..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hayal gücünün tuvalinden baþka birþey deðildir. -Henri David Thoreau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Dilek Asar




20 Ekim 2008
Ihlamurun Gölgesi  
Dilek Asar
Yeniþehir, Ankara’nýn bir zamanlar en gözde semtlerinden biriydi. Çocukluðumun uzun bir bölümü o semtte geçti. Oturduðumuz ev bahçe içinde iki katlý bir evdi. Çevredeki bütün evler bahçe içinde, iki veya üç katlý, farklý görünüþlere sahipti.Sýcacýk komþuluk iliþkilerinin yaþandýðý mahallemiz, sokaktan geçen simitçi, yoðurtçu,sütçü ve at arabalarýyla meyva´- sebze satanlarla bütün gün þenlikli olurdu. Yorgun bir akþam inip, perdeler sýkýsýký örtüldükten, kapýlar kapanýp el ayak çekildikten sonra bile sesler bir süre daha, boza, sahlep, helva satýcýlarýyla devam eder daha sonra devriyeye çýkan bekçilerin düdük sesleri geceyi bölerdi.


:BCED:
Yeniþehir, Ankara’nýn bir zamanlar en gözde semtlerinden biriydi. Çocukluðumun uzun bir bölümü o semtte geçti. Oturduðumuz ev bahçe içinde iki katlý bir evdi. Çevredeki bütün evler bahçe içinde, iki veya üç katlý, farklý görünüþlere sahipti.Sýcacýk komþuluk iliþkilerinin yaþandýðý mahallemiz, sokaktan geçen simitçi, yoðurtçu,sütçü ve at arabalarýyla meyva´- sebze satanlarla bütün gün þenlikli olurdu. Yorgun bir akþam inip, perdeler sýkýsýký örtüldükten, kapýlar kapanýp el ayak çekildikten sonra bile sesler bir süre daha, boza, sahlep, helva satýcýlarýyla devam eder daha sonra devriyeye çýkan bekçilerin düdük sesleri geceyi bölerdi.

Oturduðumuz evle ilgili hatýrladýðým ilk sahne, mavi bir taksinin kapýnýn önünde duruþu, Týp Fakültesi’nde çalýþan teyzemin, beyaz önlüðü ile taksiden iniþi, annemin kucaðýndan beyaz bir bohçayý alýþý, daha sonra annemin , mavi saten geceliði ve onun üstünde ayný kumaþtan sabahlýðýyla iniþidir. Ben babamýn kucaðýndaydým.Herkes sevinçliydi.. Babam taksiyi ödedi. Eve doðru yürürken, babam teyzemin kucaðýndaki bohçayý araladý. Uyuyan bir bebek yüzü gördük. Minicik yumruðunu yanaðýna dayamýþ,pembe –beyaz bir yüz, büzülmüþ dudaklarýyla her an aðlamaya hazýr gibiydi. Kardeþim doðduðunda dört yaþýndaydým.Bu tarihten itibaren yaþadýklarým daha canlý olarak belleðimdedir.

Bahçesinde her türlü meyva aðacý ve çeþitli çiçeklerin olduðu o evin alt katýnda oturuyorduk. Beþ odalý, büyük mutfaklý evimiz hiçbir zaman unutamýyacaðým anýlarla doludur. Ama ille de, bahçe kapýsýndan girildiðinde, evin kapýsýna kadar uzanan taþlýk yolun sol tarafýndaki, inanýlmaz büyük ýhlamur aðacý...Onun hemen yanýnda fazla yüksek olmayan, sokaktan baþlayýp evi çevreliyen bahçe duvarý vardý. Ihlamur aðacý çiçeðe durduðunda mis gibi bir koku mahalleye yayýlýr, baþka bahçelerdeki diðer kokulara karýþýrdý. Zamaný gelince çiçekler toplanýr, kurutulur, komþulara daðýtýlýr, kýþýn demlenir içilirdi.

O ýhlamur aðacýnýn altý benim en sevdiðim oyun mekanýmdý. Serilen kilim uzun süre yerinde kalýrdý da üzerine taþýnan oyuncaklar, oynanan oyunlara göre sürekli deðiþirdi.
O kilimin üzerinde hiç yalnýz kalmadým. Her zaman oyunlara katýlmak için mahalleden çocuklar çýkýverirlerdi ortaya . “sen anne ol ben baba ,, “hayýr ben çocuk olmak istemiyorum” çekiþmeleri benim “ hepimiz kardeþ olalým” önerimle kesilir, belki de mekan sahibi olmam sebebiyle derhal kabul görürdü. En küçük kardeþimiz ise teyzemin Irak gezisinden döndüðünde bana armaðan olarak getirdiði elli santim boyundaki, arkasýndaki ipi çekince aðlayan taþ bebeðim olurdu. Onunla ilgilenmek, gezdirmek, karnýný doyurmak tüm arkadaþlarýmýn en sevdiði “evi iþi “ idi. Aðacýmýzýn yanýndan geçen duvar, kimi zaman oturma odamýzýn duvarý, kimi zaman mutfaðýmýz, kimi zaman oyunda mýzýkçýlýk yaptýklarý için uzaklaþtýrýlan çocuklarýn kollarýný kavuþturup asýk bir suratla diðerlerini izliyerek oturduklarý bir yer olurdu.

Senenin belirli zamanlarýnda, günün birinde küçük bir grup, bahçe kapýsýndan içeri girip ýhlamur aðacýmýzýn altýný iþgal ederlerdi. Kadýn- erkek, çoluk – çocuk bahçeye doluþuveren bu insanlar “kalaycý” lardý. Bizim evden verilen birkaç bakýr kap- kacak, konulduklarý yerde, komþularýn getirdikleri irili ufaklý kaplarla bir yýðýn olur, yaktýklarý ateþin baþýnda kalaycýlar hummalý bir çalýþmaya baþlarlardý.

Annemin üstünkörü bir ifadeyle “ bunlar küçük çocuklarý alýr götürürlermiþ, fazla yaklaþma yanlarýna” uyarýsý kafamda, büyük bir zevk ve merakla büyülenmiþ gibi onlarý seyrederdim. Çýplak ayak, donsuz , bakýmsýz bebeler ortalýkta dolaþýrken “niye çocuk çalsýnlar ki , kendilerinin bir sürü var ya” diye düþünür ama yine de içimde bir korku duyardým.


Tencerelerin, kazanlarýn,leðenlerin içinde, pantolonunun paçalarýný dizlerinin üstüne kadar kývýrmýþ, kalçasýný saða sola sallayarak dönüp duran adam ve tozun dumanýn arasýnda harýl harýl çalýþan diðerleri, þekli bozulmuþ, yoluk yoluk olmuþ, kararmýþ bakýrlarý düzeltir, pýrýl pýrýl bir hale sokar, duvarýn üzerine dizerlerdi. Öðlen üzeri anneannemin ve annemin hazýrlayýp verdikleri yemekleri, neþe içinde çarçabuk yeyip “allah razý olsun” diyerek iþlerine devam ederlerdi. Kabýný-kacaðýný almaya gelen komþular orada biraz oyalanýr, paralarýný ödeyip giderler, bu geliþ gidiþler sahneyi daha da canlandýrýrdý.

Çocukluðumun en güzel en görkemli tiyatro oyunu akþama doðru sonuna yaklaþýr, yorgun insanlar, aletlerini ve çocuklarýný toparlayýp sahneyi terkederlerdi. Biz mekanýmýza tekrar kavuþurduk ama yanýk kokusu ve kullandýklarý niþadýrýn kekremsi kokusu orayý günlerce terketmezdi.

Gençlik yýllarýmda ara sýra gözlerimin önüne gelen kalaycýlarla ilgili sahneler nedensiz deðil, daha ziyade herhangi bir þekilde kendime çeki-düzen verdiðimde, kuaför sonrasý, makyaj sonrasý olurdu. Kendimi onlarýn parlatýp duvara dizdikleri kaplar gibi hissederdim galiba.”Kalaylamak” “kalaylanmak” sözcüðünün, deyim olarak, birilerine “küfretmek” veya birilerine” fýrça çekmek” anlamýna da kullanýlmasý beni herzaman þaþýrtmýþtýr.

Þimdilerde ise kalaylanmýþ kap-kacaðýn kullanýla kullanýla ne hale geldiðini, bakýrý çýkan tencerelerin yoluk ve çirkin görüntüsünü daha fazla hatýrlamaya baþladým.

Ne yazýk ki kalaycýlar da yok artýk...


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Ankara güzelmiþ
Gönderen: Ahmet Öztürk / , Türkiye
22 Mayýs 2009
Yazýlarýnýzda hem sevinç hem özlem vardý. Sizin gözünüzle Ankara'yý bir baþka düþündüm. O günden bu güne çok deðiþti Ankara. Hem insanlar hem koca þehir deðiþti... Ne desem az gelir. Yazým olarak gayet hoþ bir eserdi. Emeðinize saðlýk Dilek Haným

:: nostaljik duygular
Gönderen: Zahit Eren / , Almanya
27 Ekim 2008
Tebrikler. Öykünüzü begendim. Beni de Ankara'daki cocukluk yillarima götürdü. Anlaþýlan içinizdeki çocuk hala yaþýyor. Onun gözleri ve duygularý ile yazabiliyorsunuz. Türkçeyi yalýn, akýcý bir þekilde kullýyorsunuz. Ama biraz "edebiyat" yapmanýn zararý yok.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
"Bekle Bizi Ýstanbul"

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Veda Partisi
Hediye
Bayram Sevinci
Sýrýlsýklam Aþýk
Dört Köþeli Kuma
Komþularým
Benim Anna´m

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yaþam Bir Tiyatro [Deneme]
Sevgiye Çaðrý [Deneme]


Dilek Asar kimdir?

Okumayý çocukluðumdan beri çok severim. Okurken içim ýsýnýr . Okumanýn bendeki tek olumsuz yönü bizzat yazmaktan beni alýkoymasý oldu. Okumaktan zaman kalmadý. Bir de, öyle çok yazýlmýþ, öyle güzel yazýlmýþ ki ne kaldý ki yazýlacak ve nasýl daha güzel yazýlýr ki dedim. Artýk böyle düþünmüyorum. Ýçinden gelen içinden geldiði gibi yazmalý. Birileri benim içimi ýsýttýysa belki ben de birilerinin içini ýsýtýrým. Belli mi olur. Hayali bile güzel.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Dilek Asar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.