Ýnsan kendini bilmeli. Gerçeði keþfetmeye yaramasa da, yaþamayý öðretiyor. Ve bundan daha güzel birþey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Kazan’da artýk son birkaç günüm. Buraya iyice alýþtým. Hiç yabancýlýk çekmiyorum. Hatta bazý sözcükler öðrendim. Mesela teþekkür etmek için “Rahmat” diyorlar. Bu sözcük, bize, pek yabancý deðil. Küçükken iyi bir þey yaptýðýmda “Babana rahmet” diye çok kez duymuþtum büyüklerimizden. Yine “Yok” kelimesi ayný anlamda, ayný seslerle kullanýlýyor burada. “Çay” da burada çay olarak söyleniyor. Buna benzer birçok kelime neredeyse ayný… Geldiðim andan itibaren bana bir tercüman verildi: Elvira. 25 yaþýnda, sarý saçlý, mavi gözlü, yüzü yer yer çil olan, güler yüze sahip, ince ve tatlý bir sesi olan, duygusal ve güzel bir kýz. Ruslara çok benziyor ama Rus deðil. Tatar kýzý. Elvira, neredeyse, her anýmda yanýmda. Beni býkmadan takip ediyor. Sanki benim gölgem. Ben, neredeysem o da orada. Geç saatlere kadar býrakmýyor beni. Çünkü öyle talimat almýþ. Ýþinde hiç kusur yapmýyor Elvira. Boþ zamanlarýmda da yanýmda oluyor. Bazen beni gezdiriyor. Görülmesi gereken yerlere götürüyor. Kazan Üniversitesi Türk Dili Ve Edebiyatý Bölümü’nü bitirmiþ. Türkçeyi burada öðrenmiþ. Güzel konuþuyor. Arada takýldýðý da olmuyor deðil. Ondan en çok duyduðum söz “Sizde nasýl derlerdi? Nasýl desem?” Ben de “Tercüman sensin.” deyince baþlýyor gülmeye. “Özür dilerim” sözü hiç düþmüyor aðzýndan. Tatlý, sempatik bir hali var. Doðrusu alýþýyorum ona. Bu kadar alýþmadan sonra ayrýlmak zor olacak ondan diye düþünüyorum… Elvira ile eðitimlere, seminerlere ve tiyatrolara gidiyoruz. Konuþulan her þeyi tercüme ediyor. Eðilip baþlýyor konuþmaya. Sol tarafýmdan konuþtuðu zamanlar duymuyorum. Çünkü bu kulaðýmda yüzde yetmiþ oranýnda ses iþitme kaybý var. Tabii bunu O, bilmiyor. Sað kulaðýmla idare ediyorum hep. Bazen de öyle kýsýk sesle konuþuyor ki bu sefer ben, Elvira’nýn aðzýna girmeye çalýþýyorum. “Duymuyorum” deyince baþlýyor gülmeye… Elvira izlediðimiz oyunlarý da bana tercüme ediyor. Aslýnda burada cihazlar var. Buradakiler için tercüme sorun deðil. Rusçadan baþka bir dil olursa tercüme ediliyor. Ama Rusçaya çevrildiði için ben, yine anlamýyorum. Bazen de Ýngilizce tercüme ediliyor ama her oyunda deðil. Benim ilgimi çeken þey þu: Oyundan önce 100 Ruble veriyorsunuz ve size bir kulaklýk veriyorlar. Siz de tercümeyi dinleyebiliyorsunuz. Oyundan sonra kulaklýðý iade edip paranýzý geri alýyorsunuz. Herkes bu sisteme alýþmýþ. Seri bir þekilde alýp- veriyorlar… Ýlk izlediðimiz oyun Saka Akademi Tiyatrosu’nun Sahnelediði, Ünlü Kýrgýz yazar Cengiz Aytmatov’un bir oyunuydu. Oyunun adýný Gagavuz dostum Mihail Konstanivov “ Beni Ýsteyen Güzel Deniz Kýyýsý” olarak tercüme etti. Oyunu izlediðimde hikaye, hiç de yabancý gelmedi bana. Aytmatov’un “Deniz Kýyýsýnda Koþan Ala Köpek” adlý öyküsünün oyuna uyarlanmýþ þeklinden baþka bir þey deðildi. Öyküde denize ilk defa çýkacak olan bir çocuk vardýr. Babasý, amcasý ve köyün en iyi avcýsý ile denize çýkarlar. Açýldýklarýnda sise yakalanýrlar. Sis, günlerce sürer. Susuzluk baþlar. Herkes yavaþ yavaþ gemiyi terk eder ve ölür. Sadece çocuk kalýr… Ýþte bu öykünün oyunlaþtýrýlmýþ þekliydi izlediðmiz… Oyun, bana göre büyük bir baþarýyla sahnelendi. Görsel bir sunum yapýldý adeta. Efektler ve deniz dekoru farklýydý. Iþýklarla ve bezlerle dile getirdiler bunu. Ortaya bir gemi konulmuþ ve iplerle havaya asýlmýþtý. Alttan çekilen iplerle gemi hareket ettiriliyordu. Sahnenin arkasýndaki ve önündeki perdeler de ters orantýyla aþaðý yukarý çekilerek dalga görüntüsü oluþturuldu. Tabii mavi ýþýklarýn görevini burada belirtmek gerek. Özellikle ölüm anlarýný yönetmen mükemmel bir ýþýkla vermiþ. Tam ortaya konan kýrmýzý ýþýk, gemiyi terk eden oyuncunun atlamasý anýnda tüm ýþýklarýn sönüp hemen ardýndan kýrmýzýnýn yanmasý ve oyuncunun yerden kalkýp ellerini açarak bu ýþýða yürümesi çok güzeldi doðrusu. Yine geminin ön tarafýnýn seyircilerden tarafa doðru havaya kaldýrýlmasý, oyuncularýn kürek çekerken baðýrmalarý ve þarký söylemeleri çok ilgi çekiciydi. Son bölümde çocuðun, babasýnýn ve amcasýnýn öldükten sonra arkalarýndan baðýrmasý kanlarýmýzý dondurdu. Eminim salonu dolduran herkesin gözü benim gibi dolmuþtur. Saka Yakutiye Akademik Tiyatrosu’nun hazýrladýðý bize göre çok farklý olan baþka bir oyun izledik. Ologho Tiyatrosu. Ýki kýz kardeþin baþýndan geçen olayý anlatan oyun sözlerden ziyade hareketler ve þarkýlarla verildi. Söz hemen hemen hiç yoktu. Kendilerine özel þarký biçimi tercih edildi. Ellerinde uzun kamýþlarý aksesuar olarak kullandýlar. Oyun, ilginçti. Sýkýlmadan ilgiyle izledik. Ve Tatar Tiyatrosu’nun oyunu var sýrada. Norveçli Yazar Jon Fosse’nin bir eseri olan “Bir Yaz Günü” adlý oyunu izledik. Oyun Tatar diliyle oynandý. Zaten Kazan’da Ya Rusça ya da Tatar diliyle oynanýyor oyunlar. Tatarlar kendi dillerini unutturmamak için özellikle Tatar dilini kullanýyorlar. Oyuna kendinizi dikkatlice verdiðinizde birçok kelimeyi anlýyorsunuz. Çünkü bizden olan, bize hiç yabancý gelmeyen, günlük olarak kullandýðýmýz o kadar ortak kelime var ki… Tiyatro kültürü sayesinde, uzak olan ama bize hiç yabancý olmayan bu dili, bu oyunu zevkle izledik…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |