Þiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Çöl… Bedevi özgürlük… Kum tanelerinin arasýnda savrulan bir yanýk gözyaþý,bir derin “ya leyli” deðil mi hayat.. Çöl kadar ölü ve sessiz,çölde batan gün kadar dingin,çöl kadar kýmýltýsýz… Çöl kadar öfkeli ve acýmasýz deðil mi… Bir o kadar derin… Çöl gecesi kadar gizemli deðil mi aþk,öylesine yýldýz saðanaðý… Ve ay kadar aydýnlýk… Kum taneleri gibi savrularak yaþardý orada insan.Yüzyýllar önceydi.Cahiliye adý verilen zamanlardý.Mekke’yi çevreleyen yüzlerce kabile,belirli zamanlarda Kâbe’ye gelip,orada duran kendi putlarýna tapýnýr,bayram ederdi.Þiir yarýþmalarý yapýlýr.Beðenilen þiirler Kâbe duvarlarýna asýlýrdý.Delikanlýlar sokakta genç kýzlara laf atacaklarý zaman,bir þairin adýný söyler,böylece o þairin en ünlü dizesini söylemiþ olurlardý.Genç kýzlar,adý anýlan þairin o dizesini anýnda bilirdi çünkü.Onlar da ayný yolla,bir þairin adýný söyleyerek yanýt verirlerdi âþýklarýna.Saray þairleri kasidenin bütün incelikleriyle þehirli þiirler yazarlardý.Çöl þairleri ise baþlý baþýna,fýrtýnalý yaþamlarýyla birer serüvenciydi çöl ahalisi arasýnda. Akîmû benî ummî sudûra matýyyikum fe'innî ilâ kavmin sivâkum le-emyelu ('Ey anamýn oðullarý! Yola hazýrlayýn bineklerinizi Bensiz gidin, çünkü baþka bir oymaktadýr benim gönlüm') dizelerinin þairi, Ezd kabilesinden eþ-Þanfara'dýr.Çöl yaþamýnýn,insanlýktan uzak bedevi yaþam biçiminin tipik temsilcisi eþ-Þanfara..Kitaplarda söylenir ki:” Çocukluðunda esir alýnmýþ ve Salamân kabilesi tarafýndan büyütülmüþtü. Sonralarý, iþlediði bir suç dolayýsýyla kendisinin o kabileden olmadýðýný anlayýnca, onlardan öç almaya yemin etmiþ ve onlarý öldürmek için birçok kez teþebbüste bulunmuþtu. Ümidini yitirince, kabile ile olan bütün baðlarýný koparýp, herhangi bir kabilenin himayesine girmek yerine, çölde dolaþmaya baþlamýþ ve orada maceradan maceraya sürüklenmiþtir. Ünlü þiirinde karþýlaþtýðý tehlikeleri anlatmaktadýr: Kurt, sýrtlan ve panterler arasýnda açlýk, mahrumiyet ve tabiatýn sertliklerinden neler çektiðini; bütün bunlara raðmen 'kadýnlarý dul ve çocuklarý da yetim býrakarak' bu macera dolu hayatýný nasýl devam ettirdiðini anlatmaktadýr. Anlatýya göre, Salamân kabilesinden 100 kiþiyi öldürmek için þerefi üzerine yemin etmiþti: Ancak 99 kiþiyi öldürdükten sonra kabile tarafýndan yakalanarak öldürülmüþtü. Rivayete göre yere konan kafasýna sert bir tekme atan düþmanlardan birisinin ayaðý tehlikeli bir biçimde yaralanmýþ ve aldýðý yaradan ötürü de ölmüþtü. Böylece eþ-Þanfara, ölümünden sonra yüzüncü kiþiyi de öldürmekle yeminini yerine getirmiþ oluyordu.”. Þairler ayný zamanda çöl yaþamýnýn içinde dolaþan,hatta yaðmalara katýlan kiþilerdi.Serüvenleri zamandan zamana,diyardan diyara anlatýlýrdý. Saray þairlerine gelince,prenslerin,soylularýn gözüne girmek için Arap þiirinin tüm incelikleriyle dizeler döktürenler çoktu tabii.Ama bilindik anlamda yalakalýk þairleri olarak kalýplaþtýrmak olanaksýz onlarý.Net çizgilerle ayrýlmýþ deðil çöl ve saray þairleri. Þiir yarýþmalarý yapýlýrdý.Ýþte o yarýþmalarda en çok beðenilip de Kabe’nýn duvarlarýna asýlan yedi þair ve “Muallakat-ül Saba”(Yedi Aský) denilen þiirleri,zamanýmýza kadar gelmiþtir. Muallakat-ül Saba þairleri içinde anýlmadan geçilmeyecek olan IMRU'L-KAYS, bende apayrý bir yere sahiptir. Güney Arabistan kabilelerinden Kinde'ye mensup; Yemenin eski krallarý soyundan gelen IMRU'L-KAYS… “IMRU'L-KAYS ÝBN HUCR (Ö. yaklaþýk 540) bulunmaktadýr. Büyükbabasý Haris, Kinde kabilesinin reisi olup Orta ve Kuzey Arabistan kabileleri ittifakýný kontrolü altýna almýþtý. Gassânî ve Lahmî prenslerinin güçlü bir rakibiydi: VI. yüzyýlýn baþýnda Irak'a girip Hýra Kralý III. Munzir'i tahttan indirmiþ ve Hira'yý bir süre yönetmiþti. Hâris'in ölümünden sonra kabileler arasýndaki güçlü ittifak daðýlmýþ ve oðlu (Ýmru'l-Kays'ýn babasý) Hucr, sadece Orta Arabistan kabilesi olan Benû Esed'i yönetimi altýnda tutabilmiþtir.Rivayete göre Kral Hucr, oðlu maceracý prens þairi sarayýndan kovmuþ, böylece genç prens, sürekli, bir kabileden diðerine gitmek suretiyle derbeder bir yaþam sürmeye baþlamýþ, bu yüzden el-melik ed-dýllîl ('yolunu þaþýran kral') diye lakaplandýrýlmýþtýr. Çöl ki, ne geceler leylayý Leyla etmiþ,Mecnun’un narýna yakmýþ Ne Kays’lar Mecnun olmuþ da çöllere düþmüþtür Aþký da bir baþka türlüdür çölün Rüzgarý da yakýcýdýr Kaysý Mecnun eden çöl yaþamý içinde,bir deli ozandýr Ýmru’l Kays.Göðü açýk bir risaledir çölün,yeri sonsuz bir serüven deryasý.Oradan oraya savrulan kum zerresidir þair.Ýþte bu gezginci,çölü,saraya yeðlemiþ yaþamýn bir yerinde,babasýna karþý bir ayaklanma olur Ýmru’l Kays’ýn.Babasý bir hain hançerle göçer gider bu dünyadan. Kabarýr Ýmru’l Kays’ýn Arap damarý,öç yollarýna düþer. Ancak, isyancýlarý Hýra Kralý Munzir himaye edince,intikam almasý kolay olmayacaktýr Yurtsuz Kral’ýn.Ý.Ö.530 yýllarýdýr,Yurtsuz Kral,Bizans’a kadar gider,kendisini iyi karþýlayan Bizans Ýmparatorundan,intikamýný almasý yolunda yardým sözü alýr.Gerçekten de,ilginçtir onun yaþamý.Önce saraylarý terk edip,sonsuz þiirle buluþmaya gittiði çöl,sonra intikam sözü için düþülen uzun yollar,yolculuklar.Yaþlanmýþ olmalýdýr.Aslýnda kendi olanlarý için kullanmaktýr niyeti Ýmparatorun, Ýmru’l Kays’ý. onu Filistin eyaletine geçici vali olarak atamýþtýr. Þair, oraya giderken Ankara'da aniden ölmüþtür. Raviler þöyle rivayet ederler ki,Ýmparator, kýzýna âþýk olduðu için Ýmru'l-kays'a zehirli bir elbise armaðan ederek, onu öldürmüþtür. “Bu mutsuz prensin þiirleri, macera dolu yaþamýný doðru bir biçimde yansýtmaktadýr. Maceralarýný dile getirirken, tabiat olaylarýný betimlemedeki ve aþkýn incelikle anlatmadaki becerisini göstermek için önemli fýrsatlar elde etmiþtir. Cahiliyle dönemi Arap þiirinin en önemli temsilcisi olmakla ün yapmýþtýr. En tanýnmýþ kasidesi þöyle baþlar: Kýfâ nebki nün zikrâ habîbin ve-menzili bi-Sýkti'l-Iivâ beyne'd-Dehûli fe-Havmeli ('Dehûl ve Havmel arasýnda, Sýktu'l-livâ'da Durunuz, aðlayalým anýsýna sevgilinin, yurduna'.) ” Ýsmet Zeki Eyuboðlu,Ýmru’l Kays’ýn ünlü þiiri için þöyle diyor: “Bu uzun þiir hangi toplumun ürünü olursa olsun, hangi dile çevrilirse çevrilsin, özünü korur, içerdiði sorunla bütünlüðünü sürdürür. Þiirde geçen özel adlarý kaldýrýn, yerlerine baþka uluslarýn dillerinde bulunanlarý koyun önemli bir deðiþikliðin olmadýðýný görürsünüz. Ýþte þiiri yaþatan bu deðiþmeyen özdür. Bu öz ozana Arap dilinde verildiðinden þiir de o toplumun diliyle yazýlmýþ, o dilin konuþulduðu ortamý yansýtmaktadýr. Özel adlar deðiþtirilerek yabancý bir dile çevrilen bu þiiri inceleyen bilgili, duyarlý bir araþtýrýcý, daha ilk bakýþta dipdiri bir insan sorunuyla karþý karþýya geldiðini, yaþama biçiminden, insan davranýþlarýndan bu þiirin doðum yerini sezmekte pek güçlük çekmez. Þiirin içeriði toplumu veriyor.” Diyor. Sözü Usta’ya,Îmrü'l-Kays’a býrakalým. Analým, aðlayalým, sevgiliyi, yurdunu , - Durun Sýkttulýva'da, Dahul'den Havmel'e, Tudýh'tan Mikrat'a uzayan yerde... Ordadýr güney yellerinin kumlarla örtüp Kuzey yellerinin açtýðý izler. O kýrlarda, o sulak yaylýmlardadýr daha Karabiber gibi gübreleri ak geyiklerin. Arkadaþlar baðlarken yüklerini ben aðlardým Dikenler arasýnda, durdurur da bineklerini «.Aðlama, kendine gel,» derdi bana yoldaþlarým. Aðlamaktýr ilacým, var mý baþka bir yer Aðlayýp inleyecek bu silik izler üzerinde, Eski sevgililer yolunda, Mesel Daðý'nda Ümmülveyris'e, komþusu Ümmürrebab' a? Söyle bir ayaða kalkýnca o çifte sevgili, karanfil Gibi misk kokularý gelirdi rüzgârla. Öyle boþanmýþtý ki gözyaþlarým göðsüme Islanmýþ kýlýcýmýn sýrýmý bile. Ne güzel, ne mutlu günlerini gördün onlarýn Hele ne gündü Dareti Cülcülde geçen. O gün kurban etmiþtim kýzlara bineðimi, Ne güzelmiþ eyþamý develerine yükleyiþleri. Birbirine sunardý kýzarmýþ etinden kýzlar, Ýpek gibi bembeyaz top top yaðlarý devemin. O gün ben de binmiþtim Uneyze'nin devesine, Uslu durmadým yanýnda, çýkýþtý, «Ýner yürürüm, Yapma, yaraladýn devemi ib îmriülkays,» dedi, bana. Eðilmiþti mahfe bizimle bir yana. Sür, býrak yularýný devenin, dedim kovma beni, Toplayým o güzelim yemiþlerini. Ne kýzlar, kadýnlar, gebeler, emzikliler görmüþüm, Yaþýna basmýþ boncuklu bebeklerden ayýrmýþým. Emzirirken aðlayan bebeðini yarýsýyla Gövdesinin, altýmda oynardý öbür yarýsý. Bir gün yakýndý yüksekçe bir tepede, Ýlgim kalmamýþ artýk seninle, dedi, boþuna. Ey Fatýma, gel etme, bu nazý býrak Güzellikle ayrýlalým ayrýlacaksak. Bir yaným, bir davranýþým varsa sevmediðin Gönlümü çýkar gönlünden, at. Ölürüm aþkýnla sanma senin Ýþlemez içime pek, aldanma, yýkmaz beni. Gözlerin vurur gibidir kirpiðinin Ýki okuyla yaralý gönlümü besbelli. Ben, nice kadýnlarýn tadýna bakmýþým Kimsenin bilmediði, giremediði bir çadýrda. Beni öldürmeye can atan gözcüler arasýndan Geçip varmýþým onlarýn yanýna. Tam da göðün ortasýndaydý Ülker o sýra Bir kadýn belindeki süslü kuþak gibi. Bir gömlek giymiþ inceden, uyur görünürdü Ona gittiðim gece, beklermiþ beni demek. «Vallahi kurtuluþ yok,» dedi, senden «Geçeceðe de benzemiyor azgýnlýðýn hani...» Çýkardým dýþarý, sürüyordu kumda eteklerini, Tiftik harmaniyenin, silmek için izlerini. Çýkmýþtýk oymaðýn dýþýna Geçince art arda dizili kum tepelerini Elattým yanlara dökülü saçlarýna, çektim, Eðildi, sokuldu, o ince belli tombul bacaklý. Bembeyaz ten, et de yumuþacýk, üstelik sýký, Karýn düzgün, gerdan, göðüs pýrýl pýrýl. Yok, tatlý bir sarýya çalar teni, ak deðil, El deðmemiþ inciler gibidir sedefte. Kaçýnýr benden, görünürdü gülerken inci diþleri Bakardý çevreye yavrulu Vecre ceylaný gibi. Ak geyik boynuna benzerdi boynu, Ancak öyle uzun, süssüz de deðildi yaa. Ne süstür arkasýnda siyah saçlarý, Salkým salkým hurmalar gibi buram buram Ýç içe, önden topuz arkadan akardý Örgü Örgü kimi de daðýnýk tel tel Hem yumuþak, hem ince bir de güzelim bel, Hurma fidaný bacaklar boðumlu, dolgun, sýký. Uyumuþ kuþluða dek, yataðýnda misk tanecikleri. Uyur kuþlukla da kuþak sarýnmadan. Ýshil dalýna, Zaybi'nin ak kum kurduna Benzer güzelim yumuþacýk parmaklarý Bir rahip ýþýldaðýdýr yüzü pýrýl pýrýl Aydýnlatýr çevresini boyuna. Olgunluk çaðýndadýr o güzel, micvel giyen Kadýnlarla dir giyen kýzlar arasýnda. Geçmiþ artýk erkeklerin ergenlik çaðý bende, Yaþ ilerlemiþ, oysa gönül geçmiyor senden Teptim nicesinin öðütlerini, yüz çevirdim, Ne onlarýn sözü gelir aklýma ne senden geçmek. Deniz dalgalarý gibi kara geceler Çökmüþ üstüme, acýlar, üzüntüler yüklü. Dedim geniþleyen, daralan, Uzayan, kýsalan, yayýlan geceye: Açýl ey uzun gece, doðsun gün Oysa sabah da senden uðurlu deðil. Ne gecesin sen baðlanmýþ yýldýzlarýn Kat kat urganlarla Yezbül Daðý'na sanki. Kýmýldamasýn diye Ülker yýldýzý Keten iplerle sýmsýký baðlanmýþ kayalara. Nicelerine yardým etmiþim saygý göstermiþ Ellerinden tutmuþum, iyilikler dilemiþim. Ayr'ýn yerleri gibi ne çorak oylumlar Geçtim, aç kurtlar uluþurdu aðlaþan kumarbaz Çocuklarý gibi. Dedim uluyan kurda: Elim boþ benim de senin gibi, doyunuruz Buluruz yiyecek bir þey, böyle yaþar Yolumuzda gidenler, yetinir azla. Daha kuþlar uçuþmadan sabahlarý, tüysüz Güçlü atýmla avlanýr, vururum yabanlarý. Bilir yerine göre atýlmayý atým, çekilmeyi, Hýzlýdýr yüksekten inen sel gibi, güçlüdür. Kayar dolgun saðrýlarý üstünde doratýmýn Bir kayadan yaðmur sularý dökülür çene palaný. Coþar, koþar birden ökçelenince karný, Kaynayan bir kazan gibi fokurdar göðsü. Tozu dumana kalan, yüzer gibi koþan atlar Yorulur da yeniden güçlenir, hýzlanýr atým. Uçar aðýr binicilerin giysileri, yeðnik çocuk Duramaz, kayar atýmýn üstünden koþarken. Ses verir bir çocuðun ipli fýrfýrý gibi Öylesine hýzlý gider, kolay mý kolay. Geyik böðürlü, deve bacaklý, Kurt koþuþlu, tilki yavrusu sýçrayýþlý. Tepeden týrnaða güzel, güçlü, örter düzgün Kuyruðuyla bakýnca dolgun bacak aralarýný. Sýrtý düz, kaskatý taþa benzer karpuz Çiðitlerinin, kokulu nesnelerin döðüldüðü. Saldýrýp göðüslemiþ av sürüsünün öncülerini Kýnalý, taranmýþ sakala dönmüþ kanlý yelesi. Birden çýktý karþýma bir sürü yaban sýðýrý Devar'ý dolaþan kýzlar gibi toplanmýþ diþileri. Daðýldý birden diþiler, bir kýzýn boynundan Düþen, süslü boncuklu, gerdanlýk gibi. Yetiþtim sürünün öncülerine, Bir yere toplanmýþtý kaçamayanlar. Terlemeden, yorulmadan atým bir atýlýþta Ulaþtýrdý beni sürünün yanýna... Dilinmiþ, doðranmýþ etler, piþmiþ Kimi tencerede, kimi küllü korlar üstünde. Doyulmaz bu ata bakmaya, görülmez güzellikleri Bütün, yalnýz hayran olur kalýr insan. Eyerli, gemli, dört ayaküstünde durur Karþýmda, yanýmdan ayýrmam onu. Görüyor musun þu taca benzeyen yüksek Bulutun parlayýþýný, sana gösterdiðim? Aydýnlatýr çevreyi onun ýþýðý bir rahibin Fitilli zeytinyaðý lambasý gibi. Bekledim yoldaþlarýmla Daric'le Uzeyb arasýnda Bir yaðmur yaðsýn diye bir süre, Saðdan yaðar Katan, soldan yaðar Sýttar'dan Yezbül'e deðin yerleri sular. Yaðmur yaðýyor Kuteyfe'ye bir buluttan sökülüyor, sürükleniyor aðaçlar tepe taklak. Kaçýrmýþ Kanan'a düþen serpintileri bile Çevrenin bütün yaban keçilerini. Kýrýlmadýk bir hurma dalý komamýþ Teyma'da Taþtan, kerpiçten yapýlar kalmýþ yalnýz ayakta. Ýri yaðmur damlalarýndan Sebir Daðý deve Tüyü çizgili aba giyen bir þeyhe benzemiþ. Müceymir Tepesi sularla çör çöpten Bir kirmene döndü þimdi. Renk renk çiçekler açmýþ Gabiyt Ovasý'nda Yemenli çerçinin sattýðý dokumalar gibi. Biberli þarap içmiþçesine cývýl cývýl ötüþüyordu Erkenden ovada çobanaldatan kuþlarý, Adasoðaný köklerine dönmüþ geceden Sulara karýþan yaban leþleri... Kim bilir,Ankara’nýn neresinde,sonsuzluðu uyuyor þimdi ozan. Ýmru’l Kays’ýn dizelerinde gördüðümüz yaþam aþk ve serüven,acý, çapkýnlýk, ne kadar insancadýr.Orada seviþen,acý çeken,dünyanýn her hangi bir yerindeki insandýr. Ýmru’l Kays’ýn seviþmesindeki doðallýkla,Ýsa’dan 2000 yýl önce,þarkýlarýnda tanrýlarý bile seviþtiren Sümerlerin aþk þarkýlarý arasýnda bir fark yok gibidir.S.N.Kramer,”Sümer þarkýlarýyla,Tevrat’takiler arasýnda,konu,stil kelimelerdeki benzeyiþe açýk bir örnek de Þarkýlar Þarkýsýnýn ilk dört mýsraýdýr,onlarda sevilen krala(belki Süleyman olabilir) 'kýzlarýn aþký' o 'beni odasýna götürdü', 'senin aðzýnýn öpücüðü ile öp beni', 'aþkýn þaraptan daha iyidir' þeklinde hitap etmektedir. Kýzlar tarafýndan söylenen bir þarkýda: 'Biz sende yücelecek neþe bulacaðýz, senin sevgilini þaraptan daha çok öveceðiz' denmektedir. Bu mýsralarýn benzerlerini kral Þu-Sin'in (Ý.0. 2000ler) sevgili gelini tarafýndan söylenen aþk þarkýsýnda buluyoruz. Bu þarký þöyle: Güvey kalbimin sevgilisi, Senin neþen hoþdur bal tatlýsý, Arslan kalbimin sevgilisi, Senin neþen hoþdur bal tatlýsý. Beni büyüledin sen, karþýnda titreyerek durayým, Güvey, senin tarafýndan yatak odasýna götürüleyim, Beni büyüledin sen, karþýnda titreyerek durayým, Arslan, senin tarafýndan yatak odasýna götürüleyim. Güvey, seni okþayayým, Benim deðerli tatlým, bal ile yýkanayým (?) , Yatak odasýnda bal dolu, Senin güzelliðinle neþelenelim, Arslan, seni okþayayým, Benim deðerli tatlým, bal ile yýkanayým (?) . Güvey benden zevk alýyorsun, Anneme söyle, o sana lezzetli þeyler (?) verecektir, Babama söyle, sana hediye verecektir. Senin ruhun-ruhunun memnun olacaðý yeri biliyorum, Güvey evimizde sabaha kadar uyu, Senin kalbin-nereden memnun olacaðýný biliyorum, Arslan evimizde sabaha kadar uyu. Sen, sen çünkü beni seviyorsun, Arslan, lütfen beni okþa, Bey, tanrým, benim iyi perimin beyi, Enlil'in kalbini memnun eden Þu-sin'im, Beni okþa lütfen. Senin yerin bal gibi tatlýdýr, lütfen elini koy ona, Giþban- gibi, elini götür üzerine, Giþban- ………. elbisesi gibi üzerine elini kapa.” Günümüzden yaklaþýk 4000 yýl önce söyleniyordu bu þarkýlar.Zaman nasýl da hýzlý akýyor deðil mi.An andan kopuyor,soluk soluktan.Zamandan zamana en sýký bað þarkýlarla þiirlerle kuruluyor.Ne taç ne taht, ne makam,ne mevki, ne de saltanatlar, zamanlar arasýnda bað kuramaz.Binlerce yýl önceki insanla yürekten baðlar kuruyoruz,þarkýlarla,türkülerle.Çoðu zaman ölmüþ milletlerden geriye þiirler kalýyor ve biz onlarda kendimizi buluyoruz ansýzdan. Ýmru’l Kaysýn acýklý öyküsünün arasýnda yaþadýðý çöl serüvenleriyle,Sümerli ozanlarýn þarkýlarý arasýndaki bað baþka zamanlara ve yerlere de uzanýyor elbet. Köftenin Kadýn Budunu,tatlýnýn Dilberdudaðýný,kadýngöbeðini yapan Anadolu insanýnýn her türlü halk edebiyatý ürünleri içinde yer alan erotik öðeler,kadýn ve erkek arasýndaki iliþkinin hiçbir aþamasýný ayýp olarak kabul etmez.Seviþme tüm evrenin temel bir yasasý olarak vardýr bizim halk edebiyatýmýzda. Söz konusu seviþme olunca da kullanýlan dil,dünyanýn en zengin dillerinden biri olan Türkçenin bütün incelikleriyle kullanýlýr; hem de hiç zorlanmadan.Kimi zaman yoðun bir erotizmi,þiirin potasýnda eritip bir duygu seline dönüþtürür,çoðu zaman muzip bir gülümseyiþ vardýr dizeler arasýnda.Daðýn göðsü ve eteði vardýr,pýnarýn gözü ve ayaðý.Cinsel isteklerini davranýþlarýyla dile getirmeye,”yeþillenmek” deniyor çoðu yerde,aþka düþmeye ise “yanmak”. Emirdað bölgesinde,güzel olan her þeye “kadýn” deniliyor:Kadýn oðlum,kadýn kýzým,pek kadýn olmuþ deniliyor.Bir yanda “Lep demeden leblebiyi anlamak “diyoruz,Nevþehir’de “avurdunu domaltmasýndan Ömer diyeceðini anlamak” diyorlar. (Burada söylemeden geçemeyeceðim bir þey var:Halkýmýz buldozere ad yakýþtýrýyor,bakýyor ki yollarý düzeltip düzlüyor,”yoldüzer” deyiveriyor. Ülkemizin sorumlu kiþileri “Sakat” diyorlar,Sakatlar haftasý falan kutlanýyor,sonra “sakat” adlandýrmasýný birileri “sakat” bulmuþ olmalý ki,bundan vaz geçiliyor.Yerine “Özürlü” geliyor.Özür,kabahat,kusur anlamýnda kullanýlýyor bildiðimiz gibi.Yanlýþ bir davranýþ olunca “özür dilerim” diyoruz.Özürlülerin özrü ne ki,onlara özürlü deniliyor.Bu kez bundan da vaz geçilip,engelli sözcüðü kullanýlmaya baþlanýyor.Ne yapalým,her zaman onlar en doðrusunu bilir(!) .) Neyse,biz konumuza geri dönelim.Anadolu insaný,kadýn erkek arasýnda sevgi seviþme cinsellik konularýnda, atasözünden,manisine, türküsünden, sövgüsüne kadar son derece yaratýcý olmuþ,sayýsýz ürün üretmiþtir. Ahmet Þükrü Esen’in Anadolu Türküleri adlý kitabýndan rastlantý aldýðým þu dizeler bilinen sansür kurallarýnýn halkýmýz arasýnda “kýymet-i harbiyesi”nin olmadýðýnýn belgesi gibi. Tüfengim omuzumda Armalar boðazýmda Uyudum uyandým ki Gül memeler aðzýmda Ah hovarda çapkýn yârim Ettiðin günahlarý Boþ deftere yazayým Martinim atýlmýyor Bahalý satýlmýyor Þu uzun gecelerde Yalýnýz yatýlmýyor Hovarda çapkýn yârim Sen söyle ben yazayým Ettiðin çoða vardý Boþ deftere yazayým Mendilim salkým saçak Alçak boylusun alçak Sana derler küçücük Sen doldurursun kucak Hovarda çapkýn yârim Sen söyle ben yazayým Ettiðin çoða vardý Boþ deftere yazayým Köþe baþý meyhane Asmadandýr kapýsý Ben gözüme almýþým Hemi dam hem mahpusu Hovarda çapkýn yârim Sen söyle ben yazayým Ettiðin çoða vardý Boþ deftere yazayým Mendilim dalda kaldý Gözlerim yolda kaldý Yýkýlaydýn meyhane Sarhoþum nerde kaldý Hovarda çapkýn yârim Ak göbeðin altýnda Kaldý benim nazarým Deniz dibi otl'olur Ergen koynu tatl'olur Dul kiþiye,varanlar Ölmez ama dertli olur Hovarda çapkýn yârim Ak göbeðin altýnda Kaldý benim nazarým Kamayý çektim kýndan Gel yakýndan yakýndan Koynundaki memenin Ben gelirim hakkýndan Hovarda çapkýn yârim Ak göbeðin altýnda Kaldý benim nazarým Bizim halk edebiyatýmýzda,bu tarz ürünlerin toplanmasý durumunda sanýrým ciltlerce kitap oluþur. Seviþmeyi kuþkusuz çok daha açýk ama bir o kadar da yalýn,sanatlý,pornografiden uzak sözlerle ifade etmiþtir Anadolu insaný.Burada bir nokta koyup,tarihin gerilerinde,bir baþka yerden, baþka bir ozana selam verelim. Kimse sevgi nedir bilmeyen bu toplumda Okusun yazdýklarýmý.birebir öðütlerim Bak nasýl evirir çevirir küreklerle yelkenlerle Oynak gemiyi gemiciden öðrenmeli bu yolla Araba sürmeyi arabacýdan seviþmeyi sevenden Bu dizeler,günümüzde herhangi bir þairin kaleminden çýkmýþ olabilir.Dünyanýn neresinde ve ne zaman olursa olsun,birileri,” sevgi nedir bilmeyen bu toplum”dan yakýnýyor.Latin ozaný Ovidius,ÝÖ.43-Ý.S.18 yýllarý arasýnda yaþamýþ,Aþk Sanatý adlý kitabýný dilimize kazandýran Usta Ýsmet Zeki Eyuboðlu, Onun þiirlerinin buram buram Anadolu koktuðunu,açýk sözlülüðü yüzünden Karadeniz kýyýsýnda Romi’ye sürüldüðünü belirtiyor. “Ovidius’u bir çaðýn,bir yörenin ozaný olarak deðil de bir davranýþýn bir tutumun taþýyýcýsý bir görüþün aydýný diye ele alýp anlamak anlatmak gerekir. “ diyor Eyuboðlu. Yýkmýþ demektir yaptýðýný kendi eliyle Aþýrýlýk deðildir öpüþten sonra iþi sürdürmek Utanýlacak bir yönü yoktur onlarca bu iþin Severek katlanýr baskýya kadýn göster gücünü Yürekten isterler ezilmeyi, sýkýlmayý Kitabýnýn Aþkta Baþarý Yolu adlý ilk bölümünden aldýðýmýz dizelerdeki gibi,aþk sevgi,seviþme üzerine öðütler,bilgiler verip,yol gösterir.Kimi zaman da evrensel yorumlara giriþir.Kadýn ve erkek arasýnda aþkýn ve seviþmenin,doðanýn,doðmak ve ölmek kadar zorunlu bir yasasý olduðunu,utanacak bir þey olmadýðýný söylerken,Usta,bu gün bir yerlerde yaþayan bir insandýr sanki.Sevgiyi Koruma adý verdiði bölümdeki þu dizelerle ne kadar da bizdendir: Bak güvercinler döðüþür, gagalaþýr, seviþir, Mýrýltýlar çýkarýr, oynaþýr okþarlar birbirlerini... Düzensiz, geliþigüzel bir yýðýndý evren, Baþlangýçta, ne yýldýzlý gök, ne karalar, Ne denizler birbirinden ayrýlmýþtý. Gökler, yerler, yerden çýkan sular iç içe Girmiþ, kaynaþmýþ bir yumaktý. Bu biçimsiz yýðýndan ayrýlmýþ, doðmuþ Evrenin kesimleri, ormanlarý yabanlar, Gökleri kuþlar kaplamýþ, yer almýþ Akýþan sularda balýklar. Boþ kýrlarda* dolaþýp duruyordu kiþi-soyu. Çok güçlü, dayanýklý yaratýlýþtaydý kiþiler. Ormanlar ev, otlar besin, yapraklar yataktý. Çaðlarca tanýmazdý kimse kimseyi. Azgýn bir seviþme duygusu uyanmýþ, getirmiþ Bir araya kadýnla erkeði, dendiðine göre. Öðretmensiz öðrenmiþler seviþmeyi birbiriyle. Venüs kendiliðinden göstermiþ bu yolu: Kuþ tanýr sevip birleþeceði diþiyi, Sularýn ortasýnda bulur balýk eþini, Geyik geyiði arar, yýlan yýlanla birleþir. Köpek köpekle görür iþini, Bizim edebiyatýmýzda,özellikle de Karac’oðlanýmýzda,özellikle de adý bilinmeyen ortaklaþa edebiyatýmýzýn türkülerinde ne çok benzerleri vardýr bu dizelerin Kimi zaman da,kýzlara öðütler verir,görgü kurallarý,eski deyiþle “adabýmaþeret “ öðretir Ovidius: Sakýn elden geldikçe gülmekten. Kendiliðinden öðrenmeli kýz gülmeyi, Bir yakýþmadýr, süstür gülmesini bilmek. Gülerken çok açma aðzýný, çukurlar açýlsýn Ýki yanaðýnda, öylesine gül, görünmesin Diþ etleri, örtsün dudaklarýn diþlerini, Kahkahalarla sallama böðürlerini. Tatlý olsun, kulak okþasýn, çýnlasýn gülüþün. Sevilmez yüz buruþturan, cýrlak ses çýkaran, Aðzý bozuk bir kadýn. Güzel gülmeyi de, Aðlamayý da kadýnlar iyi bilir sanýrým. Bir sýpanýn deðirmende anýrmasýna benzer Seviþmenin doðallýðý içinde,ne kadýný kayýrýr ne de erkeði,Evrensel bir olgu olarak görmesinden olmalý,kafasýnda kalýplarý yoktur Ustanýn.Aþaðýdaki bölüm zamanýmýzda da geçerli deðil mi.Robotik toplumda beyni yýkanmýþ ya da zorla kalýplara sokulmaya zorlanan insanýn acý yazgýsý,görev bilinciyle seviþmek; yani en güzel insan davranýþlarýndan biri olan seviþmenin ölümü. Tiksinirim seviþirken armaðan verir gibi Davranan, bunu bir görev sayan, üstten bakan Kadýndan, istemem tadý duygusu görev kokaný.. Kadýn için görev deðil bu bence, yaþamadýr. Deli eder beni ezdikçe kadýn iniltileri, Ovidius Usta evrensel bir olgu olarak ele alýyor seviþmeyi.Ve inancý gereði tanrýsal yanýný da vurguluyor. Koç koyuna biner, atlar ineðe boða, Kývrýk burunlu keçi keçiyi döller, Onu çeker içi, yarar geçer ýrmaklarý, yanan, Kýzýþan kýsraklar, birleþmek için koþar, Gider uzaklarda duran aygýrlarýn ardýndan. Sen daha onultucu araçlar bul, kadýnýn ……………………………………….. Ben böyle çaðýrýrken türkümü birden Çýkageldi Apollo, altýn yaldýzlý bir kaval Oynatýp duruyordu parmaklarýnýn arasýnda. Defne tutuyordu bir elinde, çevrelemiþ Kutsal saçlarýný defneden baþlýðý, Bir yalvaç görünümü vardý onda, dedi ki bana: Sen ey sevgi öðretmeni, al getir öðrencini Tapmaðýma, bir yazý vardýr orada kutlu, Bilinir bütün yeryüzünce, söylenir. «Kendini bil» der bütün kiþilere.. Ýþ becerir sevgi yolunda kendini bilen, Kendi gücüyle görür bütün iþleri. Bilsin deðerini kime güzellik vermiþse doða. Kimin ak, ýþýl ýþýl derisi, göðsü, omuzlarý Varsa açýk dursun, göstersin kendini boyuna.. Susmasýn gittiði yerde tatlý konuþan, Türkü söylesin sesi güzel olan, Ýçmesini bilen içsin, toplantýnýn tadýný Kaçýrmasýn çenesi düþük, sözü çekilmez, Okumasýn yazdýklarýný, türkülerinin tadý Tuzu olmayan bir ozan, bozmasýn þöleni. Böyle kurmuþ düzeni Phoebus, git yolundan. Homeros öncesi çaðda,bilge engin bilgi ve deneyimiyle geleceði de görmesi gereken kiþiydi. Yunanistan’da Hacýlarýn uzun yollar kat ederek geldiði Delphoi tapýnaðýndaki “kendini bil” (gnothi seauton) sözü ise,hep geleceði merak eden insana,geleceði bilmek için kendini bilmek gerektiðinin vurgulanmasý gibidir.Kuþkusuz Kendini bilmek,yalnýzca o kültür ve inanca ait bir söz deðil,kuþkusuz dünyanýn her kültüründe benzer anlamda sözler vardýr; ancak Koca Yunus’un ilim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir sen kendini bilmezsen ya nice okumaktýr dizeleri bizim kültürümüzde çok baþka anlamlar taþýr. Ovidius,güleç bir orta yaþlý olarak konuþur dizelerinde hep ve kendini bilmek kavramýný,kendi güçlerini tanýmakla eþ anlamlý kullanýr ayný gülümseme içinde.Ovidius’un þiirlerini dilimize kazandýran Ýsmet Zeki EYUBOÐLU,Anadolu özellikle de Karadeniz türkülerine benzetiyor onun türkülerini.Gördüðümüz gibi pek de haksýz deðil. Ozanlar yaþadýklarý zamanýn,toplumun ve o toplum içinde yaþadýðý koþullarýn damgasýný taþýyor.Söz duyguyu dile aktarýrken,þairin yaþadýðý atmosferdeki þiir geleneðini ölçüt olarak alýyor.Bazýlarý o ölçüleri aþýp,tüm zamanlarýn ölçüleri üzerinde evrensel þiirin tahtýna oturuyor.Ne yazýk evrensel þiirin tahtýna oturan dizeler,çoðunlukla geride acý dolu yaþamlar ve serüvenler býrakýyor.Çoðunlukla da o ozanlar binyýllar sonra okunduklarýný bilmiyorlar. Sözün ucu aþka,güzele,seviþmeye uzanýnca verilebilecek sayýsýz örnek bir yana,atlanýlmayacak bir ozan daha var.Kim mi? Elbette ki,Karac’oðlan. Söz burada ancak onunla tamamlanabilir. Ala gözlerini sevdiðim dilber Seni görmeyeli göresim geldi Altýn kemer sýkmýþ ince belini Usul boylarýný sarasým geldi Küçücüksün güzel etme bu nazý Ciðerime bastýn ateþi közü Baþýna sokmuþsun gülü nerkisi Yüzünü yüzüme süresim geldi Aladýr gözlerin siyahtýr kaþýn Aradým cihaný bulunmaz eþin Yaylanýn karýndan beyazdýr döþün Uzanýp üstüne ölesim geldi Karac'oðlan der ki bilirim seni Adadým yoluna kurban bu caný Koynunda beslenen ayvayý narý Çözüp düðmelerin deresim geldi S.N. Dermek: Toplamak. Adamak: (Kurban adamak) : Yerine gelen bir dilek için, her hangi bir din ulusuna ya da Tanrýya kurban kesmeye söz vermek. Kesilen kurbana da adak denir. Sabahýnan bir taþ attýn Kýrdýn belimi belimi Bir gececik misafirdim Tanrý zalimi zalimi Yüksek uçar engin konar Kötünün dalýna döner Kýz atasýn bende yanar Çýkmaz yalýmý yalýmý Her bahçede selvi bitmez Muhabbet serimdem gitmez Uzatýrým kolum yetmez Kýrdýn kolumu kolumu Her bahçede bitmez söðüt Dertliye kâr etmez öðüt Kýz sevdana düþen yiðit îster ölümü ölümü Karac'oðlan der bakarým Malým mezata dökerim Daha der ki dur bakalým Bu kýz deli mi deli mi (Gökyüzü Mavi Kaldý'dan) Dal: Arka, dalýna döner: Arkasýnda dolaþýr. Selam olsun aþka sadýk olana Selam olsun aþka mahcup olmayana Selam olsun aþký ne taç,ne mevki,ne mal-mül ve hiçbir maddi deðerle karþýlaþtýrmayana Selam olsun aþký zamanlar ötesinden bu güne taþýyana Selam olsun aþký yarýna taþýyacak olana Aþka selam olsun Kaynaklar: Anadolu Türküleri,Ahmet Þükrü Esen,Araþtýrma ve dizinlerle yayýna hazýrlayanlar,Pertev Naili Boratav,Nihat Özdemir,Ýþ Bankasý yay,1986 Geçmiþin Yaþama Gücü,Ýsmet Zeki Eyuboðlu,Adam yay,Ýst,1982 Karac’oðlan,Ýlhan Baþgöz,Indiana Üniversitesi Türkçe Programý yay,3.baský, Pan yayýncýlýk, 1992,Ýstanbul Klasik Arap Literatürü,Ignace Goldziher,Ýmaj yay,Ank,1993 Þiir Dili ve Türk Þiir Dili, Prof.Dr.Doðan Aksan,Engin yay,Ank,1995 Tarih Sümerde Baþlar,S.N.Kramer (çev:M.Ýlmiye Çýð) ,T.T.K. yay,Ank,1995 Türkçenin Gücü, Prof.Dr.Doðan Aksan,Bilgi yay,Ank,1993 (3.baský) Yeryüzü Þiirinin Eþiðinde Ovidius,Aþk Sanatý,Çev.Ý.Z.Eyuboðlu,B.F.S yay Adnan Durmaz Emirdað,21 Ekim 2006
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © adnan durmaz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |