Kendimle derdim var kimseyle değil… Her sabah gözlerimi açtığımda, içimde taşıdığım o görünmez yük sırtıma vurulmuş zincir gibi. Kimse görmüyor, kimse bilmiyor dışarıdan sessiz içeride fırtınalarla dolu bir his; göğsümün tam ortasında sessizce büyüyen bir sancı..
İnsan kendi içine düştüğünde, en karanlık çukurları orada buluyor. Dipsiz kuyular, sonu olmayan dehlizler, bitmeyen yollar karanlık yollar. Kalabalıkların ortasında bile yalnız hissediyorsun, çünkü asıl savaşını kendi içinde veriyorsun. Ne kadar saklasam da, ne kadar saklansam da, geceleri sessizlikten daha gürültülü bir şey yok. O sessizlik, içimdeki bütün yaraları bir bir yüzeye çıkarıyor.
Kendimle konuşuyorum bazen. “Neden böyleyim? Neden içimde bu kadar kırık var? Niye herkes gibi olamıyorum” diye soruyorum. Cevap gelmiyor. Sadece suskunluk… Ve o suskunluk, bir cevaptan daha ağır oluyor. Çünkü anlıyorum ki en derin kavgam, kendimle olan kavgam.
Kelimeler bazen teselli oluyor, bazen de yetersiz. Bir cümleye sığmıyor acılar. Bir satırın içine sığmıyor yılların ağırlığı. Gülüşlerimin altında gizlediğim hüzün, aynaya bakınca gözlerimde kendini ele veriyor. Her tebessüm, aslında saklanmaya çalışan bir çığlık gibi.