Yağmurun Altındaki Mutluluk
Yağan yağmurun ıslattığı bedenim üşümekteydi ve adımlarım git gide hızını kaybetmekteydi.
"Gelecek, şimdinin geçmişidir; yani hiçbir şey yeni değildir, sadece daha pahalıdır." - Kurt Vonnegut"
"Gelecek, şimdinin geçmişidir; yani hiçbir şey yeni değildir, sadece daha pahalıdır." - Kurt Vonnegut"
Yağan yağmurun ıslattığı bedenim üşümekteydi ve adımlarım git gide hızını kaybetmekteydi.
Hasretinin kanayan yüreğinle dön yüreğime. Geldiğinde yokluk kelimelerini dudaklarında ezip yavaşca sokul yanıma. Usulca saçlarını çöz. Bahar kokulu saçlarını yüreğimin kıyılarına getir. Başını koy göğsümün sen kokan yastığına. Sesinle dokun üşümüş kirpiklerime. Yokluğunu söküp dudaklarımdan, yüreğini ser yüzümün yalnızlığında bitap düşmüş gamzelerine. Nefesini bir an tutup benim nefesime
Gerek karşılıklı ve gerekse karşılıksız aşklar sonuçları itibarıyla trafik kazaları gibidir.Karşılıklı aşklarda kazanın tarafları için fazla bir sorun olmamasına karşın karşılıksız aşklarda durum çok vahimdir ve çarpılan kazazede için içinden çıkılmaz bir labirente girme tehlikesi sözkonusudur!
Ben seni unutmak için sevmedim. Şimdi sessizce yaşamalıyım seni. Son kelimelerini suskunluğuna ilmekleyip " gitmeliyim, mecburum" diyorsun. Ne diyebilirim ki haklısın. Yokluğunda da severim seni. Sana söz sevdiğim; seni sensizlikte bile seveceğim.. Bir dakika önce yürüdüğüm yollarda senin ayak izininde karşılaşma ihtimalinde sevdim seni. Unutmadan sana bir teşekkür
Madem ki durdurulamıyordu zaman, duygularının coşkun ırmağında akıp gitmesini sağlayacaktın. Bir ilki daha yaşayacak ve ilk defa aşkı tende öldürecektin…
“Sakin göllerin kuğusuyduk” diyor ya hani bir şarkıda, gecenin bu vaktinde bu şarkı da, nerden aklıma geldiyse dilime dolanıveriyor, mırıldanmaya başlıyorum.
Ben seni sadece kendime yakın hissettiğim için, acılarım acılarına benzediğin için sevdim....Ben sadece öznesi “ senin olduğun cümlelerin yüklemi..Ben sadece sırtına yüklenmiş acıları kendi yüreğinde taşımayı onur sayacak adamın gözyaşına sirayet etmiş solgun resmi....Belki de yüreğindeki mutluluğun ayak uçlarında umutsuzlukla savaşındaki kazanmaya en yakın duran sevginin tek galibiyeti..Olmadı...Kazanamadık;
Bir aşkın peşine düşmeyi bırakalı üç sene oldu. Karnı çok aç biri gibi deli divane olup yemek aramak yerine doymuşluğu yakalamış biri gibi damak tadıma en uygun yemeği bekliyorum, arıyorum yavaşça ve sabırla.
Aşağıdaki denemem, Ağustos-Eylül 2009 tarihli Notos dergisinin 17 sayısında bulunan Bu fotoğrafın öyküsünü yazar mısınız? bölümünde yayınlanan bir resim üzerine yazılmıştır. Resmi, yazar sayfamda ve aşağıdaki linkden görebilirsiniz
http://images.easyart.com/i/prints/rw/en\_easyart/lg/3/0/Ruth--1995-Max-Ferguson-306627.jpg
Okuyan herkese teşekkür ederim.
Ne kadar benziyoruz aslında birbirimize, ikimizi de harekete geçmekten
Günlerdir yazmıyordum. Seni seninle yaşadıktan sonra yazmak istiyordum her şeyi. Seni özlediğimi bile. Sesindeki büyülü kelimeleri duymayı bekledim kalemim için. Sana yormuştum her rüyamı. Kendimi bile sana yormaya başlamıştım artık. Ellerim ellerinde bulunması için var mesela. Gözlerim sen sıkılmadan izleyebilesin diye güzel.
“…AŞK’ların en güzelini, çılgınca sevenini,
yalnız sende bulmuştum, yalnız senin olmuştum…”
Kelimeler ile anlatılamayacak kadar engin, sevgili ile yaşanılacak kadar coşkulu, ifade edilemeyecek kadar yoğun ve tanımlanamayacak kadar karışık olan, herkesçe bilinen, adına AŞK denilen efsunlu kelimeyi anlatmayacağım. Onu yaşayacağım.
Tedavülden kalktı dediler aşk bu sabah. Yerine ne geldi acaba diye döndüm dolandım sokaklarda yarı ayyaş. Ceplerimde senden kalan aşk kırıntılarını kime vermeliyim ki acaba? Eski aşkları verdiğinde tüm cömertliğinle, yeni aşklar için bir kredi açılıyor mu duygu aleminde? Denklik sorun olur dedi biri aşkın tedavülden kalkmasından hoşnut.
Mevsimler soğuğa koştuğunda denizler nereye saklanıyor, hala bilmiyorum.
Ama üşüdüğüm aşikâr.
Üşüdükçe denizden korkuyorum.
Belki de SEN ve BEN Ayrı zamirlerdi bir zamanlar Sonra ben sen oldum, sen yine sen Ah bir bilsem Ne zaman başladın gezinmeye damarlarımda Ne zamandı seni sevmem
Şimdi, öylece çıkıp gel İçtiğin bir kahvenin tadı düşsün damağına ve unuttuğun bir şarkı gibi dolansın adresim yollarına...
Karacaoğlan, “ Ölümden korkup da gününün sayan, ölür gider yar koynuna giremez” derken “zaman “ın önemini vurgulayıp bir an önce sevginin dolu dolu yaşanmasının gerekli olduğunun belirtmiştir.
“Ellerimi bulamıyorum, yardım edin bana.”
İyi ki bulamıyorum, tutunmak isteyebilirdim.
Bu düşler, sakıncalı düşler.
Nereden çıktı şimdi?
Ölü bir yüreği yeniden canlandırma hayáli, adi üzerinde hayál.
Faruk Duman