..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kurguyla gerçek arasýndaki ayrým, kurgunun mantýklý olmak zorunda olmasý. -Tom Clancy
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




28 Mart 2012
Ýçimizde Es Es Aþký Bambaþka…  
Bizim Köyün Ayýlarý..

Kemal Yavuz Paracýkoðlu


skiþehirspor’un maçlarýnda kaçaðý engelleyemedik-leri gibi, arada sakatlýklarýnda olmasý nedeniyle il valiliði, spordan sorumlu yetkililer, kulüp yöneticileri filan bir araya gelip, her bir aile büyüðü yanýnda giren bir çocuktan bilet alýnmamasý kararýný almýþtýlar.


:AEGF:

Eskiþehirspor’un maçlarýnda kaçaðý engelleyemedik-leri gibi, arada sakatlýklarýnda olmasý nedeniyle il valiliði, spordan sorumlu yetkililer, kulüp yöneticileri filan bir araya gelip, her bir aile büyüðü yanýnda giren bir çocuktan bilet alýnmamasý kararýný almýþtýlar.

Tabii ki, kendimize her maçta bir baba bulma telaþý baþlamýþtý bu defa da. Bilet kuyruðundaki adamlarýn yanýna sokuluyorduk ve en sevimli mimiklerimizle, “amca, benim babam olur musunuz?” diye soruyorduk. Bilet denetleyicilerinin önünden geçer geçmez bitecek bir babalýðý herkes kolayca kabul ediyordu.
Fenerbahçe ile oynayacaðý Türkiye Kupasý final maçýnda bir beraberlik dahi Es Esin kupayý almasý için yeterli bir skor olacaktý.
Gazetesinin, kitaplarýnýn ve daktilosunun baþýndan kalkýp çalýþma odasý olarak da kullandýðý yatak odasýndan nadiren çýkan, hayatýmýzla ilgili eylemlerimizde müdahale sesini nadiren duyabildiðimiz, evin içindeki varlýðýyla yokluðu arasýnda bir fark bulunmayan, kendi kabuðu içine çekilmiþ bir adam olan babamýn, nerden bulduysa, eline bir maç bileti geçmiþti. Bunu bana, maç gününden önceki akþam, akþam yemeðinde, önemli bir müjde olarak bildirmiþti: “Haydi bakayým, annenin koyduðu yemekleri itiraz etmeden bitirirsen, seni yarýnki maça götüreceðim!”
Bu haber suratýmýn asýlmasýna neden oldu.
Sevinç çýðlýklarý atacaðýmý, gece sabaha kadar uyuyamayacaðýmý, filan umuyordu herhalde. “Ne oldu, sevinmedin mi?” diye sordu.
Alýþtýrdýðý ilgisiz baba tipinden sonra, oynamak istediði bu iyi baba rolü pek parlak bir fikir deðildi. Sigara içemeden ve küfür edemeden seyredilecek maç, deðil Fenerbahçe ile, Galatasaray ile, Real Madrid ile olsa ne yazardý? Hiç bir keyfi olmazdý ki… “Yok… Sevindim de… Ödevlerim vardý da… Hatta yazýlý sýnavým vardý da… Ben gelmesem de ders çalýþsam… Biraz da, üstünüze afiyet, kýrýklýðým var da…” Falandý da, filandý da, diyerek üretebildiðim tüm mazeretler de, annemin koyduðu her yemeði itiraz ede ede bitirmemem de ve hatta “Kardeþim Ersin’i götür istersen, babacýðým,” diye oynadýðým fedakâr abi rolü de bir iþe yaramamýþtý.
Çaresiz birlikte gitmiþtik maça ve tek biletle ikimiz de girmiþtik. Ýðne atsan yere düþmezdi, öyle bir kalabalýk. Kale direðinin hizasýna denk gelen yerlerde, hemen köþe (korner) noktasýnýn dibinde, zar zor oturacak bir yer bulduk. “Ayderler” tüm Türk spor kamuoyu tarafýndan benimsenerek kullanýlan özgün tezahürat tekerlemelerini haykýrmaya baþladýklarýnda, ben de ayaklandým, baþladým baðýrmaya: “Ýçinizdeee Feeener aþkýýý baaambaaaþkaaa… Orospuuu taraftarýnlaaa çoook yaaaþaaa… Fenerbahçeee engelleriiii aaaþaaacak… Kupalarýýýý biiirer bireeer NAHHH alaaacak…”
Tezahürata iyice kaptýrmýþtým ki, kolumun yeninden çekiþtirilip oturtuldum. Babam, tezahürat gürültüsü içinde parmaðýný “çok ayýp, çok ayýp” diye sallayýp, sesini duyurabilmek için baðýrarak nutuk çekmeye baþladý: “Orospu sözcüðü genelde kadýnlar için kullanýlýr. Fahiþeliði meslek edinmiþ kadýnlar öyle adlandýrýlýrlar. Bazen, bazý kalleþ erkek karakterleri ile ilgili olarak ta o adlandýrma yapýlýr, ama bu yaygýn deðildir. Bir futbol kulübüne taraftar olan herkesi o sýfatla itham etmek doðru deðildir. Hatta, az birazýný bile itham etmemeliyiz... Ýçinde aþk ateþi bulunan insan tutkulu insandýr, tutkulu insanýn gözü, tutkulu olduðu þeyden baþka hiçbir þeyi görmez. Gözü tutkulu olduðu þeyden baþka hiçbir þeyi görmeyen insan nasýl baþka baþka þeylerle iliþki kurar? Baþka baþka þeylerle iliþki kurmayan insan fahiþe olabilir mi? Akýl mantýk alýyor mu? Çok yanlýþ, çok… Bir futbol takýmýna taraftar olan kadýnlar arasýnda fahiþeliði meslek edinmiþ kaç tane kadýn olur ki? Üstelik bu tip kadýnlar yalnýzca Fenerbahçe taraftarlarý arasýnda mý vardýr? Eskiþehirspor taraftarlarýnýn arasýnda da yok mudur? Sen, sen ol, hiçbir zaman, hiç kimseye karþý böyle saygýsýzlýk yapma evladým!”
Bu arada maçý yapacak takýmlar sahaya çýkmýþtý ve tribünlerden atýlan konfetiler altýnda müthiþ bir tezahürat baþlamýþtý. “Es Es Es… Ki Ki Ki… Es Ki Es Ki Es…” Tezahüratlar çýn çýn öttükçe, onlarla birlikte baðýrýp çýðýrmak için can atýyordum, ama yanýmdaki otoritenin etkisinde gýkým çýkmýyordu; çünkü, yanýmdaki otorite sesini duyurabilmek için sürekli baðýrarak benimle konuþmaktaydý:
“Bu tezahüratý ilk icat eden bizim jenerasyonu-muzdu. Amigo Orhan’ý duydun mu hiç? Duymuþsundur tabii ki… Onun ismini duymayan kalmamýþtýr ki, sen duymamýþ ol… Türkiye’nin amigoluk tarihi onunla baþlar. Amigo lakabýyla ünlenmiþ ilk amigo o olduðu için… Bu Amigo Orhan, o zamanlar stadýn tam ortasýna dikilir, ellerini kaldýrýr, sonra öne doðru eðilerek yerdeki çimlerden bir tutam kopartýr, sonra doðrulur, koparttýðý çimleri havaya savurur, tam o anda bütün tribünler ayaklanýp HEYYY ALLAHHH!... diye bir baðýrýrdý ki, Eskiþehir’in en ücra köþelerinden bile duyardýn. O ayný hareketleri dört defa tekrar ederdi; tabii ki, tribünler de HEYYY ALLAHHH!... diye haykýrmayý. Bu haykýrmayý hemencecik, ES ES ES KÝ KÝ KÝ ESKÝ ESKÝ ES!... haykýrýþlarý alýrdý. Bu nakaratý da üç defa tekrarladýlar mý, tezahürat tamamlanmýþ olurdu. Sonra sonra bu tezahürat diðer þehirlerin taraftarlarýna da sirayet etti. Mesela Karþýyakalýlar, Kaf Kaf Kaf Sin Sin Sin Kafsin Kafsin Kaf !... þeklinde tezahürat yaparlardý. Galatasaraylýlar da Re Re Re Dal Dal Dal… nasýldý onlarýn ki, hatýrlayamadým yahu… Neyse… Ýþte öyle bir þeydi… Bilmiyorum. Sen, sen ol, hiçbir zaman, bilmediðin bir þeyi çok biliyormuþ gibi söylemeye uðraþma evladým!”
Onun jenerasyonunun haykýrdýðý ayný tezahüratý ayný þekilde benim jenerasyonum da yapmaktaydý ve elbette ki benim de defalarca yaptýðým bir tezahürattý.
Nasýl olsa çenesi durmayacaktý, baþka sýkýcý konular yaratýp susmacasýna konuþacak duracaktý; hiç deðilse ben yönlendireyim konuþacaðý konularý, diye düþünerek, “amigo Orhan o çimleri yolarken ne diyordu babacýðým?” diye sordum.
Cevap veremedi soruma. “Bilmiyorum,” deyip çýkýverdi iþin içinden. “Statta o kadar çok gürültü olurken sahanýn ortasýndaki bir adamcaðýzýn ne dediðini nasýl duyacaktým; deðil mi evladým?…”
Ortalýðý, birden “Gooolll!...” çýðlýklarý sarmýþtý. En son hatýrladýðým görüntü, futbolcularýn tribünleri, el kaldýrarak “Soool… soool… Soool…” diye selamladýklarý andý. Maç ne zaman baþlamýþtý da, ne zaman gol olmuþtu, bir türlü aklým ermedi. Neyse, olan bir gol vardý ve herkes çýðlýk atýyordu, nasýl olduðunu görememiþ olsam da, ayaklanýp, “gooolll!…” diye haykýrarak sevincini yaþamamam için bir neden yoktu.
Ne demek “yoktu”, babam vardý ya!
Gökyüzüne baktým, koyu renkli tek bir bulut yoktu. Hava oldukça sýcaktý, deðil ceket gömlek bile sýkýyordu. Seyircilerin çoðunun üst kýsýmlarý çýplaktý, geri kalanlarý da fanilalýydý. Dayanamadým, ceketimi çýkarttým. Babamýn acil müdahalesi yetiþti tabii ki, “Evden çýkarken sýký giyin deyince, hava güzel babacýðým, deyip giyinmedin. Ya yaðmur yaðar da, Allah muhafaza ýslanýrsan…Ne o, ceketini mi çýkarýyorsun sen? Tam da, ben sýký giyinmediðin için kýzarken hem de… Eskiþehir’in havasý bu, belli mi olur, ha oynak bir karý, ha Eskiþehir’in havasý… Hasta olursan görürsün gününü… Sonra da, okulundan da kalýrsýn… Yazýlý sýnavýn da varmýþ bak… Gidemeyince öðretmenin basar sýfýrý… Biz evde sýkýlmýþýndýr, derslerden sýkýlmýþýndýr diye, temiz havada zihnin açýlsýn diye getirdik seni maça, hastalanýp yataklara düþ diye, deðil. Sen, sen ol, hiçbir zaman, baba sözünden çýkma evladým!”
Yan tarafýmýzdaki bir adam maç seyretmeden habire gevezelik yapan babamdan gýna getirmiþ olacak ki, babamý, “Beyefendi, bi sus da maç seyredelim yahu!” diyerek azarladý.
Babam nezaketsiz adama bozularak sustu.
Tam da o anda, az önce Eskiþehirspor’un gol attýðý kaleye bir Fenerbahçeli futbolcu gol atmaz mý? Kendi kalesine attý sanarak, hemen ayaða fýrlayýp baðýrdým, “gooolll…” diye. Çevremden hem gýk çýkmýyor, hem de herkes gözlerini pörtletmiþ bana bakýyor. Dayak yeme korkusuyla, Fenerbahçe kendi kalesine gol atmadý mý, EsEs iki sýfýr olmadý mý, diye çevredekilere sormaya baþladým. Sað tarafýmdaki sempatik bir abi, Fenerliler attý gülüm, maç bir bir oldu, deyince, ben anlayamadan maçýn ikinci devresinin oynanmaya baþlanmýþ olduðunu, EsEs’lerin gol attýðý kalenin ikinci devre baþladýktan sonra EsEs’lerin kalesi olduðunu anlamýþ oldum. Duyduðum mahcubiyetten dilim damaðým kurumuþtu. Dilimi þaplatarak damaklarýmý ýslatmaya çabalayýp, “Susadým babacýðým,” dedim.
“Susadýn mý? Bak, bu olmadý. Gazozcu! Gel bakayým, bir gazoz ver! Kaç para? Beþ lira mý? Çok yahu… Bakkalda bir buçuk lira olan þeyi burada beþ liraya satmaktan utanmýyorsunuz da…” Babam hem kýzmýþ, hem de adamýn parasýný elden ele yaparak yollamýþtý. Adam da pet bardak içindeki gazozu elden ele yaparak babama yollamýþtý. Babam, gelen gazozdan koca bir fýrt çekip gýrtlaðýný ýslattýktan sonra bardaðý bana verdi. “Gazozu birdenbire içme oðlum!”
Sanki birden bire içilip de bitirilecek gazoz kalmýþtý da bardakta, yarýsýný kendisi içmiþti maþallah… Sýkýntýdan oflamaya puflamaya baþlamýþtým, ama babamýn umurunda deðildim. Babamýn çenesinden gýna gelmiþti iyice, ne maçý takip edebiliyordum, ne de onun söylediklerini algýlayamýyordum. Acilen bir sigara içmeliydim. “Babacýðým sýkýþtým, helaya gideceðim,” deyince; babam itiraz etti.
“Bu kalabalýkta helâya nasýl gideriz þimdi? Adým atýlacak gibi deðil ki… Kalkarsak yerimizi kaybederiz, sýk yarým saat…”
“Olmaz, çok sýkýþtým. Ben kendim gider gelirim. Korkma,” diyerek mýzmýzlanýnca, babam söyleve baþladý gene.
“Madem böyle bir yere geliyorsun, burada saatlerce oturacaðýný düþünüp, evden çýkmadan önce, çiþini, miþini edip öyle çýksaydýn ya sokaða… Helânýn nerede olduðunu biliyor musun, bari? Gördün mü bak, bilmiyorsun… Haydi bakalým, git de arabul!...”
Sevinç çýðlýlýðý atmamak için zor tuttum kendimi. Ben dar arada insanlardan müsaade isteye isteye, özür dileyerek çýkmaya çalýþýrken babam, bana az önce maçýn bir bir olduðunu söyleyen sempatik abiye bir þeyler anlatmaya baþlamýþtý. Sempatik genç abi onu önemsemeyerek maçýn heyecanýyla kah oturup kah kalkarak tezahüratýný sürdürünce, babamýn baþkalarýna bir þeyler anlatmak için çýrpýnmaya baþladýðýný gördüm. Aradan çýkýp da merdivenlere ulaþtýðýmda, insan bedenlerinin arkasýna sýðýnýp gizlice babamý gözleyerek çorabýmýn içinden çýkarttým bir sigara yaktým.
Babam, hiç kimseden yüz bulamayarak çaresiz maça bakmaya, sonra da diðer seyircilerle birlikte maç pozisyonlarýný ahlarla vahlarla tenkit etmeye, sonra sonrada arada küfürlere kaptýrarak baðýrýp çýðýrmaya baþlamýþtý. “Yuhhh! Hakeeemmm! Gözüne gözlük, baþýna tarrakkk!... Yürüme, koþ be evladým! Koþsana ulaaannn. Bu takýmý mehter takýmý mý sandýn… Es Esli gibi oyna… Hakeeemmm, gözün poka mý bakýyoooo, ulaaannn…”
Sigaramý içip bitirdiðim halde, gitmedim yanýna ve maçý seyretmek yerine büyük bir keyifle babamý seyretmeyi sürdürdüm.
“Hop hop kaleci…Top kaleciii…Yuuuhhh… Kova… “
Maçýn bitmesine birkaç dakika kaldýðýnda döndüm babamýn yanýna. Sanki ne kadar terbiyesiz bir baba olduðunu görmemiþim gibi, yanýna oturduðumda aðýrbaþlý tavýrlarýný takýnýverdi.
Babam bana, “geç kaldýn,” diye çýkýþtý. “Bir yere gittin mi çabucak iþini yapýp döneceksin…” Saatine bakýnca birden telaþlandý, “Ooo, maç bitmek üzere… Kalk, kalk, çýkalým hemen. Kalabalýða yakalanacaðýz yoksa…”
Dar aralýktan ite kaka, bir sürü laf iþittikten sonra çýkýþa ulaþmýþtýk.
Babam, “Maç kaç kaçtý?” diye sordu.
“Bir bir”
“Kupayý kim kazandý?”
“Biz…” dedikten sonra ne kadar bilgili olduðumu babama kanýtlamak isteyerek açýklama yapmaya baþladým. “Ýstanbul’daki ilk maçý bir sýfýr biz aldýydýk babacýðým. Bu bir birlik skorla kupayý aldýk…”
Otobüs duraðýna doðru hareketlendiðimizde, stadyumun içinde yükselen bir uðultu oldu. Eses galiba gol yemiþti…
Otobüs duraðýna ulaþtýðýmýzda adamýn biri ötekine, Fenerbahçe son saniyede Tuna’nýn attýðý golle maçý iki bir almýþ…” diyordu.
Babam, “ne olmuþ?” diye sorduðunda, öyle çok sinirlenmiþtim ki…
Ýçimden, “Ananýn hörekesi olmuþ,” dedikten sonra, ona, “Fenerbahçe kupayý kazanmýþ, babacýðým,” dedim.
Babam bana kýzarak, “hani biz almýþtýk kupayý? Öyle demiþtin hani?” dedikten sonra baþladý gene söyleve: “insan hayatta emin olmadýðý bir bilgiyi, malikmiþ gibi anlatmamalý baþkalarýna. Bu onun bilgili olduðunu deðil, sadece ukela olduðunu gösterir. Sen sen ol, ukalalýk yapma evladým!”
Allah’tan otobüs çabuk geldi de, çabuk kurtuldum.
Eve ulaþtýðýmýzda, oðlunu maça götüren kocasýný sempatiyle karþýlayan annem babamýn verdiði müjdeyle sevinç narasý attý.
Babam: “Haným, hani maça gidip deþarj oluyorum derler ya; aynen öyleymiþ yahu! Bundan sonra bütün maçlara gideceðim vallahi!… Aslan oðlumla beraber gideceðiz hem de, deðil mi oðlum? Sen bize þöyle siyah-kýrmýzý renkli iplerle birer tane kaþkol ile þapka ör bakiim…” diyordu.
Kendi, öz babamla deðil, ama bilet kuyruðundan bulacaðým geçici bir babayla maçlara girmeyi sürdürecektim.
Kendi öz babam ise çeþitli mazeretlerle baþýmdan savuþturdukça, benden yüz bulamayacaðýný anlayarak, erkek kardeþimle maçlara gitmeye baþlayacaktý.
Kardeþim Ersin’in, maçlara gitmeden önce doya doya su içip, uzun uzun tuvalette vakit geçirmeye baþlamasýndan sonra, babasýyla arkadaþ gibi maçlara gitmekten mutluluk duyduðunu düþünmeye baþlamýþtým.
*




























Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayýlarý... 2.
Babam…
Madam...
Büyük Öðretmen Boykotu…
Çöpçatan...
Tip Tip Tipsizler…
Anneanne...
Safinaz Abla...
Son Söz...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Muhittin Amca...
Hempa...
Krallarýn Kraliçesi
Hanýmeli...
Siktiriboktan…
Basgitar...
Nerede O Eski Öðretmenler…
Nil Kraliçesi.
Kur'an Ayetlerinden
Öpücük Tutkusu...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.