Osmanlı - Türk Halk Anlatmaları\*
1890 tarihli bir yazı. Türk Halk anlatıları üzerine bir değerlendirmeyi içermektedir.
"Her sabah yeni bir sayfa; kelimeler seninle dans etmeye hazır."
"Her sabah yeni bir sayfa; kelimeler seninle dans etmeye hazır."
1890 tarihli bir yazı. Türk Halk anlatıları üzerine bir değerlendirmeyi içermektedir.
Hainlik bazıları için bir payedir, alınlarında hainlik damgasını gururla taşırlar ve hiç üzülmezler. Hıyanet en güzel şandan daha şanlıdır kimi için...
Çarıkdan soğukuyu, gıslavet den iskarpin ayakkabılara geçilmeye başlanmıştır.
Tabiki bu geçişler belli bir sancılı süreçlerin ürünüdürler, hele de köyde iseniz.
Köyde belli insanlar vardır ki o köyleri onlarsız düşünmek mümkün değildir.
Öykümüzdeki kişide bunlardan birisidir. Olay 60'lı yılların ortasında geçen gerçek bir
Erdal GEÇER/çirroka kolé&keçi masalı
(koçgiri halk hikayesi)
kürtçe-türkçe çeviri
kaynak kişi:zekiye geçer
Masalların rengi var mı? Ninem bir masal anlattı sonu siyah bitti.Ardından bilmediğim geçmişin sırları çıktı.
Başlığa bakıpda Ali ya da birbaşkasını kastederek eşşek dediğim yok, haşa, bu eşşek Zekere emminin gerçek eşşeği.
Hoş, öyle desem bile pek garip kaçmaz, çünkü, nasıl severler bizim orda çocukları ’eşşeğin, sıpası, ayının dölü, itin boku,tavuğun götü’ vb. gibi. Bunlar azarlama, kızma yerme olduğu gibi aynı
Tamamen raslantı olan karşılaşmamız bu yüce insan hakkında bir şeyler yazmama neden oldu...
Zekaralin Ali galdırır gollarını havıya, galkar ayağa.... Pıışşşşşşt...... .....
... Eşşek bi yana... Zekere emmi yere...
Habedekiler saçılır ortıya... almalar, portakallar etrafda...
Toz duman olmuş ortalık....
Çevrenin tüm çocukları, elmaların peşine...
Daha bir sarılıyor bana başını kaldırıyor ve gözlerimde gözleri..Hüzün gölgeleri,belki de anlıyor Gül terk edileceğini
önümde uzanıp giden sonsuz maviliğin üstünde kocaman ve karmaşık yapıyla bakışıyoruz.o ne kadar ilgimi çektiyse , ben de o kadar onun ilgisini çekiyorum sanki.dikkatli bakınca her tarafında farklı farklı gözler ,dudaklar,burunlar beliriyor.demek bizi çanakkale"den istanbula götürecek gemi bu.kocaman denizin üstünde bu kocaman gemiyi görmek ne hoş ne tuhaf
Dışarıdan bakıldığında abartılı bir soğuktan gizlenmişliğin yünlü ev sahipliğinde kuşanılmış kıyafetleri ,sarı deriden eski moda botları ,turuncu yüzlü her baktığında içinden dallar fışkıracakmış gibi duran kısık yeşil gözlü adam;yanındakine ağzı açık gümüş rengi kirişleri sarı pas atmış tütün tabakasını işaret edip:
...Kültürümüzden hızla uzaklaşıyoruz. Her saniye bir adım daha atıyoruz. Geçmişi anlamadan, yorumlamadan. Şimdiki nesil bir başka ya sonraki? Toplum olarak değerlermizin farkına varmamız şart.
\- Nasıl da kocaman oldular be yav!.. Te te bu kadardılar, belime bile gelmezlerdi be yaa... Kimbilir daha ne kadar burda kalacak bunlar? diye övgüyle bitirir. Bitirir ama ben her zaman onun bu dünyada kalıcı birşeyler bırakmış olmanın huzurunu yaşadığını düşünürüm.