Lastiğin Kralı
Ali amca duydukları karşısında şüpheye düştü. Aşağıya indi baktı; bir şey anlayamadı. Okuldan çıkan başka çocuklara baktırdı; okuttu. Sonuç değişmiyordu: Fısık da fısık.
"Sabahın ilk ışıkları gibi tazelen; her yeni gün, hayatı yeniden anlamlandırmak için bir fırsattır."
"Sabahın ilk ışıkları gibi tazelen; her yeni gün, hayatı yeniden anlamlandırmak için bir fırsattır."
Ali amca duydukları karşısında şüpheye düştü. Aşağıya indi baktı; bir şey anlayamadı. Okuldan çıkan başka çocuklara baktırdı; okuttu. Sonuç değişmiyordu: Fısık da fısık.
Ruh hekimi Fehmi,uyku mahmurluğunu henüz üzerinden atamadığı için bir yandan esnemekte,diğer yandan elleriyle gözlerini ovuşturmaktadır.Bu arada gözlerinden gömleğinin üst kısmına düşen bir iki çapağı üfleyerek def etti.Önüne dumanları çıkan çayı koyan hastabakıcısını bile fark etmemişti.
Gazete haberi; Türk erkekleri üzerinde bir araştırma yapılmış, sonuç: Esmer, etobur, bıyıklı.
Ayla abla “Avluda getti, geeeettiii melek gibi herifim getti” diye paradoks tarlalarında çırıl çıplak koşuyordu...
Sustu, düşüncelere daldı. Alışılmış hallerinden değildi ama, uzun süre hiç konuşmadı. Belki ilk kez düşünüyordu, bi denli derin.
Onlarca yolcu arasında, sonunda yine güç bela tutunacak bir yer buldu...Yolcular her durakta balık istifi gibi birbiri üzerine yığılıyordu.Eski bir model olan belediye otobüsünün sarsıntısı ara sıra da insanları sağa sola fırlatıyordu...Trafik de sürekli dur kalk yapan otobüs, yolcularını perişan ederken, özellikle bu ihtiyar adamı daha da bitirmişti.Adam
İkamet ettiğim ilde/Malatya'da meczup bir vatandaşaemniyet müdürlüğü tarafından garip bir ehliyet hikayesi. Sözkonusu hikaye 2007 gazetelere manşetlik haber oldu...
Eşim odaya girdi, elinde bir kağıtla geri döndü kağıdı uzattı. Bir de ne göreyim doğalgaz faturası ve dörtyüz liralık makbuz. Elim ayağım her tarafım titremeye başlamıştı. Sakinliğimi korumalıydım. Derin bir nefes alıp çarpıntımı hafiflettikten sonra sakince sordum:
“Denizden gelen uğultular sallarken üç kuruşluk jiletleri karanlık delikanlıların aç gözlü göğüslerine/ Rüzgâra yamanmış dolunaylarla şahlanır itler, çığlığın çığlığa kanka düştüğü tehlikelerde./ Raconun kırmızı pelerinini savururken o zarif zamana
"Herkes haberi almış, namussuzlar, hergele deyyuslar. Bu nasıl insanlık, kimse elini taşın altına sokmak istemiyor. Büyük ihtimaldir ki şimdi herkes ellerini karılarının bacak arasına koymuştur. Ulan ne bok yiyeyim ben şimdi. Ulan Adanalı, Durmuş'un piçleri. Başıma ne işler saldınız" diyerek mırıldandı."
Oruç Baba Mekanı’nın tarihçesi:Bir-iki ay önce Dert Köşesi/Dert Ortağınız ünvanıyla bir başka caddede açıldı.Müşteri yokluğundan iflas edince “hileli iflas” yoluyla kapatıldı ve ünvanını değiştirerek yeni yerinde sizlerin hizmetinize girdi.
Bu sıcakta hiç çekilmiyorlar.
Hiç kımıldamayan gözlerimi şunların üzerinden ayırmıyorum ve ayırmayacağım da. Ta ki çekip gidene kadar ikisi de.
1\. Yolcular bu piyangoda gönüllü katılımcı olmamalarına rağmen, her yolcu piyangodan faydalanma hakkına sahiptır... Yani mecburdur.
2. Yolcular, "Lan gavat!!! Çek elini o benim avradın donu" deme hakkına sahip değillerdir.
3. Yolcular, avradının donuna
Bu basit bir Suç ve Ceza öyküsü değil; ne olduğunu tam olarak tarif edemiyorsam da ironinin korkunç izlerini gördüğümü söylemeliyim.