"Kitap Cafer"
Prof Dr. Oktay Sinanoğlu’ya veridi.
Haliyle büyük adamlardan hep büyük laflar beklenilir.
Bizimkisi de öyle yaptı/konuştu…
“Baracık Obama,” dedi.
Amerika için “Azmanistan” dedi...
"Yazmak, aslında, hiç kimseden duymak istemediğin şeyleri kendine fısıldamaktır." Franz Kafka"
"Yazmak, aslında, hiç kimseden duymak istemediğin şeyleri kendine fısıldamaktır." Franz Kafka"
Prof Dr. Oktay Sinanoğlu’ya veridi.
Haliyle büyük adamlardan hep büyük laflar beklenilir.
Bizimkisi de öyle yaptı/konuştu…
“Baracık Obama,” dedi.
Amerika için “Azmanistan” dedi...
Değerlerimiz ve değerlilerimiz ne çabuk unutuldu. Sanki gözlerimiz bağlandı, kulaklarımız tıkandı, idraklerimiz zincire vuruldu. Son senelerde büyüğü küçüğü tanımaz olduk. Tarihimize ve bu ülkenin temel dinamiklerine sırt çevirdik. Bu memleket için gece gündüz fikir üreten ve çalışan kişiler ölünce kimse onları hatırlamaz oldu. Aslında kişi maddeden dünyadan ayrıldığı
Yerinde duran sadece ayak kokusunu duyar ve daima sayıklar.Yürü git deliliğin dili olsun ağzında.Ve konuş durmadan; cümlelerle koş hayata.Ses getirsin kalem oynatmaların.Her kalem gıcırtısında kapılar aç; dünyayı yerinden oynat.Yürü ayak kokunu sadece çakıl taşları
Bugün biz de büyük bir acıyı, derin bir yalnızlığı yaşıyoruz. Büyük Üstad Cengiz Aytmatov en azından bedenen aramızdan ayrıldı
İşte size böyle olur şairlerin sonu dedirtecek bir yaşam öyküsü. Macar, toplumcu gerçekçi akımının bir şairi Attila József...
Şiir bahçesinde esiyor yine esin rüzgarları.Kırılıyor en ince yerinden gül dalları.İnciniyor bülbülün ince dudakları.Öpmelerinden geriye bir yığın tarumar kalıyor.Ahhhh gül endamları yerlerde kan ağlıyor.
Yeryüzü sularını ince çizgiler halinde yaralarından süzüyor.Bir sancı halinde yayılıyor vadiler boyunca nehirler.Çocuklar suların debisinde
Elimde; Ahmet Kekeç’in “Birey yayıncılıkta çıkan 140. Kitabı…
“Kalanlar...”
Vedat Türkali’nin (Bir rivayete göre Türkali’nin ilk kitabı) “Bir Gün Tek Başına” yı geçen kış okumuştum. Ama Ahmet Kekeç’in “Yağmurdan Sonra”yı ondan önce okumuştum. Doğrusunu söylemek gerekirse “Bir Gün Tek Başına” ile “Yağmurdan Sonra” yı
Kazandığın an kaybettin demektir. Çünkü kazanmak, aynı zamanda bir vazgeçiştir. İster bir piyango, ister yıllarca peşinde koştuğun bir makam ya da iş olsun, değişmez. Değişen yalnızca yeni bir katmanda yol alacak olduğundur. Kazanmadan önceki konumda artık olamazsın.
“Dini seven dinsiz”, makalenin başlığına konu olan bu tanımlama, yazar tarafından muhtemelen okuyucu üzerinde oluşturacağı düşünülen ilgi nedeniyle özellikle seçilmiş olsa da gerçekte böylesi bir tanımlama ile örtüşebilecek herhangi bir inanç ve değerler sistemi bulunmamaktadır tarihin akışında. Bu olsa, olsa ancak her iki taraf arasında iyi niyetlerle uzlaşıyı
hayran olduğum yazarlardan biri olan Samed behrengi için yazdığım bir mektup. sevgili okur. eğer ebeveynsen ya da ebeveyn olmak gibi bir düşüncen ya da bir planın varsa, veyahut çocuksan samed behrengiyi mutlaka tanımalısın. çünkü bence, samed behrengiyi tanımadan büyüyen ya da büyütülen çocuk büyümüş ya da doğru biçimde
Anlaşılan Nasreddin Hoca’yı hiç dinlememiş bizimkisi…
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar; “kıyamet ne zaman kopar?” diye…
Hoca; “Hangi kıyamet?” demiş.
“Kıyamet kaç tanedir?” demişler.
Hoca; “Aslında kıyamet iki tanedir. Kişinin kendi ölümü küçük kıyamet, dünyanın parçalanması ise büyük kıyamettir” demiş ve eklemiş;
08 Mayıs 2008' de İzmir'de, 10 Mayıs 2008'de İstanbul'daki imza günlerime tüm dostlarımı ve okurlarımı bekliyorum.
Ünlü Avusturyalı yazar Barbara Frischmuth'un 9.3.1996 tarihli Konya ziyareti üzerine.
şairleri anlama çabasına bir tuğla ekleme/neden ve niye sorgulaması.
Şairleri dünyaya bakışına göre ayırmak gerekir. Dünyanın merkezine kendisini koyup, hep kendini yazanlar. Dünyaya bakarak yazanlar. Kendisini dünyayla birlikte yazanlar. Kendilerini yazarken başkalarını da yazanlar. Belki yalnızca ikiye ayırmak daha yerinde olur. Başkalarının duygularını kendi duyguları yapabilmiş olanlar. Kendi duygularının dışını göremeyecek kadar kendileriyle olanlar. Mutlaka kişinin kendi
Öyledir işte Anadolu’nun toprağıyla yoğrulanlar, onun suyunu içip, güneşinde yananlar umutlarını ve onurlarını asla yitirmezler.