Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
Sayýn Baþbakan, inkârý biz kaldýrdýk, diyor; kaldýrdýnýz da Kürt ulusunun haklarýný mý verdiniz? Yok, haklarýný vermiyorsunuz ve belli ki, göz boyamanýn ötesinde hiçbir temel hak vermeyeceksiniz de. Çünkü hala, tek dil, tek millet, diyorsunuz. Bir gün bu laflarýn da terk edileceðini siz de biliyorsunuz Sayýn Baþbakan. Ýnanýyoruz ki, sizi o makama getirenler, size bunu da yaptýracaklardýr. Bugün, bu laflarýnýza biz Kürtler gülüyoruz; oysa yarýn size de bu laflarýnýz çok gülünç gelecektir. Unutmayýn, siz hala TRT-Þeþ (ÞAÞ)’ ýn yasasýný bile çýkaramadýnýz. Buna da biz Kürtler þaþýyoruz iþte. Uludere, Roboski’ de katliam oluyor; o emri verenler korunuyor, açýklanmýyor. Ýçiþleri Bakaný Þahin, çýkýyor; o kurbanlara, zaten PKK figüranýydýlar, diyebiliyor ve hala o makamda da kalabiliyor!. Acaba Kürtler de o Sayýn Bakana; yoksa siz de Ergenekon’un figüraný mýsýnýz, derse, cevabý ne olacaktýr, merak ediyorum. Aðzý olan, Kürt halkýnýn onuruyla oynamaya kalkýyor. Ortadoðu’ da geliþen kýyametlerden haberiniz mi yok; yoksa yakýn geleceði öngöremeyecek kadar aklýnýz mý yoktur? Sayýn Baþbakan da, biz Uludere’de söyleyeceðimizi söyledik, diyor. Evet, doðrudur; kimin aðzýna ne gelmiþse söylenmiþtir. Kendilerine oy veren Kürtlerin de kulaklarý çýnlasýn; belki onlara bu davul sesi bile az geliyordur(!). Kimsenin özür dileceði yoktur; belli ki gönül rahatlýðýyla ve planlý yapýlmýþtýr her þey. Roboski’ nin katliamýna bu emri kim verdi; siz söylemeseniz bile, ortaya çýkarýlacaktýr ve inanýyoruz ki tarih hiç kimseyi de affetmeyecektir. Yargý süreci (!)de, her önemli davada olduðu gibi, galiba sürüncemede, sürünecektir. Hangi davada, kim, ne ceza yemiþtir veya hangi faili meçhul(!) olay aydýnlanýp, faillerine ceza verilip de dava kapanabilmiþtir ki? Bu olay üzerinden de tam 150 gün geçti, hava hoþ, misali süreç boþ geçiyor. Özel yetkili savcý bile daha iddianameyi yazamamýþtýr. Yaþanan sürece baktýðýmýzda görünen gerçek þudur ki, niyetler barýþ olsaydý; operasyonlar olmazdý. Niyetler çözüm olsaydý; cezaevleri siyasilerle doldurulmazdý veya Kürt sorununa sürekli PKK bahane yapýlmazdý. Ak Parti, hem, Kürtleri en çok temsil eden parti biziz, diyor; hem de, sanki PKK, tüm Kürtlerin tek temsilcisiymiþ gibi davranýp, sorunun çözülememesinin engeli olarak onlarý gösteriyor. Bu ne yaman çeliþkidir? Eðer PKK’yi bu denli etkili ve güçlü görüyorsanýz, artýk lütfen onlara “terörist” demeyin; çünkü onlarý, kendinize eþdeðer bir güç olarak görmüþ oluyorsunuz. Ya da, artýk Kürt ulusunun tüm haklarýný anayasal ve yasal olarak programýnýza alýnýz ki, hiçbir konuda bahaneniz olmasýn. Kürt sorunu çözümünün adýna, “Milli Birlik ve Kardeþlik Projesi” denildiði günden beri, umutlarýmýz da hüsrana uðramýþtýr. Milli, derken, bir “tek millet”ten söz edildiðine göre, projenin içinde Kürt milletinin adý bile yoktur, olamaz da bu söylem þekli yüzünden. Tek resmi dil Türkçe kalacakmýþ; Kürtler, artýk þarkýlarýný, türkülerini söyleyebiliyorlar, diyor Sayýn Baþbakan; 12 Eylül faþizminin tanklarýna, toplarýna raðmen de söylüyorlardý türkülerini, þarkýlarýný!.. Kürt þarkýlarý, türküleri hiç susmadý ki? Bu kadar özgürlüðü (!)sanki Kürtlere lütfediyorlarmýþ gibi konuþuyorlar. Sevsinler özgürlüklerinizi; özgürlük veriþleriniz bile hakaret dolu oluyor, “Maþallah!”. Oslo süreci nasýl gizli-kapaklý bir saçmalýk oldu ise; “Milli Birlik ve Kardeþlik Projesi” de, sanki bir baþka saçmalýk olacaðý þimdiden görülebiliyor. Ýçiþleri Bakaný Ýdris Naim Þahin’in, artýk Kürtler nezdinde bir deðerinin olacaðýna da inanmýyorum. Kürt sorunu açýsýndan, onun hiçbir söylemine Kürtlerce itibar edilemez artýk. Onun duygularý iyot gibi açýða çýkmýþtýr. O, özür dilese bile, Kürtler açýsýndan bir anlam ifade etmeyecektir; ayinesi iþtir, kiþinin lafýna bakýlmaz. Bazen bir laf insaný bitirir; Bakan Beyin söylediði de böyle bir laf olmuþtur iþte. Bütün bu olumsuz geliþmelerin yegâne sorumlusu Baþbakan ve partisi deðildir elbette; Kürtler de üstlerine düþen görevleri yerine getirmiyorlar; getiremiyorlar. Kendilerini iradesizleþtiriyorlar, insiyatiflerini kullanamýyorlar ve en önemlisi, geniþ bir birlik oluþturamýyorlar. Kürt halkýyla bütünleþemiyorlar; adeta “Kemalizm”in bir Kürt versiyonuymuþ gibi, tek benci, tek merkezci davranarak Kürt halkýna tepeden bakýyorlar, onlara yeterince güven veremiyorlar. Ne referandumda, ne Ortdoðu’ daki toplumsal-siyasal geliþmeler karþýsýnda ve ne de Yeni Anayasa yapma sürecinde etkili ve doðru politikalar üretemiyorlar. Kürtlerin bütün potansiyel güçlerini harekete geçirebilecek bir ulusal iradeyi bir türlü ortaya çýkaramýyorlar. Sanki her iki taraf da gerçek bir çözümden yana deðillermiþ gibi, danýþýklý dövüþ yapýyorlar da süreci birlikte týkýyorlarmýþ gibi davranýyorlar. Bir tarafý operasyonlarý durdurmuyor; diðer taraf da eylemlerine ara vermiyor. Her iki taraf da, barýþ dili ve söylemi yerine, savaþçý - þahinlerin dilini kullanýyorlar. Bu nazik süreçte yapýlan silahlý eylemlere ve askeri operasyonlara bir anlam veremiyoruz. Silahlý eylemlerin Kürt halkýna bir getirisi olmadýðý gibi, askeri operasyonlarýn da Türk halkýnýn yararýna olamayacaðý açýktýr. Barýþ çabasý gündemde olacaksa, çatýþmalara gerek olmamalýdýr. Diplomasi, tüm yönleriyle devreye girebilmelidir. Yeni anayasa çalýþmasý neden halka açýk yürütülmüyor; kimin ne derdi var veya kim, neyi bahane ediyor; herkes olaný-biteni görmelidir, bilmelidir. Operasyonlarýn ve suni eylemlerin amacý, halklarýn dikkatini bu süreçten uzaklaþtýrmak mýdýr yoksa? Son dönemde, Federal Kürdistan Yönetiminin, kendi ham petrollerini, Türkiye üzerinden borularla Avrupa’ya verecekleri iddiasý büyük önem arz etmektedir. Bu tarihi geliþmeye, sadece ekonomik artýlarý ve etkileri yönüyle bakmamalýyýz. Bu durum Ortadoðu’daki güç dengelerini yeniden þekillendirebilecek bir etkiye de gebedir. Bölgede gücünü artýrmak isteyen Ýran, Federal Irak’ýn El Maliki hükümetinin yaný sýra, Beþar Esed iktidarýyla Lübnan’daki Hizbullah ile de ittifaklar oluþturup bir Þiî cepheleþmesi geliþtirirse(ki bu çaba zaten vardýr), bu tehlikeye karþýlýk; Türkiye’ nin de buna alternatif olabilmek adýna, Federal Kürdistan yönetimiyle ittifak kurup Suriye muhalefeti ve Kürtleriyle, bir Sünnî cephe oluþturmaya yönelebilir ve bu ham petrol sevkiyatý kararý, Türkiye’ye ekstra bir güç ve olanak sunabilir. Tabii ki, öncelikle Türkiye, kendi içindeki Kürtlerle barýþýk ve onlarýn sorunlarýný çözmüþ olmalýdýr; ki, sonra diðer Arap devletlerin de bu ikili mezhep hattýnda mevzilenmelerine sýra gelebilsin. Ancak, umarým sorunlarýn tümüne ve her þeye, diplomatik kanallar ve demokratik yollarla çözüm yolu bulunur. Barýþ yolu, diyaloglardan geçer; doðru diyaloglar geliþtirilebilinirse, artýk zaman da her þeyin ilacý olacaktýr. Yeter ki, iyi niyetler ve hayýrlý duygularla yola çýkýlsýn. Allah da yardýmcý olacaktýr. Savaþ yerine barýþýn; kaos yerine huzurun; düþmanlýk yerine insani bir kardeþliðin tesis edilebilmesi temennilerimle. Selam ve sevgiyle kalýn. M.Nazým Güler- 27.05.2012 info@mnazim.com
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © M.Nazým Güler, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |