..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hayal gücünün tuvalinden baþka birþey deðildir. -Henri David Thoreau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman > mahmut dað




26 Temmuz 2011
Kýzýl Yelin Þarkýsý  
mahmut dað
garip ve farklý bri dünya. hala yazmaya devam ediyor. hala gün geçtikçe kendini büyütüyor. bir gün mutlaka en azýndan kendi evimdeki kitap rafýndan yer alacak.


:CFGH:
Gök gürültüsünün sesi çok uzaktan geliyordu. Bir odada yapayalnýz oturuyordu Nil. On yýldýr o adada yalnýzdý. Nasýl ve neden orada olduðu hakkýnda hiç ama hiç fikri yoktu. Bir sabah uyanmýþ ve kendini orada bulmuþtu. Ve ilk düþündüðü oranýn bir ada olmasý gerektiðiydi. Hiçbir yeri gezmemiþti ancak oranýn bir ada olduðuna yemin edebilirdi. Hemde en deðerli þeyleri üzerine. Uyanýr uyanmaz hep oradaymýþ, orasý yalnýzca onun için yaratýlmýþ gibi bir düþünce tüm belleðini výcýk výcýk, yapýþ yapýþ bir huzursuzlukla kaplamýþtý. Adada onun dýþýnda hiç kimse yoktu, en azýndan Nil öyle sanýyordu. Bir sabah ansýzýn içinde uyandýðý kulübenin çevresi bambu bir çit ile çevriliydi ve Nil o çiti aþmaya korkuyordu. Birkaç kez denemiþti, ancak daha bir ayaðýný dýþarý atar atmaz boðulmaya benzer bir dehþetle kendini çitlerin güvenli sýnýrýna atmýþtý. Kulübe aðaçlý bir bahçenin tam ortasýnda yükselen sýska bir aðaç görünümündeydi. Kulübenin çevresi yüzyýllýk aðaçlarla kaplýydý. Yerler tümüyle boylarý hiç deðiþmeyen, hiç sararmayan yem yeþil çimenlerle kaplýydý. Çitlere doðru çimler yerini Nil’in daha önce hiç görmediði kýr çiçeklerine býrakýyordu.
Nil’in on yýl önceki hayatý hakkýnda hatýrladýklarý zaman zaman belleðini yoklayýp geçiyordu. Van’da yaþayan bir ailenin en küçük kýzýydý Nil. Uzun boylu deðildi. Bir buçuk metreyi aþan bedeni hiç de görkemli bir güzelliðe sahip deðildi. Ancak hilkat garibesi de deðildi Nil. Açýk kestane rengi saçlarý omuzlarýndan aþaðý birkaç parmak kadar dökülüyordu; ve on yýldýr hiç uzamamýþtý saçlarý. Alný geniþti ve alnýnýn tam ortasýnda içinden týrtýklý bir hançer geçen hilal þeklinde bir doðum lekesi vardý. Nil büyüdükçe doðum lekesi de büyümüþ, ondört yaþýndayken neredeyse tüm alnýný kaplamýþtý. Ona kimsenin yakýndan bakamamasýna neden olan parçasý gözleriydi Nilin. Gözleri binlerce cam kýrýðýndan oluþmuþ gibiydi, ve genelde mavi mavi parlardý. Ancak kýzýnca, yada üzülünce o mavi cam kýrýklarý nefreti odun gibi yakan koca kýzýl alev kuleleri gibi kýzýl kýzýl parlardý. Ancak maviykende mavinin huzur vericiliðine sahip deðildi Nil’in mavi gözleri. Elmacýk kemikleri çýkýktý. Sanki doðum lekesine atýlmak üzere bekleyen gerilmiþ iki ok gibi uçlarý doðum lekesini hedefleyecek biçimde duruyordu. Burnu küçük ve kemerliydi, Nil’in bedeninin en güzel kýsmý da burnuydu. Burnu sanki Nil’in hayatýnýn bir özetiymiþ gibiydi. Ýki yanýnda fýrtýnalý okyanus mavisi gözler, kayalýk gibi duran elmacýk kemikleri ve fýrtýna bulutlarýnýn ardýna saklanmýþ hançerli hilalin ortasýnda yapa yalnýz ve sevimli bir ada gibiydi burnu.
Van’ýn adý çoktan unutulmuþ bir köyünde doðmuþtu Nil. Nil’in son kez anne yaptýðý kadýn her hangi bir köylü kadýndan farklý deðildi. Altý kez doðum yapmýþ, ve her doðumdan sonra aldýðý kilolar onun bedenini hiç de terkedecekmiþ gibi görünmüyordu. Adý Zeynep’ti ve yüzyýllarýn içine saklanmýþ eðitimsiz bilgelerden biriydi. Her hangi bir konuda her hangi birine vereceði yerinde bir öðüdü mutlaka vardý. Nil’den daha kýsa boyluydu. Yüzü sýradandý. Elleri vefasýz emeðinin izleri olan nasýrlarla kaplý ve kup kuruydu. Ancak her þeye raðmen bedeninin saðlýðý ve gücü yerindeydi. Nil’i ilk gördüðünde korkmuþ, ve bir ay neredeyse her zaman isteri krizleri geçirmiþti. Krizlerin çoðunda: “Her þeyi yaratan yüce rabbim! Neden ben? Neden biz?” diye haykýrmýþ, ancak bundan kimse bir þey anlayamamýþtý. Nil’le birlikte büyüyen doðum lekesini her gördüðünde tüyleri diken diken olur; ve gözlerini hemen baþka bir yana çevirir, ve bir süre dalýp giderdi. Nil’in babasý hayat yoldaþýnýn bu durumuna hep üzülmüþ; çare aramadýk kapý býrakmamýþtý. Hocalar, þeyhler, her hangi birinden duyduðu “derin hoca” dediði her zata baþ vurmuþ, muskalar yazdýrmýþ; ancak hiçbir sonuç alamamýþtý. Nil üç yaþýndayken çare arayýþýný bir anda kesmiþti.
Musa yakýþýklýydý. Yaþadýðý köyde bileðini bükecek kimse yoktu. Zaman zaman ikinci bir saban bulur, tek baþýna kendini sabana koþar; ve iki öküzün çektiði sabanla yarýþ yapardý. Ve eðer morali iyiyse öküzlerin kaybetmek dýþýnda hiç seçenekleri yoktu. Uzun boyluydu. Ýlk bakýþta göze çarpan yaný donuk buz mavisi gözleriydi. Nil gözlerinin rengini kýsmen babasýndan almýþ gibiydi. Ancak Musa’nýn bakýþlarýnda derin ve bilgece bir huzur vardý. Yüzü yuvarlak ve geniþti. Burnu isyankar biçimde yüzünden yukarý fýrlamýþtý. Elmacýk kemikleri burnunun isyankarlýðýndan sinmiþ gibi belirsizdi. Ailesine sadýk bir eþ ve babaydý musa. Hani arada bir, bir aylýðýna daðlarda yaþama meraký olmasa hiç kusuru yok gibiydi. Bu daðlarda yaþama meraký da Nil’in doðumundan sonra ona peydah olan bir alýþkanlýk olmuþtu. Nil büyüdükçe Musa daha sýk daðlara çýkar olmuþtu. Daðlarda ne yaptýðýný kimseler bilmezdi.
Nil kardeþleri hakkýnda çok fazla bir þey hatýrlamýyordu. Ne zaman onlarý düþünecek olsa gözleri doluyor, ýsrar ederse boðulurcasýna aðlýyordu. Ve gün geçtikçe hepsini birer birer unutuyordu. Bir gün, en sevdiði ablasýnýn adýný bir süre hatýrlayamayýnca üzüntü ve korkunun karýþýmý bir dehþete kapýlmýþ, ve o gün ilk kez iki ayaðýný da çitten dýþarý atmayý baþarmýþ; hatta iki adým atabilmiþ, ancak, üçüncü adýmý atamadan kendini çitin güvenli sýnýrýna fýrlatmýþtý. O zaman zelihayý hatýrlamýþ, ve onu unutmamak için tüm duvarlara bulabildiði her þeyle Zeliha’yý yazmýþtý. Nil zeliha’yý ikinci annesi gibi bilirdi. Ne zaman üzülse, ne zaman gözleri dolsa Zelihanýn küçük kucaðý onun yegane iltica kentiydi. En çok orada huzur bulurdu. Zeliha’nýn kucaðýnda huzursuz mavi bile huþu içinde huzur bulurdu.
Zeliha Nil’in bir büyüðüydü. Nil uyanýp da kendini yapa yalnýz bir adada bulmadan önce onaltý yaþýndaydý, ve Musa inatla görücülerin tümünü kapýdan çeviriyordu. Zeliha peri padiþahýnýn kýzý kadar olmasada yaþadýðý köyün en güzel kýzýydý. Yüzü dümdüz, ve ela gözlerindeki dingin bir huzur herkesi ona bakmaya zorluyordu. Saçlarý kalçalarýna deðin düm düz uzanýyor, bedeninin her deviniminde yada her rüzgar esiþinde büyülü bir su gibi sakin sakin salýnýyordu. Bedeni perilerinki gibi narin ve kýrýlgandý. Ancak en az annesi kadar güçlü, ve özellikle Nil’e karþý en az annesi kadar anaçtý.
Gök gürültüsünün sesi hala uzaktan uzaða odayý dolduruyordu. Nil yaþadýðý kulübenin penceresine doðru yürüyüp pencereyi sonuna kadar açtý. Önce havayý kokladý, sonra özlem ve huþuyla gökyüzüne çevirdi yüzünü. Bulutlar hala uzaktý. Yaðmur daha bir süre yaðmazdý. On yýllýk yalnýzlýðýna içerleyip derin bir iç çekti Nil ve acýktýðýný farketti. Nil’in yiyecekleri de en az Nil’in adaya geliþi kadar ilginçti. Sevdiði her þeyi bulabiliyordu. Avluda antik çaðdaki Babil halkýnýn sunaklarýna benzeyen bir taþ vardý ve o taþýn üzerinde günde üç dört kez yiyecek bilinmeyen bir þekilde peydah olurdu. Nil bir çok kez yiyeceði getiren gücü görmek için sunaða yakýn bir yere saklanmýþ, önceleri arkasýnda bir çýtýrtý duymuþ kafasýný çevirdiðinde hiçbir þey görememiþ, yeniden eski konumuna geldiðinde ise sunak yine yiyecekle dolmuþtu. Bir süre sonra çýtýrtýlarý dikkate almayýp baþýný çevirmemiþti. Ancak bu kez çýtýrtýlar Nil’in daha önce hiç duymadýðý bir hayvan ulumasýna býrakmýþtý yerini. Nil çaresiz kulübesine kaçmýþtý. Ulumanýn kaynaðýndan hiçbir haber çýkmayýnca dýþarý çýkmýþ ve sunaðý yine yiyecekle dolu görmüþtü. Bir süre sonra ulumayý da dikkate almamýþ, o zamanda ulumaya eþlik eden çitlerin kemirilmesi Nili yine korkudan dehþete düþürmüþ ve kulübesine kaçýrtmýþtý. Ancak yine hiçbir þey olmamýþ, dýþarý çýktýðýnda sunaðý yine yiyecekle dolu görmüþtü. Daha sonra, Nil hiçbir þeyi dikkate almayýp beklemeye karar vermiþti. Eðer o uluyan þey ona zarar verecek olsaydý zaten zarar verirdi. Amaç yalnýzca korkutmak olmalýydý. Hiçbir þeye aldýrmadan beklemiþ taki omzuna dokunan gölgemsi bir pençeyi hissedinceye kadar. Baþýný çevirdiðinde gördüðü þey karþýsýnda dayanamayýp bayýlmýþ. Ayýldýðýnda nasýl geldiðini bilmediði halde kulübesinde olduðunu farketmiþti. Gördüðü þeyi çok kýt hatýrlýyordu. Tüm bedeni parlak bir sývýyla kaplý, sekiz kollu, iki kafalý, her kafasýnda üçer boynuz bulunan yaratýðýn ne olduðu hakkýnda hiçbir fikri yoktu. Hatýrlayýnca yine bayýlmanýn eþiðine gelmiþ, o yaratýðý aklýndan kovmaya karar vermiþti. Ve o günden sonra yiyeceðinin kaynaðýný merak etmemiþti.
Beþ yýldýr hiçbir þey sormuyor, hiçbir sorüya da yanýt aramýyordu. Anlaþýlan olaðanüstü bir þeyler vardý, zamaný geldiðinde her þeyin yanýtýný birileri ona bildirecekti. Ölünceye kadar orada yaþayabilirdi ancak Zeliha’yý gerçekten özlüyordu. Onu bir kez daha görebilmek için hayatýnýn geri kalanýný verirdi. Gök gürültüsünün sesi biraz daha yakýna gelmiþ, ve Nil geçmiþi düþünüp dururken hayli vakit geçmiþti. Yüzüne düþen ilk yaðmur damlasýyla kendine geldi. Dýþarý çýkýp sunaktan yemeðini almaya gitmek için kapýya yöneldi. Kapýyý açtý ve sunakta hiçbir þey göremedi. Önce acaba henüz vakti gelmedimiki diye düþünüp bulutlarýn arkasýna kaçmýþ güneþe baktý. Vakti gelmiþ, hatta geçmiþti bile. Kafasýný ileri geri sallayýp durumu anlamaya çalýþtý. Tekrar baktý, bir þey yok. Gözlerini açtý kapadý; tekrar baktý, yine bir þey yok. Yavaþ ve geri adýmlarla kulübesine girdi. Kapýyý kapatýrken daha önce hiç duymadýðý kadar sert bir gök gürültüsü duydu. Ancak garip bir þey vardý vgök gürültüsünden önce gelmesi gereken ýþýðý görememiþti Nil. Ve odanýn arka tarafýndaki camdan baktýðýnda kulübenin ardýný çevreleyen çitin paramparça olduðunu gördü. Daha ona þaþýrmaya kalmadan yerde sürünerek kulübeye doðru ilerleyen üçgen kafalý sürüngen bir þey gözüne çarptý ve Nil donup kaldý.
Yaratýðýn aðzý açýlýp kapanýyor, ýslýða benzer bir sesle bir þeyler söylüyordu. Nil kendini þiddetle sarstý, yetmedi çimdikledi. Kendine gelmesi gerekiyordu. Korkunun ona hiç faydasý yoktu. Camý açmasýyla üçgen kafalýnýn aðzýndan yayýlan çürümüþ ceset kokusu Nili dehþete düþürecekti ama mide bulantýsý imdadýna yetiþti. Allahtan midesi boþtu. Ve yaratýðýn sesine kulak verdi. Islýk gibi bir sesti gerçekten. Sanki kendi içinde yankýlanýyor, kreþendo ve dekreþendolarla sarsýlarak bir þeyler söylüyordu. Nil iyice kulak kabarttý ve duyduklarýný anlamamakla birlikte sözcükler çelik hançer gibi zihnini týrmalýyordu. Þunlarý duymuþtu Nil: “delantis andulis, fertaris kelandila.” Yaratýk bunu söylüyordu ve baþka bir þey söylemiyordu. Ve sözcüklerin her harfi yaratýðý biraz daha ileri itiyordu. Nil yaratýðýn gözlerine bakýnca yüksek perdeden bir çýðlýk attý. Çünkü yaratýðýn gözlerinde kendi gözlerini görmüþtü. Ayný cam kýrýklarý ve ayný alev kuleleri. Yaratýðýn sakin halini merak etmeyi sonraya býraktý ve On yýldýr kuþ seslerinin dýþýnda ilk sözcüklerdi Nil’in duyduðu bu sözcükler. Zihnini týrmalama etkisiyle birlikte nilin aklýna çivi gibi kazýndý sözcükler.
duyduðu sözcükleri aklýna iyice yerleþtirmek için hafif sesle tekrar etti: “delantis andulis, fertaris kelandila.” Sonrasýný hatýrlamak için Nil’in ayýlmasý gerekiyordu. Çünkü olanlar artýk Nil’in dayanma gücünün çok ama çok ötesindeydi. Nil sözcüklerin son hecesini de söylediðinde olanlar gerçekten korkunçtu. Devasa yaratýk önce geriye doðru bükülmüþ, daha bükülme tamamlanmadan patlayýp binlerce parçaya bölünmüþtü. Ve parçalardan bazýlarý Nilin yüzünü bulmuþtu. Eðer uyandýðýnda yüzündeki kokulu parçalarý farketmese Nil hepsinin birer düþ olduðunu düþünecekti. Ancak leþ kokulu et parçalarý Nilin yüzündeydi ve koku odayý açýk cama raðmen doldurmuþtu. Nil ilk olarak yüzündeki kokuþmuþ parçalarý camdan dýþarý atarken bir kez daha þaþýracaktý. Çünkü yaratýktan hiçbir iz yoktu. Ancak yüzündeki parçalar yaratýðýn varlýðýnýn kesin kanýtýydý.
Nil bir süre þaþkýn þaþkýn baktýktan sonra kokuþmuþ et parçalarýný dýþarý attý, ve bir kez daha þaþýrdý. Homurtu gibi bir ses duydu, attýðý parçalarýn üzerine alevli, kýzýl bir yel çöküp parçalarý yok etti. Homurdayan yel Nil’in yüzüne yaklaþýrken Nil yalnýzca korku ve dehþetten yerinde heykel gibi çakýlý kaldý. Artýk daha fazla korkamazdý. Çünkü korkunun en uç sýnýrý çoktan koca bir yalan olmuþtu. Yel homurdayarak, ancak korkan bir çocuða yaklaþýr gibi yavaþ yavaþ Nile yaklaþtý. Yel Nil’e dokunduðunda homurtu yerini tatlý bir mýrýltýya býraktý ve bir annenin yeni doðmuþ bebeðini nazikçe okþadýðý gibi yel Nil’in yüzünü okþadý. Kýzýl yel iþini bitirdiðinde Nil’in yüzündeki canavardan artakalan çürümüþ et kokusu ve kandan bir iz kalmamýþtý. Sonra ayný mýrýltýyla odayý þöylebir dolaþtý, Nil’in yastýðýnýn üzerinde biraz oyalandý ve geldiði gibi kayboldu. kýzýl yel gittiðinde odadaki koku ve Nil’in yastýðýnýn üstündeki kanlar gitmiþ, odaya ilk baharýn çiçek kokularýna benzer bir koku dolmuþtu.
Nil tekrar dýþarý baktýðýnda çitin yeniden yerinde olduðunu görecek, ve aklý karýþacaktý. Çit sapa saðlam yerindeydi ve sanki hiç kýrýlmamýþ gibiydi. Açlýðý sunaktaki yiyeceklerin kokusunu Nil’in burnuna taþýdý ve Nil bir kez daha þaþýrýp dýþarý çýktý. Yaðmur hala yaðýyordu. Sunak yiyeceklerle doluydu ve küçücük, kristal bir þiþe yiyeceklere eþlik ediyordu. Nil þiþeye kuþkuyla baktý. Ve üzerindeki “önce bunu iç Nil” yazýsýný görünce dudaklarýný uçuklatacak bir ürperti geçirdi. Þiþeyi parmaklarýnýn ucuyla tuttu ve þiþenin eline týrmanmak istediðini sandýðý bir ürperti daha geçirdi. Kapak kolayca açýldý ve Nil þiþenin içindeki kahverengimsi sývýyý içince kendini tuhaf hissetti. Sanki devleþmiþ gibiydi. Yaðmurun yere biriktirdiði bir su birikintisinde yüzünü gördüðünde birazcýk þaþýrýr gibi oldu. Çünkü yüzü, parçalanan yaratýða benziyordu. Ve içinden kopan bir sesle: “sitnaled siludna, siratref alidnalek.” Dedi üç kez ve her þey normale döndü. Elinde þiþe yoktu. Þiþe hiçbir yerde yoktu.
Nil þaþýrmaktan ve korkmaktan vaz geçti artýk. Bir þeyler onun yerine karar veriyordu ve o yalnýzca sýrasý geldiðinde hamle yapýyordu sanki. Ýsyan edeceði, itiraz edeceði hiç bir yol bilmiyordu. Bilse bile ne yapabilirdiki? Sonra yaratýðýn söylediklerini hatýrlamaya çalýþtý, ancak zihnine kazýdýðýndan emin olduðu halde bir hecesini bile hatýrlamýyordu. Caný sýkýldý. Dudaklarýný büzdü. Yiyecekleri kulübeye götürüp karnýný doyurdu. Baþýna gelen onca olaydan sonra Nil kontrolsüzce yemiþ, ve bir süre sonra uykuya yenik düþmüþtü.
Nil kocaman bir çiçek tarhýnda ilerliyordu. Renk renk çiçek vardý ve hiç birinin kokusu bir diðerine benzemiyordu. Her yer çiçekti. Nil çiçeklere dokunmak için elini uzattýðýnda çiçekler eðilip kaçýyordu. Nil ne zaman yürüse çiçekler Nil’in ayaðýnýn altýndan çekiliyor, ona adým atabileceði kadar yol açýyorlardý. Nil etrafý þaþkýn gözlerle incelerken ufuk çizgisine doðru biri kýrmýzý biri beyaz iki sütun gördü. Dikkatle baktý ve sütunlarýn yeryüzündenmi yükseldiðini, yoksa gökyüzünden mi yere düþtüðünü anlayamadý. Çünkü sütunlar hareketliydi. Zaman zaman sütunlar iç içe geçiyor, sanki biri saldýrýyor ve diðeri kendini savunuyormuþ gibi bir görüntü çýkýyordu ortaya.
Nil merak etti, orada olmak istedi; ve orada oldu. Sütünlardan biri alevdi, diðeri su. Alev çiçekleri yakmaya çalýþýyor, su alev yere inmeden yolunu kesiyordu. Yere dokunduklarýnda alev ve su bir birine karýþmadan bükülüyor, sanki bir çember oluþturuyorlardý. Nil sütunlarýn nefes aldýklarýný anladý. Nil sütunlara yaklaþýrken Nil’i ilk farkeden alev sütun oldu. Gökyüzüne yükseldi ve Nil’in kafasýný hedefleyip aþaý doðru hýzla inmeye baþladý. Su hiç beklemeden Nilin baþýnýn üstünde yerini almýþtý. Ancak alev Nil’i yok etmeye kararlýydý. Su ve alev birbirine çarptýðýnda korkunç bir týslama çýktý ortaya. Su ve alev sütunlar birer küre olmuþ ve ikiside Nil’e daha yakýn olmak için savaþýyordu. Nil “saklan!” diy ses duydu su þýrýltýsýndan gelen. “nereye” diye düþündü Nil; ve sudan kopan birkaç damla su bir çiçek kümesine doðru uçtu. Nil hiç düþünmeden oraya doðru yürüdü. Buradaki çiçekler biraz garipti. Çiçeklerin kökleri toprak yerine kurumuþ iki aðaç kütüðüne tutunmuþtu. Aðaç kütükleri açýlýp Nil’i aralarýna aldýlar. Ve çiçekler Nil’in üstünü örttü. Nil çiçeklere baktýðýnda onlarý sanki tanýyormuþ gibi bir hisse kapýldý. Sonra kýsýk gözlerle su ve alev sütunlarýna baktý. Alev sütun yoktu ortalýkta. Su yavaþ yavaþ yaklaþtý, aðaç kütüklerine ilk damlalarýný býraktýðýnda kütükler canlanýp birer insan oldular. Nil onlarýn annesi ve babasý olduðunu anladýðýnda, çiçeklerin dördü yere düþmüþ ve kurumuþtu bile.
devam ediyor. bu sadece ilk sayfalarý.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yalnýz Yolcu [Þiir]
Hayat ve Hayat2 [Þiir]
Adem ve Havva Masalý [Þiir]
Bir Kucak Aþk [Þiir]
Savaþ Korkularýnla [Þiir]
Aþk ve Huzur [Þiir]
Zýtlýkta Birlik [Þiir]
Her Hangi Bir Masal [Þiir]
Yalnýzlýða Sürgün [Þiir]
Sýcak Gülüþler [Þiir]


mahmut dað kimdir?

týpký erasmusun dediði gibi; delilik mutluluktur. bu düsturdan yola çýkýp beni delirten yazma tutkusunu özgür ve çýlgýn düþlerin, ve hayal gücümün en çýlgýn halinin emrine verdim. yazmak, yaratma tutkusunun insan zihnindeki tüm açmazlardan kurtulup, sözün ak ve kara büyüsüyle biçimlenmiþ en gerçek halidir. çünkü söz büyüdür, gerçek söz deliliktir.

Etkilendiði Yazarlar:
J. R. R. Tolkien, Samed Behrengi, Stephan King, R. A. Salvatore, Tess Geritson... ve daha nice güzel kalemler


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © mahmut dað, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.