Edebiyat yaþamýn öncüsüdür, onu öykünmez, ona istediði biçimi verir. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Türkiye’nin kendi öz iradesiyle bir Kürt Açýlýmý yapma inancý tamamen ölmüþtür. Açýlýmýn, artýk ne demokratik yaný kaldý ve ne de çözümsel iþlevi. Bu açýlým, hikâyesinin içinde halklarýn mutluluðu artýk yoktur. Deniz bitti, güven kurudu. Hükümetin tam ve çaðdaþ bir demokratikleþme gibi bir hedefinin olduðu artýk þüphelidir. Bunun en bariz örneði Diyarbakýr mitingidir. Burada bir ikiyüzlülük vardýr; hem kapalý kapýlar ardýnda Apo ile görüþeceksiniz, hem Apo yandaþlarýnýn kendi liderleri için demokratik mücadelelerini yasaklayacaksýnýz. Bu ne yaman çeliþkidir? Bu yasaklama ve engellemenin haklý bir gerekçesi ve makul bir nedeni olamaz. Demokrasi hedefleniyorsa, barýþ isteniyorsa, silahlarýn susmasý gerçekten isteniyorsa bu böyle olmaz, olmamalýydý. Ortaya atýlan yasaklamanýn gerekçesine ancak gülünür; o gerekçeye bahane bile denemez. Neymiþ; sözüm ona, PKK kitleyi tarayacakmýþ da, bilmem ne tür silahlar da yakalanmýþmýþ. Bayat laflar bunlar. Ýyi de sen, “büyük” devlet deðil misin? Bu planlarý bozmak, demokratik süreci hedefleyecek tezgâhlarý daðýtmak senin iþin deðil midir? Devlet olarak, sivilleþmenin özü sayýlan demokratik mücadeleye izin vermek de, buna karþý geliþebilecek olasý provakasyonlarý önlemek de senin asli görevlerin arasýndadýr ve asla bahanen olamaz. Provaksyonlar, nasýl bir ortamda baþarýlý olabilir; kargaþa ve karýþýklýk ortamlarýnda deðil midir? Peki, izin verilmiþ bir demokratik gösteri ortamýnda provakasyon olmasý mümkün olabilir mi? Tahrik edici olduðuna inandýðýmýz ( Diyarbakýr’ý da istiyorum söylemi nedeniyle), kasýtlý bir yasaklama ve buna karþýlýk olarak, inadýna bir direniþle kýzýþan bir çatýþmalý ortamda, provakasyonlar daha kolay geliþmez mi? Yani çeliþkili ve çatýþmalý bir ortam yok ise; provakatörler nasýl tezgâh yapabilsinler ki? Gösteriye izin verilmeyince, yakalandýðý iddia edilen ve yasaklamaya bahane yapýlan silahlara da inanmak güçleþiyor. Acaba asýl tezgâh bu mu, diye, insanýn kafasý karýþýyor… Silahlarý yakaladýysan; onlarý kullanacak olanlar kimlerdir, sence o da bellidir o zaman; onlarýn da elinizde olmasý gerekmiyor mu? Þayet onlar da elinizdeyse, oyun bozulmuþ olmuyor mu; öyle ise, artýk gösteriye yasak koymanýn gerekçesi ortadan kalkmýþ sayýlmaz mý? Niye hala yasakta inat ediyorsunuz? Doðru ve makul olan, demokrasi ve özgürlükler adýna, elinizdeki malzeme ve gerekçelerinizle miting düzenleyicilerini uyaracaksýnýz ve onlara diyeceksiniz ki; iþte bakýn, sizleri korumak adýna, görevimizi hakkýyla yapýyoruz; ama siz de dikkatli olacak ve kitlenizi uyaracaksýnýz, çünkü bu yönde þöyle bir istihbaratýmýz ve kanýtlarýmýz vardýr. Bunlarý yakaladýk ama, devamý da olabilir, diye haberdar edeceksiniz. Çünkü demokratik eylemler, demokrasiyi geliþtiriyor; önce buna siz inanacaksýnýz. Eðer gerçekten demokratik bir açýlýmýnýz olacaksa, Apo ile görüþmelerinizde Kürt halkýna karþý bir sinsilik olmayacaksa; böyle uyarýlý bir giriþimi, demokrasi adýna yapacaksýnýz, karþýnýzdakine güven vermek adýna bunu yapacaksýnýz. Aksine geliþen bu mevcut uygulamanýn adý, uzlaþma olamaz; aksine bir cepheleþme zemini yaratýr. Devlet adýna bu yapýlanlarýn hiç de doðru olmadýðýna inanýyorum. Kesinlikle mitinge izin verilmeliydi ve varsa, duyumlara göre gerekli tedbirler de alýnýp kitlelerin güvenliði saðlanmalýydý. Devlet, dediðin bunu yapar; ama demokratik olan bir devlet bunu yapar. Gelelim karþý tarafýn hikâyesine; bu mitingin adý neymiþ; “Abdullah Öcalan’a özgürlük” veya “Özgürlük için Demokratik Direniþ” peki bunun için neden 14 Temmuz günü seçildi? 14 Temmuz 1982’de 12 Eylül faþizmin azgýnlýðý ile Diyarbakýr Zindanýnda Kürt siyasetçilerine ve sýradan halka yapýlan vahþi iþkence ve zorbalýðý frenlemek adýna, zindandaki kimi PKK öncü kadrolarý M. Hayri Durmuþ, Kemal Pir, Akif Yýlmaz ve Ali Çiçek baþta olmak üzere, canlarýný ortaya koyarak tarihi bir direniþ sergilediler. Bence bu tarihi bir özveridir; halký için canýný ortaya koymak her baba yiðidin harcý deðildir. Önder olmanýn en önemli þartý da böyle fedakâr olabilmektir. Fikri ve zikri ne olursa olsun; görüþlerini beðenir veya beðenmezsiniz, bu fedakâr duruþa ancak saygý duyulur. Neyin mücadelesini veriyorlardý bu kadrolar; þüphesiz bunlar, Kürt halký için, ne Federasyonu, ne Otonomi ve ne de Demokratik Özerklik için yola çýkmadýlar ve bu tür hedefleri savunanlara da karþýydýlar. Onlarýn tek bir þiarý vardý; onlar, ölene dek, Baðýmsýz, Birleþik ve Sosyalist bir Kürdistan amaçlýyorlardý ve bu amaçlarý uðruna da öldüler. Þimdi bakýyoruz da, onlarýn arkadaþlarý, dört kelimeden oluþan o amacýn; “Baðýmsýz”, “Birleþik” ve “Sosyalist” iddialarýný (görünürde Apo ve PKK’ ce)terk edilmiþ durumdadýr. “Kürdistan” sözcüðünün de içi boþaltýlmýþ ve net bir amaç olmaktan sanki uzaklaþtýrýlmýþtýr. Avukat görüþmelerinde Apo, Türkiye’nin 25 özerk bölge olmasýný dile getiriyordu ve hala bu savunuluyor ise, bu kelimenin de bir anlamý kalmamýþ sayýlýr. 1923‘te “Kürdistan” , dört parçaya bölünmüþtü; bu yeni taleple sadece Türkiye parçasý kim bilir kaç parça olacaktýr, belli deðildir. Dýþa yansýyan söylem böyledir, özü nasýldýr; ancak özgür bir ortamda net olarak dile getirebilirler. Yani, 14 Temmuz direniþçilerinin savunduðu nokta ile Abdullah Öcalan’ýn geldiði nokta birbirine tam zýttýr. Onlar, kendilerini özgür bir Kürdistan için feda ettiler. Þimdi Kürt halký için, devlet talebi yok, federasyon talebi yok, siyasi ve coðrafik bir otonomi talebi yok; daða çýkanlar niye çýktýlar ve neye karþýlýk inecekler net olarak belli deðilken, 14 Temmuz günün, anlam ve amacý dýþýnda (sadece Apo’ nun özgürlüðü için) kullanýlmasý bana çok garip geliyor. BDP saflarýnda tutturulmuþ bir “irademizdir” gidiliyor; bunu gerçekten savunan veya ortaya atan kimdir? Devlet de olamaz mý veya hükümet?. Eðer durum bu ise, ellerinde tutsak ettikleri (potansiyel) bir kiþiyi, direnen bir halka önce “irade” yaptýracaklar, sonra o kiþiye kendi siyasetini dayatarak, onun halkýný, onun eliyle iradesizleþtirerek asimile edebileceklerdir. Belki bu plan hedefine ulaþamadýðý için, yani Apo henüz ikna edilemediði için hala gerginlikler sürüyor. Daha birçok þey konuþulabilir; belki þimdi yeri ve zamaný deðildir. Kýsacasý, eðer Apo ile görüþülüyorsa (ki bence þeffaf bir þekilde görüþülmelidir), neden onun için yapýlan gösteriler yasaklanýyor ve ortam bilinçli olarak gerdiriliyor? Devlet olarak, onunla görüþüyorsanýz; neden bu görüþmeyi akrabalarýndan, avukatlarýndan esirgiyorsunuz? Ortada bir oyun vardýr; ama kaç figüranlýdýr bu oyun, bu belli deðildir. Her seferinde baþa geliniyor. Bu iþin cýlký çýktý. Kime güveneceðimizi þaþýrdýk... Birbirlerine muhatap olmasý gerekenler, birbirlerine dayýlanýyorlar, posta koyuyorlar; kendi kitlelerine barýþ diliyle deðil, savaþ diliyle mesajlar verip ortamý karþýlýklý geriyorlar. Yapýlmak istenen nedir; bir iç savaþ mý? Bunun için pusuda bekleyen kaç devlet vardýr, biliyor musunuz? Bu iþ, o safhaya giderse sorun hepinizi aþacaktýr, altýnda kalýrsýnýz. Artýk devlet de (baþta hükümet) ve PKK de bu nazik süreci doðru görüp kendilerini gözden geçirmelidirler ve kendilerini çaða uygun güncellemelidirler. Artýk siz iki tarafýn da, savaþ dilini anlayamýyoruz; bizi ürkütüyorsunuz, kendinizi barýþa ve onurlu bir çözüme endeksleyiniz ki, sizleri doðru v ekolay anlayabilelim. BDP ve DTK de, ikide bir, kendilerini iradesizleþtirmesinler; iradelerini gösterip siyasi muhatap olabilme moduna geçsinler lütfen. Kürt halkýný çok yoruyorsunuz ve onlarýn potansiyel enerjisini heba edip tüketiyorsunuz. Yazýktýr bunca emeðe. Herkesin görevi ve rolü farklýdýr. Sizler parti olarak, daðdakileri kesinlikle indiremezsiniz, bunu biliyoruz; sadece onlara çaðrý yapabilirsiniz. Onlarý, daðdan indirmek Apo’ nun iþidir; iþte bu iþ ona raðmen olmaz, olamaz. Ama demokratik açýlým için, Kürt sorunu çözmek için ve yeni bir anayasada bütün bunlarýn yolunu açabilmek için tüm görüþmelere aktif ve özgürce girebilecek iradeye siz sahip olmalýsýnýz. Aksi halde yaptýðýnýz politika olmaz; ancak figüranlýk olur ve verimli de olamazsýnýz, sonuç da alamazsýnýz. Bunu yapamazsanýz, varlýk nedeniniz ortadan kalkabilir. Mecliste bu rolü size çok mu görecekler, sistem sizi dýþlar mý; o zaman orada zaten bir iþiniz de kalmaz. Ýradenizi kullanabileceðiniz yeni ve baþka ortamlarý halk ile birlikte bulmak, yeni ve bambaþka bir süreci gerektirebilir. Demokrasilerde çare tükenmez (eðer demokrasi varsa); ama karþýnýzda bir demokrasi yoksa veya olmayacaksa, o zaman uluslararasý platformlar dahil, bütün meþru yollarla iradenizi, halkýn özgürlüðü ve refahý için kullanabilirsiniz. Bölgede ve dünyada geliþen yeni dengeleri görmeden ve hýzla geliþen mevcut süreci doðru okumadan artýk politika yapmak mümkün deðildir. Demokratik süreci geliþtirmek ve onu korumak öncelikle hükümetin iþidir. Son dönemde Baþbakan Erdoðan çok konuþuyor; þahsen onun konuþtuðu kanallarý artýk deðiþtiriyorum. Gýna geldi. Ayinesi iþtir kiþinin lafýna bakýlmaz. Kürt halkýna düþman deðilseniz ve gerçekten onlarýn sorunlarýný çözmeðe talipseniz artýk çözün, süreci fazla uzatmayýnýz; artýk ortam bozuluyor ve dengeler de (içerde ve dýþarýda) alt üst olabilir. Bir iktidar uðruna halklarýmýza acý çektirmeðe hakkýnýz yoktur. Kürt sorunu çözmek istiyorsanýz, ne PKK ve ne de baþka bir güç bahaneniz olmasýn. Ortada bir halk var ve onlarýn çözüm bekleyen sorunlarýnýn ne olduðunu bilmeyen kalmamýþtýr. Dökülen kanlarýn vebali, çözümsüzlükte ýsrar edenlerin boynundadýr. Savaþ dilini terk etmeyen politikacýlar, hýrslarýna kurban edilen çocuklarýmýzýn bizzat katilleri gibi görülmelidir. Artýk yeter. Savaþ istiyorsanýz kendi çocuklarýnýzý yollayýn. Fakir halk çocuklarýnýn kanlarýný “þehit” edebiyatýyla kötü emellerinize alet etmeyiniz ve masumlarýn kanlarýný kendi rantýnýz için oylara tahvil etmeyiniz. Vebal artýk size de çok aðýr gelecektir ve tarih sizleri asla affetmeyecektir. Bilinmelidir ki, Türk ve Kürt halklarýnýn birbiriyle dertleri yoktur; aslýnda hiçbir halkýn baþka halklarla dertleri olmaz, olamaz. Ýktidar hevesi olup gerçekten iktidar olamayan veya iktidarý ellerinden býrakmak istemeyen çeteler, rant uðruna kirli oyunlar tezgâhlýyorlar ve halklarý birbirlerine kýrdýrýyorlar. Kurtlar, puslu havayý seviyormuþ. Bu kirli oyunu bozmak, insaným diyen herkesin insanlýk görevi olmalýdýr. Halklarýn eþit ve özgür kardeþliði; demokratik bir ortamda, gönüllü birlikteliði için herkesin yoðun emek harcamasý umut ve dileðiyle. Selam ve sevgiyle kalýn. M.Nazým Güler -16.07.2012 info@mnazim.com
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © M.Nazým Güler, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |