Beyoğlu Aşk Mezarları
Madam Divina ,Markiz Ayten ve Despina'dan Keynes'e uzanan garip bir yazi
"Bir yazarın en büyük korkusu, yazdığı şeyin asla bitmemesidir. İkincisi ise, bitmesidir." - Terry Pratchett"
"Bir yazarın en büyük korkusu, yazdığı şeyin asla bitmemesidir. İkincisi ise, bitmesidir." - Terry Pratchett"
Madam Divina ,Markiz Ayten ve Despina'dan Keynes'e uzanan garip bir yazi
Sokaklarında dilendirdiğin, çıplak ayaklı, okul formalı ilkokul çocuklarına benzedin şimdi... Yada makyajı akmış, yorgun bir sokak fahişesine... Neden böyle oldun İstanbul?
Her anını zorla da olsa dolu dolu yaşatır bu kent. Bu kentte sarı, siyah,
yeşil, mavi ve zıt renklerde gökkuşakları var. Her kesimden, her tecrübeden,
her serüvenden türler var.
Kayboldum bu koca şehirde, saat saat hasretle
yaşlanıyorum; bu koca şehrin yedi tepesine de ah ile
yaslanıyorum.Yüreğimin dağları tarumar olduğundan beri
kalemimde küstü ellerime.Ellerimki birer kelebek
zemheriye düşmüş, sonu ilk nefesinden belli.
H ergün farklı bir günün habercidir diyorlar, oysa habersizce geçiyor zaman, Dört mevsim yetmiyor anlatmaya hislerimizi ömür demi yaklaşırken.Bir başka baharın habercisini bekliyor..İnsan boş kalan ellere ,Sevgisiz gönüllere, yeni bir umut olmak için..!
Fetih; açmaktır.
Açmak ise kapalı olanı, ya hayırla kırıp dökmeden, hayra hizmet olsun diye, ya da tam tersi kırıp dökerek, zor ve zorba bir anlayışla yakıp yıkmak için anahtar, söz, fiil ve ruh kullanmaktır.
Hiçbir çağa özlem duymadan ve ayak uydurmadan, göğsüme yasladığım azgın deniz gibi, bir kuyruklu yıldız, bir kırık tekne, bir paranoya gibi, tiner çeken köprü altı çocukları gibi geldim sana. sürgün ve gemileri yakılmış bir mahkum olduğumu bilerek, son
Sosyal bir varlık olan insanının çıkmazlarıdır hayat şartları.
martıların gözlerinden dinledim
istanbulun boğazı yanmış
yıldızlar şahitlik etmiş güya suçlu benmişim
yemin olsun can gözlerimden süzülen bu şehre
ben yüreğimi içirmedim..
Bir gök ki masmavi...Tıpkı gözlerimin önünde; iki yeşil kıyının ortasından akıp giden mavi su gibi... İşte o en tepede, oturmuş bir bardak tavşan kanı gibi çayı yudum yudum yudumlarken...Bir tarafta; o, ayağımın dibinden ta aşağılara kadar uzanan gülistan kabirler... Diğer tarafta bütün göz alıcılığıyla nazlı nazlı kıvrılan Haliç...
Benim içinde “O” sanki yıllarca beklenmiş ve sonunda hep vadedilen ha bugün ha yarın, gelecek denilen, yalnızlıktan devren kiralık kalbimi kiralayacak biriydi.
İstanbul...
Geçmişten günümüze uzanan bir asma köprü misali hala dimdik ayakta efsanevi bir başkent...
İstanbul- İzmir arasındaki gelgitler...
Ve Sevdiğini bulabilmek.
Beyoğlu'nda çıktığım küçük bir gezinin yansımaları ve çağrıştırdıkları