Öylesine ciddiye alacaksýn ki yaþamayý, yetmiþinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzým Hikmet |
|
||||||||||
|
Aklýma geldikçe canýmý yakan bir þeyler var hâlâ. Neler olduðunu asla öðrenemeyeceðim sorulara eklenen, kime olduðunu çoktan unuttuðum özlemler. Kaç yaþýnda olduðumu çýkaramadýðým, soðuðun iliklerime kadar iþlediði bir kýþ sabahýný hatýrlýyorum, belli-belirsiz. En çok, karlarý gözyaþlarýmla ýslattýðým sokaklarýn, bir gün önce el ele geçtiðimiz sokaklar olduðunu hatýrlýyorum. Unutmak ne mümkün! Gökyüzüm olan mavi gözlerinin aydýnlattýðý, gece yolculuklarýný... Arabamýn güneþliðine iliþmiþ bir fotoðrafýn varken, yolun nasýl akýp gittiðini, gidiþlerimin yavaþlýðýna inat, dönüþlerimin aceleciliðini de unutmadým. Asla unutmadým. Ve o gece, acele ettiðim birçok þey. Karþý çýkýþlarýna raðmen, pedalýn ayaðýmdan kaydýðýný hissetmemin hazzýný, önümüzde kayan kamyonun dörtlülerini ve daðlardan yankýlanýrcasýna son haykýrýþýný… Hastanede açacaðýmý sandýðým gözlerimi, evimizde, yatak odasýnýn bir kenarýna iliþtirilmiþ hasta yataðýnda açýnca, geçirdiðim þoku ben unuttum, þok unutturmadý. O þokla ikinci kattan kendimi atýnca, hayat tekerlekler üzerinde bir sandalyede, dört dönüyordu çevremde artýk. Söyledim ya! Hangi þehirdeydik, onu hatýrlamýyorum. Artýk, “yarým akýllý” da diyorlar bana. Geleceðin en iyi bilim projesini hazýrlamamýn kutlama gecesinin ödülü, aklýný yitirmiþlik oldu. Ne güzel deðil mi? Ama haklýlar! Aklýmý hiçbir zaman doðru kullanmadým! Kullanamadým KÝ! Laboratuara her giriþimde, sanki bir Einstein oluyor, yeni ufuklara yelken açmak için günleri unutuyordum. Bin bir yolunu buluyordum, istediðim þeyi yapamayýþýn. Yine de her bin, sanki büyülü bir el dokunmuþçasýna, en çok ikinci denemede oluveriyordu. Ki ben o elin, “çýk oradan artýk, seni bekliyorum” diyen sesin olduðunu düþünüyordum. Susmuyor, susamýyordum da bir türlü, çoðu zaman… Sustuðum tek yer senin yanýn, zaman, elini tuttuðum an oluyordu. Konuþamayacaðým tek konu, senin konuþmaktan sýkýldýðýn anda sýranýn bana geldiðini anladýðýmda karþýma çýkýyordu. Ne üzerine konuþtuðunu bile hatýrlamýyordum. O zamanlarda sýk sýk söylediðim gibi, yapamayacaðým tek þey, yaþamý uzatmaktý. Ki uzatamadým. Bak iki ölü dünyada nefes alýyoruz. Uzatamadým bak, iki buçuk saatten fazla uyanýk kalmama, izin bile vermiyorlar. Yarým akýllý da deðil. Bir bitkinin içine yaþam enjekte ederek yaþatmaya çalýþmak gibi bizimkisi. Düþünmeyecek, konuþmayacak ve duymayacaksýn. Günün on dokuz saati uyuyacaksýn. Üzerini hemþireler deðiþtirirken, sen itiraz bile edemeyeceksin. Banyo yaptýrmaya dört hasta bakýcý gelecek. En mahrem saydýðýn çýplaklýðýný yok sayacaklar, sevineceksin. Uyumadýðýn o iki buçuk saatlik aralarda, yanýnda “bilinci açýldý mý?” diye, sürekli, yeni yetme bir doktor adayý býrakacaklar. Yarým akýl deðil, benim aklýmýn tamamýný çaldýlar. Bir de diðer yarým akýllýlarla ayný sýnýfa koyuyorlar beni. Düþünsene! Ama öðrendim ve vücudum alýþtý artýk, her hafta arttýrýlan uyuþturuculara. Her iki buçuk saatin son beþ dakikasý tuvalete kendim gitmek istediðimi söylüyorum. Az da olsa açýlan düþüncelerimi, Mike adlý siyahi öðrenciden çaldýðým kalemle yazýyorum, ýslak tuvalet kâðýtlarýna, Kullanmadýðým o kelimeyi de ilk defa burada kullanýyorum, cömertçe. Baðýra çaðýra söylüyorum hem de. Çaldýðým, yazdýðým kalemleri kimse bulmasýn diye tuvaletten çýktýðým anda baðýrmaya baþlýyorum adýný. Tek bir benzetme yapmadan, tek bir lakap takmadan ve tek bir harfini deðiþtirmeden, eksiltmeden-arttýrmadan haykýrýyorum, hiç çekinmeden bütün koridorlara, onlar beni yeniden uyutana kadar. Senin o kazada baðýrarak adýmý ilk kez söylediðin an geliyor aklýma. Takýsýz ya da benzetmesiz kullandýðýn, hiç düþünmeden daðlardan yankýlanýrcasýna söylediðin adým geliyor aklýma. Kendime soruyorum benim adým gerçekten bu muydu diye. Adýmý bile sen öyle baðýrmamýþ olsan unutacaktým, biliyorum. Ve biliyorum ki ben seni, hâlâ ve hâlâ çok seviyorum. Hangi þehrin kalbinde yaþamýþtýk bu deli aþký bilmiyorum, ama unutmuyorum adýný, anlamýný. Hiç sorgusuz, hiç kuþkusuz hatýrladýðým en net þeyi, yýllardýr baðýra çaðýra söylüyor, haykýrýyorum: Piraye, Piraye, Piraye…(1.bölüm) 29 Ocak 2009, Ýstanbul Erdal Kaya
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Erdal Kaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |