"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

Seni ve Kendimi Unutmak

"Unutmanın imkânsız yolculuğu" adlı bu dokunaklı metin, hayattaki en zor şeyin unutmak olduğunu anlatıyor. Sevdiklerimizi, anıları ve zamanı unutamamanın verdiği acıyı derinlemesine işliyor. Vefasızlığın pençesinde kaybolan sevgilerin, uykusuz gecelerin ve içimizdeki boşluğun izlerini süren bu düşünce akışı, unutulmanın ve unutamamanın çelişkisini samimi bir dille yansıtıyor. Her hatıranın içimizde bıraktığı sessiz çığlıkları hissettiren etkileyici bir iç döküş.

yazı resim

Bana “hayattaki en zor şey nedir?” deseler, tereddütsüz söylerim: Unutmak.

Zamanı unutmak… Bir bakışın izini, bir sözün sıcaklığını… Bir sevdayı… Ve elbette seni…

Sevgi kolay kazanılmaz. Her duygusu sabırla örülür, her anısı özenle saklanır. Ama öğrendim ki; bazı sevgiler, vefasızlığın pençesinde kolayca yitip gidermiş. Bunu anlamam için acının yollarından geçmem gerekiyormuş. Gece uykularımı bölmem, herkes derin uykudayken seccademe gözyaşı dökmem gerekiyormuş. Kalbimle yüzleşmem, içimdeki boşluğu fark etmem gerekiyormuş.

"Unutmak vefasızlıktır" derler. Oysa unutulmanın ne demek olduğunu bilmeyen birinin bu cümleyi kurmaya hakkı var mıdır? Unutmak istediğim ne çok şey var…

Her geçen zamanın ardından, buğulu gözlerle geçmişe bakarken fark ediyorum; peşimden gelen o sessizlik aslında unuttuğumu sandığım acıların ayak sesleriymiş. Her hatıra, içimde bir çığlık olup büyümüş. Sessizlik bile zamanla konuşmayı öğrenmiş; acıyla, özlemle…

Sorguluyorum sonra: Direnmek mi cesaret, yoksa kabullenmek mi? Her esen rüzgâra tebessümle kucak açmak mı? Yoksa pişmanlıkları bir başka zamana ertelemek mi?

Bazen gözlerin gülerken kalbinin ağladığını kimse fark etmez. İçinde kopan depremleri ne dost anlar ne mevsim. Kırgınsındır; ama anlatamazsın. Koşarsın mesafelere inat, ama yetişemezsin. Ve bir gün, gecenin en sessiz vaktinde, dost bildiğin karanlığa bırakırsın ağıtlarını… Hüzünlerini… Hatıralarını…

Zaman değişir, insanlar değişir, duygular değişir… Ama benim sevgim… Bir kır çiçeği kadar taze. Bir kırağı yemiş gül kadar mahzun. Ve bazen ölüm bile yetmiyor artık içimde biriken bu ana.

Gözlerin… Dünyayı susturup sadece seni dinletti bana. Şimdi her sabaha bir çocuk ürkekliğiyle başlıyorum. Boynu bükük, kırılgan… Zamanın kıyısında, içimde yıkılmış bir şehrin kalıntılarıyla yaşıyorum.

Hayat, üzerime büyük gelen bir elbise gibi. İçini dolduramıyorum. Ve fark edilmemek için bazen hiç var olmamış gibi davranıyorum. Ama her sessiz gecede, yüreğime vuran hüznün sesini biriktiriyorum. Ve hâlâ kaçıyorum, neden demeye bile cesaret edemediğim hatıralardan.

Suçlu aradım hep. Ama seni suçlayamayacak kadar çok seviyordum. Bu yüzden tüm yükü kendime yükledim. Kendimi mahkûm ettim, seni temize çıkarmak için.

Ve şimdi sadece… Unutmak istiyorum.

Eylül gibi esen zamanın kırık dökük adımlarını, Sessizliğimi delen çığlıkları içime gömerek, Başımı göğe kaldırıp uzaklara bakmak istiyorum.

Her tercih bir vazgeçişse eğer; Benim tercihim hep sen oldun. Mesafeler uzun, hasretler yorgun… Dilimde yarım kalmış şarkılar, Yüreğimde senin adına yazılmış cümleler var.

Hayat, adın geçince anlam kazanıyor. Nereye baksam gözlerimin en ucunda sen varsın. Ruhumun paramparça olmuş yamaçlarında hâlâ isminin sessizliğini taşıyorum.

Ve biliyorum…

Yokluğuna hiçbir zaman alışamayacağım. Her mutluluk, acımın gölgesinde soluklanacak. Seneler geçse de, ben hep aynı kalacağım. Gülümseyen yüzüm, içimde yankılanan sızıları gizleyecek. Ama içimde bir yerde hep sen olacaksın.

Çünkü ben seni hep seveceğim… İnci tanem…

Yorumlar

Başa Dön