“MEZURA”NIZ VAR MI?
     
     “Sevgililer Günü”nde de sevimsizliði kaleme almak istemem. Bugün, güzel sözcüklerin kulaklarý týrmaladýðý, bakýþlarýn anlam kazandýðý, yüreklerin bir baþka çarptýðý, hediyelerin gönülleri fethettiði, “Sevgililer Günü”. Sakýn ola ki, bugünü unutup, diðer günleri “ Sevgisizlik Günü” olarak ilan etmeyin!..
     Bugün sevdiklerinizle “Fiziksel Alaný” istediðiniz gibi kullanabilir onun keyfine varabilirsiniz. Sevdiðinizin kulaðýna þarkýlarýn en anlamlýsýný fýsýldayabilir, onu bir çiçek gibi koklayabilir, dudaðýna bir buse kondurabilir, isterseniz, güzel bir romantik gecenin ardýndan aþk mabedinizde, geleceðinizin meyvesinin temellerini bile atabilirsiniz!
     “Fiziki Alan” kavramý artýk günlük hayatýmýzýn her alanýnda karþýmýza çýkýyor. Ýþ yerinde veya yaþamýn her hangi bir yerinde bayanlara yaklaþým alanýný bilmeyenimiz yoktur! Þimdi buna birde “Vekile Fiziki Yaklaþým Alaný” eklendi. Bundan böyle bence her milletvekili, yanýnda “Mezura” taþýmak zorunda kalacak! Eski nesil bu sözcüðü bilir ancak yeni nesil bilmediði gibi “O da neymiþ?” diyebilir. “Mezura” öyle sandýðýnýz gibi kötü bir þey deðil. Þöyle katladýnýz mý, cebinize bile sýðabilir cinsten. Terzilerin ellerinden de hiç düþmez. Onu omuzlarýnda gezdirirler. 1,5 metre uzunluðunda þerit metredir. Sarý zemin üstüne siyah rakamlar ve çizgilerden oluþur ve en ünlü yapýmcýsý da Batý Almanya’dýr.
     Son günlerde TBMM’de yaþanan kavganýn ardýndan MHP Genel Baþkaný Devlet Bahçeli, Milletvekillerine bir metreden fazla yaklaþmayý yasakladý. Cebinde mezura taþýyan vekillerin bir de mezura yerine tahta cetveli masalarýnýn altýnda hazýr kýta beklettiklerini düþünün. Allah korusun! 99 cm yaklaþanýn kafasýna “Küttt” diye yerleþtirilmiþ bir cetvel ve ardýndan geliþen istenmeyen olaylara sahne olmuþ meclis, bir anda muhabere alanýna dönüyor! Þu Almanlar iþi gerçekten iyi biliyorlar. Sanki bugünleri düþünerek o mezurayý imal etmiþler, deðil mi? Benim yine de þu mezura yönünden kuþkum var. Türkün mucizeleri bitmek bilmez. Ýþin kötü tarafý, biz bu mezuralarý “Yahþi Batý” filmindeki gibi kement þeklinde kullanmaya kalkarsak, maazallah! Bunu hayal bile edemiyorum. Ýktidar milletvekili konuþma yapmak için tam kürsüye gideceði sýrada, arkadan muhalif milletvekilinin mezura saldýrýsýyla yere kapaklandýðýný ve yüzünü, gözünü daðýttýðýný bir düþünsenize! Alýn size durup dururken istenmeyen bir olay! Meclis Baþkaný olaya el koyup, mezurayý atan vekile sorar; “ Neden mezurayý vekilin ayaðýna doladýnýz?” Vekil hemen yanýt verir; “ Bir metre kýta sahanlýðýmý ihlal etti”. Birde mezurayý birbirlerinin suratlarýna savurduklarýný düþünün. Alýn size iþte büyük tehlike! Allah korusun mezuranýn uçlarýndaki demir parçasý vekillerin suratlarýný ne hale getirir? Ýnanýn oy verdiðiniz vekillerinizi bile tanýyamazsýnýz!
     Neyse mezurayý bir kenara býrakalým. Hayali bile kötü olmaya baþladý! Siyasetçiler ekonomiyi hallettiler, þimdi de psikolojiye soyundular! Herkes birbirini potansiyel hasta görmeye baþladý. Yine MHP Baþkaný’ndan Baþbakan’a “Dunning Kruger Sendromu” teþhisi konuldu. Birçoðumuza yabancý olan bu sözcüðün ne anlama geldiðini bende merak edip, araþtýrdým. Bunu da sizinle paylaþmak istedim;
     Cornell Üniversitesi’nde görevli psikologlar Justin Kruger ile David Dunning’in tarihe geçmelerine ve 2000 yýlýnda Nobel ödülü almalarýna neden olan taný “Cahil Cesareti” olarak tanýmlanýyor. Gelin teoriyi biraz daha açalým. “Cehalet gerçek bilginin aksine bireyin kendine olan güvenini artýrýr” deniyor ve sonuçta þu bulgulara ulaþýlmýþ;
•     Niteliksiz insanlar, ne ölçüde niteliksiz olduklarýný fark edemezler,
•     Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eðilimindedirler,
•     Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanlarýn niteliklerini görüp, anlamalarýnda acizdirler,
•     Nitelikleri, eðitimle artýrýlýrsa, ayný niteliksiz insanlar, niteliklerinin farkýna varmaya baþlarlar.
     Nitelik ve niteliksiz sözcüklerinizden baþýnýz döndü deðil mi? Ýþte hayatýmýzýn her alanýnda, her kesiminde karþýlaþtýðýmýz “ Niteliksiz Ýnsan”lar. Onlarý, yönetici, eþ, çalýþan, oy veren ve siyasetçi gibi hayatýmýzýn her alanýnda görmek mümkün.
     “To Be Or Not To Be” yani “Olmak veya Olmamak” bütün mesele bu olsa gerek. Türkiye’nin sorunu sanýrým Ýngiliz yazar William Shakespeare’nin bu ünlü sözünde düðümleniyor. Nitelikli yani kaliteli insan yetiþtirebilmek en büyük sorunumuz olsa gerek.
     Sizlere bir ülkeden örnek vermek istiyorum. Þu anda eðitim ve geliþmede ön sýralarý yakalayan Finlandiya 1917 yýlýnda baðýmsýzlýðýný kazandýðýnda çok fakir ve geri bir kuzey ülkesiymiþ. Ünlü filozof Profesör Snelman ve arkadaþlarý Fin halkýna sürekli eðitim vermiþ ve bugünkü refah düzeyine bu çalýþmalar sayesinde ulaþmýþlar.
     Eðitimin önemini kavrayan uluslar fakirlikten kurtularak ekonomi, siyasi ve kültürel bakýmdan geliþerek dünyada sözü geçen devletler kervanýna katýlmýþlar. “Kurtuluþ Savaþý”ný kazanan Türkiye ise “Kültür Savaþý”ný ne yazýk ki kaybetmiþtir. Nitelikli bir hayat için Snelman gibi Profesörlere mi ihtiyaç var, dersiniz?
     Sevgilerimle

Ertuðrul Erdoðan
14 Þubat 2010
www.ertugrulerdogan.com