Aysema'ya Mektuplar I
“Kalbimi meşgul eden,zerafetiyle beni cezbeden güzel,sensizliğe alışamadım.”
"Emek ve dayanışma, yaşamın en güzel şiiridir; bugün ve her gün umutla yazılmaya devam eder."
"Emek ve dayanışma, yaşamın en güzel şiiridir; bugün ve her gün umutla yazılmaya devam eder."
“Kalbimi meşgul eden,zerafetiyle beni cezbeden güzel,sensizliğe alışamadım.”
Yıl 1976. Temmuz ayının ilk günleri. Bedenimin adını anmanın abes olan bir bölgesinde bir çıban peyda oldu. Hayatımın her evresinde olduğu gibi, nasıl olsa geçer diye o günde önemsemedim...
Galileo'nun kulakları büyükmüş. Bir gün onu
çekemeyenlerden biri yanına gelip: “Efendim,
kulaklarınız bir insan için biraz büyük değil mi?”
demiş.
Galileo: “Doğru, benim kulaklarım bir insan
Kırık tahtındaki Efendi' nin, hakimiyetindeki katibe tutturduğu bir güncedir bu.
Yetmişli yılları anımsatan hayat filmimin gerilere ta o yıllara sarılmasına vesile olan güzel bir hatıram...
Kredi yurtlar kurumunun anneye özlem kokan odalarından, emek tüten öğretmenler odasına;ailelerin dişten tırnaktan artırarak yolladıkları hafta harçlıklarından, ayın 15.de bankaya yatacak maaşlara ve nihayetinde tırmanışlarla süren öğrencilikten maviye boyandığımı hissettiğim öğretmenliğe geçişimin ilk aylarıydı
Dedem de anlatırdı bir şeyler. O vakitler çocuktuk dinlemezdik. Toplandığımız radyo başında cazırtılı seslere karışan “ arkası yarın”lar varken onu kim umursardı ki. Boğazın iki yakasını bir araya getirecek köprü tamamlanmak üzereydi. Kardeşimle, hiç unutmam şimdiki gişelerin önünde hatıra fotoğrafı çekinmiştik. Omuzlarda karşılıklı sarmaş dolaş atılmış kollar, damalı
Kırık tahtındaki Efendi' nin, hakimiyetindeki katibe tutturduğu bir güncedir bu.
Futbola dair hatırladığım ilk şey Trabzonspor taraftarı olduğumdur. Sanırım beş ya da altı yaş civarındaydım. Tabiidir ki, bu yaşlarda takım tutmanın bilinçli bir seçim olmadığı açıktı. Çevremdeki ağabeylerimden etkileniyordum. Bir de Trabzon ve İskender(o dönemin en ünlü futbolcularından birisi) isimlerinin baskın ve farklı bir söyleniş şekli olması kulağa
Anneler gününün acı verdiği bir gündeyim.Birşey eksik hayatımda bir nefes.Ne kadar büyüsekte hep eksiğiz aslında.
Biz, Bahçebaşı Lisesi ilk mezun öğrencileri gerçekten farklıydık.
Bilmem nasıl anlatsam ben bizim sınıfı? Siz “Hababam Sınıfı” nı bilir misiniz)
("Hababam Sınıfı" Rıfat Ilgaz'ın en önemli eserlerinden biridir. Günümüze kadar Türkiye'de yazılmış en iyi mizah kitaplarındandır. Bir süre sonra tiyatroya sinemaya da uyarlanmış ve
Erol Mütercimler’in bir kitabının adı “Fikrimizin Rehberi Gazi Mustafa Kemal”di. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk, bir rehberdir, bir önderdir Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan tüm yurttaşlar için. Benim özel hayatımda fikirleriyle bana rehberlik eden kişi ise (fikrimin rehberi) sevgili öğretmenim Fikri Gürler’dir.
Plinius’un dediği gibi Herkes kendisi için bir derstir. Kendimizi çoğu zaman anlayamıyoruz. Kurduğumuz sözcükler bazen başkaları tarafından anlaşılamıyor. Kendimizi öğrenmek hayatın kendisi olmalı. Bir şeyleri saklamak.:bu da nedir böyle. Paylaşmak varken neden saklamak. Bana zararı olan bir şey belki başkasının yararınadır.Denemek ve görmek gerek.
Sen kendini saklamasını ve korumasını bildin.Hem şimdi sen eski sen değilsin.
Önündeki bulanık suya bir baktı.Bunun üzerinden atlayabilir miyim,diye düşündü.Bir ağacın altına saklanmış olan bir çingene kızı oradan çıkıp ona doğru yaklaştı.Elindeki ıslak çiçekleri uzattı:
Oyun odası öğretmeni olarak çalıştığım kısa sürede 2.5 yaşında iki tane dünya şekeri oğlum vardı. Biri çevresine gülücükler saçarken, diğeri annesinin eteğine yapışır, oyuncakların yüzüne bile bakmazdı.3 yaşından küçük olan öğrencilerim sadece istedikleri zaman oyun odasında oynar ve ne zaman annelerini isteseler, diğerlerinin aksine onu yanında bulurlardı. Gülücükler