Tren demir raylar üzerinde kayar gibi ilerliyor. Tekerlerin altýndaki kalýn kalaslar hafifçe bir ayaða kalkýp, bir yerlerine oturuyorlar. Yol kenarýndaki çalý çýrpýlar saða sola kaçýþýyor. Sanki ezilmekten korkuyorlar. Yola paralel uzanan tarlalarda ekinler ve kavak aðaçlarý treni hiç yalnýz býrakmýyor. Trenin her adýmýnda onla beraber onlarda koþuyorlar. Belki onlarýnda trendeki yolcular gibi bir bekleyenleri vardýr, kim bilebilir. Sabahýn erken saatleridir. Tüm kompartýmanlarda cýlýz bir ýþýk, içeriyi loþ bir þekilde aydýnlatmada... Ýnsanlar yolculuðun etkisi ile derin bir þekilde uyuyorlar. Ara sýra bir çocuk sesi, bir annenin onu uyutma cabasý. Trenin peþi sýra havlayarak koþan çoban köpekleri... Tren uzakta görünen istasyona varmak üzere. Taþ aðýrlýklý bir istasyon binasý. Tren yaklaþma yerinde bir levha DÝVRÝÐÝ, karanlýkta okunup okunmama arasý zar zor seçiliyor. Ýnsanýn içi bir hoþ oluyor. Yýllar önce yine böyle bir sabah ayrýldýðýn yere, doðduðun yere geri gelirsin. Eski tanýdýk bir yüz arar gözleriniz. Her yeni yüze uzun uzun bakarsýnýz, belki anýlardaki insanlardandýr diye. Ama boþuna hiç birini ne siz tanýrsýnýz, nede onlar sizi hatýrlar. Bir taksi ile þehre gidersiniz. Ýstasyon þehre uzaktýr. Kafanýz arabanýn camýnda etrafa bakarsýnýz. Her þey deðiþmiþtir. Yollar büyümüþ, eski kerpiç binalar beton olmuþtur. Çocukluðunuzda oyun oynadýðýnýz yerler, evlerle dolmuþtur. Her evin önünde bir araba, nüfus artmýþtýr ama bu sizin yalnýzlýðýnýza yalnýzlýk katmýþtýr. Birden bir ev görürsünüz, uzaklarda. Tanýdýk. Sizi çaðýrýr sanki nerdesin diye. Arabayý oraya sürmesini istersiniz þoförden. Tanýdýk bildik birine rastlamanýn telaþý düþer içinize. Gözünüz dumanlanýr. Burnunuz sýzlar. Eski bir dost, size kollarýný açmýþ bekliyordur.