• ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu |
61
|
|
|
|
Her mahallenin bir delisi olur deðil mi? Yerine göre bazan o mahalleleyi güldüren, eðlendiren, bazan da hüzünlere boðan...Tezatlýklarla dolu bu mahallenin delisi de Memo iþte. |
|
62
|
|
|
|
Devamlý tartýþan ve aile içi huzurun tükendiði bir aile ortamýnda, karý koca tartýþma ve kavgalarýnýn, çocuða verdiði olumsuz etki, bunun takibinde, çocuðun da kendisini toplumdan soyutlamasý; Sosyal Hizmetlerin imkanlarýyla söz konusu çocuðun bulunduðu zor koþullardan alýnarak, aile sýcaklýðýnýn verilmeye çalýþýldýðý huzurlu bir ortama kavuþturulmasý anlatýlmaktadýr.
|
|
63
|
|
|
|
Tekmil verildi. Sahne sona erdi. Subaylarýn, astsubaylarýn günlük yarým saatlik çalýþmasý sona erdi. Þimdi sýra tabur binalarýndaki odalarýnda istirahate çekilme saatleri. Yan gelip yatarken neler konuþacaklar? Vilayetin, ilçenin, zenginlerin kýzlarý akþam onlarý bekliyor. Hepsi üniformalarýyla yakýþýklý. Becerdikleri üniversitelilerin, sekreterlerin, hemþirelerin sayýsý kaç acaba? Ya birbirlerine devrettikleri. Tabur çaycýsý bizim Hasan bu duyduklarýný büyük bir gururla bölüðe anlatmamýþ mýydý?
|
|
64
|
|
|
|
Büyüklerin ve küçüklerin korkunç canavarlarýna ufaktan bir gözatýþ... |
|
65
|
|
|
|
DÝRÝLÝÞ, Çanakkale 1915 adlý kitaptan alýntýdýr. Kadýn haklarý üzerine. |
|
66
|
|
|
|
"Yeter be Allah rýzasý için bitir þu töreni...Allah ýn belasý hoca.Yeter acý bu insanlara.Birçoðu zaten hatýrýna emrivaki gelen insanlar....Bunlarý düþünmüyor musun.Fazla bahþiþ mi aldýn, ne yaptýn ulan? |
|
67
|
|
|
|
Bizm köyümüz çok fakir bir köy. Arazimiz oldukça kýt |
|
68
|
|
|
|
Tatlý bir kaþýntýyla kenarda durdu ve etrafýndan geçen insanlara aldýrmadan zevkle kaþýnmaya baþladý. Kaþýnmak onun için artýk çok sýradan bir iþ olmuþtu. Köpeði Karabaþ geldi aklýna. Karabaþ da durmadan kaþýnýrdý. Bir deri bir kemik olmasýna raðmen vücudunu taþýmakta zorlanýr, titreyen bacaklarýyla ayyaþlar gibi köyün tozlu yollarýnda, hem kaþýnýr, hem de yürümeye çalýþýrdý zavallý köpekçik… Yanýndan kadýnlar, erkekler, çocuklar gelip geçiyordu. Denize ve bu þehre geldiði günden bu yana bakmaya doyamýyordu. Denizi ilk kez görene kadar mavinin bu kadar güzel olduðunu fark etmemiþti. Deniz kadar güzel kadýnlar da vardý bu þehirde. Yanýndan geçerken erkeklerin ve kadýnlarýn kokularý yayýlýyordu görünmez bir hâle halinde. Bambaþka bir dünyanýn kokusunu hatta belki de cennetin kokularýný sürünmüþlerdi. Geldiði köy yerinde herkes ter ve yýllanmýþlýk kokardý oysa. Sarýþýný, esmeri, kumralý, uzun boylusu, hepsi birbirinden güzeldi. Anasý aklýna düþtü ansýzýn. Kara kuru, her yaný sarkmýþ... Yaþýný hesap etmeye kalkardý ara sýra da kafalarý karýþýrdý. Sen de yetmiþ, o desin seksen… Yüreðine ince, keskin, bir acý sýzý yerleþti. O ölmeseydi Musa gelir miydi bu koca þehre?
|
|
69
|
|
|
|
Bir kara yazýdýr gençliðim
Her gün doðumunda el baðlar karaya
Tutar kýzýl güneþi yelelerinden
Kor alevin yedi rengi damar damar kavursa da yüreiðini
Atar arþýn gamý gasevetini kara yazýya |
|
70
|
|
|
|
Millet dedikodu yapmýþ, demiþ ki: "Ulan sen ne biçim babasýn. Beyoðlunda pavyonlarda karýlarla, alemlerde taksiyi yedin bitirdin. Oðlunun geleceðini hiç düþünmedin. Kemiklerin sýzlýyor mudur acaba, allahýn belasý lanet olasý lavuk, mendebur baba demiþler. Daha sonra da oðluna demiþler: "Bak oðlum Salih yandýn, harbiden yandýn, baban Melahat'la, Mualla'yla Haticeyle paralarý yedi bitirdi..Hiç bir þey kalmadý, sana da üçün biri kaldý...Oda sana yetmez, yandýn oðlum yandýn." Ýþte yandýn diye diye oðluna da böylece bu meþhur lakap takýlýyor...
|
|
71
|
|
|
|
Lübnan’a asker gönderme kararýnýn alýndýðý günlerdi. Dört kiþiydik. Her zaman ki gibi garsondan müzik sesinin en az geldiði yerde bir masa rica ettik. Masa yanýna gelindiðinde her kes Rýza’nýn oturmasýný bekledi. Rýza kendisine gösterildiðini sandýðý saygýdan olacak herhalde, burnundan derin bir nefes çekerek baþýný hafifçe saða eðdi. Sol gözünü biraz daha fazla açmýþ ve sol kaþýný biraz da yukarý kaldýrarak çevresine baktý. |
|
72
|
|
|
|
Kocasýnýn yalancý olduðunu, çocuklarýný ve kendisini her gün dövdüðünü, içki ve kumar alýþkanlýðý nedeniyle eve ekmek getirmediðini, sürekli aç kaldýklarýný, komþularýn yardýmý ile zar zor yaþadýklarýný anlattý. Bunlarla yetinmeyip özel yaþamlarýnýn en mahrem sýrlarýný, adamýn erkek olarak yetersiz ve çok pis biri olduðunu, hiç banyo yapmadýðýný, hatta kendisini evine getirip birlikte içki içtiði arkadaþlarýna peþkeþ çekmeye kalktýðýný da söylemiþti. |
|
73
|
|
|
|
Okuyun ve gerçeklere tanýk olun... |
|
74
|
|
|
|
Daraðacýna salýncak kurup sallanan iki rengin hikâyesiydi aslýnda Yeþil ve Mavi'nin hikâyesi. Aylardan hüzün, mevsimlerden hüsran, yýllardan cereme iken baþlamýþtý bir gün ansýzýn. Rüzgâr çýkmýþtý en kuvvetlisinden ki daraðacýnýn kurumuþ dalarýný bile bir oyana, bir bu yana savruluyordu. Kalemini kýrmýþ hâkimin idam onayý savcýnýn ellerinde ve savcýnýn dilinden orada bulunan bütün herkesin kulaklarýndan zihinlerine iletilmiþ, gözler saatlere kilitlenmiþ, cellât ise þimdi denmesini heyecanla bekler gibi bekleyiþlerinin doruk noktasýna çýkmýþtý ki rüzgâr birden kesildi, güneþ battý, hava soðudu ve Yeþil kurumuþ daraðacýnda yaprak, Mavi ise yeþilin üstünde masmavi bir gökyüzü olmuþtu iki küçük çocuðun salýncakta sallanmasý gibi sallanarak.
|
|
75
|
|
|
|
Hiç yoktan bir evladýný topraða vermesi, bir evladýnýn da genç yaþta hapiste olmasý onu kahrediyordu. Ana yüreði bu olup biteni kaldýramýyor, gözyaþlarý sel olup akýyordu. |
|
76
|
|
|
|
Beklemiyordu, böyle bir þeyi hiç beklemiyodu. Þýrasý mýydý þimdi?Durup dururken bu atama da neyin nesiydi? Hem de þunun þurasýnda okullarýn açýlmasýna iki hafta kala... Atamayý mý düþünecekti, yoksa önündeki kýþ kýyamette Ter-ü taze karýþýyla dört yaþýndaki kýzýný mý?
O da biliyordu, vatan topraðýnýn her karýþýnda görev yapmanýn kutsal olduðunu; ama þimdi hazýrlýklý deðil di buna. Doðuya atanmasýna deðil, atamasýnýn aniden ve zamansýz olmasýna üzülüyordu.
Genç idealist adam içini çekti.
Karýsý ve kýzýnýn bu durumdan haberi yoktu. |
|
77
|
|
|
|
Herkes birilerine aðlýyordu. Kadýn yerde baygýn bir halde sayýklýyordu;
”Oðlum, Halom, mum kokulu oðlum” diyordu. |
|
78
|
|
|
|
Bir banka oturdu.Denize baktý.Harika,enfes,müthiþ duygularýný ifade edecek kelime bulamadý.Her þeyi unutmuþtu.Karþý kýyýda denizin güzelliðini seyretmeye gelmiþ,tekrar geri dönmemeye kararlý gibi dimdik ,kendi güzelliklerinin farkýndalýðýný göz ardý etmeden gururla yükselen daðlar vardý.Deniz ,balýk pulu gibi yayýlan küçük çok küçük kýpýrtýlarla grinin tonlarýný sergiliyordu.Çok az mavinin de etkisi görülüyordu denizin renginde.Güneþ yeni batmýþtý.Bir taraf hala güneþin gitmesini kabul edememiþ gibi onun sarý kýrmýzý parýltýlarýný yansýtýrken,diðer taraf daha koyu griye çalan rengiyle gökyüzündeki kara bulutlardan duyduðu üzüntüyü ifade ediyordu. |
|
79
|
|
|
|
Bir arap ülkesine çalýþmak için giden Türklerden birkaçý uyuþturucu kaçýrdýklarý gerekçesiyle idam edildiler. Halbuki götürdükleri þey Türkiye'de eczanelerde serbestçe satýlan bir ilaç idi. Türkiye'de cezasý olmayan bir suç iþledikleri için öldüler. |
|
80
|
|
|
|
"Kýþýn bizim sobamýz, bu hayvanlarýmýz iþte oðul. Toplanýrýz çoluk çocuk, kuru ekmek soðan aþýmýzý yer, üstüne tas tas kar suyu içeriz. |
|