Kırmızıya Mektuplar / Gökyüzü ve Yeryüzü Bembeyazdı
Gökyüzü ve yeryüzü bembeyazdı. Gecenin tam ortasında, soğuk beyazlık tarlasında yürüyordum. Ölmek ne kolaydı ve sensizliği taşımak ne zor
"Bir kitabı yarısında bırakmak, ona 'Hayat çok kısa' demenin entelektüel versiyonudur." – Mark Twain"
"Bir kitabı yarısında bırakmak, ona 'Hayat çok kısa' demenin entelektüel versiyonudur." – Mark Twain"
Gökyüzü ve yeryüzü bembeyazdı. Gecenin tam ortasında, soğuk beyazlık tarlasında yürüyordum. Ölmek ne kolaydı ve sensizliği taşımak ne zor
Bazen an’a dokunup kaybedersin sonra
Bazı şeyleri açıklayamazsın
Sadece görür, hisseder ve yaşarsın.
Ve küçücük bir soru işareti olup
Silinirsin zamanla.
Herşeyin ama herşeyin bir bedeli olduğunu . Özlemle yaşamanın . Özlemle birbirine kavuşmanın yüce duygusunu bilerek .Yalan , Yalnış ,Çarpık uç noktalara kapılmış bir insanın gerçekleriyle bir kadın sevdim..
Kala kala sadece ve sadece o kelimeler arasına yerleştirilen birkaç küçük nokta kalmış. Sadece üç nokta… Apostroflar yokmuş artık, virgüller de çoktan yitip gitmiş geldikleri masallar alemine...
Hayatta varolan her duygu yaşanması gerektiği için vardır. Duygular iyi ya da kötü diye ayrılamazlar. Her duygu ayrı bir taddır, ayrı bir heyecandır.Aşk da bu duyguların en güzellerinden biridir kanımca..Mazoizmdir, sadizmdir belki de..Tadı damağımızda ka
İstanbul bu kadar darmıydı.Dünya bu kadar küçük. Oysaki senelerdir bildigim şehir bu değildi benim.Mavisine hasret kaldığım beldem.Şehrimde bu kadar yağmur yağmazdı.Sensizlik bu kadar koymazdı bana.
Kadın o kadar naif (kırılgan, kolay incinen…) ki; güzel koku ve Arapçası 'salat' olup, çoğulu 'salavat' anlamına gelen “namaz” mefhumu arasında zikredilmiş…
En maviydi gözlerin. Denizler, hatta okyanuslardan bile mavi. Mavilerden mavi. İnsanın içine işleyen, bir bıçak gibi saplanan mavi. Güzelliğiyle öldüren mavi.
Yeni bir gri başlıyor gözlerimin önünde, aşk hiç olmadığı kadar hüzünlü bu zamanlar. Yanlış günlerden geçip giderek bıraktığımız mutluluk kokulu dokunuşların ardında artık o zamana hiç güneş doğmayacak...
Seni beklerken nice deli nehirler doğurdum ben...Sensiz nice sabahları katlettim ben...Sen sandığım yıllar devrildi üzerime...Yanıldım...Kanatıldım....Seni beklerken....Nice kelimeleri susturdum ben...Büyüdüm seni beklerken...Irmaklardan süzdüm geçmisimi...Sonra vurdum alnımdan tüm sözcüklerimi....Uykusuzluğumu uyandırdım kaç kez.. Kaç kez sen sandım “mimsiz karanlığı...Senin gülüşlerin diye kaç kez karların üzerine serdim ateşimi..Üşüdüm...Üşüdüm...Kaç kez sorgulandım Filistin sorgularında...
Aşıklar yakın olmalı birbirlerine; denizin kumasala, ayın yıldızlara, suyun toprağa yakınlığı gibi. Tatları karışmalı birbirlerine an be an yaşanan heyecan doruklarında...
Artık şarkılarımın en ızdıraplı güftelerisin sinemde.Yazılarımın en girift satırları,şiirlerimin en hüzünlü kafiyeleri.Tebessümle çiçeklenen yüzünü saklıyorum gönlümün en derin bölgelerinde,
geriye dönüp son bir kez kocaman bir iç çekiyorum pişmanlıkları
Nereye,ne kadar yürümem gerekiyor?Kaç adım attım,elimde kaç var,kaç daha lazım?Hayatta işlemlerim eksilerden yana mı gidecek yoksa toplama yapmayı da öğrenirmiyim bir gün..
Fasulyelerle adımı yazmayı öğrendiğimden beri belki de hiçbir şe