüzün önünde. Tanýktýk hepimiz. Þiddetli bir deprem geçiriyordu Apo. Görecektik, hepimiz. Sonrasýnda nasýl bir coðrafya çýkacak ortaya, nasýl bir iklim oluþacak, denizlerini hangi renge boyayacak Apo; görecektik. Rüzgârlarýnýn sesi hangi renkte kokacak, kuyularýnda hangi sular ýþýldayacak; tanýk olacaktýk.
Kimseler dokunmadý, bekledik sabýrla. Bekledik ki; püskürtsün içinde kaynayan magmayý. Yýksýn duvarlarýný eski dünyasýnýn. Yýksýn da, gün vursun yüreðine. Isýnsýn yürek
deltasý. Bahar olsun, yüzünün iklimi. Bakýþlarý çiçeklensin, kokulansýn. Su yürüsün çatlaklarýna.
“Ben, çaylarý tazeleyeyim artýk.” diyerek, çay ocaðýna doðru yöneldi, Uçan Þair.” Bir de su getirir misin?”diye seslendim ardýndan. Eliyle onayladý, uzaklaþýrken. Yaklaþan akþamýn
serinliði katýldý aramýza, sessizce. Batmaya uðraþan yorgun güneþ, kýpkýzýl kollarýyla sardý hepimizi. Alkolik çocuklarýnýn saçlarýna, güzel kokulu güller takýyordu, giderayak. Ýç çekmeleriyle uðurladýk kendisini. Bu arada çaylarýmýz geldi, yeniden. Sýcacýk.
“Apo, Apo” diye, sarsarak, kaldýrdýk Apo’yu. Bir bardak çay koyduk önüne. Önce, suyla elini yüzünü yýkadý, toparlandý. Yerine oturdu ve tekrar baþladý anlatmaya. Bedeni bir uzama kavuþmuþ, yüzü açýlmýþ, gözleri durulur gibi olmuþtu. Daha dik oturuyordu sandalyesinde. Ýki eliyle kavradýðý çay bardaðýyla oynuyor, derin derin iç geçiriyordu. Bizlere de bulaþtýrdý, iç geçirmeyi. “Ah, ah! Þu alkolden bir kurtulsam.” dedi, Balýk Seyfi. “Ne yapacaksýn ?“ diye, atýldý Uçan Þair. “Ne mi yapacaðým, þair? Güzel kokulu bir ses bulup, peþinden gideceðim. Ya da, seslerin kokusu üzerine doktora yaparým, kim bilir. Beni de yanýnda götürür müsün, Apo? “ Bir gülümseme alýyor hepimizi. Apo bile gülümsüyor. Hüzün, inceliyor sanki.
“Askerden döndükten sonra, çok uðraþtým. Beynimdeki seslerden kurtulmak, saðalmak, normal yaþama dönmek için çok çabaladým. Psikiyatrik destek bile aldým. Ama olmadý. Neye el attýmsa, koptu. Neye bulaþtýmsa çürüdü. Bir arafta kaldý aklým. Ýki ileri, bir geri. Yitip gitmedi sesler. Silinmedi görüntüler. Ne zaman bir damla kan görse gözüm, kar üstüne þýp þýp akan arkadaþýmýn kanýnýn sesi çýnladý beynimde. Arkadaþýmý öldüren o ses, ölümün kokusu olup koktu burnuma. Ne zaman, bir eðlencede havai fiþek patlatýlsa, bir bombanýn ardýndan çýðlýk çýðlýða düþen insanlarýn sesi patladý beynimde. Düðünlere bile gidemez oldum, silah atýlýr korkusuyla. Televizyonda filmleri ve haberleri izleyemez oldum.
Kanlý görüntüler, ölümler, bombalar, kar, kanlanmýþ kar, uçak sesleri, sirenler, çýðlýk sesleri.
Hepsi ölüm kokuyor. Sokaklar, caddeler, kavþaklar, duraklar. Her an bir þey olacakmýþ gibi.
Ailem bile anlamadý beni. Arkadaþlarým koptu, uzaklaþtý. Askere gitmeden sevdiðim bir kýzla niþanlanmýþtým. Severdi o da beni. Ama o bile anlamadý. Gitti. Zaten geldiðim gün sýðýnmýþtým alkole. Önceleri, bir iki bira derken, zamanla içmediðim kalmadý. Her gün daha çok, her gün daha çeþitli. Defalarca geldim gittim, bu merkeze. Çýkýnca, baþa döndüm hep. Sil baþtan yüzdüm alkol denizinde. Oysa ölüm kokmayan, çýðlýk kokmayan, çürümemiþ bir sesti aradýðým. Ýnsana yakýþýr, yaþama yakýþýr, sevgi kokan bir ses. Yumuþacýk, sarýp sarmalayan, okþayan bir sesin kokusuydu. Güneþ gibi, dost gibi, sevgili gibi. “
Kendini kaptýrmýþ, gözleri kapalý, anlatýyor Apo. Masa neredeyse boþalmýþ gibi. Uçan Þair’le birlikte üç kiþi kaldýk. O da, bana sessizce “Kal” dedikten sonra gitti. Þimdi, sadece ikimiz oturuyoruz masada ama Apo ayrýmýnda bile deðil. Hala gözleri kapalý anlatýyor. Hava karamýþ, serin bir güz yeli dolanýyor aramýzda. Gökyüzü dolunaylý bir geceye hazýrlýyor kendini. Tülümsü bulut kümeleri geziniyor tepemizde. Dolunayýn çýkacaðý yüksek binalarýn arkasý kýzarmýþ, akþamýn konuðuna yol açýyor, gökyüzüne doðru. Üç beþ yýldýz parlýyor gökte, ayýn ters yönünde. Akþam kuþlarý yuvaya dönme uçuþunda. Pýrýl pýrýl bir güz akþamý inen, üstümüze.
“Ýþte” dedi, “Ýþte, ben, o kokuyu duydum bu gün. Bir kadýnýn sesinde koktu yaþam. Burcu, burcu çiçek bahçesi gibi rengârenk bir koku. Ne güzel söyledin sen, Þair. Silindi beynimdeki ölüm seslerinin kokusu. Burnuma aþk koktu, bu gün. Sahiden, Uçan Þair olsun senin adýn. Çok yaþa e mi?”
Yavaþça uzanýp, tuttum elini. Ýrkildi. Bakakaldý, kocaman açýlmýþ gözleriyle. Gözlerini ilk kez görüyordum. Akþam ýþýklarý yansýyordu bakýþlarýndan. Su yürümüþtü, besbelli. Sýkýca kavradý elimi. Dolunayýn saltanatý, çoktan baþlamýþtý.
“Ayýn sesini duyuyor musun?” dedi. “Aþk kokuyor ay sesi.”

Serpil Baþak
20 Aralýk 2008-Antalya

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: ...
Gönderen: Serdar Aygün / , Türkiye
16 Temmuz 2010
Ütopik, uyumlu. Elinize saðlýk.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Aþkýn Kýrýk Öyküsü

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýnatla Aþk
Çünkü Uçmayý Biliyor

Sevdalý Bir Þey - - 1

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Koltuk Deðneði [Þiir]
Ýkimiz [Þiir]
Zamanýn Adý [Þiir]
Senli Þiir [Þiir]
Dil de Üþür [Þiir]
Kadýn ve Þiir [Þiir]
Soyunabilsem Seni [Þiir]
Ah!.. Gülsen... - 11 - [Þiir]
Say Ki; [Þiir]
Gül, Desem [Þiir]


Serpil Baþak kimdir?

Haydi öp beni, Bir öykümüz olsun. Ýki kiþilik aþklarý takmýyor hayat; Çoðalabildiðimiz kadarýz ayrýntýlarda. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Ýnci Aral, Orhan Pamuk, Nazým Hikmet,Yýlmaz Odabaþý, Edip Cansever


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Serpil Baþak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.