"Gerçeği buldum! Ama ne yazık ki, bugün Çarşamba ve kimsenin umrunda değil." – **Albert Camus (kurgusal)**"

Kayıp baharların ardında, bitmeyen bir kışın içinde

yazı resim

Her gün biraz daha eksiliyorum. Her saat, usul usul içimden bir parça kopuyor; görünmeyen bir el, sabırla söküyor benliğimin dokusunu. Sessiz bir tükeniş bu… Gürültüsüz, iz bırakmadan ama derinlerde ağır ağır oyulan bir uçurum gibi.

Günlerim kıştan ibaret artık. Kar, rüzgâr, ayaz… İçimdeki bütün bahar dalları çoktan kurumuş. Nerede saklandığını bilmediğim bir baharım var; belki kayboldu, belki de beni terk etti. Yazım mı? Onu hiç sormayın. Hangi kavşakta düşürdüm, hangi mevsimin yorgun akşamında unuttum, hatırlamıyorum. İçimde yalnızca uzun kışların suskunluğu kaldı.

Her kış günü, gecesini de beraber getiriyor. Bulduğumu sandığım kendimden parçalar, aslında birer yanılgıdan ibaret. Hem yangını çıkaran benim, hem de alevlerden kaçıp kurtulabileceğini sanan. Oysa insan, kendi yaktığı ateşten kaçsa bile dumanı ciğerlerinde kalıyor.

Eylül geldi; kalbimin kapılarını hiç çalmadan içeri girdi. Telaşla ve anlamını bilmediğim seslerle uyandırdı beni. Bugün her kelime ağır basıyor; sanki kelimeler taştan yapılmış da ben onları cümle diye sırtımda taşıyorum.

Bir odanın içinde hayal ediyorum kendimi. Boşluklarla dolu bir oda. Ve o boşlukların her birini kaplayan koca bir özlem yığını. Belki bir yorgan, belki bir battaniye… İnsan bazen yalnızca bir varlığın sıcaklığıyla bütün boşluklarını kapatabileceğini sanıyor. Ama özlem, battaniye gibi ısıtmıyor; yalnızca derinlemesine üşütüyor.

Baharını yitirenin umudu eksik kalıyor. Yazını kaybedenin içi hep yarım kalıyor. Kış ise hiç bitmiyor; bitse de ardında kararmış dallar bırakıyor. İnsan en çok da kendine yeniliyor. Bir gün kendi yangınını çıkarıyor, ertesi gün o yangının külleri arasında kayboluyor.

Ve ben… Bugün yine aynı ağırlıkla, kelimelerimin gölgesinde yürüyorum. Her cümle bir sığınak gibi görünüyor, ama içine girince bir zindana dönüşüyor. Yazmak bile yaralarımı sarmıyor; yalnızca kanayan yerlerimin altını çiziyor.

Yine de yazıyorum. Çünkü belki bir gün, bir satırın kıyısında saklanmış baharı bulurum. Belki bir gün, yitirdiğim yazın güneşi tekrar doğar üzerime. Belki de yazmak, tükenişimin en sessiz tanığı olur; ve ben, hiç kimseye anlatamadıklarımı kâğıdın soğuk yüzüne dökerken, kendi kışımı biraz olsun hafifletirim.

Yorumlar

Başa Dön