Ondan Sonra - 9
ABD kendi hainlerini yaşatmaz,
hemen yok eder.
Diğer ülkelerin hainlerini ise destekler,
o ülkenin başına geçirir.
"Yazmanın en zor yanı, kelimeleri doğru sıraya dizmek değil, onları doğru zamanda susturmaktır." – Terry Pratchett"
"Yazmanın en zor yanı, kelimeleri doğru sıraya dizmek değil, onları doğru zamanda susturmaktır." – Terry Pratchett"
ABD kendi hainlerini yaşatmaz,
hemen yok eder.
Diğer ülkelerin hainlerini ise destekler,
o ülkenin başına geçirir.
Özellikle çocukların severek izledikleri “Çocuklar Duymasın” adlı televizyon dizisinde abartılı bir eşcinsel karakter ekranlara geldi. Bunun gereği ve anlamı neydi?..
Yüzümüze düşen gülüşlerde ısıtalım vuslatın her harfini.
Mektuplarda yakalım ayrılığın tarifini...
İlber Ortaylı
Beyninde kuş cıvıltıları. Öyle ılık, öylesine sıcak bir rüzgar el gezdiriyor dallarda. Ardın sıra, kuşlar ötüşüyor yapraklar arasından ışıkların sahne yaptığı yerlerde. Beynimin içinde güzel sesler bir cennet nehri gibi şakımakta, çağıldamakta. Mutluyum işte. Seni düşünüyorum ondan. Düşüncelerimde bir kuş, bir şarkı, bir ılık rüzgar oluyorsun. Gözlerimden fışkırıyor
Hiç kimse ten renginden, geçmişinden ya da dininden dolayı bir diğerinden nefret ederek dünyaya gelmez! İnsanlar nefret etmeyi öğrenirler ve eğer nefreti öğrenebiliyorlarsa o zaman onlara sevmeyi de öğretebiliriz.Nelson Mandela
Biraz öteden acayip bir gümbürtü başladı, davullar trampetler, haykırışlar. Bu zavallı üç kızın çaldığı gürültüde kaynıyor. Gürültüye gittim. İstanbul Percussion bilmem ne grubuymuş. Of, ne iştahla çalıyorlar görmeliydiniz.
Sürahi ile bardak gibiydik. Çift kaşarlı dost gibiydik, deniz kenarındaki bir masada. Bir örtüydün sen, ben ise üzerindeki çiçeklerdim. Sen yeşil bir gözdün, ben içindeki bir ışık... Sen gözdün mavi ya da siyah... Ben göz kapaklarında kirpiktim. Sen saçtın, ben rüzgar... Sen neşeydin, ben gülüş... Sen bahardın, ben
Gençler edepsizce özgürleşmiş mi, yoksa, “Onu yapma, şunu içme, el ele tutuşma, elini sevgilinin omzuna atıp parkta oturma” diyenlere inat, yeni başkaldırı yöntemleri mi geliştirmiş, anlamadım. Metronun yürüyen merdiveninde, ayakta duran sevgilisinin beline bacaklarını, boynuna kollarını dolayıp yapışarak inen genç kızı görünce, benim yorumum yolunu şaşırdı, afalladım kaldım.
Aşk dediğimiz bu müthiş duygunun gönlümüzün meşherinde hiçbir şeyin teferruat ve gereksiz olmadığını daha iyi anlıyorum...
Ey gül dibaceli adı dilimde pelesenk olan can!
İçimde, lif lif olan aşk salkımının her birinin ucunda, bir gül asılı. Gamzen, zaten ayrı bir sevda faslı iken, bu firar nerden esti aklına. Hasılı,gittin ardında bir yangın yeri bıraktın. Yüreğimdeki yemyeşil sevda ormanlarını baştan başa yaktın.
Ne hikmetse Malatya’da, birkaç yılda bir, bir fitne davulu çalınır…
1978’de Fendoğlu olaylarıyla Malatya yağmalandı…
1999’da başörtüsü meselesiyle sallandı…
2007’de baş kesmelerle anıldı…
Aradan çok zaman geçmemiş ki bu kez Sürgü’deki davulcunun tokmağıyla uyandı…
Bu yazımın özeti, yeteri kadar geliştiremediğimiz demokrasimiz sorunlar yaratıyor. Ayrım yapılmadan bu sorunları yalnız Kürt halkı değil, hatta Kürt halkından daha çok bütün kesimler yaşıyor. Sivil toplum örgütlerinde, sosyal kurumlarda, bürokraside eskiden kalan ve bugün de kayıp annelerinden, faili meçhul cinayetlere kadar pek çok sorunlu aileler var.
Mert Başaran